4 Mayıs 2014 Pazar

İzin Verelim Olsun!

Dostlarım bilir benim içsel hikayem 2008 yılı Nisan ayında Antalya'da başlamıştı.

Sevgiyi ve ışığı hatırladığım sıradışı bir tanışma idi yaşanan. Sevgiyle ve şükran ile anıyorum bu deneyimi yaşamama vesile olanlara...

Sonrasında da su ile kesişmişti yollarımız.

"İçimde su yükseliyor." demiştim bir dostuma.

Olmakta olan duygularım sezgilerim sağ beyinim dişil yanım ile yeniden bağımı kuruyor olmamdı aslında.

Kimbilir içsel yolculuk denen şey belki de elementlerle sırası ile yaşadığımız deneyimlerden ibaretti...Sırası ile toprak su hava ateş!

Tıpkı topraktan bir çömleğin yapılışı gibi...Toprak ve su ile çamur olursun sonra hava ile şekil verilirsin (için boşaltılır) ve ateşle pişersin...

"Su" ile içimdeki deniz ile tanışmıştım özetle.Ve de mavi denizkızı ile elbette!

İşte bu nedenle Antalya ve "Su" çok farklı anlamlar içeriyordu benim için.

Kasım 2013 'de Fazıl Say'ın Su / İlk Şarkılar Türkiye prömiyerini Antalya'da yapacağını duyunca e çok anlaşılır bir şekilde orada olmak istedim.



Biletlerin satışa çıktığı ilk gün sabah erkenden  kalkıp iki bilet aldım.

Neden iki bilet ? Hiç bir fikrim yok... İçimden öyle hissetmiştim.

Bir şekilde işleri çocukları organize edip gidebilmeyi  hayal ettim konsere.

Sonra  başka bir seçim yaptım o tarihler için ve Antalya'ya gitmedim.

Ancak yerlerin de boş kalmasını istemiyordum.

Fazıl Say'a saygı idi bir anlamda bu belkide. Biletlerin tamamen satıldığı bir konsere bileti olup yeri boş bırakmak ne bileyim içime iyi gelmedi işte!

Eşe dosta sordum önce.

Kimse o tarihlerde Antalya'da değildi ya da böyle bir arzusu yoktu.

Sonra tamamen rastlantı bir şekilde Fazıl Say sayfasında Antalya 'da yaşıyan iki çocuk annesi bir kadının mesajını gördüm. Dört bilet parası bayağı zorlayacaktı onları. Üstelik iki çocuğu piyano dersi alıyordu ve Fazıl Say'ı izletebilmeyi çocuklarına çok istiyordu. İki çocuğu için bilet arıyordu anlayacağınız.

Evet dedim. Buldum!

Ne çok neşe hissettim içimde.

Özelden mesaj attım hemen telefonumu ilettim.

Bir iki gün dönüş olmadı.

Konsere bir gün kala karar verdim. Son dakika görürlerse mesajımı  bari bilete gün içinde ulaşabilsinler istedim.

Yurtiçi Kargo ile bileti yolladım Antalya merkeze.

Tekrar mesaj atıp bilgi verdim olur ya facebook 'a girer görürler diye.

Dönüş olmadı ne facebook  ane telefonuma.

Yurtiçi Kargo'yu aradım konser günü .

İlgili kişi gelip biletleri almazsa size hediye ediyorum diye. Şaşırdılar ve teşekkür ettiler.

Açıkçası hikayenin sonrasını bilmiyorum.

Umarım koltuklar dolmuştur o gün.

Bu hikayeyi geçenlerde facebook da yana yakara bilet arayan ve umudunu kesmiş bir arkadaşıma mesaj yazarken hatırladım. Sizlerle de paylaşmak istedim.

Hatırlarsınız Tanrılar Okulu kitabında Dreamer 'in bir dersi vardı bu şekilde.



Öğrencisine aylarca dolu olan bir oyun için bilet almasını söyler. Öğrenci gişeye gider ve gişe memurunun sırıtarak ona bu konsere aylar önce bilet bulunabileceğini söylemesi ile inancını yitirir.
Dreamer öğrencisi ile o gece konsere gidecekmiş gibi hazırlanırlar ve konserin verileceği salona gelirler. Kalabalık yavaş yavaş salona geçer. Kapıda bir çift vardır ve belli ki birilerini bekliyordur. Yanlarına giderler ve selamlaşırlar. Onlar da US den gelmişlerdir bu konser için. Arkadaşları olan çift bir türlü gelmemiştir. Telefonla da ulaşamamaktadırlar. Son dakika size hediye etmek istiyoruz derler. Ve en ön sıralarda Dreamer ve öğrencisi konseri izler.

Dreamer öğrencisine " Gişecinin sana söylediğine bilet bulamayacağına inandın." der. Öğrencisi bileti sadece para ile satın alabileceğine inanıyordu üstelik.

Özetle gerçekten de yaşam binlerce olasılıkla karşımızda ışıl ışıl parlıyor.

Hak ettiğimize inandığımız ve olmasına izin verdiğimiz her deneyim yaşamımıza rahatlıkla ve kolaylıkla gelebilir. Yeterki eskiyi bırakıp yeniye kendimizi açabilelim.

Bunu yaratmamız için ihtiyaç duyduğumuz duygu ise neşe duygusu!

Kendimizi iyi hissederek neşe duygusu ile tüm hayallerimiz gerçek olabilir...

İzin verelim olsun!

Sevgiyle





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder