Çocuk Gelişimi biliminde ahlaki gelişimi inceleyen bilim insanlarından Kohlberg , bireyin ahlaki gelişimini gelenek öncesi düzey (10 yaşına kadar), geleneksel düzey (11-18 yaş) ve gelenek sonrası düzey (20’li yaşlar) olmak üzere üç ahlaki gelişim düzeyi şeklinde belirlemiştir.
Buna göre gelenek öncesi düzeyde öncelikle kendi çıkarını dikkate alan çocuk, ceza almamak için ya da ceza alsa bile daha kazançlı olacağını düşünerek kurallara uyma ya da uymama eğilimi gösterir. Kimse yokken kırmızı ışıkta geçen sürücü misali...
Oysa geleneksel düzeye denk düşen ergenlik döneminde kendi çıkarından çok aile, arkadaş gibi yakınları tarafından, onaylanma, dışlanmama çabası gösterir. Kurallara ‘iyi çocuk’, ’iyi arkadaş’ olma, beğenilme, kabul görme, dışlanmama amacıyla uyar. Aynı geleneksel düzeyin ikinci evresinde ise sadece yakın çevresinin değil daha geniş bağlamda içinde yetiştiği topluluğun ve toplumun kurallarına uyma, ‘iyi vatandaş’ olma çabasına yönelir. İyi anne iyi evlat iyi dindar denilsin diye içten gelmeyerek şekilde göstermelik davranışlarda bulunanlar bu kategoridedir.
Oysa daha çok gelişmiş, üst düzey ahlak anlayışı olan gelenek sonrası düzeyde sadece kendi toplumunda geçerli yasalar ve kurallar değil, aynı zamanda yaşama hakkı, özgürlük, eşitlik, adalet gibi toplumlar üstü evrensel ilkelere göre kararlar alması beklenir. Burada ise birey kendi değerleri öyle olduğu için erdemli dürüst eşitlikçi adil davranışlar sergiler.
Kohlberg ahlaki gelişimin yetişkinlik yıllarına kadar devam ettiğini, gelişimsel olarak desteklenmedikçe birçok yetişkinin daha alt düzeyde ahlaki yargılarla karar verdiğini ve gelenek sonrası düzeye ulaşamadığını belirtmiştir. Burası önemli! Gelişimsel olarak desteklenmeyince bir yetişkinin (fiziksel olarak büyümüşlük anlamında burada) üst seviye ahlak anlayışına yani yaşama hakkı, özgürlük, eşitlik,adalet gibi evrensel değerlere ulaşamadığını ifade etmektedir Kohlberg. Kişi fiziksel olarak büyümüş olsa da ahlaki gelişim açısından ergenlik hatta çocukluk seviyesinde kalmış olabiliyor.
Ayrıca kadınların erkeklere oranla daha fazla geleneksel düzeyde kaldıklarını ileri sürmüştür. Kadınlarda ahlaki gelişimi inceleyen Gilligan ise, kadın ve erkeklerin farklı sosyalleşme süreçlerinden geçtiğini, erkeklere daha çok savaş, girişimcilik gibi bağımsızlık temelli, kadınlara ise barış, uzlaştırıcı olma, başkalarının bakımını üstlenme gibi sorumluluk temelli toplumsal roller yüklendiğini vurgulayarak toplumsal cinsiyet rollerine dikkat çekmiştir . Burada özetlenen kuramsal görüşleri günlük yaşamdan birçok davranışa uyarlamak mümkündür.''
Yukarıdaki bilgiler ışığında çıkarımlarım ;
Bireyler gibi toplumların da ahlak seviyeleri farklı olmalı. Bizim toplumumuzun çoğunluğu gelenek öncesi dönem ve kısmen de gelenek dönemi olarak tanımlanan çocukluk ve ergenlik dönemine denk gelen ahlaki gelişim düzeyine sahip . Çoğunlukla ''çocuk bir toplum '' içinde yaşıyoruz diyebiliriz.
Ahlaki gelişim düzeyinin gelişimsel olarak desteklenebilmesi için eğitim sisteminin buna göre düzenlenmesi, medya kanallarının da eğitim hedeflerini destekleyecek şekilde paralel hareket içinde olması sağlanmalıdır. Bu şekilde çocuk toplumdan ileri ahlak gelişim düzeyine ulaşmış yetişkin bir toplum olabileceğiz zira.
Toplumlarda çoğunluk , bireysel olarak evrensel etik ahlaki değerlere ulaşamadığından kanunların içerik ve uygulama anlamında en yüksek seviyede adil eşitlikçi koruyucu ve de yaptırım gücüne sahip olması gerekiyor. Sosyal adalet ve gelişimin tek garantisi bu.
Beni son bir kaç yılda etkileyen bir kaç olayı paylaşmak istiyorum buradan.
Bir İngiliz hakim gece parkta kadına sözlü tacizde bulunduğu için 7 yıla mahkum etmişti adamın birini. Ağır taciz tecavüz seviyesinde bir ceza olarak hatırlıyorum. Sormuşlar nedenini. O da ''Kadınlarımızın gece parklarda özgürce yürüyebilmesi için.'' demiş.
Diğer bir olay sanırım yine İngiltere'de idi. Bir banka müdürü metroya indirimli bilet ile binmiş ve yakalanmıştı. Ne mi oldu? Bankadan istifa etmek zorunda kaldı ve ömür boyu finans sektöründe çalışmaktan men edildi. Zira topluma rol model olacak bir insanın ihtiyaç sahiplerine verilmiş bir hakkı ihtiyacı yokken suistimal etmesi kabul edilemezdi. Toplum vicdanı yaralanmıştı.
Doğu Avrupa'da bir ülkenin Bulgaristan olabilir başbakanının bir akrabası yolsuzluğa karışmış ya da usulsüz bir işlem yapmıştı. Başbakan ''Haberim yoktu.'' dedi. Ve fakat mahkeme '' Sen bu ülkenin başbakanısın ve her şeyi bilme kontrol etme sorgulama yetkilerin var. Bu yeterli bir gerekçe değil:'' dedi. Ve başbakan istifa etti. Gerçekten haberi olmasa da bu yeterli görülmedi. Bir kereden çok şey olacağını biliyordu hakim.
Bir de Kuzey Avrupa'da bir ülkenin bakanı bir spor karşılaşmasına özel davetiye ile davet edilmişti. Ve gitti bu karşılaşmaya. Bir de 2500 Euro'luk bir özel faturayı devlete ödettiği ortaya çıktı. Evet 2500 Euro. Muhtemelen karışıklık olmuştu. Gücünü pozisyonu kullanarak o spor karşılaşmasına gittiği ve de 2500 Euro 'yu devlete ödettiği için istifası istendi. Oğlunun otelinde temizlik yapıyormuş habere göre. Güven çok zor kazanılan ve çok çabuk kaybedilen bir değer.
Geçenlerde bir pedofil mahkumiyet aldı . Avukatı müvekkilinin özel bilgilerinin izinsiz ele geçirildiğini ve bu bilgilere dayanılarak cezaya hüküm verildiğini ki bunun da insan haklarına aykırı olduğunu bildirerek itiraz etti bu karara. Mahkemenin kararı tüm dünyaya emsal teşkil edecek bir karardı. Çocuğun hakları ve çıkarları insan haklarının üstündedir.
Kıssadan hisse!
Eğer biz toplum olarak içine yuvarlanmakta olduğumuz karanlık çukurdan çıkmak istiyorsak ve de ileri seviye ahlaki değerlere sahip bir toplum olmak istiyorsak acilen içtenlikle kendimizle yüzleşmeliyiz.
Bugün toplumsal olarak geldiğimiz nokta son derece kaygı verici. Kadın cinayetleri, çocuklara yönelik istismarlar, hayvanların istismarı ve katledilmesi, doğanın ağacın suyun yok edilmesi tam bir felakete sürükleniyoruz. Sosyo ekonomik etik dışı olaylardan bahsetmiyorum bile...
Biz bu değiliz!
Bizim mayamızda ve özümüzde yok bunlar.
Türk Kültürü' nde kadın değerlidir ve doğanın tüm unsurları da kutsaldır.
Sapkın yoldan çıkmış diye uzaktan hayretler içinde seyrettiğimiz bir topluluğun yaşam tarzının bakış açısının kültürü diyemiyorum bile, istilası altında güzel ülkem.
İnadına kendi öz kültürümüze değerlerimize sarılıp ışıldamalıyız.
Ve yola devam etmeliyiz.
Başka seçeneğimiz yok!
xxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder