Hepimiz canlı canlı betona gömüldük.
Şehirlerde yaşayanların durumu bu.
Kırsalda ya da bahçeli evlerde yaşayan dostlardan içimi titreten güzel doğa videoları alıyorum.
Hayat devam ediyor velhasıl...
Yine bahar gelmiş ülkemin dağlarına. Yabani enginarlar filiz vermiş. Göçmen kuşlar yuva yapma telaşında. Çeşit çeşit bahar çiçekleri dallarda...Yeşil kostümünü giymiş tazecik gelin olmuş doğa..Ve kırlarda kelebekler tavşanlar çeşit çeşit hayvanlar her yerde. Hatta sosyal medyadan dağ keçilerinin şehirlere indiklerini gördük...Yunuslar kıyılarda eğleniyor. Venedik kanallarında bile balıklar görülmüş...
Balıkçılar da balık tutamıyor olsa gerek şu sıra. Müşteri yok çarşı da pazarda. Balıklar da özgürce dolanıyor denizlerde.
İnsan dışında tüm canlılar dışarıda ve gönlünce dolanıyor besleniyor. Yaşıyor!
Ve biz insanlar içerideyiz.
Şimdi çok iyi anlıyorum hayvanat bahçesinde ya da yunus gösteri merkezlerindeki hayvanların ruh halini. Görsel de ifade edildiği üzere özgürlük ve alan ihtiyacında olan tek hayvan insan değil.
İnsan sadece doğanın bir parçası. Diğer hayvanlardan ne aşağı ne de yukarıda. Evet bizim muhakeme etme ve seçim yapma yetimiz var. Önemli farkımız bu. Fakat bu yeti diğer canlıları köle yapabileceğimiz sömürebileceğimiz ya da eziyet edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Kardeşçe hep birlikte kaynakları ve de alanı paylaşarak yaşayabilmeliyiz tüm canlılarla.
Bu süreç bittiğinde tüm dünyada tüm hayvanat bahçeleri yunus gösteri merkezleri ve benzerleri kapatılmalı.
Evcil/vahşi her türlü hayvanın yakalanıp satılması yasaklanmalı.
Tutsak tuttuğumuz tüm hayvanlar özgür bırakılmalı.
Sokak hayvanları da sokaklarda sefil olmamalı. Kısırlaştırılıp bakım evlerinde bakım görmeliler. Bize bağımlı olmaları hem doğal dengeyi bozuyor hem de onlara kötülük yapıyoruz.
Et ve süt endüstrisi de yeniden yapılandırmalı kendisini. Eziyet edilen sömürülen hayvanların ürünlerini tüketmek istemiyoruz. Sorun çok fazla tüketmemizde bence. Tüketimimizi çocukluğumuzdaki gibi bir seviyeye çekebilsek bu kadar vahşileşmezdi bu sektör. Hiç birimiz masum değiliz.
Ve hayvanlara yapılan her türlü işkence tecavüz ve kötü davranış kasten insana yapılmış bir davranış gibi değerlendirilip cezalandırılmalı.
Özetle tüm hayvanlarla ilişkimizi mercek altına yatırıp yeni bir ilişki şekli , uluslararası kanun düzen kurgulamalıyız acilen.
Neler olabilir hep birlikte düşünelim? Yerel yönetimlerimize hükümetlerimize ''Yeryüzü Manifestosu'' verelim. Nasıl bir dünyada nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize dair bir manifesto...Bunun bir parçası da hayvanlarla ilgili olsun.
Daha adil daha eşit daha kardeşçe yaşanan bir dünya için hep birlikte ...
Sağlıkla olalım,
xxxx
Şehirlerde yaşayanların durumu bu.
Kırsalda ya da bahçeli evlerde yaşayan dostlardan içimi titreten güzel doğa videoları alıyorum.
Hayat devam ediyor velhasıl...
Yine bahar gelmiş ülkemin dağlarına. Yabani enginarlar filiz vermiş. Göçmen kuşlar yuva yapma telaşında. Çeşit çeşit bahar çiçekleri dallarda...Yeşil kostümünü giymiş tazecik gelin olmuş doğa..Ve kırlarda kelebekler tavşanlar çeşit çeşit hayvanlar her yerde. Hatta sosyal medyadan dağ keçilerinin şehirlere indiklerini gördük...Yunuslar kıyılarda eğleniyor. Venedik kanallarında bile balıklar görülmüş...
Balıkçılar da balık tutamıyor olsa gerek şu sıra. Müşteri yok çarşı da pazarda. Balıklar da özgürce dolanıyor denizlerde.
İnsan dışında tüm canlılar dışarıda ve gönlünce dolanıyor besleniyor. Yaşıyor!
Ve biz insanlar içerideyiz.
Şimdi çok iyi anlıyorum hayvanat bahçesinde ya da yunus gösteri merkezlerindeki hayvanların ruh halini. Görsel de ifade edildiği üzere özgürlük ve alan ihtiyacında olan tek hayvan insan değil.
İnsan sadece doğanın bir parçası. Diğer hayvanlardan ne aşağı ne de yukarıda. Evet bizim muhakeme etme ve seçim yapma yetimiz var. Önemli farkımız bu. Fakat bu yeti diğer canlıları köle yapabileceğimiz sömürebileceğimiz ya da eziyet edebileceğimiz anlamına gelmiyor. Kardeşçe hep birlikte kaynakları ve de alanı paylaşarak yaşayabilmeliyiz tüm canlılarla.
Bu süreç bittiğinde tüm dünyada tüm hayvanat bahçeleri yunus gösteri merkezleri ve benzerleri kapatılmalı.
Evcil/vahşi her türlü hayvanın yakalanıp satılması yasaklanmalı.
Tutsak tuttuğumuz tüm hayvanlar özgür bırakılmalı.
Sokak hayvanları da sokaklarda sefil olmamalı. Kısırlaştırılıp bakım evlerinde bakım görmeliler. Bize bağımlı olmaları hem doğal dengeyi bozuyor hem de onlara kötülük yapıyoruz.
Et ve süt endüstrisi de yeniden yapılandırmalı kendisini. Eziyet edilen sömürülen hayvanların ürünlerini tüketmek istemiyoruz. Sorun çok fazla tüketmemizde bence. Tüketimimizi çocukluğumuzdaki gibi bir seviyeye çekebilsek bu kadar vahşileşmezdi bu sektör. Hiç birimiz masum değiliz.
Ve hayvanlara yapılan her türlü işkence tecavüz ve kötü davranış kasten insana yapılmış bir davranış gibi değerlendirilip cezalandırılmalı.
Özetle tüm hayvanlarla ilişkimizi mercek altına yatırıp yeni bir ilişki şekli , uluslararası kanun düzen kurgulamalıyız acilen.
Neler olabilir hep birlikte düşünelim? Yerel yönetimlerimize hükümetlerimize ''Yeryüzü Manifestosu'' verelim. Nasıl bir dünyada nasıl bir toplumda yaşamak istediğimize dair bir manifesto...Bunun bir parçası da hayvanlarla ilgili olsun.
Daha adil daha eşit daha kardeşçe yaşanan bir dünya için hep birlikte ...
Sağlıkla olalım,
xxxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder