Ağaçları ve küçük çocukları neden çok sevdiğimi ve daha doğrusu onların yanında neden kendimi iyi hissettiğimi daha iyi kavradım şu sıralar.
Ağaçlar da küçük çocuklar da sadece var oluyor. Anda yaşıyor. Ve tamamen açık varlıkları.
Dün yok , gelecek yok. Neşe içinde anda akıyor varlıkları çoşku ile.
Kabuklar maskeler yok. Oldukları gibiler.
Ve bu gerçek güvenin anahtarı.
Sadece o anın getirdiğini içtenlikle kabul ederek yaşıyorlar.
Çocukken bir kitapta ağaç gibi olmanın nasıl bir his olabileceğine dair bir bölüm okumuştum. Beni çok etkilemişti. Ağaçlar sadece nefes alıyor ve izliyor. Yaşıyor, var oluyor! Sel gelip onu alıp götürse dahi derin bir kabul ile bırakıyor bedenini sele...Tam bir teslimiyet ile varlığını bırakıyor olmakta olana. Direnmiyor tepki vermiyor kaçmıyor...Sanırım akışa yaşama teslim olma kavramını en iyi anlatan bir benzetmeydi bu. Ağaç gibi var olabilmek yaşamın içinde! Yaşama akışa teslim olmak...Ve bırakabilmek tutunduğumuz her şeyi...
Avustralya'lı bilge arkadaşım geçen gün paylaştığı mesajında ''Açıklığımızı korumak için kapalılığı yaratıyoruz'' diyordu. Yarattığımız kapalılık ile kendimizi yaşam enerjisine kapattığımızı ve dolayısıyla neşeye sağlığa bolluğa engel yarattığımızı ifade ediyordu paylaşımında. Kendimizi kapattığımızda aslında kendi içimizdeki sevgiye öze ruhumuza kapatıyoruz kendimizi. Aramızdaki bağ kopuyor ya da zayıflıyor.
Kapalı bir varlık olarak zihnimiz ve bedenimizle yaşıyor çoğumuz...Eğitim alıyoruz iş güç sahibi oluyoruz evleniyoruz çoluk çocuğa karışıyoruz. Duygusal ve ruhsal olarak kapalı olarak yaşadığımızda gerçek anlamda görülmüyor duyulmuyoruz. Ruhumuzu, asıl olduğumuz varlığı yansıtamıyoruz. İçimizdeki sevgiyi...
David Deida Mavi Gerçek kitabında ''açık olarak yaşamak'' kavramını aktarmıştı. Ve bunu çok derin bir ruhsal varoluş biçimi diye ifade etmişti kitabında. Hayat sizi zorladığında durun nefes alın ve her ne koşulda olursanız olun tekrar kendinizi açın diyordu.
Sık sık doğaya gitme ağaçlara dokunma ihtiyacımız da bu açıklığı deneyimleme ihtiyacımızdan dolayı sanırım. Kendimizle yeniden temas edip dengeyi buluyoruz içimizde. İçimizdeki neşe ile temas ediyoruz. Sevginin , ruhun duygusu olan neşe ile!
Açık bir varoluş şekli ile anda yaşamak gerçekten çok ciddi bir iş. Ve bu güvenli.
Her an her saniye olmakta olanı izlemek, dinlemek, hissetmek . Sadece olmak , yaşamak!
Tüm duyularımızla anda var olarak...
Beyaz atlara binmiş masmavi gökyüzünde süzülen bulutları
Al çiçekler basmış nar ağaçlarını
Ihlamurların minicik çiçek tomurcuklarını
Rengarenk küpe çiçeklerini
Ortancaların yeşillenmiş çiçek başlarını
Eriklerin dallarda çocukları bekleyişini
Kirazın çiçeklerinin dökülüp meyveye duruşunu
Güneşin tenimizdeki sıcaklığının artışını
Havada ki deniz tuzu kokusunu
Sabahın dinginliğinde güvercinlerin kanat çırpışlarının sesini
Ceviz ağaçlarının kadim dostluğunun getirdiği huzuru
Kedilerin sere serpe güneşin keyifini çıkarışlarını
Guguk kuşlarının aşk nameleri ile birbirlerine kur yapışını
...
Her şeye rağmen yaşamak güzel ve umut böyle anlarda filizleniyor insanın içinde.
Hep neşe ile yaşamak dileğimle.
xxx
Ağaçlar da küçük çocuklar da sadece var oluyor. Anda yaşıyor. Ve tamamen açık varlıkları.
Dün yok , gelecek yok. Neşe içinde anda akıyor varlıkları çoşku ile.
Kabuklar maskeler yok. Oldukları gibiler.
Ve bu gerçek güvenin anahtarı.
Sadece o anın getirdiğini içtenlikle kabul ederek yaşıyorlar.
Çocukken bir kitapta ağaç gibi olmanın nasıl bir his olabileceğine dair bir bölüm okumuştum. Beni çok etkilemişti. Ağaçlar sadece nefes alıyor ve izliyor. Yaşıyor, var oluyor! Sel gelip onu alıp götürse dahi derin bir kabul ile bırakıyor bedenini sele...Tam bir teslimiyet ile varlığını bırakıyor olmakta olana. Direnmiyor tepki vermiyor kaçmıyor...Sanırım akışa yaşama teslim olma kavramını en iyi anlatan bir benzetmeydi bu. Ağaç gibi var olabilmek yaşamın içinde! Yaşama akışa teslim olmak...Ve bırakabilmek tutunduğumuz her şeyi...
Avustralya'lı bilge arkadaşım geçen gün paylaştığı mesajında ''Açıklığımızı korumak için kapalılığı yaratıyoruz'' diyordu. Yarattığımız kapalılık ile kendimizi yaşam enerjisine kapattığımızı ve dolayısıyla neşeye sağlığa bolluğa engel yarattığımızı ifade ediyordu paylaşımında. Kendimizi kapattığımızda aslında kendi içimizdeki sevgiye öze ruhumuza kapatıyoruz kendimizi. Aramızdaki bağ kopuyor ya da zayıflıyor.
Kapalı bir varlık olarak zihnimiz ve bedenimizle yaşıyor çoğumuz...Eğitim alıyoruz iş güç sahibi oluyoruz evleniyoruz çoluk çocuğa karışıyoruz. Duygusal ve ruhsal olarak kapalı olarak yaşadığımızda gerçek anlamda görülmüyor duyulmuyoruz. Ruhumuzu, asıl olduğumuz varlığı yansıtamıyoruz. İçimizdeki sevgiyi...
David Deida Mavi Gerçek kitabında ''açık olarak yaşamak'' kavramını aktarmıştı. Ve bunu çok derin bir ruhsal varoluş biçimi diye ifade etmişti kitabında. Hayat sizi zorladığında durun nefes alın ve her ne koşulda olursanız olun tekrar kendinizi açın diyordu.
Sık sık doğaya gitme ağaçlara dokunma ihtiyacımız da bu açıklığı deneyimleme ihtiyacımızdan dolayı sanırım. Kendimizle yeniden temas edip dengeyi buluyoruz içimizde. İçimizdeki neşe ile temas ediyoruz. Sevginin , ruhun duygusu olan neşe ile!
Açık bir varoluş şekli ile anda yaşamak gerçekten çok ciddi bir iş. Ve bu güvenli.
Her an her saniye olmakta olanı izlemek, dinlemek, hissetmek . Sadece olmak , yaşamak!
Tüm duyularımızla anda var olarak...
Beyaz atlara binmiş masmavi gökyüzünde süzülen bulutları
Al çiçekler basmış nar ağaçlarını
Ihlamurların minicik çiçek tomurcuklarını
Rengarenk küpe çiçeklerini
Ortancaların yeşillenmiş çiçek başlarını
Eriklerin dallarda çocukları bekleyişini
Kirazın çiçeklerinin dökülüp meyveye duruşunu
Güneşin tenimizdeki sıcaklığının artışını
Havada ki deniz tuzu kokusunu
Sabahın dinginliğinde güvercinlerin kanat çırpışlarının sesini
Ceviz ağaçlarının kadim dostluğunun getirdiği huzuru
Kedilerin sere serpe güneşin keyifini çıkarışlarını
Guguk kuşlarının aşk nameleri ile birbirlerine kur yapışını
...
Her şeye rağmen yaşamak güzel ve umut böyle anlarda filizleniyor insanın içinde.
Hep neşe ile yaşamak dileğimle.
xxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder