2012 'ye hazırlıklara başladık ailecek...
Bugün çam ağacımızı süsledik küçük oğulumla. Pek bir eğlendik açıkçası!
Malum 2011'in son bir ayına girdik...2011 ile vedalaşmanın ve 2012 'ye hazırlanmanın zamanı geldi!
Varlığı ile dev bir çınar gibi duran , 97 yaşındaki Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ çam ağacı süsleme adedini şöyle anlatıyor.
''Çam ağacı süslemek tamamıyla Türk adetidir. Yeni Türk devletleriyle münasebetimiz bize yepyeni şeyler öğretiyor. Eski Türklerde yerin göbeğinden göğe kadar bir ağaç tasavvur ediliyor. Bu hayat ağacı. Bir ucunda göktanrısı duruyor. Türklerde güneş kutsal ama tanrı olarak kabul edilmiyor. 22 Aralık'ta güneş yeniden fazla olarak dünyayı aydınlatmaya başlayacak. Günler uzamaya başlayacak. Türklerin göktanrısı gün ile geceyi tanzim ediyor gökte. Sözde gün ile gece sürekli münakaşa halinde. 22 Aralık'ta gün geceyi yeniyor. Bunu Yeniden Doğuş Bayramı Türkler kutluyorlarmış.
Türkistan'da bir ağaç varmış, akçam, ve bu akçam başka yerde yetişmiyormuş.
MUAZZEZ İLMİYE ÇIĞ
"Akçam getirip eve koyuyorlar, akçamın altına o sene Tanrı onlara güzel şeyler verdi, güzel bir yaşam verdi diye Tanrı'ya hediyeler koyuyorlar. Dallarına da ertesi sene için Tanrı'dan niyaz ettikleri şeyler, adak olarak istedikleri şeyler için paçavra veya kurdela koyuyorlar.
O günlerde büyük bayram, şenlik yapıyorlarmış. Aileler toplanıyor, büyükler varsa ziyaret ediliyor, özel yemekler yeniliyor, güzel elbiseler giyiliyor.
Bu adet Türkler yoluyla Avrupa'ya geçti. Konunun Noel'le alakası yok.
İznik Konsili'nde pagan adeti görülen bu adeti İsa'nın doğuşu olarak kabul edelim diyorlar ve bu adet Hristiyanlara geçiyor. Ama ağaç süsleme pek yok, 16. yy'da Almanya'da başlıyor, daha sonra Fransa'ya geçiyor ve dünyaya yayılıyor."
2011 benim için çok özel bir yıl oldu diyebilirim. Çok derinlerime dokunan bir yıl!
Kendimi daha da derinden keşif ettiğim, daha bir büyüdüğüm, daha bir özgürleştiğim , hedeflerimi hayallerimi yeniden gözden geçirdiğim, çok güzel insanlarla tanıştığım yakınlaştığım dost olduğum , bir çok fikire projeye soluk olduğum , yarattığım , yeni deneyimler yaşadığım, kimi zaman gözyaşları kimi zaman kahkahalarla bezenmiş dopdolu bir yıl oldu. Yaşam dolu canlı bir yıl!
En derinlerimde ektiğim tohumların filiz verip ağaç olduğu bir yıldı 2011.
İşte 2012 de de bu meyve ağaçlarının muhteşem güzellikte meyveler vereceğini hissediyor ve buna inanıyorum.
Çam ağacımızı süslerken 2011'nin her anı için şükredip 2012 ye yönelik güzel umutlara üfleyerek nefes verdik!
En önemlisi de "herşeye rağmen" 2012 'nin tüm dünya ve insanlık için barış ve huzur dolu olmasını diliyorum yürekten!
Sevgilerimle
Her hakkı saklıdır. Blogumdaki yazılar izinsiz ve kaynak belirtmeden başka yerde yayımlanamaz. Ancak yazıları yazar ismi ve kaynak belirterek ya da bloguma link vererek paylaşabilirsiniz.
30 Kasım 2011 Çarşamba
22 Kasım 2011 Salı
Seramik Çalışmalarım
Evetttt...2010 baharından bu yana yaşamın bana hediyelerinden biri seramik...
Oğullarımı götürürken benim de elim bulaştı "çamura"...
Bulaşış o bulaşış. 2011 baharından bu yana hemen hemen iki hafta da bir yaklaşık 5 saat atölyede çalışıyorum.
İnanılmaz odaklanıyor, rahatlıyor, anda olabiliyorum. Terapi bir çeşit ...
Neşeleniyorum, umutlanıyorum...Kabımı yeniden dolduruyorum. Tıpkı doğada uzun bir yürüyüş yapmak gibi ... Soluk alış verişim düzenleniyor...
Atölye arkadaşlarım da tam kafa dengi...
Dans ediyor şarkı söylüyor ve çamura şekil veriyoruz birlikte...
Daha bir özgür hissediyorum kendimi.
Uzun lafın kısası işte bazı çalışmalarım...Henüz fırınlanmamış çalışmaları da bilahare paylaşacağım.
İşte ilk parçam...Rengarenk ve çocuksu...
Bir çeşit nihale...
Rüzgar çanı parçaları çamurdan...Ancak banyomu süslüyorlar şimdilerde bu parçalar.
Saksı...Küçük oğlumun en sevdiği parçalardan.Sırlanmış yani renklenmiş durumda ancak ben bu halini daha çok seviyorum.
Tealight 'lık...
Meyve tabağı...
İlk rölyef çalışmam...Portfino 'nun anlamı yunuslar limanı imiş..."I found my love in Portofino" şarkısından esinlenilmiştir.
Kelebek kadın "mask"...
Su damlalarım...Uzun olan kalıpla diğeri tamamen elle çalışıldı...
AQUAMETİS...Sudan gelen Tanrıça...
Metis 'in anlamı Vikipedi 'de şöyle.
Sanskritçe "mati", "ma" kökünden geldiği düşünülmektedir. Yunan mitolojisinde, Okeanos ile Tethys'in kızı, Hikmet tanrıçasıdır. Metis, tanrıların başı olan Zeus'un ilk karısı ve akıl tanrıçası Athena'nın annesi olarak anılır. Zeus karısının hamile olduğunu öğrenince, kendi tahtını sarsabilecek, kendisinden güçlü bir çocuk doğacağı korkusuyla Metis'i yutar.Bunun sonucunda Metis Zeus'a ömrü boyunca iyi ve kötü hakkında bilgi verir. Metis'in hamile olduğu akıl ve sanat'ın tanrıçası Athena, Zeus'un başından zırhıyla çıkar.
Metis, ilahi bilginin ve kutsal aklın, yani "hikmet"in tasviri, vücud bulmuş halidir. Hikmetin sembolu olan "su", Metis'in de başlıca sembolüdür.
Benim ANKA KUŞU'm...
Yumurtalarım...
Kabuğunu çatlatıp yaşama yeniden doğan kadın...Yumurta kabuğu yaşam ile ölüm arasında ince bir çizgi/sınır olarak betimleniyor.
Narlama...
Lotus çiçeği...
Ev eşyası da yapmak lazım !...İşte yemek kaşığı koymak için yaptığım kaşıklık...
Ben keyifle çalıştım umarım sizlerde keyif alırsınız!
Sevgilerimle,
Oğullarımı götürürken benim de elim bulaştı "çamura"...
Bulaşış o bulaşış. 2011 baharından bu yana hemen hemen iki hafta da bir yaklaşık 5 saat atölyede çalışıyorum.
İnanılmaz odaklanıyor, rahatlıyor, anda olabiliyorum. Terapi bir çeşit ...
Neşeleniyorum, umutlanıyorum...Kabımı yeniden dolduruyorum. Tıpkı doğada uzun bir yürüyüş yapmak gibi ... Soluk alış verişim düzenleniyor...
Atölye arkadaşlarım da tam kafa dengi...
Dans ediyor şarkı söylüyor ve çamura şekil veriyoruz birlikte...
Daha bir özgür hissediyorum kendimi.
Uzun lafın kısası işte bazı çalışmalarım...Henüz fırınlanmamış çalışmaları da bilahare paylaşacağım.
İşte ilk parçam...Rengarenk ve çocuksu...
Bir çeşit nihale...
Rüzgar çanı parçaları çamurdan...Ancak banyomu süslüyorlar şimdilerde bu parçalar.
Saksı...Küçük oğlumun en sevdiği parçalardan.Sırlanmış yani renklenmiş durumda ancak ben bu halini daha çok seviyorum.
Tealight 'lık...
Meyve tabağı...
İlk rölyef çalışmam...Portfino 'nun anlamı yunuslar limanı imiş..."I found my love in Portofino" şarkısından esinlenilmiştir.
Kelebek kadın "mask"...
Su damlalarım...Uzun olan kalıpla diğeri tamamen elle çalışıldı...
AQUAMETİS...Sudan gelen Tanrıça...
Metis 'in anlamı Vikipedi 'de şöyle.
Sanskritçe "mati", "ma" kökünden geldiği düşünülmektedir. Yunan mitolojisinde, Okeanos ile Tethys'in kızı, Hikmet tanrıçasıdır. Metis, tanrıların başı olan Zeus'un ilk karısı ve akıl tanrıçası Athena'nın annesi olarak anılır. Zeus karısının hamile olduğunu öğrenince, kendi tahtını sarsabilecek, kendisinden güçlü bir çocuk doğacağı korkusuyla Metis'i yutar.Bunun sonucunda Metis Zeus'a ömrü boyunca iyi ve kötü hakkında bilgi verir. Metis'in hamile olduğu akıl ve sanat'ın tanrıçası Athena, Zeus'un başından zırhıyla çıkar.
Metis, ilahi bilginin ve kutsal aklın, yani "hikmet"in tasviri, vücud bulmuş halidir. Hikmetin sembolu olan "su", Metis'in de başlıca sembolüdür.
Benim ANKA KUŞU'm...
Yumurtalarım...
Kabuğunu çatlatıp yaşama yeniden doğan kadın...Yumurta kabuğu yaşam ile ölüm arasında ince bir çizgi/sınır olarak betimleniyor.
Narlama...
Lotus çiçeği...
Ev eşyası da yapmak lazım !...İşte yemek kaşığı koymak için yaptığım kaşıklık...
Ben keyifle çalıştım umarım sizlerde keyif alırsınız!
Sevgilerimle,
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)