31 Mayıs 2020 Pazar

Demokrasi Nedir Ne Değildir


Ah bizim şu demokrasi aşkımız! Ne çektik biz bu demokrasi aşkımızdan.

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Cüneyt Özdemir' in iki saatlik röportajını dinledikten sonra bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum.




Üç bölümde yazdım bu yazıyı. Birinci bölümde demokrasi sözcüğünün bizim üzerimizdeki hipnotik etkisini anlatmaya çalıştım. İkinci bölüm de Ali babacan ve diğer tüm partilerden yurttaş olarak beklentimi paylaşıyorum. Ve de toplum olarak  ortak bir demokrasi anlayışı yaratabilmemizin son derece önemli olduğuna inandığımdan, bir kaç bilgi paylaşacağım   ve bazı sorular sorup sizleri düşündürmeye çalışacağım üçüncü bölümde.

Demokrasi Sözcüğünün Hipnotik etkisi

Katıldığım bir bireysel gelişim atölyesindeki bir çalışma aklıma geldi. Her insanın bir anahtar sözcüğü olduğu o sözcük söylendiğinde yelkenleri suya indirip bizden ne isteniliyorsa kayıtsız şartsız karşı tarafa istenileni verdiğimiz teslim olduğumuzu oyun ile deneyimlediğimiz bir atölye idi. Çantamızdan bir eşya çıkartmıştık  ve oyun arkadaşımıza ne olursa olsun vermemek üzere sohbete başlamıştık. Ama işte o sihirli anahtar sözcük söylendiğinde pat diye veri verdik o  eşyayı. Kontrolsüzce oyunun kuralını unutarak hatta. Sanki otomatik pilotta hipnoz edilmiş gibiydik.  Oyunun bir  şartı da  geri alamayacağımız bir eşyayı oyuna sokmamızdı.  Araba anahtarı gibi bir şey seçmemiştik elbette. Oyunun amacı sınırlarımızı korumak suistimale karşı bir koruma yaratmaktı. Hepimiz o sözcüğü aklımıza yazdık. Ki hayatın içinde biri bu sözcüğü söylediğinde gerçekçi ve tarafsız değerlendirme yapma katsayımızın azaldığını bilerek değerlendirmelerimizi yapalım. Amaç en doğru kararları alabilmek seçimleri yapabilmek idi.

İşte benzer şekilde bizim toplumun da anahtar sözcüğünün ''demokrasi'' olduğunu düşündürdü bu röportaj..

Toplum olarak en iyi demokrasi benim demokrasim denildiğinde, sanki şuurumuzu yitirip tüm irademizi gücümüzü teslim ediyoruz karşı tarafa. En iyi demokrasiyi ben getireceğim diyenin oy  pusulasına basıyoruz mühürleri hipnoz olmuş gibi.

Bunun bir iyi bir de kötü tarafı var.

İyi tarafı toplum olarak demokrasiyi önemsiyoruz. Bizim ortak bir paydamız olabilir gerçekten. Bizi birleştiren alçı. Ve fakat 83 milyonun farklı demokrasi algısı olunca işler karışıyor. Bir türlü dikiş tutturamıyoruz.

Kötü tarafı. Sihirli anahtar sözcüğe karşı zayıflıyor irademiz. Gerçekçi ve tarafsız karar veremiyoruz. Oto pilotta davranıp teslim oluyoruz. Ve samimi gerçek içten olmayan kişilerin grupların suistimaline açıyoruz kendimizi.

Yeni Partilerden Beklentimiz Neler olmalı?

Babacan'ın Cüneyt Özdemir ile yaptığı röportajında sadece demokrasiden uzaklaştık en iyi demokrasiyi biz getireceğiz sözünden başka bir şey duymadım. Üstelik ülke için ve de toplumsal değerlerimiz açısından son derece önemli bir kaç  sorudan da ustalıkla manevra ederek yanıtlamaktan kaçındığı hissi geçti bana.

Mevcut iktidar ülkeye görülmemiş demokrasi getirecekleri vaadi ile gelmişti  ve ülkemiz demokratik ülkeler listesinden düştü geçenlerde

Demokrasi demokrasi dedikçe daha da uzaklaşıyoruz demokratik uygar sosyal devlet anlayışından sanki.

İradeyi gücü verdik mi bir kere sonra al alabilirsen  geri.

Aman dedim aman. Yağmurdan kaçarken doluya tutulma misali.

Gerçek samimi bir öz eleştiri duymadan, elle tutulur reformları , yangın yerine dönüşmüş çevre, kadın, eğitim , ekonomi, tarım gibi konularda , oy isteyenlerin gerçekçi uygulanabilir politikalarını duymadan , sadece demokrasi aşkına oy isteyenlere güvenmemeliyiz artık diye düşünüyorum.

Demokrasi aşkına oy isteyenlere karşı ''bağışıklık'' kazanmalıyız toplum olarak. Bu bir çeşit maske sanki ve söyleyecek farklı sözü olmayanların başvurduğu bir yönteme benziyor. Ya da saklanma tatktiği.

Çocukları güzel sözlerle kandırabilirsiniz.

Toplum olarak çocuksu bir naifliğimiz masumiyetimiz var diye düşünüyorum. Sözlere hemen inanıyoruz.  Büyük heyecanlı süslü sözlere. İnanmak istiyoruz çünkü bize çizilen hayallere masallara. İyiliğe güzelliğe güzel günlerin geleceğine.

Ve fakat irademizi gücümüzü temsil edecekleri seçerken bu durum bize karşı çalışıyor.

Yeni partiler daha iyi anlaşılmak  ve gerçek bir alternatif olmak istiyorlarsa elle tutulur politikalarını paylaşmalılar toplumla tüm yurttaşlarla.

Ve biz yurttaşlar da demokrasi sözcüğüne olan zafiyetimize azami dikkat ederek , programları  politikaları hakkında daha detaylı bilgiler talep etmeliyiz.

Bu detaylı bilgileri almadan yapacağımız her seçim  ve karar , yine bizi yanlış yerlere götürebilir.

Suistimal edilebiliriz.

Demokrasi Nedir Ne değildir?

Demokrasi ile ilgili bir kaç tanım bilgi paylaşıp bazı sorular soracağım etraflıca düşünebilmemiz için. Ki ortak bir demokrasi kavramını oluşturabilelim. Ne istiyoruz ne istemiyoruz.

Ortak dil bizim için çıkış yolu olabilir. Önümüzdeki  seçimlere kadar demokrasi nedir ne değildir ve ayrıca ortak ihtiyaçlarımız  ortak paydalarımız  önceliklerimiz beklentilerimiz nelerdir konularını işleyip aktarabilirsek halka tüm mecralardan sanırım güzel günler görebiliriz. Umuda tutunmak istiyor insan.

Demokrasi, dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilir.

Demokrasi, siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği ''temsilcilerin'' elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi olarak tanımlanıyor.

Ve bir çok demokratik sistem tanımı var. https://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi  Detaylı bilgi ve inceleme için referans alabilirsiniz bu linki.

Tarihsel olarak incelendiğinde beyaz, erkek , vergi veren yurttaşların söz hakkı olmuş yasal seçimlerde. Bugünün dünyasına bakıldığında hala beyaz erkeklerin etkin olduğunu görüyoruz hükümetlerde . Ayrıca global şirketler ile lobilerin de son derece büyük gücü var hükümetler üzerinde. Özetle beyaz, erkek ve sermaye hükmünü sürüyor hala...Bu notu bir kenara düşelim.

Amerika'da 1960 yılında siyahlar oy verme hakkına kavuşmuş. İlk kez Yeni Zelanda' da kadınlar 1893 yılında oy verme haklarını elde etmişler. İnsanlık tarihini düşününce seçimler ve oy hakkı açısından henüz bebeklik döneminde demokratik sistemler. Hiçbir sistemin mükemmel olduğunu söylemek mümkün değil bu nedenle. Yaşayarak öğreniyoruz ve malesef tüm insanlık olarak sistemlerin eksiklik veya zayıflıklarından dolayı büyük bedeller ödüyoruz. İnsanların  ortak ihtiyaçları paydasında buluştuğu bu ihtiyaçların karşılandığı daha adil ve eşit sistemlere ihtiyaç olduğunu görüyoruz özellikle  bu salgın günlerinde. Yeni bir sistemin arayışı çok yükseldi son günlerde tüm dünyada bunu da bir kenara not düşelim.

Farklı demokrasi tanımları sistemleri olduğundan bahsetmiştim. Halen en iyi demokratik sistem tartışması devam etmekte dünyada. Olmaz ise olmazlarımızı kriterlerimiz neler bunları düşünmeliyiz biz yurttaşlar olarak seçim sandığına gitmeden önce.

Koruyucu demokrasi  ''hükümetin zorbalığından halkı koruyan''  bir yol olarak tanımlanıyor örneğin.  Zorbalığa karşı halkı koruyan bir dizi sistemlerin olması gerektiğini anlıyoruz bu tanımdan. Bu demek ki şartlar uygun olunca hükümetlerin zorbalaşması olasılığı var. Bu baştan öngörülüyor ve tarihte de örnekleri var. Hükümetlerin zorbalaşmasının önüne geçebilen bir sistem de yaşıyor olmayı istemek bir seçim kriterimiz olabilir mesela. Bu konuda ne tür elle tutulur çözümler öneriler  sunacak irademize aday olanlar?

Korumacı demokrasi tanımına bakalım şimdi.

‘Korumacı demokrasi sınırlı ve dolaylı bir demokrasi modeli sunar. Pratikte, yönetilenlerin rızası düzenli ve rekabetçi seçimlerle sağlanır. Siyasi eşitlik böylelikle eşit oy hakkını ifade eden teknik bir kavrama dönüşür. Dahası, oy hakkı gerçek bir demokrasi için yeterli değildir. Bireysel özgürlükleri korumak için yasamayürütme ve yargı üzerinden güçler ayrılığına dayalı bir sistemin tesisi şarttır.

Sadece seçimlerin olmasının demokrasi olduğu anlamına gelmediğini anlıyoruz. Eşit oy hakkı demokrasi için yeterli değildir. Bireysel özgürlüklerin korunabilmesi için yasama yürütme ve yargı güç ayrılığına ihtiyaç duyulduğu ifade ediliyor. Güçlerin birliğinin demokrasiye tamamen zıt bir sistem olduğunu net bir şekilde anlıyoruz. Bu da bizim diğer bir seçim kriterimiz olabilir. Bu konuda ne tür elle tutulur çözümler öneriler  sunacak irademize aday olanlar?

Ve liberal demokrasi ve Sosyal Demokrasi.

Basit olarak liberal demokrasi; iktidarı halkın belirlediğini ancak bu iktidarın bireysel özgürlüklerle sınırlandığı bir siyasal sistem olarak belirtebiliriz.

Hoşgörü ve tüm fikirlerin var olabildiği bir rekabet ve siyasi eşitlik prensiplerinde gerçekleştirilen seçimlerle iktidara temsili bireylerin getirilmesi liberal demokrasilerin temel nitelikleridir.

Sosyal Demokrasi,  komunist rejimlerde gelişmiş demokrasi çeşitlerini kapsamaktadır. Kendi aralarında farklar bulunmasına rağmen liberal demokrasi sistemleriyle kesin olarak karşıt bir çizgidedir. Genel olarak siyasi eşitliğin yanında , sosyal demokrasi ile ekonomik eşitliğin de sağlanması gerekliliğini savunmuşlardır.


Liberal demokrasinin en önde gelen örneğinin Amerika Birleşik Devletleri' nde olduğunu anlıyorum. Kapitalizmin ana üssü!  Aralarında siyasi eşitlik benzerliği olmakla birlikte,  ekonomik eşitliğin sağlanması konusunda tamamen zıt uçlardalar.  Sosyal demokrasi siyasi eşitlik yanı sıra ekonomik eşitlikten yana. Çalışan para kazanan zengin olan olsun . Fakat bir yerde dolar milyarderleri  varken  (etik doğru bir şekilde dahi kazanmış olsa bu zenginliği) diğer yanda çocuğuna pantolon alamadığı için intihar eden babaların olması benim vicdanımı yaralıyor. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam standardının tüm yurttaşlara tanınması gerektiğini düşünüyorum. İşçi emekçi ev kadını/erkeği emekli tüm insanların insanca yaşayabileceği bir gelirleri olmalı. Almanya sosyal devlet anlamında örnek olabilir. Yanılmıyorsam bir kaç sene önce işsizlere ayda oldukça iyi bir maaş bağlandı. Geliri olan insan daha iyi beslenir kendini iyi hisseder psikolojisi iyi olur öyle suça teröre falan da bulaşmaz. Bütüncül bir devlet anlayışı gerekiyor.  Açlık sınırı yoksulluk sınırı gibi istatistiklerin varlığı ve özellikle de asgari ücretin açlık  sınırının dahi  altında olması  utanç verici.  Asgari ücret  ve emeklilik maaşı  yoksulluk sınırının altına düşmemeli! Kadının, çocuğun, hayvanın, ağacın, tarihin , kültürün , derelerin tüm yeraltı yer üstü zenginliklerimiz ve kaynaklarımızın toplumun bütünün iyiliğine , toplumun iradesini görüşünü dikkate alarak nasıl bir ülke hayal ediyorlar bunu anlatmalı bizlere irademize aday olanlar? 

Gelelim diğer kavramlara. Çok renklilik çok seslilik. 

'Bir cumhuriyetin tam demokratik cumhuriyet olabilmesi için, gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerine doğrudan katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum, kuruluş ve kadroları ile var ettiği ve çok kimlikli, değişik inançlı ve çeşitli kültürlerin bir mozaik oluşturacak şekilde bir arada yaşamasına olanak veren bir devlet yapılanmasının gerçekleştirilmesi gerekir.'[25]

Demokrasinin olmaz ise olmazı. Aleviler, Kürtler , Gayri Müslimler ve diğer tüm kimlik, inanç ve kültürdeki  yurttaşların yönetime doğrudan katılım gösterebileceği sistemler mekanizmalar hakkında neler söylüyor irademize aday olanlar? Açık net ifadeler duymak istiyoruz. Yoksa etliye sütlüye dokunmayan cümleler güven yerine daha çok güvensizlik yaratıyor. Samimi gelmiyor

Sekülerizm.


Sekülerizm, liberal demokrat düşünürler tarafından ortaya atılan dinin siyasetten ayrılması düşüncesinin genel adı olarak karşımıza çıkar. Liberal demokratlar, demokrasinin ‘çoğunluğun tiranlığına’ dönüşmesini engellemek için devletin tüm dinlere aynı mesafede kalmasını bir zorunluluk olarak görürler.

Sistemin,  çoğunluğun tiranlığına dönüşmemesi için din ve siyasetin ayrılması gerektiği düşüncesinden ortaya çıkar bu kavram. Çok bir şey söylememe gerek yok burada. Kendini anlatıyor tanım.  İrademize  aday olanlardan bu konuda da net bir görüş talep etmeliyiz.. 

Demokrasiye farklı aşağıdaki atıflar da dikkatimi çekti. Seçim kriterlerimiz için de bu atıflar da yer alabilir. İrademizi isteyen adayın bu başlıklarda çözümleri politikaları neler? 

·         Çoğunluğun yönetimi
·         Azınlık haklarını güvenceye alan yönetim;
·         Fakirin yönetimi;
·         Sosyal eşitsizliği yok etmeye çabalayan yönetim;
·         Fırsat eşitliği sağlamaya çalışan yönetim;
·         Kamu hizmetinde bulunmak için halkın desteğine dayanan yönetim.


Siyaset bilimci Robert Dahl'ın demokratik devlet şartlarını da paylaşmak isterim. Bu şartları sağlamayan devletleri demokratik devlet saymaz.
·         Üst düzey siyasî makamları kullanacak kişiler (Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar vb.) seçim yoluyla belirlenir.
·         Seçimler belirli aralıklarla, kesintisizce yapılır.
·         Muhalefet partilerine iktidarı ele geçirme olanağı sağlanır. (Örneğin seçim barajı düşük tutulur veya aynı cumhurbaşkanının üst üste seçilmesi yasaklanır.)
·         Tek parti yönetimi yoktur. Birden fazla parti kurulmasına izin verilir.
·         Temel insan hakları anayasa ile güvence altına alınmıştır.
·         Seçimler serbesttir; hiçbir seçmen oy kullanıp kullanmamak konusunda zorlanmaz.

Burada dikkatimi özellikle çeken  şart , muhalefetin tüm renkleri ile temsil edilebilmesi için seçim barajının düşük tutulması ya da hatta olmaması. Bu konuda da adayların görüşlerini talep etmeliyiz.

Singapur'un Başarısı  isimli yazımda Singapur'u  3. dünya ülkesi durumundan  1. dünya ülkesi olmasına taşıyan , üç temel ilkeden bahsetmiştim. Kayıtsız şartsız  liyakat, pragmatizm (işleyen sistem uygundur)  ve dürüstlük ilkeleri. Bu üç ilkeden ne olursa olsun vazgeçilmeyeceğine dair bir taahhüt almalıyız irademize talip olanlardan. http://fundaerdemir.blogspot.com/2019/06/singapurun-basarsnn-srr-ve-23-haziran.html

Temel insan hakları ve özgürlükler ile hukuk devleti olmaz ise olmazı demokrasinin diyebiliriz özetle..

Ve buraya kadar paylaştığım  kriterler ve ,ilkeler size hiç yabancı gelmedi değil mi?

Evet , dünyada bir çoğunun hayal dediği ve hatta halen ülkelerinde kurgulayamadığı,  bu demokratik sistemi bizzat kurup bizlere teslim eden  bir liderimiz var bizim. 

Elon Musk 'ın uzay macerası ile ilgili olarak Atatürk'ten ilham aldığını ifade ettiği  bir dönemde yaşarken,  Mustafa Kemal Atatürk 'ün kurduğu Cumhuriyet' in  değerlerini hatırlamamız yeterli.

Zira onun kurduğu demokrasi sistemi  bizim fıtratımızda var!

Buna inancım sonsuz...








xxxx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder