Dört sene önce idi sanırım bir arkadaşım John Berger'in kitabından bir bölümün çevirisini yapmamı istemişti.
Bugün Berger'in ufkun diğer tarafına geçtiğini öğrendiğimde aklıma geldi bu çeviri.
Okudum tekrar! Ve temas ettim tekrar onun varlığı ile...Ve bendeki yansıması ile...
Sözü "bükebilen" ve pek çok forma sokarak , insanın duygusal ve ruhsal bedenine dokunabilen özel insanlardan biri idi.
Ve sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum değerli ustanın sözlerini onun anısına.
Bendeki yansımasını belki de!
Arada büyük harfli parantez içindeki bölümler benim yorum ve/veya eklemelerimdir.
Tamamen serbest çeviridir...Sürç ü lisan ettik ise af ola...
Bu arada yaşamımda yaklaşık iki yıldır dişi bir kedi var. Ve kesinlikle Berger'in evcil hayvanlarımızın bizim aynamız olduğu şeklindeki düşüncesini birebir yaşıyorum...
Çocuklar gibi evcil hayvanlarımız da kendi hikayemizden özgürleşmemiz ve şifalanmamız için çok dğerli aynalar yaşamımızda.
Işık içinde olsun!
"19. yy da
Batı Avrupa ve Amerika da başlamış olan process, bugün 20.yy kurumsal kapitalizm tarafından
tamamlanmıştır, ki önceden insan ve doğa arasındaki her gelenek kırılmış, koparılmıştır. Bu kopuş
öncesi hayvanlar insanları saran ilk halkaydı. Belki de çok uzak
değillerdi. Hayvanlar insanın dünyasının
merkezinde onunla birlikteydiler. Bu merkezi konum elbetteki ekonomik ve üretim
ile ilgiliydi. Üretkenlik tanımı ve
sosyal organizasyon yapısı değişse bile insan hayvanlara gıda iş gücü nakliye
ve giysi için bağımlıydı.
Hayvanlar
insanların hayallerinde et deri ve boynuz olarak muhtemel yer almıştır 19. yy
davranışını yaklaşımını yansıtacak şekilde.
Hayvanlar ilk olarak mesaj taşıyan ya da vaatlerde bulunan varlıklar
olarak insanların hayal dünyasına girdiler. Örneğin bir sıpırın
evcilleştirilmesi sadece et ve süt beklentisi ile başlamadı. Sığırın büyülü
fonksiyonları vardı, bazen kehanet taşıyan bazen kurban edilen. Büyülü, evcileştirilen ya da besleyen
fonksiyonun seçimi orijinal olarak alışkanlıklar ulaşılabilirlik .....
tarafından belirleniyordu.
Hayvanlar
doğarlar , duyguludur (farkında olan, bilinçli) ve ölümlüdürler. Bu hususlarda
insana benzerler. Onların yüzeysel anatomisinde - daha az derin anatomisinde-
alışkanlıklarında, zamanlamalarında, fiziksel kapasitelerinde insandan
farklıdırlar. Hem benzer hem benzer olmayandırlar.
"
Hayvanların ne yaptığını biliriz, kunduzların ayıların ve somonların ve diğer
canlıların neye ihtiyacı olduğunu biliriz, çünki bizim erkeklerimiz onlarla
evlendiklerinde bu bilgileri hayvan eşlerinden elde ederler". Hawaili
Yerliler The Savage Mind Levi Strauss
tarafından kaleme alınmış
İnsanı
izleyen bir hayvanın gözleri dikkatlice izleyen, ilgili ve
ihtiyatlıdır. Aynı hayvan başka
türlere de bu şekilde bakıyor olabilir. İnsana özel bir bakışı yoktur. İnsanın
ve hayvanın bakışları diğer türlerde olmayacak şekilde benzerdir. Diğer
hayvanlar bakışla ...
İnsan
hayvanları şaşırtabilir. Evcilleştirilmiş olsa bile hayvan da insanı
şaşırtabilir. İnsan herzaman cahilliği ve korkuları ile izler,görür,bakar.
İnsan bir hayvan tarafından görüldüğünde, kendisinin etrafında gördükleri ile
hayvan tarafından görülür. Bunu idrak etmesi sayesinde ya da bunu fark ettiği
için, hayvanın bakışı ona
yakın,tanıdık gelir.
Hayvan
içgüdüseldir ve insan onun kafasını karıştıramaz. Hayvanların sırları vardır ve
bu sırlar , özellikle insanla bağlantılı olan mağaraların dağların denizlerin sırları gibi değildir.
Bir
hayvanın bakışı ile diğer insanın bakışı karşılaştırıldığında ilişki daha
netleşir. İki insan prensip olarak dil ile köprülenir ilişkilenir iletişim bağ
kurulur. Hatta ikisi farklı dil bile kullanıyor olsa durum aynıdır. Dilin
varlığı ikisinden birinin en azından diğerini tanımasına teyidt etmesine
algılamasına neden olur. Dil insanların kendileri ile olduğu gibi birbirlerini
hesaba katmalarını sağlar.(Yani kendi ile nasıl iletişiyorsa insan dil
aracılığı ile aynı şekilde birbirleri ile de iletişirler ) .Dil tarafından
tanımlama, teyit edilme sağlanırken aynı zamanda cahillik ve korkuları da teyid
edilmiş olur. Hayvanlarda bir işarete tepki korku iken insanda bu durum endemikdir.
Burada sanırım korkunun insanlığa ait kollektif bir olgu olduğuna atıfta
bulunuyor olsa gerek.
Hiçbir
hayvan insanı pozitif ya da negatif olarak teyit etmez.(doğrulamak,tanımlamak
anlamında)
İnsanlar ve
hayvanlar paralele hayatlar sürerler. Bu pararlel hayatlar sırasında hayvanlar
insana diğer insanlardan farklı bir arkadaşlık,refakat sunar.Farklıdır çünki bu
insanın yalnızlığına sunulan bir arkadaşlıktır.
Bu içinde
konuşma olmayan bir arkadaşlıktır ancak bazı efsanelerde Orpheus gibi hayvan
dilini konuşup hayvanlarla iletişen kahramanlar vardı.
İnsana
benzeyen ve farklı olan yanları ile sırları nelerdi hayvanların? Bir hayvanın
bakışı ile karşılaşan insanın o anda fark edeceği sırlardır bunlar... Hayvanlar
hakkındaki tüm sırlar insan ve onun orijini ile arasındaki bağdır. Hayvanlar
insan ve onun orijini arasında bağlaçtır çünki onlar hem insan hem de insan
gibi değildir.
Hayvanlar
ufuk çizgisinin ötesinden gelmiştir. Hem
oraya hem buraya aittirler. Benzeri şekilde hem ölümlü hem ölümsüzdürler.
Hayvanların
kanı da insan kanı gibi akar ama onların türü ölmez. Her bir aslan aslan dır
her bir öküz Öküzdür. O hayvanlara nasıl davranıldığı belkide ilk varoluşcu
dualizm idi. Onlar özneleştirilmiş, ibadet edilmiş, evcilleştirilmiş kurban
edilmiştir.Bir köylü domuzlarını çok sevebilir ama onun etini biriktirmekten de
mutluluk duyar. Kentsel yabancının bu cümledeki ifadelerin neden fakat yerine ve
ile bağlanması çok zor anlaşılır birşeydir.
İlk resim
öznesi hayvanlardır. Belki de ilk boya hayvan kanıydı. Bu nedenledir belki
deilk metafor hayvandı. Rousseau
Dillerin Kaynağı isimli denemesinde dilin metafor ile başladığını
aktarmıştır.
"Duygular ilk motivasyonlardı insanı konuşmaya teşvik
eden.İlk sözü de metaforlardı Figürlere dayalı dil ilk olarak doğdu ve anlam
daha sonra gelmiştir."
İlk metafor
hayvan ise bunun nedeni insan ve hayvanın ilişkisinin özü metaforiktir.
Hayvanlar
zodiac işaretlerinin 12 sinin 8 inde görülür. Yunanlılar da günün 12 saatinin
sembolü yine hayvanlardı. İlk kedi enson timsah... Hindu inancında dünya bir
filin sırtında taşınmaktaydı ve o da bir kaplumbağanın üstündeydi. ( VİSHNU NUN İLK ENKARNASYONLARININ AVATARLARI
HAYVAn FORMUNDADIR.)
Burada bir
hikaye anlatılıyor. Hayvanlar ve insan organları ile ilgili...(8.sayfa)
Bir çok
kültürde hayvanlar isimlerini ve karakterlerini belirli kalitelerin
tanımlanmasına betimlenmesine vermişler. Bu kalitenin özü, gizi. (FİL KAFALI
TANRI GANESHA MASUMİYET SAFLIK BİLGELİK
GİBİ KALİTELERİ TEMSİL EDER.)
...İnsan
ile hayvan arasındaki en önemli fark insanın sembolik düşünme kapasitesinden
bahsediliyor.
İlyada da
Homeros un bir askerin ölümü ile bir atın ölümünden bahsettiğini aktarıyor. İki
ölümünde Homeros un gözlerine aynı
netlikte görüldüğünü aktarıyor.Detayları
veriliyor her iki ölümün...
Homeros un
hayvanları metaforic referanslar olarak kullandığını ve farklı abartılı ironik
hayranlık içeren taşkın kaliteleri aktarmak için kullandığını aktarıyor. Hayvan
örnekleri olmadan bu anların tanımlanamayacağını iletiyor.
Menelaus un
bedenini dünyaya getirdiği ilk
buzağısının yanında duran huysuz bir anne inek olarak tanımlamıştır.
Bir Truva
lı onu tehdit ettiğinde Menelaus Zeus 'a haykırır..".Hiç böyle kibir
gördün mü? Bir panterin slanın ya da kızgın yabani domuzun cesaretini biliyoruz
.Ki onlar yüksek bir ruha ve özgüvene sahiptirler.Fakat görülüyorki bu Panthous
un oğullarının cesareti/kahramanlığı yanında bir hiç."
Menelaus
Truvalı yı öldürünce de onun gücü vb hayvan metaforları ile anlatılmış
Homeros tan
yüzyıllar sonra Aristo nun Hayvanların Tarihi kitabında da bu konudaki ilk
önemli bilimsel çalışma insan ve hayvan aarasındaki ilişkinin karşılaştırması
ve sistemetikleri il eilgiliydi.
....
hayvanlardaki bir çok kalite/özelliğin insanlarda da olduğu aktarılıyor.
Hayvanlarda gözlemlediğimiz nezaket cesaret korku zeka gibi özellikleri
insanlarda da gözlemleniyor. Miktarı ya
da yoğunluğu farklı olabiliyor. İnsanda başka özelliklerde mevcuttur . İnsanda
bilgi bilgelik ve kavrayış(dirayet) vebunlara
benzer diğer doğal özellikler
bulunmaktadır. Çocuklara bakınca bu fenomeni daha iyi algılayabiliriz. Çocuklarda bir gün psikolojik alışkanlıkların
izini ve tohumlarını gözlemleyebilirz ve aslında çocukluğun ilk zamanlarında
hayvanlarla arasında çok fark yoktur (BURADA SANKİ İÇGÜDÜSEL VE GEÇMİŞ
KAYITLARININ OLMAMASINA ATIFTA BULUNUYOR. HAYVANLAR ANDA YAŞAR MİSALİ)
Bazı
"eğitimli" okuyucuların üstteki bölümü çok soylu bulacağını ve fakat
bunun çok antromorfik(insan biçimci) olduğunu yazmış.
İnsan biçimcilik
19.yy a kadar insna ve hayvan arasındaki bağın bölünmemiş ifadesi idi. İnsan
biçimcilik hayvan metaforunun devamı idi. Son iki yüz yılda hayvanlar yavaşça
ortadan kayboldu. Bugün onlar olmadan yaşıyoruz. Ve bu münzevi hayatın içinde
insan biçimcilik bizi iki kat daha huzursuz ediyor.
Kesin
teorik kırılım Descartes ile gelmiştir. Descartes insanın içindeki insan ve hayvan ilişkisindeki dualismi
kesinleştirmiştir.Beden ile ruhu birbirinden ayırarak bedeni fiziksel ve
mekanik kanunlara miras bıraktı. Ve
zaten hayvanlar ruhsuz olduğundan hayvanlar bir makine formuna indirgendi.
Dercardes
in kırılımının neticeleri çok yavaş bir
şekilde izlendi. Yüzyıl sonra büyük zoologist Buffon , hayvanları ve kapasitelerini kategorize etmek için makine modelini
kullanmasına rağmen, hayvanlara yönelik
bir şefkat göstermiştir ve geçicide olsa onları yeniden arkadaş statüsüne
getirmiştir. Bu şefkat/nezaket yarı kıskançlık içerir. İnsan hayvana üstün
gelebilmesi için kendi içindeki mekaniğe üstün gelmelidir ve içindeki emsalsiz
ruhaniyet onu sıklıkla eleme ızdıraba acıya
yönlendirir.
Ve
karşılaştırıldığında, makineye benzetilmesine rağmen hayvan insanın bir nevi
masumiyetten keyif almasını sağlar. Hayvanlardan deneyim ve sırlar
boşaltıldığından bu yeni keşif edilmiş masumiyet insanın içinde bir nevi
nostaljiyi kışkırtır,teşvik eder.İlk kez hayvanlar düşen/eksilen/azalan geçmişte yerini alır.
Buffon ‘un kunduz derisine yazdığı ifadesine
göre:
“İnsan
kendini doğan yüksek bir yere konumlandırınca hayvanlar aşağı düştü. Zaptedildi
ve köleleştirildi, ya da isyancı olarak davranıldı, zorla dağıtıldı, toplumları gözden kayboldu,sektörleri
verimliliğini yitirdi, deneysel sanatları yok oldu;her bir tür kendilerine ait
kaliteleri/özellikleri kaybetti, hepsi
sadece belirgin kapasitelerini korudular,bazıları örnek, taklit eğitim
ile geliştim diğerleri de korku ve var olmak için kesintisiz izleme konumunda
kaldı. Bu ruhsuz kölelerin ne tür bir planı ya da vizyonu olabilirdi ki?
Her bir
türün kendi doğal yeteneklerini kapasitelerini özgürce kullandıkları ve huzur içinde mükemmelleştirdikleri
uygarlıkları çok uzaklarda kalmıştı artık ve de bu yüzyıllardır insana bilinmeyendi. Kunduzların
kurdukları barajlar belki de hayvanların zekasını gösteren son bir örnektir.”
Hayvanlara
yönelik bu nostalji 18. yy buluşu olmasına rağmen, hayvanlar
marjinalleştirilmeden önce sayısız yaratıcı buluş hala gerekliydi ( tren
yolları, elektik, taşıyıcı kayış, motorlu araçlar, kimyasal gübreler)
20.YY içten
yanmalı motor sokaklardaki ve fabrikalardaki hayvanlarla yer değiştirdi. Şehirler farklı hızlarda gelişirken,
çevrelerindeki kırsal alanı suburbs lara
dönüşürken yaban yaşamdaki vahşi ya da evcilleştirilmiş hayvanlar azaldı. Bizon kaplan gibi türlerin ticari sömürüsü
onları nerede ise neslini tüketti.
Kaldığı kadarı ile vahsi yaşam doğal parklara ya da oyun alanlarına
hapis oldu.
Ensonunda
Descartes in modeli üstün geldi. Sanayi devriminin ilk zamanlarında hayvanlar
bir makine gibi kullanıldı. Tıpkı çocuklar gibi. Sonrasında, isimlendirildiği
üzere post endüstrileşmiş toplumlarda hayvanlar hammadde gibi
değerlendirildi. Yiyecekler için gereken
hayvanlar fabrikalarda üretilen ticari eşyalar gibi üretime tabi edildi.
Tıpkı
ekonomik tarihde olduğu gibi bir kurama sahip olan, hayvanın bu düşüşü, insanın
üreten ve tüketen olarak sınırlı bir kalıba sokulması şeklindeki aynı işlemin parçasıdır.Hatta bu dönemde hayvana yaklaşım
insana yaklaşımdam önce tasarlanmıştır. Hayvanların iş gücüne mekanik yaklaşım
daha sonra işçilere uygulanmıştır. Hemen hemen tüm sosyal şartlanmaların modern
teknikleri(Taylorism de olduğu gibi) ilk
olarak hayvanlarla yapılan deneyimlere göre kurgulanmıştır. Hatta zeka testi
bile.
Hayvanların
gözden kaybolmayıp çoğaldığı bir yer vardır. Bugünün zengin şehirlerinde ev
hayvanları hiç bu kadar çok sayıda olmamıştı. US de tahmin edilen ev hayvanı 40
milyon köpek, 40 milyon kedi, 15 milyon kuş ve 10 milyon diğer evcil hayvanlar.
Geçmişte
aileler evcil hayvanları belirli bir işe yaradıkları için beslemişlerdi.
Güvenliği sağlayan köpekler, avcı köpekler, fare öldüren kediler, vb. Hiçbir
faydası olmadan evcil hayvanları beslemek modern çağın bir buluşudur.
Evcil
hayvanlar bugün ya kısırlaştırılarak ya da çiftleşmeleri engellenecek şekilde
izole edilerek nerede ise her türlü
diğer hayvan kontağından yoksun bırakılmışlar ve yapay gıdalarla
beslenmektedirler. Bu materyal bir işlemdir ki apaçık görüldüğü üzere evcil
hayvanlar sahiplerine benzer/çeker. Onlar sahiplerinin yaşam şeklinin yarattığı
mahluklardır.
Benzeri
şekilde önemli olan bir konu da ortalama bir sahibin hayvanına duyduğu saygı ve
ona yüklediği anlamdır. Evcil hayvan sahibini tamamlar, sahibin karakteristik
özelliklerine yanıt/karşılık verir ki
aksi halde bu özellikler doğrulanmamış olurdu.
Evcil
hayvanı için herhangi biri değildir ve hayvana buna şartlandırılır ona
öğretildiği gibi. Hayvan başka hiçbir
şekilde yansıtılmayacak olan, sahibinin bir parçasına aynalık yapar.
Fakat bu
ilişki de iki tarafın da özerkliği kaybolduğundan ( sahip tek bu hayvanı için
özel biri olur, ve hayvan her fiziksel ihtiyacı için sahibine bağımlı olur) ,
ayrı yaşamlarının paralelliği bu şekilde yok edilir.
Hayvanların
kültürel marjinalleştirilmesi onların fiziksel olarak marjinalleştirilmesinden
çok daha komplikedir.Zihindeki hayvanlar kolaylıkla dağıtılamaz. Söylemler,
rüyalar, oyunlar,hikayeler, batıl inanışlar, dilin kendisi, onları hep
hatırlatır/geri çağırır. Zihnin hayvanları dağılacağına , diğer kategorilerin
içine yeniden yerleştirilmiş olup, hayvan kategorisi merkezi önemini
yitirmişyir. Çoğunlukla ailenin parçası
olmuşlardır.
Aileye dahil olanlar onlara benzemişlerdir.
Fakat evcil hayvanlarda olduğu gibi herhangi bir fiziksel ihtiyaç ya da
sınırlamaları olmaksızın, tamamen insan kuklalara dönüştürülebilirler. Beatrix Potter in kitaplarındaki çizimler ilk örneklerdir. Disney sektörünün
tüm hayvan karakterleri yakın ve en uç örneklerdir. Bu çalışmalarda güncel sosyal uygulamaların
adiliği , hayvan krallığına yansıtılarak evrenselleştirildi. Donald Duck ve
yeğeni arasındaki aşağıdaki diyalog yeterince dilbazdır.
DONALD : Adamım nasıl bir gün ! Balık tutmak,
sandala binmek, buluşmak ve piknik yapmak için harika bir gün. Ama bunların
hiçbirini yapamam.
YEĞEN :
Neden Donal Amca seni tutan ne?
DONAL D:
Ekmek parası oğlum! Bildiğin gibi meteliksizim ve maaş gününe kadar çok vakit
var.
YEĞEN:
Yürüyüşe çıkabilirsin Donald Amca, kuşları izlemeye git.
DONALD :
Yapmalıyım beklide! Ama öncelikle postacıyı beklemeliyim. İyi bir haber getirebilir.
YEĞEN :
Moneyville ‘de bilinmeyen bir akrabadan gelecek çek gibi mi?
Fiziksel
özellikleri bir kenara bu hayvanlar sessiz bir çoğunluk yaratır. Bir görsele
dönüştürülen hayvanlar gözden kayboldu.Christmas
zamanı kitapçıların vitrininde sergilenen eserlerin 1/3 ü hayvan resimleri
içerir. Tüm hayvanlar tıpkı akvaryum camından görülen bir balık gibi
görülürler. Bunun nedeni hem teknik hem
ideolojiktir. Son teknolojik cihazlarla
onların normal görünmezliğinin birçok belirtisi yakalanabilmiş ve fotoğraflar
yaratılmıştır.
Yakın
zamanda çok bilinen bir hayvan fotoğrafçısının kitabı (Frederic Rossif)
önsözünde şöyle yazmış.
“ Bu
resimlerin her biri bir saniyenin 300 de biri zaman diliminde yakalandı. Bunlar
insan gözünün çok ötesinde. Burada gördüğümüz daha önce görülmemiş olandır.
Çünki bu tamamen görünmez olandır”
İdeoloji
tarafında hayvanlar her zaman gözlemlenendir.Onların bizi gözlemlediği gerçeği
tüm önemini yitirmiştir. Onlar bizim her
zaman genişleyen bilgimizin objeleridir. Onlar hakkında ne bildiğimiz gücümüzün
göstergesidir, ve bu bizi onlardan ayırır. Ne kadar çok bilirsek , o kadar
uzaklaşırlar.
Benzeri
ideolojide, Lukacs Tarih ve Sınıf Bilinci kitabında bahsettiği üzere , doğa bir
değer kavramıdır. Sosyal kurumlara
mualif değer insanı doğal özünden koparır ve onu hapseder.
Burada
doğanın anlamının doğal olarak büyüyen şeyler olmalıdır ,
bunun zıttı insanın yarattığı , insan uygarlığının yapay olarak inşa ettiği
yapılar olmamalıdır. Aynı zamanda insanın maneviyatının durumu doğal kalmıştır
ya da bir kez daha doğal kalmaya eğilimlidir. Doğanın bu görüşüne göre vahşi
hayvanın yaşamı bir ideal olmuştur,
bastırılmış arzu ile çevrelenmiş bir duygu
olarak içselleştirilen bir ideal. Vahşi bir hayvanın imgesi gündüz rüyalarının (daydream) başlangıç noktası olmuştur.
Karmaşıklığın
derecesi aşağıdaki hikaye ile aktarılmaktadır. “Londralı bir ev kadını “bir
dilek tut” yarışmasını kazanmış ve bir aslana sarılmak ve onu öpmek istediğinde
bulunmuşbu kadın. Çarşamba akşamı hastanede boğazı yaralı ve şok içinde kendini
buldu. Mrs Carter 46 yaşında Çarşamba
günü Bewdley deki Safari parkına götürülmüş. Suki isimli dişi aslana sarılmak
için uzandığında aslan onu çekerek yere serdi olayı gözlemleyenlerin
anlattığına göre.”Anlaşılan o ki çok kötü bir hata yaptık yanlış
değerlendirmekle ilgili . Biz hep dişi aslanları tamamen güvenli olduğuna inanmıştık.”
19. yy da
romantik resimlerde hayvanların nasıl kullanıldığı onların yakınlaşan yokoluşlarının
bir göstergesiydi. Hayvanların
görselleri sadece hayal dünyasında
varolan bir vahşiliğe indirgenmiştir. 19 yy artistleri gerçekleşmek
üzere olan dönüşümün etkisi altında eserleri esrarengiz/tekinsiz (uncanny)
çizimler sunmuştur. Grandville Hayvanların Toplumsal ve Bireysel Hayatı ı isimli eserini 1840-1842 yılları arasında
ekler yaparak yayınlamıştır.
İlk bakışta
Grandville nin hayvanları ski geleneklere uygun olarak kadın ve erkekler gibi
giyimlidir ve bir insan hayvan olarak porte edilmiştir ki onun karakteristik
özellikleri daha bir vurgulanabilmiştir. Ustalık bir maske takar gibiydi ve
fakat fonksiyonu maskesizliği sağlamaktı. Aslan kesin bir cesareti, tavşan
zamparalığı temsil ediyordu. Hayvan kalitensin orijinine yakın bir yerde
yaşamaktaydı. Hayvan aracılığı ile ilgili kalite ilk kez
tanınmış/tanımlanabilmiştir. Ve bu şekilde bu kaliteye o hayvanın ismi
verilmiştir.
Grandville
nin çalışmalarına döndüğümüzde görürüz ki bu hayvanlar insanları anlatmak için
sadece ödünç alınmamıştır, hiçbir şey maskesiz bırakılmamıştır aslında. Bu
hayvanlar zorbaca yönlemler kullanılan
insan/sosyal durumlarının mahkumu olmuştur . Bir evsahibi olarak
gösterilen akbaba bir kuş halinden çok daha korkutucu şekilde aç gözlüdür, Bir
yemek masasındaki timsah ırmakta olduğu
halinden çok daha fazla açgözlüdür.
Burada
hayvanlar orijinin hatırlatması ya da ahlaki metaforlar olarak kullanılmamaış,
toptan olarak insanların durumları için kullanılmıştır. Bu hareket Disney in
bayağılığı ile son bulmuştur.
Grandville
nin gravürlerinde köpek ağıllarındaki köpekler köpek yüzüne sahiptir ancak acı çektikleri şey insan gibi bir mahkumiyettir..
Bir
ayı iyi bir babadır. Mahsun neşesiz bir şekilde bebek arabasını çeken
diğer ekmek parası kazanan insanlar gibi gösterilir..Grandville ilk bölümü şu
sözlerle biter. “İyi geceler sevgili okuyucu. Eve gidin ve
kafesinizi iyi kilitleyin. Güzel uyuyun ve tatlı rüyalar görün. Yarına
kadar.” Hayvanlar ve topluluk özdeşleşmeye başlamıştır ki bu şekilde
hayvanların yok olup gittiğini söyleyebiliriz.
Musevi
Hristiyan geleneğinde hayvanların ve insanların ilk buluşması Nuh’un gemisinde
olmuştur. Bu buluşma artık bitmiştir. Grandville bize büyük ayrılığı
göstermektedir.
…
1867
civarında Londra Hayvanat Bahçesi Rehberine göre Great Vance isimli bir müzikal
artisti Zoo (hayvanatbahçesinde) yürümek
OK bir şeydir “ şeklinde bir şarkı söylermimiş.
Zoo günlük dile girmiş. London Zoo Jumbo sözcüğünü dile kazandırmıştır.
Jumbo mamut büyüklüğünde bir Afrika fili idi 1865 ile 1882 yılları arasında
London Zoo da yaşamış bir fildi. Kraliçe Victoria ın özel bir ilgisi vardı bu
file ve Amerika da seyahat eden Barnum isimli sirkte yıldız olarak günlerini
tamamladı. Onun ismi dev boyutlu cisimlerin tanımlanması için kullanılmıştır.
Hayvanların
günlük yaşamdan kayboluşunu takiben halka açık hayvanat bahçeleri hayata geçti.
Hayvanat bahçesinde insanlar hayvanlarla buluşuyor ve onları gözlemliyorlardı
ki böyle bir karşılaşma mümkün olmayanın anıtı idi. Modern hbahçeleri insan kadar eski olan ilişkinin mezar taşlarıdır.
Onlar böyle görülmez çünki hbahçeleri ile ilgili yanlış sorular sorulmuştur.
1828 de
kurulan Londra hayvanat bahseçesi 1793 de kurulan Jardin Des Plantes ve 1844 de
kurulan Berlin hayvanat bahçeleri kuruldukları dönemde başşehirlere dikkat
çeken bir pretjis getirmişlerdir. Bu
prestij özel kraliyet manejlerinden daha az değildir. Bu manejler altın
kaplamalar mimarileri orkestralar artistler mobilyalar akrobatlar kostümler
atlar sanat eserleri ve yiyeceklerle kralın ya da imparatorun gücünü ve zenginliğinin göstergesi olmuştur. 19. Yy
halka açık hayvanat bahçeleri modern koloni gücünün onayıdır. Hayvanların ele
geçirilmesi uzak ve egzotik toprakların fethinin sembolik temsilidir.
Kaşifler
vatanseverliklerini eve bir fil ya da kaplan göndererek ispatlamışlardır.
Egzotik bir hayvanın şehiriçi bir hayvanat bahçesine hediye edilmesi boyun
eğen diplomatik ilişkilerin işareti
olmuştur.
19 yy hemen
hemen her bir kamu kuruluşu gibi
hayvanat bahçesi de emperyalizm ideolojisinin destekçisi olmasına rağmen bağımsız ve medeni bir fonsiyona sahip çıkmak zorunda
kaldı. Daha çok bilgi ve kamuyu aydınlatma amacı taşıyan bir çeşit müze olmaktı
iddia. Bir yy sonra daha sofistike
zoologlardan Kondrad Lorenz davranışsal ve etolojik sorular sormuştur. Bu çalışmaların amacı hayvanları deneysel
şartlar altında inceleyerek insanların davranışlarının kaynaklarını araştırmak
istemeleridir.
Bu arada
milyonlar meraktan hayvanat bahçelerini ziyaret ertmiştir. Bugün Fransa da 22
milyon insan 200 hayvanat bahçesini her yıl ziyaret etmektedir. Ziyaretçilerin
büyük çoğunluk çocuktu ve halen de çocuktur.
Sanayileşmiş
dünyadaki çocuklar hayvan imgeleri ile sarılmıştır: her çeşit oyuncaklar, çizgi
filmler, resimler, dekorasyonlarla. Çocukların hayvanlara spontan ilgisinin hep
böyle olduğunu sanabilir kişi.
Elbetteki ilk oyuncaklardan
bazıları (toplumun çoğu için oyuncaklar bilinmediği zamanlarda)
hayvanlardı. Aynı şekilde tüm dünyada çocuk oyunları ya
hayvanları ya da hayvan taklitlerini
içerir.
Önceki
yüzyıllarda hayvan oyuncakların boyutları küçüktü. Gerçek boyutları
yansıtmamaktaydı atı ile sadece sembolikti. Geleneksel bir hobi atı ile
sallanan at arasındaki fark: ilki bir çubuk ve çocuk rodeosundaki süpürge sapı gibi gelişmemiş bir kafa idi. İkincisi daha detaylandırılmış yeniden
üretilmiş bir attır. Daha gerçekçi boyanmış, gerçek deri ile yapılmış, gerçek
at kılı ile bezenmiş.
Sallanan at
19.yy yaratımıdır.
Bu yeni
gerçeğe yakın hayvan oyuncakları talebi
yeni üretim methodlarını gündeme getirdi. İlk doldurulmuş hayvan oyuncakları
üretildi ve en pahalıları gerçek hayvan derileri ile kaplıydı. Aynı dönemde
yumuşak hayvan oyuncakları görülmeye başlandı ayıcıklar kaplanlar tavşanlar ki
çocuklar onlarla yatağa gidebiliyordu.
Bir ailenin
hayvanat bahçesine ziyarati bir maç ya da oyun parkı ziyaretinden daha duygusal
bir etkinlikti. Yetişkinler çocukları hayvanat bahçesine onların oyuncaklarının
orijinal hallerini göstermek için ve belki de çocukluklarından hatırladıkları
oyuncak hayvanlardaki masumiyeti yeniden bulmak için götürüyorlardı.
Hayvanlar
nadiren yetişkinlerin hatıralarında canlanır , çocuklara onlara çoğu zaman
beklenmedik şekilde uyuşuk ve donuk gelmektedir. Hayvanat bahçelerinde
hayvanlarla ilgili konuşmalar daha çok çocukların nerede o neden hareket
etmiyor ölümü gibi ısrarcı soruları şeklindedir. Fakat çoğu ziyarettiçin
hissettiği şu dur ki hayvanları inandıklarından hayal ettiklerinden daha az
bulurlar.
Ve bu
profesyonel olmayan ifade edilemiyen soru cevaplanmaya değerdir.
Bir
hayvanat bahçesi öyle bir yerdir ki bir çok çeşit ve özellikte olan hayvanlar görülmek incelenmek üzerinde
çalışmak üzere toplanmıştır. Prensip olarak her bir kafes hayvanları
çerçevelemektedir. Ziyaretçiler hayvanlara bakmak için hayvanat bahçesini ziyaret
eder. Ziyaretçiler bir kafesten diğerine giderler, bir sanat galerisindeki gibi bir resimden
diğerine gider gibi dura dura gezmezler.
Aynı
zamanda hayvanat bahçesindeki manzara hep yanlıştır. Tıpkı odağı bozuk bir
görüntü gibi.
Hayvanat
bahçesinde ne görmeyi bekliyorsunuz? Ölü bir obje değildir görmeye geldiğiniz.
Canlıdır. O kendi hayatını yaşamaktadır.
Ancak siz
bu hayvanlara parmaklıklar arkasından baktığınızda ve hayvan ayakta ve sizden
bir foot uzakta olduğunda siz
kesinlikle marjinal bir şeye bakıyorsunuzudur. Tüm odaklanmanız yetmeyecektir merkezlenmeye. Bu neden böyledir?
Sınırlar
içinde hayvanlar özgürdür, fakat hem
onlar hem de izleyicileri yakın gözaltında farz ederler. Camdan görülebilirlik
parmaklıklar arasındaki boşluk ya da hendek üstündeki hava göründükleri gibi
değildir. Eğer öyle olsaydı her şey değişirdi. Bu görülebilirlik boşluk hava bir belirtiye işarete
indirgenmiştir.
Tüm bu
elementeri içerir dekorlar birer işarettir (yani sembolik ifade gibi) …bazen
tam bir ilüzyon yaratırlar, boyanmış ovalar, kayalıklar kutular içindeki küçük
hayvanların arkasında yer alır. Bazen hayvanların orijinal yaşam alanlarını hatırlatan
işaretler/objeler konur…maymunlar için kuru ağaç dalları, ayılar için sahte
kayalar,timsahlar için çakıltaşları ve sığ su, …Bu ilave malzemeler/işaretler
iki net amaca hizmet eder…izleyiciler
için bunlar tiyatro dekoru gibidir , hayvanlar için ise içinde fiziksel olarak
var olabilecekleri bir minimum bir çevre yaratılmış olur.
Birbirinden
izole edilmiş ve türler arası temas olmayan hayvanlar tümüyle bakıcılarına
bağımlı olurlar.
Netice
olarak da çoğu tepkileri değişmiştir. İlgilerinin merkezi değişmiştir ve pasif
bir bekleyiş içindedirler. Boyanmış çayırlar gibi onların doğal tepkileri de
bir ilüzyona dönüşmüştür. Aynı zamanda bu izolasyon onların uzun ömürlü olmasını garantilemiştir .
Tüm bunlar
onları marjinal yapar. İçinde bulundukları alan yapaydır. Ancak onların niyeti bu alanın sınırlarını
desteklemektir. Bu sınırların ötesinde
gerçek bir alan olabilir. Bazı
kafeslerde ışıkta yapaydır. Tüm örneklerde doğa bir ilüzyondur. Onların kendi
uyuşuklukları ya da hiper aktiflikleri
dışında hiçbirşey onları sarmaz aslında.
Eylem hareket etmeleri için bir neden yoktur aslında , yemek temini ya da çok az da olsa eş temin dışında.(Yıl
boyunca yapılan aksiyonlar onların marjinal aksiyonları olur bir obje
olmadan) Son olarak onların bağımlılığı
ve izole edilmesi onların tepki çok şartlandırmıştır ki etraflarında olan her
olayı (genellikle önlerinde olan ki halk oradadır) marjinal olarak
değerlendirirler.
Hayvanat
bahçeleri, gerçeğe yakın hayvan oyuncakları ve diğer hayvan imgeli ticari
objeler hayvanların günlük yaşamımızdan çekilmesi ile başlamıştır. Bazıları bu tarz yeniliklerin zorunlu
olduğunu düşünebilir. Gerçekte bu
yeniliklerin kendisi dahi hayvanların
seyrelmesi ne neden olan aynı acımasız harekete aittir. Hayvanat bahçeleri tiyatral gösteri dekorları ile
hayvanların nasıl kesinlikle marjinal
bir duruma sokulduğunun göstergesidir.
Gerçekçi hayvan oyuncakları yeni hayvan kuklalarına yönelik talebi
arttırdı, şehirli ev hayvanları.
Hayvanların imajlarda yeniden
üretimi hayvanları daha çok egzotik ve
uzak kılmıştır.
Hayvanlar
heryerde kaybolmuştur. Hayvanat bahçelerinde onlar yok oluşlarının yaşayan heykelleridirler.
Böylece son metaforlarını ateşlemişler, kışkırtmışlardır. Naked Ape , The Human Zoo dünyanın en çok satan kitaplarının başlıklarıdır.
Bukitapta zoologist Desmond Morris hayvanların tutsaklık içindeki doğal olmayan
davranışları , tüketici toplumlarda yaşamanın stresini anlamaya kabul etmeye ve
üstesinden gelmeye yardım edebileceğini önermiştir.
Zorla
marjinalleştirilmiş yapılar, gettolar hapishaneler akıl hastaneleri toplama
kampları gecekondu bölgeleri hayvanat
bahçeleri ile ortak bir şeye sahiptir.
Fakat hayvanat bahçesini bir sembol olarak kullanmak çok kolay ve çok
kaçamaklıdır. Hayvanat bahçesi insan ve hayvan arasındaki ilişkin kanıtıdır
sadece. Hayvanların marjinalleştirilmesi
bugün , orta ve küçük köylülerin marjinalleştirilmesi ve
elden çıkarılması yok edilmesini takip etmektedir. Ki bu sınıflar tüm tarih boyunca hayvanlara aşina
olmuşlardır ve ve bu aşinalığa eşlik
eden bilgeliği geliştirmiş sahip çıkmışlardır. Bu bilgeliğin temeli insan ve hayvanın
ilişkisinin başlangıcındaki dualizmi kabul etmekdir. Bu dualizm in red edilmesi büyük olasılıkla
modern totaliterciliğe yolu açan önemli bir faktördür. Fakat ben profesyonel olmayan ifade
edilemeyen fakat hayvanat bahçesine sorulan fundamental sorunun ötesine gitmeyi arzulamıyorum.
Hayvanat
bahçesi hayal kırıklığı olabilir.
Hayvanat bahçelerinin kamu amacı hayvanlara bakma fırsatı vermesidir.
Ancak hayvanat bahçesinde hiçbir yer hayvanlarla karşı karşıya gelmezsiniz. En
fazla hayvanın görüntüsü titrek bir şekilde belirir gelir geçer . Onlar yanlara bakar. Körmüşcesine
ileriye uzağa bakarlar. Mekanik olarak tararlar. Onlar yüzyüze gelmek için
immunize edilmiştir çünki hiçbir şey artık onların dikkatinin merkesinde yer
almaz.
Burada da
onların marginalleştirilmelerinin nihai neticesi yatar. İnsan ve hayvan
arasındaki bu bakış, ki insan topluluğunun gelişmesinde çok önemli bir rol
oynamıştır, her şekilde,bir yüzyıldan daha az bir zamana kadar yaşamış
insanlarda olan bu bakış , yok edilmiştir.
Her bir hayvana bakmak , eşlikçisiz ziyaretçi si yalnızdır. Kalabalıklar
için, onlar izole edilmiş türlere
hayvanat bahçeleri aittirler.
Bu tarihi
kayıp, ki hayvanat bahçeleri tarihi eserdir,
kapitalizmin kültürü için bedeli ödenerek kurtarılamaz."