Şu sıralar elimden düşürmediğim bir kitap var.
Savaşçı Tanrıça'nın Yolu!
Orijinal ismi Savaşçı Tanrıça Eğitimi ki kitapta 10 ders şeklinde aktarıyor yazar rehberliğini.
Derin dişilik ile ilgili şamanik uygulamalara da yer verilen özel bir kitap gerçekten.
Kitapta beni etkileyen en önemli mesajlardan biri yaşam hikayemizi yeniden yazmak ile ilgili idi.
Evet evet yanlış okumadınız!
Yazar çocukluğu sırasında ailesi ile yirmiye yakın ülke gezmiş. Her iki sene de bir taşınmışlar başka bir ülkeye. Tam alışıp arkadaş çevresi kurduğunda hop başka bir yere. Uzun yıllar bağ kuramama kök salamama ve bir çok yaşamsal zorlukları hep bu duruma bağlamış. Yeni birisi ile tanıştığında çocukluğunda nasıl da zor günler geçirdiğini bir türlü normal bir çocukluk yaşıyamadığını başına gelen tüm problemlerin nerede ise tek sorumlusunun sürekli seyahat eden ailesi olduğunu anlatıp durmuş yıllarca...
Sonra bu davranışı ile kurban ve mağduru oynadığını anlamış! Yani tekrar tekrar bu hikayeye sarılıp kendisi sürekli güçsüzleştirdiğinin. Ve yaşantısına farklı bir açıdan bakıp kendini iyi hissettiren enerjisini yükselten farklı bir hikaye yazmayı seçiyor.
Yeni hikayesinde serüven dolu , gezgin bir ailenin parçası olarak zengin kültürel deneyim ve birikime sahip olduğu bir çocukluk yer alıyor...
Biraz daha anlaşılır kılmak için hikayemizin nasıl yaşamlarımızı etkilediğine dair başka bir örnek vereceğim şimdi.
Minik kız inanılmaz düşük kilo ile doğmuştu. Annesi onu görür görmek "Yaşamaz bu ölür" demiş. Bunu daha sonra annesi anlatmış elbette ve fakat döllendiğimiz andan itibaren tüm olan herşeyi tıpkı birebir yaşamışız gibi kayıt altına aldığından bilinçaltımız bir boyutu ile zaten bu olayı biliyordu küçük kız. Ve aslında hikayelerimiz duygulardan oluşuyor. O anda annesinin onu istemediğine red ettiğine ona yük olduğuna ondan kurtulmak istediğine ve hatta sıkılıp terk edip kaçıp gideceğine hükmetmiş inanmış. Elbette bunu bilemezdi bilinçli idrakı ile. Orta yaşlarına geldiğinde yaptığı çalışmalarda su yüzüne çıkarabilmiş bu algısını. Böyle bir algı sonucu ikili ilişkilerinde sağlıklı bağ kuramamış. Ona aşık olan hatta onunla evlenen erkeğe bile güvenememiş inanamamış bir türlü. Eşinin onu bir gün istemiyeceği red edeceği ona yük olacağı eşinin ondan kurtulmak isteyeceği ve hatta sıkılıp terk edeceği endişesi ile farkında olmadan bu yoğun duyguyu taşımış içinde. Tıpkı annesi ile gibi. Ve üstelik hiç bir veri yokken bunun ile ilgili. Ve elbette böylesi bir acı yaşamaktan ise belki de aşkı ilişkiyi korumak adına eşinden önce kendisi kaçmış terk etmiş erkeğini...Oyuncular değişse de hikaye giriş gelişme sonuç hep aynı olmuş! Ne zaman ki annesinin bu cümleyi kurarken sadece kendini yetersiz hissedebileceği son derece bebeği için endişe duymuş olabileceği panilemiş bir genç anne olabileceği şeklinde hikayesini yeniden yazdığında daha sağlıklı güvene sevgiye dayalı kalpten bir ilişkiye yaşamında yer açabilmiş.
Kitabın yazarı Heatherash Amara 'dan bu tüm yaşamsal blokajları çözen insanı özgürleştiren çok önemli bir rehberlik idi gerçekten!
Tam da o sırada 11 yaşındaki oğlum bir gece Pi'nin Yaşamı filmini izlemek istedi. Sanırım 3. veya 4. izleyişim filmi...Oğullarımın babası Hintli bir müzik üstadı ve 2014 yılında Hindistan'ı yaşatabilme şansım olmuştu oğullarıma. Kim bilir belki de babasını özlemiş idi minik oğlum?
Enteresan bir şekilde farklı manalar çıkardım filmden bu sefer. Hani aynı kitabı farklı zamanlarda okuduğunuzda farklı anlamlar bulursunuz ya. Zira siz değişmişsinizdir. Tıpkı öyle bir şey idi hissettiğim.
Filmin sonunda sigorta şirketi yetkilileri Pi'nin anlattığı sözde çılgınca olan hikayeye inanmayıp ısrarla gerçek hikayeyi duymak istiyorlardı. Pi de bir an önce kurtulmak için bambaşka bir hikaye anlatmıştı hatırlarsanız. Botta mahsur kaldığı hayvanları gemideki insanlar olarak aktarmıştı. İnsan yemek durumunda kalmışilardı vs vs...Gayet sıradan ve renksiz sıkıcı bir hikaye idi anlattığı. Sigortacılar bu hikayeye istinaden dosyayı kapatmışlardı. Pi'nin hikayesini yazmak isteyen genç yazar Pi'ye sormuştu. Hangi hikaye gerçek diye? Pi de "Sence hangisini Tanrı seçerdi?" şeklinde yanıtlamıştı. Gerçek hikaye en inanılmaz mucizevi muhteşem renkli olan hikaye idi elbette!
Tam da bu noktada ruhsal körlük kavramı aklıma geldi.
Çoğumuz sınırlı idrakımız ile yaşamlarımıza bakıyor ve ayrılık/korku bilincinden son derece sıkıcı ve anlamsız gözüken hikayeler yazıyoruz muhtemelen.
Ancak bütünün idrakı ve birlik/sevgi bilinci ile Tanrı'nın gözleri ile bakıldığında her birimizin yaşamı muhteşem zenginlik ve anlam içinde olan yaşamlar...
Sadece kendimize ve yaşamımıza kalbin gözü ile bakabilme becerisi ile ilgili her şey!
Sadece nereden baktığımız ve ne görmek istediğimiz ile ilgili herşey!
Yaşamın Tanrı'nın bizim için çok daha iyi bir hikayesi olduğuna inanıyorum.
Ve biz yaşama Tanrı'ya teslim olduğumuzda yaşamımız bu muhteşem hikayeye dönüşecek.
Yaşam hikayenize Tanrı'nın gözü ile bakmaya ve yeniden yazmaya hazır mısınız?
Sevgiyle
Sayfamı takip edebilirsiniz...
https://www.facebook.com/fundaerdemir17/?ref=bookmarks
x
Savaşçı Tanrıça'nın Yolu!
Orijinal ismi Savaşçı Tanrıça Eğitimi ki kitapta 10 ders şeklinde aktarıyor yazar rehberliğini.
Derin dişilik ile ilgili şamanik uygulamalara da yer verilen özel bir kitap gerçekten.
Kitapta beni etkileyen en önemli mesajlardan biri yaşam hikayemizi yeniden yazmak ile ilgili idi.
Evet evet yanlış okumadınız!
Yazar çocukluğu sırasında ailesi ile yirmiye yakın ülke gezmiş. Her iki sene de bir taşınmışlar başka bir ülkeye. Tam alışıp arkadaş çevresi kurduğunda hop başka bir yere. Uzun yıllar bağ kuramama kök salamama ve bir çok yaşamsal zorlukları hep bu duruma bağlamış. Yeni birisi ile tanıştığında çocukluğunda nasıl da zor günler geçirdiğini bir türlü normal bir çocukluk yaşıyamadığını başına gelen tüm problemlerin nerede ise tek sorumlusunun sürekli seyahat eden ailesi olduğunu anlatıp durmuş yıllarca...
Sonra bu davranışı ile kurban ve mağduru oynadığını anlamış! Yani tekrar tekrar bu hikayeye sarılıp kendisi sürekli güçsüzleştirdiğinin. Ve yaşantısına farklı bir açıdan bakıp kendini iyi hissettiren enerjisini yükselten farklı bir hikaye yazmayı seçiyor.
Yeni hikayesinde serüven dolu , gezgin bir ailenin parçası olarak zengin kültürel deneyim ve birikime sahip olduğu bir çocukluk yer alıyor...
Biraz daha anlaşılır kılmak için hikayemizin nasıl yaşamlarımızı etkilediğine dair başka bir örnek vereceğim şimdi.
Minik kız inanılmaz düşük kilo ile doğmuştu. Annesi onu görür görmek "Yaşamaz bu ölür" demiş. Bunu daha sonra annesi anlatmış elbette ve fakat döllendiğimiz andan itibaren tüm olan herşeyi tıpkı birebir yaşamışız gibi kayıt altına aldığından bilinçaltımız bir boyutu ile zaten bu olayı biliyordu küçük kız. Ve aslında hikayelerimiz duygulardan oluşuyor. O anda annesinin onu istemediğine red ettiğine ona yük olduğuna ondan kurtulmak istediğine ve hatta sıkılıp terk edip kaçıp gideceğine hükmetmiş inanmış. Elbette bunu bilemezdi bilinçli idrakı ile. Orta yaşlarına geldiğinde yaptığı çalışmalarda su yüzüne çıkarabilmiş bu algısını. Böyle bir algı sonucu ikili ilişkilerinde sağlıklı bağ kuramamış. Ona aşık olan hatta onunla evlenen erkeğe bile güvenememiş inanamamış bir türlü. Eşinin onu bir gün istemiyeceği red edeceği ona yük olacağı eşinin ondan kurtulmak isteyeceği ve hatta sıkılıp terk edeceği endişesi ile farkında olmadan bu yoğun duyguyu taşımış içinde. Tıpkı annesi ile gibi. Ve üstelik hiç bir veri yokken bunun ile ilgili. Ve elbette böylesi bir acı yaşamaktan ise belki de aşkı ilişkiyi korumak adına eşinden önce kendisi kaçmış terk etmiş erkeğini...Oyuncular değişse de hikaye giriş gelişme sonuç hep aynı olmuş! Ne zaman ki annesinin bu cümleyi kurarken sadece kendini yetersiz hissedebileceği son derece bebeği için endişe duymuş olabileceği panilemiş bir genç anne olabileceği şeklinde hikayesini yeniden yazdığında daha sağlıklı güvene sevgiye dayalı kalpten bir ilişkiye yaşamında yer açabilmiş.
Kitabın yazarı Heatherash Amara 'dan bu tüm yaşamsal blokajları çözen insanı özgürleştiren çok önemli bir rehberlik idi gerçekten!
Tam da o sırada 11 yaşındaki oğlum bir gece Pi'nin Yaşamı filmini izlemek istedi. Sanırım 3. veya 4. izleyişim filmi...Oğullarımın babası Hintli bir müzik üstadı ve 2014 yılında Hindistan'ı yaşatabilme şansım olmuştu oğullarıma. Kim bilir belki de babasını özlemiş idi minik oğlum?
Enteresan bir şekilde farklı manalar çıkardım filmden bu sefer. Hani aynı kitabı farklı zamanlarda okuduğunuzda farklı anlamlar bulursunuz ya. Zira siz değişmişsinizdir. Tıpkı öyle bir şey idi hissettiğim.
Filmin sonunda sigorta şirketi yetkilileri Pi'nin anlattığı sözde çılgınca olan hikayeye inanmayıp ısrarla gerçek hikayeyi duymak istiyorlardı. Pi de bir an önce kurtulmak için bambaşka bir hikaye anlatmıştı hatırlarsanız. Botta mahsur kaldığı hayvanları gemideki insanlar olarak aktarmıştı. İnsan yemek durumunda kalmışilardı vs vs...Gayet sıradan ve renksiz sıkıcı bir hikaye idi anlattığı. Sigortacılar bu hikayeye istinaden dosyayı kapatmışlardı. Pi'nin hikayesini yazmak isteyen genç yazar Pi'ye sormuştu. Hangi hikaye gerçek diye? Pi de "Sence hangisini Tanrı seçerdi?" şeklinde yanıtlamıştı. Gerçek hikaye en inanılmaz mucizevi muhteşem renkli olan hikaye idi elbette!
Tam da bu noktada ruhsal körlük kavramı aklıma geldi.
Çoğumuz sınırlı idrakımız ile yaşamlarımıza bakıyor ve ayrılık/korku bilincinden son derece sıkıcı ve anlamsız gözüken hikayeler yazıyoruz muhtemelen.
Ancak bütünün idrakı ve birlik/sevgi bilinci ile Tanrı'nın gözleri ile bakıldığında her birimizin yaşamı muhteşem zenginlik ve anlam içinde olan yaşamlar...
Sadece kendimize ve yaşamımıza kalbin gözü ile bakabilme becerisi ile ilgili her şey!
Sadece nereden baktığımız ve ne görmek istediğimiz ile ilgili herşey!
Yaşamın Tanrı'nın bizim için çok daha iyi bir hikayesi olduğuna inanıyorum.
Ve biz yaşama Tanrı'ya teslim olduğumuzda yaşamımız bu muhteşem hikayeye dönüşecek.
Yaşam hikayenize Tanrı'nın gözü ile bakmaya ve yeniden yazmaya hazır mısınız?
Sevgiyle
Sayfamı takip edebilirsiniz...
https://www.facebook.com/fundaerdemir17/?ref=bookmarks
x