Dişil ve eril arasındaki etkileşimi ya da dansı anlatan bir görsel belirdi geçenlerde zihnimde.
Dişil enerjiyi çoşkulu akan bir nehir gibi eril enerjiyi de bu nehire alan tutan bir nehir yatağı gibi hayal ettim.Bu tamamen metaforik bir anlatım. Zira gerçekte coğrafi bir karşılığı olmayabilir.
Bu paylaşımdaki amacım dişil ve erilin birbirlerinin yaşamlarında ne kadar önemli fonksiyonları olduğunu görsel manada daha net ifade edebilmek.
Bana göre aslında her kadının içinde çoşku ile akan bir nehir ya da nehirin potansiyeli var. Kadın dişiliği ile ne kadar barışık ise bu nehir o kadar çoşku ile güldür güldür akıyor. Ve aynen nehir gibi neşe ile akıyor yaşamın içinde. Fakat yetiştiği ortam aile toplum tabular çoğu kadının içindeki bu çoşkulu nehirin kaynağının dibine kocaman bir taş olarak çörekleniyor. Ülkemizdeki kadının durumu ağırlıklı olarak bu. Ve kadın gerçek potansiyeli yerine cılız akan bir nehire dönüşüyor. Dişil enerjisi düşüyor sönümleniyor. Tıpkı cılız akan bir nehir gibi...Elbette kadın kendi içindeki yüzleşmeyi çalışmayı yaparak dişil enerjisinin önündeki bu taşı kaldırıp yeniden aşkla şifa ile neşe ile çoşku ile akabilir...Kesinlikle bu mümkün. Fakat çok ciddi bir içsel çalışma emek ve zaman gerekiyor.
Eril enerjinin ise nehire alan tutan nehir yatağı olarak , dişil enerjinin kendi sınırlarını ve dolayısıyla kendini keşif etmesinde, okyanusa yolculuğunun sürdürülebilir olmasında ona rehberlik eden bir misyonu olduğunu düşünüyorum.Nehir ancak kendi potansiyeline denk bir nehir yatağında kendini ifade edebilir,amacını misyonunu ve hatta yolculuğunu tamamlayabilir, gerçekleştirebilir.
Eğer nehir yatağı nehirin çoşkusunu karşılayabilecek onun ihtiyaç duyduğu alanı verebilecek derinlikte ve genişlikte değil ise , nehir sele dönüşür. Tüm alana yayılır, dağılır. Yıkar döker ortalığı. Bir nevi kayıp olur ve yolculuğunu tamamlayamaz.
Tam tersi eğer nehir yatağı içinden akan nehirden çok daha derin ve geniş ise bu sefer de onun potansiyeli heba olur. Kendini bilemez. Bütünleyemez.Hatta kendini gerçekleştiremez.
Dişil ve erilin uyumlu dansı tıpkı birbirine denk nehir ve nehir yatağının ilişkisine benziyor sanki.
Herbirinin diğeri için var olduğu.
Herbirinin diğerine kendini keşif etmesi için alan tuttuğu.
Herbirinin diğerinin kendini gerçekleştirmesine vesile olduğu.
Aşkın tanımı bu olsa gerek diye düşündüm bir an.
Siz ne hissettiniz merak ediyorum?
Sevgiyle
Dişil enerjiyi çoşkulu akan bir nehir gibi eril enerjiyi de bu nehire alan tutan bir nehir yatağı gibi hayal ettim.Bu tamamen metaforik bir anlatım. Zira gerçekte coğrafi bir karşılığı olmayabilir.
Bu paylaşımdaki amacım dişil ve erilin birbirlerinin yaşamlarında ne kadar önemli fonksiyonları olduğunu görsel manada daha net ifade edebilmek.
Bana göre aslında her kadının içinde çoşku ile akan bir nehir ya da nehirin potansiyeli var. Kadın dişiliği ile ne kadar barışık ise bu nehir o kadar çoşku ile güldür güldür akıyor. Ve aynen nehir gibi neşe ile akıyor yaşamın içinde. Fakat yetiştiği ortam aile toplum tabular çoğu kadının içindeki bu çoşkulu nehirin kaynağının dibine kocaman bir taş olarak çörekleniyor. Ülkemizdeki kadının durumu ağırlıklı olarak bu. Ve kadın gerçek potansiyeli yerine cılız akan bir nehire dönüşüyor. Dişil enerjisi düşüyor sönümleniyor. Tıpkı cılız akan bir nehir gibi...Elbette kadın kendi içindeki yüzleşmeyi çalışmayı yaparak dişil enerjisinin önündeki bu taşı kaldırıp yeniden aşkla şifa ile neşe ile çoşku ile akabilir...Kesinlikle bu mümkün. Fakat çok ciddi bir içsel çalışma emek ve zaman gerekiyor.
Eril enerjinin ise nehire alan tutan nehir yatağı olarak , dişil enerjinin kendi sınırlarını ve dolayısıyla kendini keşif etmesinde, okyanusa yolculuğunun sürdürülebilir olmasında ona rehberlik eden bir misyonu olduğunu düşünüyorum.Nehir ancak kendi potansiyeline denk bir nehir yatağında kendini ifade edebilir,amacını misyonunu ve hatta yolculuğunu tamamlayabilir, gerçekleştirebilir.
Eğer nehir yatağı nehirin çoşkusunu karşılayabilecek onun ihtiyaç duyduğu alanı verebilecek derinlikte ve genişlikte değil ise , nehir sele dönüşür. Tüm alana yayılır, dağılır. Yıkar döker ortalığı. Bir nevi kayıp olur ve yolculuğunu tamamlayamaz.
Tam tersi eğer nehir yatağı içinden akan nehirden çok daha derin ve geniş ise bu sefer de onun potansiyeli heba olur. Kendini bilemez. Bütünleyemez.Hatta kendini gerçekleştiremez.
Dişil ve erilin uyumlu dansı tıpkı birbirine denk nehir ve nehir yatağının ilişkisine benziyor sanki.
Herbirinin diğeri için var olduğu.
Herbirinin diğerine kendini keşif etmesi için alan tuttuğu.
Herbirinin diğerinin kendini gerçekleştirmesine vesile olduğu.
Aşkın tanımı bu olsa gerek diye düşündüm bir an.
Siz ne hissettiniz merak ediyorum?
Sevgiyle