Jorge Bucay ve Silvia Salinas isimli iki yazarın kitabının ismi bu...
İnternet'teki servis sağlayıcılarından birinin e-posta adresinde yaptığı bir hata bir kadınla bir erkeği karşılaştırır. Roberto aşk ve çiftler hakkında yazışan iki psikologun e-postalarına gizemli bir şekilde karışır...Özetle kitabın kurgusu böyle.
Tamamen bir rastlantı sonucu elime ulaştı bu kitap. Şöyle bir karıştırırken aşağıdaki kısa alıntı bölümü karşıma çıktı. İlgimi çekti kitap !
Herşeyin yeniden yapılandığı , eski ilişki kalıplarından özgürleşmeye çalışılıp yeni tanımların oturtulmaya çalışıldığı bu dönemde, kitabın hepimize farklı bir bakış açısı katacağına inanıyorum.
"Sevmek başkasının içeri girmesine izin vermekle ilgili bir karar, savunmalarımı indiriyorum, güvensizliğimi terk ediyorum, onun için kendi katı düşüncelerimden vazgeçiyorum ve nasıl olduğunu, nasıl hareket ettiğini, nasıl düşündüğünü keşfetmeye karar veriyorum, onu benim gibi düşünmeye , benim gibi yapmaya zorlamıyorum. Ayrıca kendimi de, onun olmamı istediğini düşündüğüm kalıba girmeye zorlamıyorum.
Bence aşk süreğen bir şey. Ama buna ulaşabilmek için sevmemize engel olan önyargılardan kurtulmamız gerekli. Bunlardan biri de kültürel "çift" tanımımızdır.
Bir çift nedir? İki kişinin çift olmak için ne yapmaları gerekir? Sen sürekli ortak projeden söz edersin. Bu hiç aklıma gelmedi. Ben başka şeyler düşündüm ama seni dinliyorum.
Birlikte olmanın verdiği haz: bu da başka bir tanımlama.
Sadece onun güzelliğine, ekonomik gücüne, beni ne kadar sevdiğine değer verirsem, onunla olduğum zaman kendimi nasıl hissettiğimle bağlantı kuramam.
Başka biriyle birlikte olmaktan haz duyduğumuz zaman yaptığımız şeylerin çoğunu onunla paylaşmak isteriz ve bu içimizde verilen bir karardır. İnsanın ne kiminle yaşadığıyla ilgisi vardır ne de iradeye bağlıdır. Ötekine farklı bir şekilde bağlandığımızı hissettiğimizde KENDİLİĞİNDEN OLAN bir şeydir. Her ikimiz de varsak, içimizden verdiğimiz özel bir sözdür.
Peki var olmak nedir? Burada ve şimdide olmak anlamına gelir ve bu meydan okumanın belki de en önemli parçasıdır.
Gereksiz alçakgönüllülük göstermeden şunu söyliyebilirim ki, şimdiyi geleceğe ve geçmişe göre çok daha özel kılan , hiç kuşkusuz benim varlığımdır. Şimdi gerçekten olmaktadır , elimin altındadır ve onu yaşamaktayım.
Şimdi ve burada olmak, "sürekli farkındalık" bir teknik, bir yöntemdir ve gündelik hayatımıza katmak bisiklete binmeye benzer. Başlangıçta düşmemek için destek tekerleklere ihtiyaç duyarsın, sürekli dengeyi düşünürsün ve çok zorlanırsın. Ama biraz alıştırma yaparak öğrendiklerimizi otomatikleştirebiliriz ve açıklanamaz bir biçimde zihnimizi denge konusuna takmadan bisiklete bineriz. Akar gideriz.
Bizim önerimiz de bu (öğrenilip otomatikleştirilebilen) akış burada ve şimdide var olmaktır.
Böylelikle, yaptığımız psikolojik çalışma ruhsal gelişimimizin hizmetine girer.
Katı bir şekilde yapılandırılmış olan "ben" gerçek varlığımıza ulaşmamıza engeller, bu nedenle kişisel yapı bozum bizi mutlağın keşfine ulaştıracak bir araç olabilir. Yolumuzdaki ilk engel kendi içimizde burada ve şimdide olmayı bilmememizdir kuşkusuz.
Burada ve şimdide olmak istemediğimiz alanlarda bunu nasıl başarabiliriz? Sadece kaçıp gitmek istediğimiz alanlarda bunu nasıl başarabiliriz?
Nefret ettiğimiz bu alanlar olmayı hiçbir zaman öğrenmediğimiz yerler, kimsenin bize öğretmediği durumlardır. Sadece oradan kaçmayı biliriz.
Orada olma kapasitesini geliştirmemiz gerekir.
Istıraplı yerlerde durmanın olanaksız olduğunu düşünürüz ve tek çıkışın tepki vermek olduğuna inanırız; içe kapanmak, saldırmak, suçlamak ya da kaçmak.
Yıllarca böyle davrandıktan sonra bu yerler terk edilmiş olarak kalır. Oralarda var olamadığımız için sadece boşluk vardır, bu nedenle içimizde bir kara delik, eksik bir parça bulunur.
Uydurduğumuz öyküler bir kez acımızın içine dalarsak hiç çıkamayacağımız fikrine dayanır. Kendimizi üzüntümüze teslim edersek, elimizi kolumuzu bağlar. O yere dönmek tehlikelidir: Orasının karanlık olduğunu düşünürüz, oysa sadece orada değilizdir, o kadar.
Bu nedenle orada var olmayı öğrenmemiz gerekir, kendi kendimizden iyileşmeye başlıyacağımız yer orasıdır.
O ıstırabın içinde durabilsek, o daha önce hiç içinde bulunmadığımız ıstırabın , farklı biçimde güçleniriz. Bir kez daha yinelemek gerekirse, öteki ile birlikte olmak için önce kendimizi bulmalıyız. İkimizde burada ve şimdide VAR OLMALIYIZ . Mesele budur.
Bizim efsanelerden kurtulma arayışımızın sorunlarından biri düğünün herşeyi çözeceğine temellenen tüm kültürel geleneğe saldırmasıdır. Tüm aşk hikayeleri mutlu sonla biter,"Evlenirler,onlar erer muradına..." Uyanın: Çift bu değildir!
Çift olmak yeni bir yola çıkmaktır, bir meydan okumadır.
Birlikte olunca hiçbirşey nihayetine ermez, tam tersine her şey yeni başlar. tek bir şey hariç: Sorunsuz ideal yaşam fantazisi.
Neler olacağına ilişkin hayallerimizi bir yana bırakmak zor. Bu önemli bir reddediş. Ta çocukluğumdan beri kurduğum ideal çift hayali, evliliğimle birlikte ölür ve büyük bir ıstırap yaratır. Bunu görünce de, suçludan nefret etmeye başlarım.
Kendi yaşamımın sorunlarını çözmeyi öğrenmem gerekir: Neden hoşlanıyorum, kendime nasıl bakacağım, nasıl eğleneceğim, yaşamımın nasıl bir anlamının olmasını istiyorum.
Tüm bu temel sorular kişiseldir: Kimse benim için çözemez. Eşimden tek bekleyebileceğim yolda bana eşlik etmesidir. Beni besleyen ve benden beslenen kişidir. Ama herşeyden önemlisi, yaşam yolumda bana engel olmayan kişidir.
Bu yeterli.
Babadan oğula geçen , durmadan yinelenen öğrenilmiş inançlarımızın en kötüsü öteki yarımızı aramamızdır. Neden yarısıyla yetinmek yerine, ötekiyle bir bütün olarak birlikte olmayalım ki?
Bizim önerdiğimiz aşk birbirini bulan iki bütün varlık arasında yaşanır, kendilerini tüm hissetmek için birbirlerine ihtiyaç duyan iki yarım varlık arasında değil.
Var olmak için birine ihtiyaç duyuyorsam, bu bir bağımlılık ilişkisine dönüşür. Bağımlılık sözkonusu ise seçim yoktur.
Seçim yoksa özgürlük yoktur.
Özgürlük yoksa gerçek aşk yoktur.
Gerçek aşk olmadan evli olunur, ama çift olunamaz."
Sihirli sözcükler şöyle : Kendini bulmak , tam ve bütün bir varlık olmak, şimdi ve burada var olmak...
Bize bugüne kadar öğretilenlerden çok ama çok farklı değil mi?
Sevgilerimle,
Appreciate this post. Let me try it out.
YanıtlaSilAlso see my web page :: Reflexiones de Amor