Ah bizim şu demokrasi aşkımız! Ne
çektik biz bu demokrasi aşkımızdan.
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Cüneyt Özdemir' in iki saatlik röportajını dinledikten sonra bu yazıyı yazma ihtiyacı
duydum.
Üç bölümde yazdım bu yazıyı. Birinci
bölümde demokrasi sözcüğünün bizim üzerimizdeki hipnotik etkisini anlatmaya
çalıştım. İkinci bölüm de Ali babacan ve diğer tüm partilerden yurttaş olarak
beklentimi paylaşıyorum. Ve de toplum olarak ortak bir demokrasi anlayışı
yaratabilmemizin son derece önemli olduğuna inandığımdan, bir kaç bilgi
paylaşacağım ve bazı sorular sorup sizleri düşündürmeye çalışacağım
üçüncü bölümde.
Demokrasi Sözcüğünün Hipnotik etkisi
Katıldığım bir bireysel gelişim
atölyesindeki bir çalışma aklıma geldi. Her insanın bir anahtar sözcüğü olduğu
o sözcük söylendiğinde yelkenleri suya indirip bizden ne isteniliyorsa kayıtsız
şartsız karşı tarafa istenileni verdiğimiz teslim olduğumuzu oyun ile
deneyimlediğimiz bir atölye idi. Çantamızdan bir eşya çıkartmıştık ve
oyun arkadaşımıza ne olursa olsun vermemek üzere sohbete başlamıştık. Ama işte
o sihirli anahtar sözcük söylendiğinde pat diye veri verdik o eşyayı.
Kontrolsüzce oyunun kuralını unutarak hatta. Sanki otomatik pilotta hipnoz
edilmiş gibiydik. Oyunun bir şartı da geri alamayacağımız bir
eşyayı oyuna sokmamızdı. Araba anahtarı gibi bir şey seçmemiştik elbette.
Oyunun amacı sınırlarımızı korumak suistimale karşı bir koruma yaratmaktı. Hepimiz
o sözcüğü aklımıza yazdık. Ki hayatın içinde biri bu sözcüğü söylediğinde gerçekçi
ve tarafsız değerlendirme yapma katsayımızın azaldığını bilerek
değerlendirmelerimizi yapalım. Amaç en doğru kararları alabilmek seçimleri
yapabilmek idi.
İşte benzer şekilde bizim toplumun da
anahtar sözcüğünün ''demokrasi'' olduğunu düşündürdü bu röportaj..
Toplum olarak en iyi demokrasi benim
demokrasim denildiğinde, sanki şuurumuzu yitirip tüm irademizi gücümüzü teslim
ediyoruz karşı tarafa. En iyi demokrasiyi ben getireceğim diyenin oy
pusulasına basıyoruz mühürleri hipnoz olmuş gibi.
Bunun bir iyi bir de kötü tarafı var.
İyi tarafı toplum olarak demokrasiyi
önemsiyoruz. Bizim ortak bir paydamız olabilir gerçekten. Bizi birleştiren
alçı. Ve fakat 83 milyonun farklı demokrasi algısı olunca işler karışıyor. Bir
türlü dikiş tutturamıyoruz.
Kötü tarafı. Sihirli anahtar sözcüğe
karşı zayıflıyor irademiz. Gerçekçi ve tarafsız karar veremiyoruz. Oto pilotta
davranıp teslim oluyoruz. Ve samimi gerçek içten olmayan kişilerin grupların suistimaline
açıyoruz kendimizi.
Yeni Partilerden Beklentimiz Neler olmalı?
Babacan'ın Cüneyt Özdemir ile yaptığı
röportajında sadece demokrasiden uzaklaştık en iyi demokrasiyi biz getireceğiz
sözünden başka bir şey duymadım. Üstelik ülke için ve de toplumsal değerlerimiz
açısından son derece önemli bir kaç sorudan da ustalıkla manevra ederek
yanıtlamaktan kaçındığı hissi geçti bana.
Mevcut iktidar ülkeye görülmemiş
demokrasi getirecekleri vaadi ile gelmişti ve ülkemiz demokratik ülkeler
listesinden düştü geçenlerde
Demokrasi demokrasi dedikçe daha da
uzaklaşıyoruz demokratik uygar sosyal devlet anlayışından sanki.
İradeyi gücü verdik mi bir kere sonra
al alabilirsen geri.
Aman dedim aman. Yağmurdan kaçarken
doluya tutulma misali.
Gerçek samimi bir öz eleştiri
duymadan, elle tutulur reformları , yangın yerine dönüşmüş çevre, kadın, eğitim
, ekonomi, tarım gibi konularda , oy isteyenlerin gerçekçi uygulanabilir
politikalarını duymadan , sadece demokrasi aşkına oy isteyenlere güvenmemeliyiz
artık diye düşünüyorum.
Demokrasi aşkına oy isteyenlere karşı
''bağışıklık'' kazanmalıyız toplum
olarak. Bu bir çeşit maske sanki ve söyleyecek farklı sözü olmayanların
başvurduğu bir yönteme benziyor. Ya da saklanma tatktiği.
Çocukları güzel sözlerle
kandırabilirsiniz.
Toplum olarak çocuksu bir naifliğimiz
masumiyetimiz var diye düşünüyorum. Sözlere hemen inanıyoruz. Büyük
heyecanlı süslü sözlere. İnanmak istiyoruz çünkü bize çizilen hayallere
masallara. İyiliğe güzelliğe güzel günlerin geleceğine.
Ve fakat irademizi gücümüzü temsil
edecekleri seçerken bu durum bize karşı çalışıyor.
Yeni partiler daha iyi
anlaşılmak ve gerçek bir alternatif olmak istiyorlarsa elle tutulur
politikalarını paylaşmalılar toplumla tüm yurttaşlarla.
Ve biz yurttaşlar da demokrasi sözcüğüne
olan zafiyetimize azami dikkat ederek , programları politikaları hakkında
daha detaylı bilgiler talep etmeliyiz.
Bu detaylı bilgileri almadan
yapacağımız her seçim ve karar , yine bizi yanlış yerlere götürebilir.
Suistimal edilebiliriz.
Demokrasi Nedir Ne değildir?
Demokrasi ile ilgili bir kaç tanım
bilgi paylaşıp bazı sorular soracağım etraflıca düşünebilmemiz için. Ki ortak
bir demokrasi kavramını oluşturabilelim. Ne istiyoruz ne istemiyoruz.
Ortak dil bizim için çıkış yolu
olabilir. Önümüzdeki seçimlere kadar demokrasi nedir ne değildir ve
ayrıca ortak ihtiyaçlarımız ortak paydalarımız önceliklerimiz
beklentilerimiz nelerdir konularını işleyip aktarabilirsek halka tüm mecralardan
sanırım güzel günler görebiliriz. Umuda tutunmak istiyor insan.
Demokrasi, dünyadaki tüm üye veya
vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını
şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Genellikle
devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen,
üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum
ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilir.
Demokrasi, siyasal denetimin
doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği
''temsilcilerin'' elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa
olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi olarak tanımlanıyor.
Ve bir çok demokratik sistem tanımı
var. https://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi Detaylı
bilgi ve inceleme için referans alabilirsiniz bu linki.
Tarihsel olarak incelendiğinde beyaz,
erkek , vergi veren yurttaşların söz hakkı olmuş yasal seçimlerde. Bugünün
dünyasına bakıldığında hala beyaz erkeklerin etkin olduğunu görüyoruz
hükümetlerde . Ayrıca global şirketler ile lobilerin de son derece büyük gücü
var hükümetler üzerinde. Özetle beyaz, erkek ve sermaye hükmünü sürüyor
hala...Bu notu bir kenara düşelim.
Amerika'da 1960 yılında siyahlar oy
verme hakkına kavuşmuş. İlk kez Yeni Zelanda' da kadınlar 1893 yılında oy verme
haklarını elde etmişler. İnsanlık tarihini düşününce seçimler ve oy hakkı
açısından henüz bebeklik döneminde demokratik sistemler. Hiçbir sistemin
mükemmel olduğunu söylemek mümkün değil bu nedenle. Yaşayarak öğreniyoruz ve
malesef tüm insanlık olarak sistemlerin eksiklik veya zayıflıklarından dolayı
büyük bedeller ödüyoruz. İnsanların ortak ihtiyaçları paydasında
buluştuğu bu ihtiyaçların karşılandığı daha adil ve eşit sistemlere ihtiyaç
olduğunu görüyoruz özellikle bu salgın günlerinde. Yeni bir sistemin
arayışı çok yükseldi son günlerde tüm dünyada bunu da bir kenara not düşelim.
Farklı demokrasi tanımları sistemleri
olduğundan bahsetmiştim. Halen en iyi demokratik sistem tartışması devam
etmekte dünyada. Olmaz ise olmazlarımızı kriterlerimiz neler bunları
düşünmeliyiz biz yurttaşlar olarak seçim sandığına gitmeden önce.
Koruyucu demokrasi ''hükümetin
zorbalığından halkı koruyan'' bir yol olarak tanımlanıyor örneğin.
Zorbalığa karşı halkı koruyan bir dizi sistemlerin olması gerektiğini anlıyoruz
bu tanımdan. Bu demek ki şartlar uygun olunca hükümetlerin zorbalaşması
olasılığı var. Bu baştan öngörülüyor ve tarihte de örnekleri var. Hükümetlerin
zorbalaşmasının önüne geçebilen bir sistem de yaşıyor olmayı istemek bir seçim
kriterimiz olabilir mesela. Bu konuda ne tür elle tutulur çözümler
öneriler sunacak irademize aday olanlar?
Korumacı demokrasi tanımına bakalım
şimdi.
‘Korumacı demokrasi sınırlı ve
dolaylı bir demokrasi modeli sunar. Pratikte, yönetilenlerin rızası düzenli ve
rekabetçi seçimlerle sağlanır. Siyasi eşitlik böylelikle eşit oy hakkını ifade
eden teknik bir kavrama dönüşür. Dahası, oy hakkı gerçek bir demokrasi için
yeterli değildir. Bireysel özgürlükleri korumak için yasama, yürütme ve yargı üzerinden
güçler ayrılığına dayalı bir sistemin tesisi şarttır.
Sadece seçimlerin olmasının demokrasi
olduğu anlamına gelmediğini anlıyoruz. Eşit oy hakkı demokrasi için yeterli
değildir. Bireysel özgürlüklerin korunabilmesi için yasama yürütme ve yargı güç
ayrılığına ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Güçlerin birliğinin demokrasiye
tamamen zıt bir sistem olduğunu net bir şekilde anlıyoruz. Bu da bizim diğer
bir seçim kriterimiz olabilir. Bu konuda ne tür elle tutulur çözümler
öneriler sunacak irademize aday olanlar?
Ve liberal demokrasi ve Sosyal
Demokrasi.
Basit olarak liberal demokrasi;
iktidarı halkın belirlediğini ancak bu iktidarın bireysel özgürlüklerle
sınırlandığı bir siyasal sistem olarak belirtebiliriz.
Hoşgörü ve
tüm fikirlerin var olabildiği bir rekabet ve siyasi eşitlik prensiplerinde
gerçekleştirilen seçimlerle iktidara temsili bireylerin getirilmesi liberal
demokrasilerin temel nitelikleridir.
Sosyal
Demokrasi, komunist rejimlerde gelişmiş demokrasi çeşitlerini
kapsamaktadır. Kendi aralarında farklar bulunmasına rağmen liberal demokrasi
sistemleriyle kesin olarak karşıt bir çizgidedir. Genel olarak siyasi eşitliğin
yanında , sosyal demokrasi ile ekonomik eşitliğin de sağlanması gerekliliğini
savunmuşlardır.
Liberal demokrasinin en
önde gelen örneğinin Amerika Birleşik Devletleri' nde olduğunu anlıyorum.
Kapitalizmin ana üssü! Aralarında siyasi eşitlik benzerliği olmakla
birlikte, ekonomik eşitliğin sağlanması konusunda tamamen zıt
uçlardalar. Sosyal demokrasi siyasi eşitlik yanı sıra ekonomik eşitlikten
yana. Çalışan para kazanan zengin olan olsun . Fakat bir yerde dolar
milyarderleri varken (etik doğru bir şekilde dahi kazanmış olsa bu
zenginliği) diğer yanda çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babaların
olması benim vicdanımı yaralıyor. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam standardının
tüm yurttaşlara tanınması gerektiğini düşünüyorum. İşçi emekçi ev kadını/erkeği
emekli tüm insanların insanca yaşayabileceği bir gelirleri olmalı. Almanya
sosyal devlet anlamında örnek olabilir. Yanılmıyorsam bir kaç sene önce
işsizlere ayda oldukça iyi bir maaş bağlandı. Geliri olan insan daha iyi
beslenir kendini iyi hisseder psikolojisi iyi olur öyle suça teröre falan da
bulaşmaz. Bütüncül bir devlet anlayışı gerekiyor. Açlık sınırı yoksulluk sınırı gibi
istatistiklerin varlığı ve özellikle de asgari ücretin açlık sınırının
dahi altında olması utanç verici. Asgari ücret ve
emeklilik maaşı yoksulluk sınırının altına düşmemeli! Kadının,
çocuğun, hayvanın, ağacın, tarihin , kültürün , derelerin tüm yeraltı yer üstü
zenginliklerimiz ve kaynaklarımızın toplumun bütünün iyiliğine , toplumun
iradesini görüşünü dikkate alarak nasıl bir ülke hayal ediyorlar bunu anlatmalı
bizlere irademize aday olanlar?
Gelelim diğer
kavramlara. Çok renklilik çok seslilik.
'Bir cumhuriyetin tam demokratik
cumhuriyet olabilmesi için, gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke
halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak
yönetim ve denetim süreçlerine doğrudan katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum,
kuruluş ve kadroları ile var ettiği ve çok kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli
kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada yaşamasına olanak veren
bir devlet yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerekir.'[25]
Demokrasinin olmaz ise olmazı.
Aleviler, Kürtler , Gayri Müslimler ve diğer tüm kimlik, inanç ve
kültürdeki yurttaşların yönetime doğrudan katılım gösterebileceği
sistemler mekanizmalar hakkında neler söylüyor irademize aday olanlar? Açık net
ifadeler duymak istiyoruz. Yoksa etliye sütlüye dokunmayan cümleler güven
yerine daha çok güvensizlik yaratıyor. Samimi gelmiyor
Sekülerizm.
Sekülerizm, liberal demokrat düşünürler tarafından ortaya atılan dinin siyasetten ayrılması düşüncesinin genel adı olarak karşımıza çıkar. Liberal demokratlar, demokrasinin ‘çoğunluğun tiranlığına’ dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını bir zorunluluk olarak görürler.
Sistemin, çoğunluğun tiranlığına dönüşmemesi için din ve siyasetin ayrılması gerektiği düşüncesinden ortaya çıkar bu kavram. Çok bir şey söylememe gerek yok burada. Kendini anlatıyor tanım. İrademize aday olanlardan bu konuda da net bir görüş talep etmeliyiz..
Demokrasiye farklı aşağıdaki atıflar da dikkatimi çekti. Seçim kriterlerimiz için de bu atıflar da yer alabilir. İrademizi isteyen adayın bu başlıklarda çözümleri politikaları neler?
·
Çoğunluğun yönetimi
·
Azınlık haklarını güvenceye alan
yönetim;
·
Fakirin yönetimi;
·
Sosyal eşitsizliği yok etmeye
çabalayan yönetim;
·
Fırsat eşitliği sağlamaya çalışan
yönetim;
·
Kamu hizmetinde bulunmak için halkın
desteğine dayanan yönetim.
Siyaset bilimci Robert Dahl'ın
demokratik devlet şartlarını da paylaşmak isterim. Bu şartları sağlamayan
devletleri demokratik devlet saymaz.
·
Üst düzey siyasî makamları kullanacak
kişiler (Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar vb.) seçim yoluyla belirlenir.
·
Seçimler belirli aralıklarla,
kesintisizce yapılır.
·
Muhalefet partilerine iktidarı ele
geçirme olanağı sağlanır. (Örneğin seçim barajı düşük tutulur veya aynı
cumhurbaşkanının üst üste seçilmesi yasaklanır.)
·
Tek parti yönetimi yoktur. Birden
fazla parti kurulmasına izin verilir.
·
Temel insan hakları anayasa ile
güvence altına alınmıştır.
·
Seçimler serbesttir; hiçbir seçmen oy
kullanıp kullanmamak konusunda zorlanmaz.
Burada dikkatimi özellikle
çeken şart , muhalefetin tüm renkleri ile temsil edilebilmesi için seçim
barajının düşük tutulması ya da hatta olmaması. Bu konuda da adayların
görüşlerini talep etmeliyiz.
Singapur'un Başarısı isimli yazımda Singapur'u 3. dünya ülkesi durumundan 1. dünya ülkesi olmasına taşıyan , üç temel ilkeden bahsetmiştim. Kayıtsız şartsız liyakat, pragmatizm (işleyen sistem uygundur) ve dürüstlük ilkeleri. Bu üç ilkeden ne olursa olsun vazgeçilmeyeceğine dair bir taahhüt almalıyız irademize talip olanlardan. http://fundaerdemir.blogspot.com/2019/06/singapurun-basarsnn-srr-ve-23-haziran.html
Temel insan hakları ve özgürlükler ile hukuk devleti olmaz ise olmazı
demokrasinin diyebiliriz özetle..
Ve buraya kadar paylaştığım kriterler ve ,ilkeler size hiç yabancı gelmedi değil mi?
Evet , dünyada bir çoğunun hayal dediği ve hatta halen ülkelerinde kurgulayamadığı, bu demokratik sistemi bizzat kurup bizlere teslim eden bir liderimiz var bizim.
Elon Musk 'ın uzay macerası ile ilgili olarak Atatürk'ten ilham aldığını ifade ettiği bir dönemde yaşarken, Mustafa Kemal Atatürk 'ün kurduğu Cumhuriyet' in değerlerini hatırlamamız yeterli.
Zira onun kurduğu demokrasi sistemi bizim fıtratımızda var!
Buna inancım sonsuz...
xxxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder