Arda Turan'ın Galatasaray'a transferi haberini okuduğumda çok şaşırdım, inanamadım bu habere ve de müthiş tepki duydum.
Neden mi?
Bir kaç sene öncesinde basına yansıyan bir taciz skandalı ve sonrasında yaşanan olaylar aklıma gelmişti. Nerede ise her gün bir kadının öldürüldüğü , tacizin tecavüzün günlük ''sıradan'' bir olaya dönüştüğü , İstanbul Sözleşmesi' nin tartışıldığı ve de sağlık çalışanlarına şiddet yarasının her gün kanadığı bir ortamda böylesi bir transfer, bu ülkede yaşayan bir kadın ve yurttaş olarak beni isyan ettirdi.
Olayı tekrar araştırdım. Futbolcu İstanbul 41. Asliye Ceza Mahkemesi' nde görülen duruşmada taciz iddialarıyla ilgili delil yetersizliğinden beraat etmiş, ruhsatsız silah taşıma, korku kaygı ve panik yaratacak şekilde silahla ateş etme, kasten yaralama suçlarından toplam 2 yıl 8 ay 15 gün hapis cezası almış. Mahkeme, hapis cezalarıyla ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiş! Kafa atarak birinin burnunu kıran, belinde silah ile hastaneye girip silahı hastanede ateşleyen birinden bahsediliyor haberlerde. Taciz kısmına odaklanmıyorum zira delil yetersizliğinden beraat etmiş.
Gelişmiş ülkelerde topluma rol model olan insanların en yüksek ahlaki değerlerle davranması beklenir. Buna bir örnek vereceğim . İngiltere'de bir banka müdürü metroda indirimli biletle yakalandığında, işini kaybetmişti ve bu da yetmemiş ömür boyu finans sektöründe çalışmaktan men edilmişti. Bu kararın dayanağı da topluma rol model olan insanların etik değerlere ve toplumsal kurallara uygun davranması gerektiği idi. Toplum nezdinde ''görünür'' olan insanlar özellikle yeni nesillere gençlere rol model oluşturur ve bu nedenle topluma karşı sorumlulukları vardır. Hele hele spor müzik sinema gibi belirli sektörlerdeki insanların çok daha dikkatli olması beklenir. Topluma mal olmuş insanlardır bu insanlar ve artık sadece kendileri için yaşamazlar. Bu çok ciddi bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşıyamayan ve olması gerektiği gibi davranamayan insanların topluma kötü rol model olarak zarar vermemesi için , toplumun en yüksek çıkarlarını düşünen ve bu doğrultuda kararlar verip adaleti tecelli ettiren mahkemeler ve/veya meslek örgütleri sorumsuz kişiyi meslekten ihraç ederler ya da apoletlerini sökerler. Bu da topluma dolaylı yoldan bir mesaj vermektir.
Örneğin nasıl bir tıp doktoru toplum vicdanını zedeleyen yüz kızartıcı bir suç işlediğinde veya meslek etiğine uymayan bir davranışta bulunduğunda , mesleki diploması iptal edilebiliyorsa bu tüm meslekler için geçerlidir.
İtalya'nın ve belki de bir çok Avrupa ülkesinin vatandaşlık hakkı kazanmış yabancılara koyduğu yeni bir şart var. İtalya, sicilinde kadına şiddet var ise kişinin kabul etmiyor vatandaşlık talebini. İşte böyle yazılı kanunların üstünde alınan kararlar ile toplumun kanayan yaraları iyileştirilir, sarılıyor. Ve de bir daha benzeri olayların olmaması için yaptırım oluşturuluyor.
Arda Turan'ın adının , kadına taciz ve hastanede şiddet gibi toplumun çok hassas olduğu iki konuda , olaylara karışmış olmasından sadece iki yıl sonra, ülkenin önde gelen bir futbol kulübüne transferi toplumsal değerlerimize dolaylı olarak zarar veren bir durum oluşturmuyor mu sizce de ?
Evli bir erkek olarak yan masadaki evli kadına taciz ettiği iddia edilen (iki taraf evli olmasa da durum aynı bana göre) , birine kafa atıp burnunu kırıp darp eden, belinde silahla dolaşan, hastaneyi basıp silah sıkan biri büyük paralar karşılığı bir kulübe transfer olabiliyor bu ülkede demek diye düşünecek bir çok insan ve de gençler özellikle. Paran ve gücün varsa her şeyi yapabilirsin bu ülkede zehiri , toplumun damarlarına iyice yayılacak! Ne acı değil mi? Bunun adı çürüme değil de nedir?
Nitekim taciz iddiasında bulunan davacı Özlem Ada Şahin' nin de bu doğrultuda endişelerini ifade ettiğini görüyoruz. İddia diyorum zira mahkeme delil yetersizliği demiş. Taciz bir yana sadece belinde silah hastane basıp orada terör estirebilen bir kişinin bu toplumda gençlere rol model olamayacağını düşünüyorum.
Eğer bu toplumda kadına ve sağlıkçılara şiddeti bitirmek istiyorsak, silahsızlanmayı özendirmek istiyorsak, kaba kuvvet yerine etkin iletişimle çözüm bulunmasını teşvik etmek istiyorsak, kadınlarımızın kendilerini güvende hissedip özgürce eşit haklar dahilinde hayatın her yerinde olmasını istiyorsak, topluma rol model olma sorumluluğunu taşıyabilen insanlara bu rolü vermeliyiz.
Toplum mühendisliği böyle bir şey. Kanun uygulayıcıların her verdikleri karar ile toplumun geleceğini yapılandırdığını bilmesi gerekir. Sadece görevi yazılı kanunu uygulamak değildir. Toplumun nasıl bir toplum olacağına her verdiği karar ile dolaylı olarak şekil vermektedir. Keza topluma karşı bu sorumluluk tüm meslek örgütleri ile kurumlar için de geçerlidir. Tüm yetkililerin , kanun uygulayıcıların, güç ve söz sahibi olan herkesin yazılı kanunlar üstünde güncel evrensel değerler çerçevesinde , kadının çocuğun hayvanın doğanın sağlıkçının köylünün halkın en yüksek hayrına olacak kararları vermek , tavır geliştirmek vicdani sorumluluğu vardır.
Tacizci tecavüzcüyü iyi halden serbest bırakırsan daha çok taciz ve tecavüz olur. Eli silahlı sağa sola sıkan insanları serbest bırakırsan daha çok insan silah sıkar etrafa. Hayvana tecavüz edeni, çocuğu taciz edeni, eski sevgilisini eşini öldüreni, ormanı yakanı tarihi eseri çalanı yıkanı, rüşvet alanı (benim memurum işini bilir cümlesinden başladı bu kokuşmuşluk ) , çalanı çırpanı serbest bırakırsan bu tip olayların önüne geçemezsin bu ülkede artık. Bir şey hep oluyorsa bu bir tercihtir. Ve her ne oluyorsa 83 milyon hepimizin sorumluluğu ve katkısı vardır.
Toplumsal yaşamın uyum ve huzur içinde var olabilmesi için tüm insanların birbirlerinin haklarını bilmeleri, sınırlarının farkında olması gerekir. Yazılı kanunların ötesinde ve de üstünde ortak etik değerler üzerine kurulmuş bir toplumsal uzlaşı alanına zeminine gerek vardır. Ve bu alanın oluşması ve korunması için yazılı kanunların ötesinde dini kuralların ötesinde evrensel etik değerler referans alınmalıdır. Özgürlük eşitlik adalet yaşam hakkı dürüstlük gibi değerler!
Türkiye sanırım bu ortak etik değerlerin üzerine kurulmuş uzlaşı zeminini yitirdi son yirmi yılda. Bunda hepimizin ve en çok gücü iradeyi elinde tutanların payı var. Ve hala benzeri yanlışlar yapılarak toplum daha da yıpratılıyor.
Seçimlerimizle kararlarımızla ve davranışlarımızla neyi destekliyoruz? Neye hizmet ediyoruz? Neyi yüceltiyoruz? Neye örnek teşkil ediyoruz? Neyi besliyoruz? Bunun gibi soruları sormalı tüm yetkililer, karar vericiler...Ve elbette bu ülkenin vatandaşı olarak hepimiz.
Benim vicdanım sızladı bu haberden. Rahatsız oldum. Utandım ülkem ve yaşadığım toplum adına.
Belinde silah hastane basan bir insanı alkışlayacak önümüzdeki sezon binlerce insan.
Galatasaray adına da üzüldüm ve hayal kırıklığı yaşadım. Hatta hiç yakıştıramadım. Dost acı söyler!
Ben sadece bu toplumun bir bireyi olarak , topluma karşı sorumluluğumdan dolayı, bu konu ile ilgili duygumu düşüncemi paylaşmak zorundaydım.
Zira yanlışı gördük mü bunu söylemek sorumluluğumuz var bence her birimizin yurttaş olarak.
Yanlışı her kim yaptıysa üstelik...
Umarım sağduyu ve vicdan kazanır.
xxxx