22 Nisan 2020 Çarşamba

Aşkın Felsefesi

23.12.2008 tarihli Milliyet pazar ekindeki bir söyleşide gençlerin ilişkileri ile ilgili bir tespitini paylaşmış İoanna Kuçuradi. Ülkemizin büyük değerlerinden olan Kuçuradi, dünyanın önde gelen çağdaş filozoflarından..




Söyleşiden alıntı:


''Sınıfta bazen soruyorum öğrencilerime: "Sizler niye sık sık kız arkadaşınızı, erkek arkadaşınızı değiştiriyorsunuz?"Şaşkınlık oluyor, bir şeyler söylüyorlar. Sonunda onlara, düşünme malzemesi olsun diye, şunu söylüyorum:


Siz o kişiyi, o kişi olarak sevmiyorsunuz, onunla arkadaşlık ederken bir ihtiyacınızı karşılıyorsunuz. O kişiyi o kişi olarak severseniz, yani sahip olduğu etik özelliklerden dolayı severseniz, onu değiştirme ihtiyacı duymazsınız. Ama sizin bir ihtiyacınızı o anda karşılıyor diye beraberseniz, o ihtiyacı karşılamaz olunca başka biri onun yerini alır. Çünkü onu o kişidir diye sevmiyorsunuz, kendinizi seviyorsunuz."


Mesele buna dikkat çekmek, bir şeyin farkına vardırmak: egoistçe insan ilişkileri ile değerlerin yaşandığı bir ilişkinin farkını göstermek.'' 


Kendi ihtiyacımıza göre diğeri ile bağ kurmak ne kadar da bencilce gerçekten. Kendimizi seviyoruz bu ilişkide. Kendi ihtiyaçlarımızın karşılanması tek amacımız. Oysa her biri diğerinin ihtiyacını kendi ihtiyacının önüne koysa, kim bilir nasıl çiçek açar ilişkiler? Hiç birimiz masum değiliz bu konuda. Böyle öğrendik ilişkileri sevmeyi belkide. Zihnimizle egomuzla ilişki kuruyoruz çoğumuz. Kalbimizle değil.  

Shakespeare ise Othello'da '' Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup sonra bunu aşk sanıyorsunuz.'' demişti.

Bana göre hayalimizdeki ruh olarak ,  kendimizin en yüksek versiyonunu yansıtıyoruz karşımızdaki insana. Ulaşmak istediğimiz, olmak istediğimiz bir ruh, bilinç ya da  var olma hali.

Şem's in sözlerini  de hatırlarsınız.  ''Aşk seni dönüştürmüyorsa, zaten o aşk değildir.'' 


Aşk bir ruhsal dönüştürücü. Ruhsal simya!


Bu bağlamda aşka yolculuk , kendinin en iyi en yüksek versiyonuna doğru , onun arayışı ile yapılan bir yolculuk. Ya da aşkta yolculuk demeliyim yaşam yolculuğumuza.


Kendimizden daha çok insan , daha yüksek değerlere sahip , daha iyi , daha sevgide ,  daha açık , daha neşe dolu ve anda bir varlık arayışındayız bir anlamda. Kendi özümüzün arayışı aslında ve de dışarıda aradığımız içeride.  Dışarıdaki üzerinden kendimizle bağ kurma temas etme , kendini bilme arayışı aşk belkide.Yaradılışın da hikayesi böyle başlamamış mıydı ?


İşte bu noktada Kuçuradi'nin tespiti çok daha netleşiyor.


Değerlerimizin örtüşmediği insanlarla enin de sonunda hayal kırıklığı kaçınılmaz.


Belki de uzun soluklu ilişkilerin sırlarından biridir bu. Ve çatışmaların da temel nedenlerinden biri aynı zamanda. Kim bilir?


Gerçek bir ilişki için iki insanın değerlerinin örtüşmesi, hatta birbirlerine hayranlık duyması  belki de asıl olması gereken.


Hayranlık duymuyorsa kişi diğerine , zaten orada aşk da yoktur.


Değerlerin örtüşmesi yanı sıra daha çok daha iyi insan olmak için ilham verebilmeli taraflar birbirine.


O zaman saygı oluyor. Saygı olunca da sevgi serpiliyor büyüyor.


Saygının olmadığı yerde sevgi de büyümüyor. O başka bir şey oluyor.


Deneyimler bizi olgunlaştırıyor, kendi deneyimlerimize dair ne neden niçin sorularının yanıtlarını çok daha iyi anlar bilir oluyoruz zamanla.


Bir şeyler olmadı ise bugüne kadar belki de yanlış gözlüklerle yanlış yerlere baktık. 


Yeni gözlüklerle bakalım kendimize , hayatımıza ve yeni seçimler yapalım.


Sevgiyle,













xxx












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder