19 Haziran 2025 Perşembe

Göbeklitepe: Öncesi ve Sonrası

Ölmeden görmek istediğim yerlerin başında geliyordu Göbeklitepe.

20 Nisan 2025 günü Göbeklitepe ve Karahantepe'yi ziyaret etme şansım oldu.

Derinden etkilendim...

Belki de İstanbul Tükenmeden  isimli seyahat acentesinin kıdemli rehberlerinden Mois beyin  yaklaşımı bunda asıl faktördür.

''Sorularınızın cevaplarını bulamayacaksınız. Daha çok soru soracaksınız.'' demişti Mois bey.

Ve bir çok soruları bizlerle paylaşmıştı.



https://www.ktb.gov.tr/TR-288623/gobeklitepe.html

 Mois beyin ifadesine göre Göbeklitepe'nin  atalar kültü ile ilgili olduğunun düşünüldüğünü anlıyoruz.

Göbeklitepe'de ruhu aç olan insanın arayışını görüyoruz. Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Burada olmamın amacı ne? gibi soruları soran insanlar bunlar.

İnsanların  tarımdan yerleşik hayattan önce yani karnını doyurmadan önce ruhunu doyurma ihtiyacını önceliklediğini görüyoruz. 

İşte tarihin yeniden yazıldığı konusu buradan kaynaklı. İnanç tarımdan önce de vardı.

Google arama motoruna göre , atalar kültü, ölmüş olan kabile, klan büyüklerine, atalara saygı, tazim ve korkuyu ifade eder. Bu kültte ölen insanların ruhlarının bu alemde bulundukları ve insanlarla temasa devam ettikleri inancı yer alır.

3 haziran 2023 de uğurlamıştık  sevgili babamızı.

Tam da Göbeklitepe ören yerinde rehberimizi dinlerken, babamın özlemi ile burnum sızladı . Gözlerim doldu bir an. Yasımın verdiği o kayıp duygusunu sanki yeniden yaşadım.

Ve benim gibi diğer bir katılımcının da gözleri doldu. O da yakın zamanda anne kaybı yaşamıştı.

Bir şey  fark etmedim o anda.

Bir kaç gün sonra bir arkadaş ortamında Göbeklitepe deneyimimi anlatırken ağzımdan şu cümle döküldü.

''Babamın yası bitti.''

Bu cümleyi düşünerek söylememiştim. Farkında bile değildim bu duygu durumumun.

Elbette, yasımın bitmesi babamı  artık özlemeyeceğim ya da  unutacağım anlamına gelmiyordu.

Sadece onun gidişini kabul etmiştim. Yasın bitişi kabulün başlangıcı idi. 

Ölüm de hayata dairdi. Sanki hikayenin sonuna atılan bir imzaydı. Ve o artık heryerdeydi.

Hatta  ''Evde hala ona ait eşyalar var. Onları  artık hayata katabilir.'' cümlesi takip etti ilk cümlemi.

Sonra düşündüm. Neydi beni etkileyen gerçekten.

Belki de Göbeklitepe'nin binlerce yıllık geçmişi, insanların sonsuz döngüde öldüklerini ve  doğduklarını, zamanın herkesin ama herkesin sevdiklerini aldığını (zaman verdiği herşeyi herkesi geri alır)  kimsenin bundan kaçamadığını hatırlatmıştı bana.

Belki de egom evrenin hayatın kuralları karşısında sadece insan olmanın hafifliğini hissetti.

Atalar kültü kavramını araştırınca daha da netleşti zihnim. 

Göbeklitepe'de bulunmak, o alanı görmek, bilinçli zihnimin ötesinde derinde bir yerlere dokunmuş olmalı ki, kendi içimde bir değişim dönüşüm yaşamıştım. Belki de hala devam ediyor bu süreç.

Göbeklitepe öncesi ben ile sonrası ben aynı kişi değildim.

Eski ben ölmüş yeni ben doğmuştu sanki. Yaşam boyu ölüp doğabilenlere ne mutlu!

Belki daha fazla insan yapıyordur bizi Göbeklitepe.

Ya da büyütüyordur.

İnsanların  kutsal buldukları yerlere ziyarete hacca gitmelerini anladım sanırım.

Biricik hayatımızın her anı çok değerli.

Başka diyarlara uğurladığımız sevdiklerimizi onurlandırmanın, onları mutlu etmenin en muhteşem yolu, onların bize hediyesi  bu eşssiz yaşamı hak ettiği gibi dolu dolu yaşamak...

Kendimiz, çevremiz ve dünyamız için anlamlı bir yaşam yaşayabilmemizi diliyorum.

Kendi hikayemize imza atma zamanı geldiğinde, umarım kendimizden razı minnettar ve tatminkar bir kalp ile yeni maceralara kanat açarız.


Sevgiyle






xxxx



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder