Bir kaç senedir kafamı kurcalıyor bu konu.
Büyük oğlum 12 küçük oğlum ise 7 yaşında oluyor bu sene.
İki erkek yetiştirmeye çalışıyorum kendimce...
Üstelik hem anne hem babalık yapmak gibi bir sorumluluğu da üstlenmiş bulunuyorum . Gerçekten boşanmış bile olsalar çocuklarının sorumluluğunu paylaşıyor olması anne ve babaların bam başka bir durum. Benim durumum ise ciddi sorumluluk yüklüyor insana.
Bu nedenle ebeveyn olmanın sorumluluğunu ve de önceliğimi sorguluyorum hep...
Hani bazı sözler vardır bilirsiniz.
"İnsan olarak doğulmuyor insan olunuyor " ya da
" İnsanın anavatanı çocukluğudur" gibilerinden..
Hatta bu yazıyı yazmaya başladığım gün "Kendi Kutup Yıldızını Bul" isimli kitabı karıştırırken kitapçıda aşağıdaki sözü ile karşılaştım Shakespeare'in
"Hiçbir miras doğruluk kadar zengin değildir."
Bu arada benim Hintli gurum Shakspeare'in aydınlanmış bir ruh olduğunu söylerdi. Sözlerine bakıyorum da sanki Kuantum fiziğini , çekim yasaını ve diğer tüm evrensel yasaları bilirmişcesine bilgece sözleri var onun da bir çok aydınlanmış ruh gibi...
İşte yaşam tam da iletmek istediğim ve de ihtiyaç duyduğum mesajı karşıma çıkartmıştı...
Epey bir düşünmeliyiz ebeveyn olarak bu sözler üzerine.
Bir de geçen gün Oscar kazanan İran yapımı AYRILIK filmini izledim. Çok çarpıcı idi dürüstlük seviyeleri o insanların. Herşeye rağmen , bir babanın kendisinin hapise girme riskine karşı , kızının dürüstlük ve adalet algısına saygı duyduğu ve ona zarar vermemek için sustuğu bir bölüm vardı ki işte asıl sorumluluğumuzun bu olduğuna karar verdim ebevenyler olarak. Bu filmi izlemenizi öneririm.
Çocuklarımıza, dünyaya ve yaşama karşı sorumluluğumuz bu bizim. Erdemli bireyler yetiştirmek...
Evet ben çocuklarımın mutlu , kendileri ile barışık , kendilerini olduğu gibi kabul edip seven , dünyaya ve üzerindeki tüm canlılara saygı ve sevgi duyan , vicdan sahibi , erdemli , ne olursa olsun yaşamlarında doğruluğu düsürtlüğü düstur edinmiş BİREYLER olarak yetişmesini istiyorum.
Evrim devam ediyor.Bilincin evrimi , asıl olan dönüştüren geliştiren.
Ne yaptığımız değil kim olduğumuz asıl olan.
Ben tüm imkanlarımla hem kendim hem de çocuklarım için işte bu kim olduğumuzun altını doldurmaya, vakti geldiğinde bu güzel eğlenceli diyardan göçerken yanımızda götürebileceğimiz "şeylere" yatırım yapmaya çalışıyorum. Hem zaman hem para anlamında...
Bir kum tanesi kadar maddi bir şeyi götüremezken , özgürleşmiş bir yürek , doğruluk erdemi ile taçlandırılmış bir bilinç ve daha bir çok güzelliği varlığımıza katabilmeyi becerdiğimiz yanımızda götürebileceğiz ancak.
Mutlu bir çocukluk sunabilmek çocuklarımıza bunun ilk adımı belki de.
Yirmi yıl önce çevre konuları ile dalga geçerdi insanlar...Şimdi ilk gündem maddelerimiz içinde küresel ısınma. Felaket senaryoları heryerde. On veya yirmi yıl sonra dünyayı ve insanlığı nelerin beklediğini tahmin bile edemiyoruz.
Bir de bir organizmanın yaşam alanı tükendiği ve yaşamı tehdit altına girdiğinde şiddetli bir şekilde çoğalma/üremeye odaklandığını öğrendim geçen gün. Buna bağlı olarak da insanoğlunun bu inanılmaz şekilde çoğalmasının bir şekilde yok olma tehdidini algılamış olması ile ilgisi olup olamıyacağını düşünmeden de edemedim.
Özetle savaş, küresel ısınma, kıtlık, hastalık, yaşam alanlarının ve doğal dengenin yok olması...Kapımızda bizi bekleyen tehditler olabilir gerçekten bunlar...Belki çocuklarımızı çok zor günler bekliyor. Belki insanlık bir varoluş krizi yaşayacak...
Tekrar derin derin düşünmeliyiz...Önceliğimiz ne olmalı ve de gerçek sorumluluğumuz ne diye?
Doğadan koparılmış yabanıl bitkiler ya da vahşi hayvanlar gibi çocuklarımız. Apartman dairelerinde toprağa dokunmadan çimlerde yuvarlanmadan horozların tavukların peşinden koşmadan ağaçlardan kendi elleri ile meyve kopartmadan yaşanan bir çocukluk sunmuşuz onlara. Kendi özünden uzaklaştırılmışlar koparılmışlar.
Sistemin oyununa gelmişiz. Unutmuşuz asıl hedefimizi...Özel okullar servisler sabahın beşlerinde kalkıp ağır şehir trafiğinde okula gitmeler dershaneler sınavlar...Girmişiz bilinçsizce bu çarkın içine.
Ben şahsen çocuk olsam nefret ederdim böyle bir yaşamdan...Öfke ile dolardım ebeveynlerime ve dünyaya karşı. Benim özgürlüğümü sınırlayan şarkı söyleyip dans etmemi oyun oynamamı engelleyen herşeyi düşman olarak görürdüm...
Peki nedir asıl olarak çocuklarımıza sunmamız gereken ve de bırakacağımız miras?
Temiz hava ve gıdaya ulaşabilmek , doğa ile iç içe olmak, önceliklerinde oyun ve eğlencenin olması sunabileceğimiz en muhteşem imkanlar...Miras olarak aktarabileceğimiz ise kendi değerlerimiz. Doğruluğumuz, dürüstlüğümüz, vicdanlı duruşumuz... Yani erdemlerimiz...Gerçek bir insan olabilmek çocuklarımıza sunabileceğimiz mükemmel rol modeli.
Yaşamın ne getireceğini tahmin edebilmek mümkün değil ,kabul edelim. Ancak bundan on yıl sonra bir oğlum 22 ve diğeri de 17 yaşında iki genç erkek olacaklar.
Mutlu bir çocukluk yaşamış erdemli bireyler olabilmeleri benim öncelikli hedefim. Gerçek insan olabilmeleri!
Dünyaya insanlığa ne olur bilemem ama o yaşta bile yanlarında götürecekleri çok şeyleri olacağına inanıyorum bu yaklaşımla.
Bir de şunu hatırlayalım. Yaşam dediğimiz evrim dediğimiz şeyler içi boş sözcükler değil. İnce bir zekaya sahip canlı , kendi iradesi olan bir enerji akışı...Yaşam da tıpkı bizler gibi seçimler yapan, kendi iradesi olan, kendi hedefleri olan bir varlık...
Sizce yaşam bir seçim yapmak durumunda kalsa en erdemli en sevgide ve onun hedeflerini en çok destekleyen , onu besleyen varlığımı seçer yoksa bunun tam tersi mi ?
Ben içsel olarak o güne kendimizi de çocuklarımızı da hazırlamalıyız diyorum. Gerçek insan olmak hedefimiz olmalı.
Ne yaptığımız değil kim olduğumuza bakacak yaşam...İnanın ki bu böyle!
Sınavlarda kaçıncı olduğumuzun hangi okullardan diploma aldığımızın hangi şirketlerde hangi imkanlarda ve ünvanlarda çalıştığımızın inanın hiçbir önemi olmayacak o gün. Bu dünyadaki duruşumuz ve ne kadar insan olabilmeyi becerebildiğimiz bizim geleceğimizi belirleyecek olan.
Üstelik yaşamın bize sundukları da ne yaptığımızla ilgili değil. Kim olduğumuzla ilgili...Ne veriyorsak yaşama onu geri iletiyor bize yaşam sadece. Yaşamımızdaki herşeyden biz sorumluyuz. İşte diğer bir mirasım da bu çocuklarıma aktaracak olduğum. Yaşamlarının kahramanı olduklarını bilmeleri...Şikayet ve mazeretten yani kurban rolünden kendini acımaktan özgürleşmiş yüreklere sahip olabilmeleri...İşte o zaman yaşam onları onlarda yaşamı seçecekler...Birlikte akabilecekler.
Kim olduğumda çok büyük payları var anne ve babamın. Ve de kendileri bu şekilde yaşama karşı sorumluluklarını yerine getirmiş oldular bir anlamda. Bana aktardıkları mirasları ile bunu sağladılar. Gayet mütevazi bir ebeveyne sahibim. Babam vergi dairesinden emekli memur ve annem de hala ev kadını... Ev kadınları asla emekli olamıyor biliyorsunuz...Ancak bana bıraktıkları mirasları ile bugün ben çok zengin bir insan oldum...Yaşamımdaki tüm güzelliklerde onların da çok ciddi payı var.
Bana doğruluk ve dürüstlüğü miras bırakan ve her zaman sevgi ile yanımda olan anne ve babama , erkek kardeşime ve tüm aileme teşekkür ediyorum buradan.
İyi ki varsınız ve iyi ki bu aileye doğmuşum !
Okuyucuya özelnotum var...Eğer bugün kendinizi doğru , dürüst , yaşama ve insana saygılı , tüm canlılara karşı sevgi dolu ,bütünü düşünen bir insan olarak tanımlıyorsanız, anne babanızla her ne yaşamış olursanız olun ya da hatta hiç yaşamamış , bilinki onlar size çok değerli bırakmış. Onları onurlandırın bu mirasları için. Ha hala hayatınızda zorluklar sıkıntılar var ise iyi haber şu ki , bu sadece ve sadece sizinle ilgili...Engellerinizi korkularınızı bıraktığınızda yaşam da size layık olduğunuz hak ettiğiniz ve de ona yansıtığınız ışığınızın kat be katını yaşamınıza getirecektir. Sadece kendi yolunuzdan çekin kendinizi...Hepsi bu işte? Ne kadar kolay değil mi?
Sevgilerimle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder