Bilmiyorum kaç yaşındaydım. Ortaokul yıllarım olsa gerek.
Kendiliğimden şöyle bir hesap yapmıştım.
Bir gün 24 saat ve ortalama 8 saat uyuyoruz. Yani günün 1/3 'ünü uyuyarak geçiriyoruz.
Bu hesapla bir günün 1/3 'ünü uyuyarak geçiren biri aslında yaşamının da 1/3'ünü uyuyarak geçirmiş oluyordu.
Yani 90 yaşına kadar yaşamış biri 30 sene uyumuş bir insandı.
Hayatımızın 30 senesini uyuyarak geçirmek.
Sonra işi ilerlettim.
E işe girip çalışan insan 8 saat mesai yapıyordu. Gitti mi 1/3 'daha.
24 saatten geriye 8 saat kalmıştı.
İşe geliş gidiş ortalama 2 saat desek.
En az üç öğün yemek yemek için 1 saat. Ki hazırlık kısmı dahi yok bu hesapta.
Günlük öz bakım duş, traş, diş fırçalama vs derken bir 1 saatte ona koydum.
Ve bu şekilde 4 saatte gidince sadece ve sadece bize kalan zaman günlük 4 saatti.
Evet evet yanlış okumadınız. Gerçekten kendimiz olarak yaşamak için bize günde kalan saat 4.
Çok saskmıştı bu hesap taaa o zamanlar ve zaman konusunda çok hassas oldum hep.
Gereğinden fazla uyumamak, mümkün ise taksiye binip zaman kazanmak, beklemek zorunda olduğum yerlerde en azından kitap gazete okumak...
Zamana karşı bir yarış değil de, zamanı en iyi şekilde verimli değerlendirmek üzere bitmez tükenmez bir çaba içinde oldum hep.
Bilemiyorum belki iyi oldu bu yaklaşım belki de kendiliğinden yaşam konusunda daha esnek ve rahat olmamı engelledi bu bakış açısı.
Ve son dönemde bu hesabı bir kez daha yaptım. Malum yaş 50 'li hanelere gelince zamanın değeri göreceli olarak daha da bir değerleniyor. Yapmak istediklerini bir an önce hayata geçirme telaşı sarıyo rinsanı.
Sosyal medya etkisini hesaplamak istedim bu sefer de.
Günde diyelim ki 1 saatinizi sosyal medyada geçiriyorsunuz. Bu aslında size kalan 4 saatin 1/4 'ünü yani yüzde yirmi beşini sosyal medyaya harcıyorsunuz demek. E bir de 2 saat takılıyorsanız bu size kalan 4 saatin yarısı ediyor. Yaşamınızın yarısı!
Tekrar tekrar bakmakta fayda var alışkanlıklara zaman içinde.
Bir dönem bizi besleyen iyi gelen alışkanlıklar bir zaman sonra zarar vermeye başlayabilir.
İradeyi elden bırakmamalı sanki.
Ve bir yandan da şunu söylüyor içim.
İster kendiliğinden spontan yaşa hayatı ister bir hedefe amaca yönelik yönetmeye çalış onu enin de sonunda varacağın yer aynı. O zaman da belki de en eğlenceli en keyifli bizi az yoran yolu seçmeli. Kim bilir?
Seneca, '' İyi yaşanmış bir hayat, yeterince uzundur.'' demiş.
İşte burada iyi yaşam tanımının kişiye göre değiştiğini düşününce herkesin kendine ''Benim için iyi yaşam nedir?'' sorusunu sorması gerektiğini düşünüyorum.
Benim yanıtım ise neşe...Ne kadar çok neşe dolu ise hayatımız o kadar iyi yaşanmış bir hayattır o hayat.
Ve evet neşeyi takip etmeli bu hayatta, tıpkı yol gösteren bir deniz feneri gibi.
Siz ne dersiniz?
İyi pazarlar....
Sevgiyle,
xxxx
Kendiliğimden şöyle bir hesap yapmıştım.
Bir gün 24 saat ve ortalama 8 saat uyuyoruz. Yani günün 1/3 'ünü uyuyarak geçiriyoruz.
Bu hesapla bir günün 1/3 'ünü uyuyarak geçiren biri aslında yaşamının da 1/3'ünü uyuyarak geçirmiş oluyordu.
Yani 90 yaşına kadar yaşamış biri 30 sene uyumuş bir insandı.
Hayatımızın 30 senesini uyuyarak geçirmek.
Sonra işi ilerlettim.
E işe girip çalışan insan 8 saat mesai yapıyordu. Gitti mi 1/3 'daha.
24 saatten geriye 8 saat kalmıştı.
İşe geliş gidiş ortalama 2 saat desek.
En az üç öğün yemek yemek için 1 saat. Ki hazırlık kısmı dahi yok bu hesapta.
Günlük öz bakım duş, traş, diş fırçalama vs derken bir 1 saatte ona koydum.
Ve bu şekilde 4 saatte gidince sadece ve sadece bize kalan zaman günlük 4 saatti.
Evet evet yanlış okumadınız. Gerçekten kendimiz olarak yaşamak için bize günde kalan saat 4.
Çok saskmıştı bu hesap taaa o zamanlar ve zaman konusunda çok hassas oldum hep.
Gereğinden fazla uyumamak, mümkün ise taksiye binip zaman kazanmak, beklemek zorunda olduğum yerlerde en azından kitap gazete okumak...
Zamana karşı bir yarış değil de, zamanı en iyi şekilde verimli değerlendirmek üzere bitmez tükenmez bir çaba içinde oldum hep.
Bilemiyorum belki iyi oldu bu yaklaşım belki de kendiliğinden yaşam konusunda daha esnek ve rahat olmamı engelledi bu bakış açısı.
Ve son dönemde bu hesabı bir kez daha yaptım. Malum yaş 50 'li hanelere gelince zamanın değeri göreceli olarak daha da bir değerleniyor. Yapmak istediklerini bir an önce hayata geçirme telaşı sarıyo rinsanı.
Sosyal medya etkisini hesaplamak istedim bu sefer de.
Günde diyelim ki 1 saatinizi sosyal medyada geçiriyorsunuz. Bu aslında size kalan 4 saatin 1/4 'ünü yani yüzde yirmi beşini sosyal medyaya harcıyorsunuz demek. E bir de 2 saat takılıyorsanız bu size kalan 4 saatin yarısı ediyor. Yaşamınızın yarısı!
Tekrar tekrar bakmakta fayda var alışkanlıklara zaman içinde.
Bir dönem bizi besleyen iyi gelen alışkanlıklar bir zaman sonra zarar vermeye başlayabilir.
İradeyi elden bırakmamalı sanki.
Ve bir yandan da şunu söylüyor içim.
İster kendiliğinden spontan yaşa hayatı ister bir hedefe amaca yönelik yönetmeye çalış onu enin de sonunda varacağın yer aynı. O zaman da belki de en eğlenceli en keyifli bizi az yoran yolu seçmeli. Kim bilir?
Seneca, '' İyi yaşanmış bir hayat, yeterince uzundur.'' demiş.
İşte burada iyi yaşam tanımının kişiye göre değiştiğini düşününce herkesin kendine ''Benim için iyi yaşam nedir?'' sorusunu sorması gerektiğini düşünüyorum.
Benim yanıtım ise neşe...Ne kadar çok neşe dolu ise hayatımız o kadar iyi yaşanmış bir hayattır o hayat.
Ve evet neşeyi takip etmeli bu hayatta, tıpkı yol gösteren bir deniz feneri gibi.
Siz ne dersiniz?
İyi pazarlar....
Sevgiyle,
xxxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder