22 Ekim 2015 Perşembe

Tohum Fikir 2 / Adım Atan Türkiye


Büyük şehirlerde trafikte geçiyor insanların ömürleri. Sağlıklı bir yaşam için spora pek vakit kalmıyor. Evet ama işe gelirken giderken metro ve diğer merdivenleri çıksak biraz da olsa yaşamımıza hareket katmış olmaz mıyız?

İşte bunu bazı ülkelerde insanların merdivenleri kullanmalarını motive etmek üzere yaratıcı fikirlerle çözmüşler.

Belediyelerimize  bu tarz piyano merdivenleri yaşama geçirmelerini öneriyoruz.

Toplum hem ruhsal sağlığı hem de fiziksel sağlığı olumlu etkilenecek ve sağlık giderleri azalacaktır.

Daha çok adım, daha sağlıklı yaşam dileğimizle...






x

18 Ekim 2015 Pazar

Değişim / A Change

Bugün  yaklaşık 5  yıldır yazdığım blogumun adını değiştirme kararı aldım.

Mavi Denizkızı ile sevgiyle vedalaşıp Vahşi Kadın'a merhaba diyorum bugün.

Vahşi burada doğa ile uyumlu, doğal olan, ruhtan olan, anda olan, sezgisel olan anlamındadır.

Vahşi Kadın'ın yüreğinden geçen şarkılara kulak vereceğiz artık...

Seni seviyorum Mavi Denizkızı...Yolun açık olsun! Herşey için teşekkürler...








Today I got an inspiration for changing my blog name which I have been writing since 5 years.

I say goodbye to The Blue Mermaid and say wellcome to The Wild Woman today.

The wild stands for the one being alligned with nature, born from nature, born from spirit, living  in the present and intuitive.

From now on we will listen the songs comes from The Wild Woman heart.

I love to Blue Mermaid... Godspeed to you! Thanking you for everthing...




x

6 Ekim 2015 Salı

Tohum Fikir 1 / Yeşil Türkiye Projesi

Çocukların yaşadığı bir çok psikolojik sorunlar hatta matemati te zorlanmalarının Doğa yoksunluğu Sendromu ile bağlı olduğunu düşünüyorum. Matematik kısmı bana ait ama Amerika 'lı bir çok psikolog bu görüşte ve böyle bir tanı var artık yaşamımızda.

Toprağımız inanılmaz zayıflamış. Muazzam erezyon nedeni ile tarım yapılacak kaliteli toprak çok azalmış. Çok değil 10 sene içinde ciddi sıkıntılar kapımıza gelebilir.

Malum doğal tarım ile üretilmemiş gıdaların sağlığımıza nelere mal olduğu.

Ağaçsız şehirlerde solunum yolları ve diğer bir çok fiziksel ruhsal sorunlar...

Bunları zaten biliyorsunuz.

Peki ne yapmalı?

Bir kaç önerim olacak. Okudum bazı yazılardan ilham alarak paylaşıyorum:) Bunlardan çok daha harika öneriler projeler çıkacaktır. İlham olması dileğiyle...

EĞİTİM BAKANLIĞI/ÇALIŞMA BAKANLIĞI

Eğitim Bakanlığı kanalı ile tüm ilk orta öğretimde Bahçecilik derslerine yeniden başlanması.  
Kompost (evsel atıklarla zenginleştirilmiş toprak) yapımı ile tüm ülkede toprağın çocuklar ve gençler aracılığı ile zenginleştirilmesinin sağlanması. Evsel atıklar toprağa gömüleceğinden belediyelerin çöp yükü de azalmış olur.  Ödüllü kampanyalar ve benzeri etkinlikler olabilir. Senede bir gün KOMPOST GÜNÜ olarak okullarda kutlanabilir. Ya da TOHUM GÜNÜ...Okullarda tohum , ekim, doğal döngü , yağmur hasatı gibi temel bilgiler öğrencilere verilir. Kadim bilgilerin nesilden nesile aktarımı gerçekleşmiş olur. Hatta hafif izcilik konuları da eklenebilir. Her çocuk doğa da tek başına nasıl var olabileceğini öğrenir. El oğlu bunu eğlence ya da fantezi olsun diye yapmıyor. Vatandaşlarının olası bir krizde kendisini besleyebilecek donanıma sahip olması için yapıyor. Hatta geçenlerde Rusya halkına arazi dağıtmaya başladı. Bu şu demek. Ben artık gıdanızın garantisi olamam diyor devlet. Kendin ek kendin ye devri başlıyor olabilir...


Yurtdışında bu tarz derslerin sonucunda öğrencilerin daha sağlıklı gıdaları tercih ederek daha sağlıklı beslendikleri gözlemlenmiş. Doğa ile bağları yeniden tesis edilen gençlerin uyuşturucu ve diğer alışkanlıklardan daha kolaylıkla kurtulduğu raporlanıyor.

Eğitmen açığı da ziraat mezunu bir çok gencimiz ile kapatılabilir. Tüm ülkede açılacak BAHÇECİLİK  dersi için  ziraat fakültesi mezunu arkadaşlar görev alabilir. Her ilde üniversitelerle birlikte bu arkadaşlar ortak projeler oluşturabilir. Bu arkadaşlar aracılığı ile KENT BAHÇELERİ için yerel yönetimlerle koordineli bir seferberlik ilan edilebilir.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Malum mültecilerin durumu hepimizin içini yakıyor. Hukuksal süreci bilemiyorum ve fakat eğer burada kalma durumları olacaksa terk edilmiş köylere yerleştirilip tarım/havancılık eğitimleri verilebilir. İnsan onuruna yakışır şekilde yaşıyabilmeleri ve toplumun tümüne fayda sağlıyabilecekleri bir durum yaratılmış olur.

AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR  BAKANLIĞI

Sokaklarda yaşamak durumunda kalan  çocuklarımızı, sosyal hizmetlerdeki çocuklarımızı doğa ile bağlarını yeniden tesis edilerek kazanabiliriz.Bahçecilik eğitimleri verilebilir, doğa da kendi başlarına vakit geçirecekleri ortamlar sağlanarak içsel olarak şiflanadırılmaları sağlanabilir. Belirli projelerde sorumluluk  almalarına fırsat verilerek bir amaç ve sorumluluk dahilinde  toplumun parçası kılınabilirler.

ADALET BAKANLIĞI 

Yurtdışında mahkumların rehabilitasyonu ve yeniden topluma kazandırılmasında hapishane içinde bahçe oluşturuluyor. Kendi giderlerini karşılıyor bahçe ve hatta elde edilen gelir ile sosyal projeler destekleniyor. Doğa iyileştiriyor insanları ve dışarı çıktıklarında isterlerse bahçıvanlık yapabiliyorlar ya da kendi gıdalarını yetiştirebilecek bilgi ve donanıma sahip oluyorlar. Nette bir çok paylaşım var.



TARIM BAKANLIĞI/ÇALIŞMA BAKANLIĞI

Hindistan karar almış. Şehirlerdeki kötü hava ve işsizlik ile baş etmek için 2 Milyar ağaç dikilecek.300.000 genç iş sahibi olacak. Aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz.

http://www.treehugger.com/environmental-policy/india-plant-2-billion-trees-along-its-highways.html




Müthiş yaratıcı bir proje değil mi? İşte her zaman niyet önemli! Her şey mümkün ve her şekilde kaynak var.

Biz de iki bakanlık aracılığı ile böyle bir seferberlik yapabiliriz. İşsiz sokaklarda amaçsız dolaşan kim olduğunu neden burada olduğunu sorgulayan bir çok gence ufuk açmış rehberlik etmiş oluruz.

Aslında tüm bu finansal krizler, nükleer kazalar, doğal afetler, savaşlar bize tek bir şey söylüyor.

Yeryüzünde bozulan dengenin yeniden yapılandırılması için daha çok ağaç ekmeli , daha çok insanı doğa ile bağlantısını yeniden tesis etmeliyiz.

Çok zaman yok üstelik!

Bu sabah uyanırken sadece 10 sene var ve ağaç dikmeliyiz hissi ile uyandım. 10 seneyi ben bildiğimiz anlamda dünya için 10 sene olarak algılıyorum. 

Ülkemizde son yıllarda yaşananlara bakarsak bu önerilerin pek bir karşılık bulamıyacağını düşünebilirsiniz.

Ancak şunu hatırlatmak isterim devlet kurumlarına da . Bugün bu adımı atamazsak yarın fiziksel ve ruhsal yaşanan sağlık sorunları nedeniyle ülke bütçesini tutturmanız mümkün olmaz. Daha hastalıklı ve fakir bir toplum oluruz ki kimse size inanmaz...Hatta eğer bilim insanlarının öngörüleri gerçekleşirse seçim yapılacak ülke oy verecek seçmen bile kalmayabilir.

Elbette bu bir seçim! Çok sevdiğim bir sözdür...Bir şey çözülmüyorsa çözülmesi istenmediğindendir

1 Kasım 'da yapılacak seçim geleceğimiz için çok önemli gerçekten. Seçim bildirgelerinde ben şahsen Yeşil Türkiye vizyonunu arayacağım.

Huzur barış bolluk dostluk sevgi sağlık üzerimize olsun.

Sevgiyle




3 Ekim 2015 Cumartesi

Kadının Arayışı Üzerine

Malum çok yazılıp çizilmiş bir konudur bu.

Bir kadın bir ilişkide neye ihtiyaç duyar? Hangi durum ve hallerde kendi varlığını açar? Ne zaman ve nasıl ilişkilenir bağ kurar? 


Burada ifade edeceğim düşüncelerimi , sadece ve sadece  kadınların daha derinde yatan bir arayışlarına dikkat çekmek  ve hatta varoluş nedenimizi birlikte düşünmek adına paylaşıyorum.

Kadınlar sözünden "döl alacak" bir erkek arar  içsel olarak. Bilinçsizcedir bu arayış çoğunlukla ancak kendini az çok tanıyan birazcık da olsa gelişmiş bir kadın bunu bilinçli bir şekilde arar ve kalben buna ihtiyaç duyar. Ancak o zaman tam doyum yaşar.  Jung buna "Logos Spermatikos" yani dölleyici söz demiş. Yani kadın kendi varlığından ilham alarak varoluşunun başka bir veçhesine doğru harekete geçecek,  kendi ruhundan ışığından döl alacak bir erkeği arar, arzular. Yaratıcılığını ateşleyebileceği bir erkeği!  Kadının varlığından esinlenerek  yeni bir sanatsal ürün, yeni bir iş modeli, yeni bir yaşam tarzı , yeni bir felsefe gibi  yeni bir yaşam deneyimine ve dolayısıyla  yeni bir benliğe doğabilecek  bir erkeği arar. Kadınlardaki bu içsel arayış kolletif olarak  ruhsal evrimimizin  bir parçasıdır ve her kadın özünde bunu yaşama doğurmak için buradadır. Bunu gerçekleştirebilmiş kadınlar canlı çoşkulu neşeli ve doyumlu bir varoluş halinde, yaşam ırmağında çoşkuyla akarlar.

Kadınlar erkekte duygu düşünce ve davranışlarında uyuma ihtiyaç duyarlar. Karşısında ruhsal olarak çırılçıplak olmuş kendini tamamen açabilmiş bir erkeğe duyulan ihtiyaçtır bu. Ki tam ve bütün olarak güvenebilsin kadın. Ancak böylesi bir güven oluştuğunda kadın TESLİM olabilir . İşte böylesi bir  teslimiyet sonrası da içindeki  ışığı paylaşmak ve erili ruhtan dölleyebilmek için kendini AÇABİLİR.  Erkeği içine ALIR !  Burada bahsi geçen  açılmak  fiziksel olarak açılmanın  ya da rahimin sperm  ile döl almasının  çok ötesinde bir yerdeki açılmadır.Kadındaki en derindeki ruhsal ya da enerjitik varlığın bedenin açılmasıdır. Bu şekilde kadının KALBİ canlanır ve açılır! Ve o anda KUTSAL(EZELİ/VAHŞİ)  DİŞİ ortaya çıkar! Ruhsal rahimin açılması ve erkeğin enerjitik ruhsal formda alınması ile erkeğin ruhtan doğumu gerçekleşir. Yeni bir benlik doğar! Ve bu doğumu gerçekleştiren kadın da erginleşmiştir..Her iki varlık dönüşür ve simya gerçekleşir!  

Kadın erkeğin arzusunun öznesi olduğunu bilmeye ihtiyaç duyar, nesnesi değil.

Kadın erkeğin ihtiyacını , bu ihtiyacının kendi benliğindeki karşılığını  ve kendisinin seçilmesinin nedenini duymaya ihtiyaç duyar. Ne yaşamak istiyorsun, neden buna ihtiyaç duyuyorsun ve neden Ben? Buna yukarıdaki ASIL  ihtiyaçlarının analizini yapabilmek , kutsal rahmini açıp açamıyacağını anlayabilmek adına   ihtiyaç duyar kadın! Bu açık samimi dürüst net bir iletişim gerektirir. Bunu yapabilmesi için bir erkeğin kendisi ve duyguları ile  son derece derin bir şekilde temasta olması gerekir. Kadın kendine seçim sunulmasına ihtiyaç duyar. Özgür iradesine saygı duyulmasına da. Özetle kendi özgür iradesi ile açık bir iletişim sonucu seçim yapmaya ihtiyaç duymaktadır kadın.


Tüm bunlar elbette akıl ile değil ancak derin psişemizde kendiliğinden olmaktadır.  Bu tüm varoluşun sihirli bağlarla ve güçlerle nasıl da birbiri ile bağlı olduğunun ve BİR olduğunun başka bir göstergesidir. Bizim akılsal irademizin ötesinde bir akışın, iradenin varlığının ifadesidir. Buna varoluş, doğa, evren, yaşam , enerji, ruh ya tanrı diyebiliriz! Hepsi aynı titreşim frekansını ifade etmektedir aslında.

Kadın böylesi bir bağ kurabileceği erkeği ,   ruhu ruhtan dölleyebilmek olarak tanımlayabileceğimiz evrimsel ve yeryüzü ile tüm  varoluş ile tamamen uyumlu  misyonunu gerçekleştirmek üzere arar, arzular. Elbette yaşamın elleri de yardımcı olur kadına ve erkeğe anlamlı eşzamanlılıklarla bu yolculukta!

Beni etkileyen bir alıntı ile burada noktalıyorum yazımın bu kısmını. Kalbine sahip çıkmak kısmını da "kalbin için orada yanında olmak" "presence for your heart"  anlamında yorumlayın lütfen. Sahip çıkmak, sahip olmak  nedense çok farklı anlamlara çekilebiliyor!

"Sadece ama sadece, erkeğin tüm varlığıyla orada bulunduğunda ve varoluşunun bütünlüğüyle senin kalbine sahip çıkmaya ant içtiğinde, teslim olmaya razı olursun. Ve o, ancak sen teslimiyete açılmaya istekli olduğunda ve kalbinin ışığını ve sadakatini aşkın özlemi olarak sunduğun zaman, mevcudiyetini sunarak sana bağlanmaya istekli olacaktır."
Sevgili Yârim, David Deida


Şimdi yazımı başka bir yere taşımak istiyorum!

Kadını yok sayan, kapatan, kadın erkek ilişkilerine mesafeli ve hatta yasaklayan tüm toplum ve inanç sistemleri , kadının bu rahim gücünden ve misyonundan korktuğu için ve tamamen evrime,  ruha karşı olacak şekilde yapılanmışlardır.

Zira bilincin evrilmesi insanların özgürleşmesi demektir ve bu gücün paranın bazılarının ellerinden gitmesi anlamına gelir.

Güç ve paranın belirli grupların elinde tutulması için, toplumların kontrol edilmesi baskılanması manupule edilmesi gerekir. Bunun yöntemlerinden biri de yukarıda bahsettiğim nedenlerden ötürü kadının kutsal rahmine hükmetmektir!

İşte bundandır dünyanın her yerinde ataerkil sistemin, doğum kürtaj konularına kadının adına kararlar verme hevesi. Kaç çocuk doğurması gerektiğini ile ilgili açık arttırma yarışları!

Kadınlar olarak rahimlerimize sahip çıktığımız gün, kendimizi gerçekleştirmiş olacağız! Ve ancak o zaman BARIŞ için bir umut olacak.

Ancak o zaman ataerkil düzene bir dur diyebileceğiz...

Ne oğullar ölecek güç ve para hırsı için, ne de kadınlar öldürülecek dünyanın dört bir yanında.Ne de doğa ve hayvanlar şiddete maruz kalacak.

Özetle kadınlar ve erkekler sevgi ile içten bir şekilde birbirlerine açılabilirlerse bir şeylerin değişmesi için umut var yeryüzünde...

Yeryüzünü bizler iyileştireceğiz!

Başka kimse yok!

Kadın erkek ilişkilerinde günlük hayatımızdaki her bir düşüncemizle her bir duygumuzla ve her bir davranışımızla ya yıkımı ya da yapımı (şifayı iyileştirmeyi) destekliyoruz.

Her olmuş ve  olmakta olanın,  yarın yaşanacak olan  ortak geleceğimizi yarattığını hep hatırlayalım.

Tek bir enerji alanında yaşıyoruz. Bir nevi enerjitik bir dokuma halı gibi düşünün bunu.

Kesikler, kopukluklar, çürükler , yırtıklar bir çok açılmış "yara" var bu halı üzerinde.

Şimdi bu yaraları yeniden sevgiyle dokuyabilir  ve gerekli tamiri sağlıyabiliriz.

Her an bu enerjitik halı üzerinde şifaya yönelik yeni bir ilmek atmamız  dileğiyle!

Sevgiyle