31 Aralık 2023 Pazar

Salacaklı Barlas Geçti Bu Dünyadan

Bir türlü yazamadım bu yazıyı. 

Bugüne kadar erteledim.

Yılın son günü ve son saatlerine. hatta dakikalarına kadar içimde demlendi.

2023 babamı aldı bizden. Barlas Erdemir idi adı. Dokuz yaşında ailesi ile  gelip yerleşmişti Salacak semtine. Herkesin Barlas ağabeyi idi o.

Çok hızlı oldu her şey.

Nisan başında başlayan bir dizi tetkik sonucu 15 Mayıs 'ta kötü haberle sarsıldık.

Ve fakat babama söyleyemedik yayılan bir kanser ile karşı karşıya olduğunu. Sadece karaciğerinde tümör olduğunu söyledik.

14 Mayıs 'ta birinci tur oy kullanmaya yürüyerek gitmiştik ve ilk kez eve dönüşte merdivenleri çıkmakta zorlanmıştı. 

Evimiz kentsel dönüşüme girdiğinden babam hasta yatarken 19 Mayıs'ta evlerini taşıdık.

28 Mayıs'ta oy kullanmaya gitmek istedi ve artık yürüyecek hali yoktu. Nefes alırken bile zorlanıyordu.

Araba ile gittik oy kullanmaya ve koltukla taşıdılar oy kullanma yerine babamı. Alkışlarla karşılandı babam.

İlk torunu, oğlum Nirancan da yanımızda idi ve büyük onur duydu dedesinden. 

30 Mayıs 'ta  hastaneye gittik. Kardeşim de yanımızdaydı.

O gece kardeşim kaldı babamızın yanında. Ertesi gece ben kalacaktım. Dönüşümlü kalmayı planlıyorduk.

Bir gece hastanede kaldı ve ertesi gün böbrek yetmezliği olduğundan , yoğun  bakıma alındı. Ambulansta babama ben eşlik ettim.

Yoğun bakıma kaldırılmadan babam ve kardeşim kısa bir süre sohbet etme şansımız oldu.

Babam ''Gazeteleri atmayın gelince okuyacağım.'' dedi. '' Burada kalırsam ölürüm.'' dedi. Kardeşime de '' Sen bir yere gitme kal . '' dedi. Şehirdışında yaşıyor kardeşim.

Çok sevdiği bir zambak vardı. Kırmızı renkli. Onu hastalanmadan önce bana vermişti. Bakımını nasıl yapacağımı ve nasıl çoğaltacağımı anlattı o hastane yatağında.

Ve bir de gençliğinden  beri sakladığı bir kıçtan takmalı  deniz motoru vardı. Bir kaç hafta öncesinden kardeşime vermişti. Kardeşim bakım yapıp çalıştırmıştı motoru yıllar sonra. Babacım videoda çalıştığını görünce sanki  yıllar sonra evladını görmüş gibi duygulanmıştı. O anı hep hatırlayacağım. ve kardeşime nasıl yağının boşaltılıp temizleyeceğini anlatıp tarif etti.

Biz çocukken hastalandığımızda babam '' Kargalar mı gagalamış bakim benim kızımı/oğlumu?'' derdi  ve bir şekilde kendimizi iyi hissederdik. Bu sefer babama biz bunu söyledik. Ve çocukken bizi nasıl iyi hissettirdiğini anlattık. Özel bir andı o! 

Sonra ambulansla yoğun bakım ünitesine götürdük babamı. Bölüme soyadı Barlas olan bir profesörün adını vermişlerdi. Yoğun bakım girişinde adı yazıyordu. Babacım yazıyı okuyup espri ile parmağını kaldırıp '' Aaaa Barlas yazıyor'' diyerek güldü.

Ve yatağına alınınca babama toparlanır toparlanmaz eve çıkacağını söyledim en son. Görevliler beni dışarı çıkarttılar. Babam ile son konuşmam bu oldu.

O gece babam yoğun bakımda tek başına kaldı. Ne düşündü ne hissetti...Hep içimde bir yara bu.

Ertesi gün (Perşembe ) kuzenimin doktor olan eşi uğramış ve babam eve gelmek istediğini söylemiş. Öğlen gibi rahat nefes alması  için uyutulmuş. Öğleden sonra görmeye gittiğimizde uyuyordu ve yoğun bakımda nasıl olacaksa o halde idi. Her yerinde hortumlar vardı bir çok cihaza bağlı idi.

Bizim için oldukça zor bir andı. Kendimizce konuştuk bizi bir şekilde duyacağını düşünerek. Onu çok sevdiğimizi toparlanır toparlanmaz eve gideceğimizi söyledik.

Cuma ziyarete giderken annem de gelmek istedi. O gün entübe etmişlerdi babamı ve annem o halde görünce babamı yıkıldı ve ağlamaya başladı. Baş başa bıraktık onları. Babama onu çok sevdiğini güzel bir hayatları olduğunu söylemiş. Teşekkür etmiş babama.

3 Haziran Cumartesi kardeşimle ziyarete gittik yine öğleden sonra. Doktorları çoklu organ yetmezliğinin başladığını her an herşey olabileceğini söylediler. 

Babam torunlarına eşine ve bizlere düşkün sevgi dolu bir baba idi. İçimden ona bir şeyler söylemek ve rahatlatmak istedim.

Baş başa kalınca elini tutup ''Babacım gitmek istiyorsan gidebilirsin. Eşin de torunların da oğlun da bana emanet. Onlara göz kulak olacağım. Sana söz.'' dedim. Ve ayrıldık eve geldik. Yolda hiç konuşmadık kardeşimle.

İki saat sonra telefon geldi ve kalbinin durduğunu tekrar çalıştırıldığını iletip, gelmemizi istediler.

Yolda anladık durumu. Olan olmuştu.

Ve ertesi gün babamı aile mezarlığına ebedi istirahatine teslim ettik.

Üç hafta içinde elimizden kayıp gitmişti babacım.

Annesini yakın zamanda kanserden kaybeden bir arkadaşım o gün arayıp kısa sürdüğü için sürecin şükretmemi söyledi. Ağrılar içindeymiş annesi ve hastaneler bile kabul etmiyormuş. İyi geldi bir şekilde babamın acı çekmemiş olmasını anlamak.

Başka bir arkadaşım  da sıralı oldu sizin  acımızı görmedi dedi.

Yaş ne olursa olsun her kayıp büyük boşluk açıyor insanın içinde. Unutacağım diye korkuyor insan. Sesini neden kayıt etmedim diye çok kızdım kendime. Sesini ve kokusunu hatırlamaya çalışırken yakalıyorum kendimi. Unutmaktan korkuyorum.

Hele gece yatağıma yattığımda bazı geceler tüm süreci tekrar tekrar yaşıyorum. 

Güzel bir hayatı oldu babamın. Sevdi sevildi. Seksenüç yaşında olacaktı geçtiğimiz Ağustos.

Sadece son bir ay zorluk yaşadı. Ağrısı sızısı olmadı. Bizim acımızı görmedi diye avutmaya çalışıyoruz kendimizi.

Fakat hepimiz özlüyoruz onu. Hem de çok.  Yeni yıl ile sanki daha bir uzak düşeceğiz gibi hissediyorum. Yılın bitmesi sanki bir dönemi kapatacak. Yokluğu kesinleşecek sanki. Bu gerçeği kabul etmekte hala zorluk çekiyorum. Hala hatırlatıyorum kendime babam öldü benim diye.

Onurlu bir hayatı oldu demişti eski bir dost. Anısı hep yaşasın demişti. Bunu da bilmek iyi gelmişti o süreçte.

Ne öğrendim bu süreçten diye kendime sordum.

En başta hasta olan kişiye kendi durumu ile ilgili kesin olarak gerçeği söylemek gerektiğini öğrendim.

Ölümle dans ederken bile yaşam dolu, neşeli olunabileceğini öğrendim.

Ebeveyn olmanın nefesinin sonuna kadar hatta ölümünle bile çocuklarına senden sonra gelen nesle rol model olunabileceğini, hayata dair rehberlik edilebileceğini öğrendim.

Çok özleniyorsun sevgili  babacım. İyi ki benim babam oldun.

Huzur içinde ol. 

Sevgin, anıların bize kattıkların nefes aldıkça bizimle olsun.

Kızın Funda,


Yeni Yıl Notum

2024 'ün sevdiklerinizle her anı özel kıldığınız güzel anılar biriktirdiğiniz sağlıklı, huzurlu, anlamlı bir yıl olmasını diliyorum.





xxxx











23 Nisan 2023 Pazar

YENİ 10 EMİR

Açık Radyo'nun yayınıdır...

''Size her yaştan, ırktan, cinsiyetten, dünyamıza duyarlı ve dolayısıyla kulak vermeye değer “10 Emir” iletiyoruz.

HER CİNSTEN ÇOCUĞUYLA, GENCİYLE, YAŞLISIYLA

KUZEYDEN GÜNEYDEN HER KITADAN,

HER ÜLKEDEN POSTMODERN KENTLİSİ,

KADİM YERLİSİYLE, YENİ YETMESİ,

ULU BİLGESİYLE ÇAĞIMIZIN “YALVAÇ”LARINDAN

“10 EMİR” GELDİ.

1. Emir: “Yeryüzünde daima usulca yürüyeceksin, hak ettiği saygıyı ona hep göstereceksin. Nemonte Nenquimo – Waorani (Ecuador/Amazon) kadını. (37 yaşında)

2. Emir: “Yeryüzünde hayatın yok edilmesine razı gelmeyeceksin.” George Monbiot, İngiltere. (59 yaşında)

3. Emir: “Umut gelsin diye beklemeyip eyleme geçerek umudu kendin yaratacaksın.” Greta Thunberg, İsveç. (19 yaşında)

4. Emir: “Adil ve sürdürülebilir gelecek için çok geç olmadan harekete geçeceksin.” Noam Chomsky, ABD. (93 yaşında)

5. Emir: “Politikacıyı dürtmenin tek yolu olarak: gürültülü protestolara girişeceksin.” Fatima İbrahim, Somali/Kanada. (29 yaşında)

6. Emir: “İklim-çevre aktivistliği yanında “sessizlerin sesi” de olmaya çalışacaksın.” Lycipria Kangujam, Hindistan. (11 yaşında)

7. Emir: “Umutsuzluk ve çaresizliğin tek çaresi eylemdir; bunu hiç unutmayacaksın.” Jane Fonda, ABD. (84 yaşında)

8. Emir: “Muktedirleri eylem ya da eylemsizliklerinden sorumlu tutan medyayı yaratacaksın. Vanessa Nakate, Uganda. (25 yaşında)

9. Emir: “İklim Krizini çözmek için kapitalizmi bitirmenin şart olduğunu bileceksin.” Jeremy Lent, İngiltere. (62 yaşında)

10. Emir: “Risk büyük, zaman çok az; bunu bilip, isyandan azıyla yetinmeyeceksin.” Naomi Klein, Kanada. (52 yaşında)

Emirler açık ve net.

Zamanımız dar.

Haydi o zaman, ne bekliyoruz? ''








xxx

Baba ve Oğul

 İclal Aydın'ın Oksijen gazetesindeki yazısından ilham aldım bu yazıya.

Tanju Okan ve oğlu Tansu Okan'ın hayatlarını özetle anlatıyordu. Sanırım son çıkan kitabı bu  baba oğul ilişkisi üzerine kurgulu idi.

Çarpıldığım yer,  babanın da oğulun da aynı yaşta benzeri acılar kederler sonrası hayata veda etmesi idi. Önce baba ayrılmış aramızdan sonra oğlu. 

Oğul ile nerede ise çocukluğunda hiç görüşememiş olan baba oğul ilişkisini kuramamış bir baba idi Tanju Okan. Yıllar sonra yakınlaşmışlar. Oğul Tansu babasının son günlerinde onun bakımı ile ilgilenmiş. En sonunda kavuşmuşlardı.

Yazıyı okuyunca  içimde bir  düşünce  belirdi. 

Anne veya babamızla çocukken sağlıklı güvenli bağ kuramadığımızda, belki de o bağ yerine ebeveynimizin  kaderini kopyalayıp bu şekilde bağ kurmaya çalışıyoruzdur.

Hem kendi hayatım hem de çevremdeki insanların hayatlarıa baktığımda benzeri kalıplar gördüm gerçekten de.

Çocuklarımızla güvenli sevgi dolu bağ kurabildiğimizde ancak, bizim kaderimizden  özgür kılıyoruzdur belki de onları.

Bugün 23 Nisan!

Gelin çocuklarımızı hem kendimizin hem de toplumumuzun  kaderinden özgür kılmaya niyet edelim bugün.

Bu öyle bir kader ki içinde acı, bol göz yaşı, yalnızlık, terk edilmişlik, anlaşılmamışlık, aldatılmışlık, red edilmişlik, kabul edilmemişlik, takdir edilmemişlik ve dahaları var. Bu listeye kendi içinizden gelenleri de ekleyebilirisiniz.

Ve işte tam d abugün tüm bu kader döngüsünü kırmaya çocuklarımızı özgür kırmaya niyet edelim.

Kendimizşn, ailemizin ve toplumumuzun  geçmişinden gelen  gölgeler çocuklarımızın gençlerimizin yaşamına gölge düşürmemesini diliyorum.

Baba oğul umarım huzur içindedir.

Teşekkürler İclal Aydın...


Sevgiyle,







xxx


Görsel Oksijen Gazetesi


Ayın Karanlık Yüzü

 Bugün 23 Nisan neşe ile doluyor insan diyeceğim fakat diyemiyorum.

Tam tersi hayal kırıklığı, endişe ve öfke duyguları var içimde.

Böyle bir gün de dahi sosyal medyada birbirine hakaret yağdırıyor insanlar.


Bir bitmedi Atatürk ile Hz Muhammed'i karşılaştırma birini diğerine üstün kılma mücadelesi.

Biri düşmanlarla savaşmış ülkemizin kurucu lideri, devlet adamı.  Saygımız ve sevgimiz sonsuz.

Diğeri dinin kurucusu ve yaşadığı dönem açısından oldukça ilerici bir eylem adamı. Saygımız ve sevgimiz sonsuz.

Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. 

Fakat aynı ülkede eşit haklara sahip yurttaşlar olarak yaşıyorsak birbirimizin kutsalına SAYGI duymak zorundayız. Saygıdır  bizi birbirimize bağlayan köprü kuran.

Dünya görüşünüz gereği dine inanmıyor olabilirsiniz. Fakat inanan akrabalarımız, komşularımız, arkadaşlarımızın yanında saygısızlık yapıyor muyuz? Elbette hayır. O zaman tanımadığımız bir yurttaşımıza da saygılı olmak zorundayız.

Ya da yine dünya görüşümüz gereği laik yönetim şeklini benimsemiyor olabiliriz. Fakat laik yönetim sistemini benimseyen akrabalarımız, komşularımız arkadaşlarımızın yanında saygısızlık yapıyor muyuz? Elbette hayır. O zaman tanımadığımız bir yurttaşımıza da aynı şekilde saygılı olmak zorundayız.

SAYGI bu işin anahtarı.

İster inançlı olun ister inaçsız. Bu ülke bizim ortak vatanımız. Ortak kaderi paylaşıyoruz. Savaşlar, kıtlıklar, depremler, terör, krizler, darbeler...

Toplumları yaşanan ortak acılar birleştiriyor.

Daha ne yaşamamız gerekiyor silkelenip birbirimizi olduğumuz gibi kabul edip saygı duyabilmemiz için?

Yetmedi mi bunca acı gözyaşı?

Bireysel  hayatta da ders almayınca o ders daha ağırlaşıp gelir insana.

Toplumlar için de bu böyle.

Birleşmemiz için daha nasıl bir acı gerekiyor? Acı olmadan birleşemez miyiz? İlla acı mı olması gerekiyor?

Atatürk 'ün en büyük başarısı her renkten insanı barındıran Anadolu insanını birleştirebilmesi bana göre. Düşman gelmiş yurda ve birleşmekten başka çaresi yoktu insanların. O zaman kavga edip tartışıyor muydu sizce insanlar? 

Sürekli farklılıklarımıza bakarsak hep ayrılığı görürüz. 

Oysa sürekli bizi birleştiren değerlere bakarsak  birliği  görürüz.

Dört farklı renge boyanmış bir oda düşünün. Kırmızı mavi sarı yeşil...Başınız sarı rengi görecek şekilde duruyor olsun. Mavi rengi görmek istediğinizde kafanızı maviye doğru çevirmeniz gerekir.

Aynı bunun gibi bizleri birleştiren   ortak değerlerimiz neler, kültürümüzün  bizleri birleştiren yakınlaştıran unsurları neler bunlara odaklanmalıyız.

Bunu başarabilirsek toplumsal olarak da bir bilinç sıçraması yaşayacağız sanki.

Siyah beyaz dışında da renklerin olduğunu görebileceğiz.

Allah aşkına renk yazınca aklınıza hemen gökkuşağı gökkuşağı yazınca da LGBT gelmesin.

Bırakalım bu komplocu paranoya kafaları. Endişeli isek bazı konularda aklımızı kullanıp sözleşmelere madde ekler revize ederiz olur biter.

Yerli yersiz propoganda bombardımanından hoşlanmıyorum o ayrı. Netflix yazıp bırakıyorum burada bu konuyu...

Ya o ya bu kafasından çıkıp hem o hem bu kafasına ulaşmamız lazım.

Sahi müslüman bir çok ülke var. Kutsal kitap bir çok dile çevrilmiş. Herkes kendi dilinde okuyor kutsal kitabı. Neden sadece bizim ülkemizde sorun bu konu?

Ya da o ülkelerin milli liderleri ile Hz Muhammed yarıştırılıyor mu bizde ki gibi? Kavga ediyor mu insanlar en olmadık yerde dahi,?

Hiç sanmıyorum!

İşim gereği bir kaç kez Kazakistan'da bulunmuştum. Resmi dini islam bu ülkenin.

Milli liderleri o kadar net ifade etmiştiki bakış açılarını.

Türk kültürü ile islam dinini kavgasız gürültüsüz harmanlamışlar özetle.

Bizdeki sıkıntı Türk kültürü yerine Arap kültürünün dayatılması.

Olay bu kadar.

Bir önceki yazımda ayın aydınlık yüzünü yazmıştım. Umudun,  olmasını beklediğim istediğim bir Türkiye'nin hayalini.

Bu yazımda ise ayın karanlık yüzünü yazıyorum. Hala ortak değerleri göremeyen farklılıklar üzerinden hala kavga eden bir ülke.

Ne diyelim?

Bu sadece siyasi bir seçim olmayacak.

Sosyolojik olarak da toplumsal anlamda bir eşik bizim için.

Ya birbirimize saygı duyup ortak paydalarda birleşeceğiz ve yola hep birlikte  devam edeceğiz.

Ya da farklılıklarımız üzerinden  kavga ede ede ülkeyi nefes alınmaz cehenneme çevireceğiz. Ve bu ortam emperyalistlerin pek sevdiği bir ortam. Bunu bu millet çok iyi biliyor.

Umarım sağduyulu vicdanlı bir tercihte bulunur ve bu eşiği hep birlikte aşarız. 








xxxx

14 Nisan 2023 Cuma

100 Yıllık Hikayemiz

Yüz yıldır büyük bir ayrıştırma ötekileştirme operasyonu ile karşı karşıya geldi bu millet.

Hem içten hem de dıştan.



Sağcı solcu, Türk Kürt, Alevi Sünni , dindar laik...Liste daha da  uzar gider.

Hatta son zamanlarda  çok mahrem tamamen bireysel tercihlerimize kadar ilerledi bu ötekileştirme ayrıştırma operasyonları.

Bir de geçtiğimiz hafta Balkanlar'dan  göç etmiş  vatandaşlarımızı  inciten,  hepimizi utandıran yerlere ilerledi bu ötekileştirme hastalığı.

Ve bu ortamda cumhuriyetimiz için çok kritik bir seçimin arifesine geldik.

Bu nokta öyle bir nokta ki, muhalefetin ittifak çatısına bakınca herkesin bir kafası karıştı.

Düşünsenize Saadet Partisi merkez binası önünde CHP 'li  Alevi bir Cumhurbaşkanı adayının ismi duyuruldu bu ülkede.

Ülkücüler ile solcular hatta bayağı solcular günah çıkartıp empati kurmaya başladı birbiri ile.

Ülke tarihinde milat olan haller yaşıyoruz ve çok değerli bir alan burası.

CHP 'ye ömür boyu oy vermiş bir seçmen,  muhafazakar partilerin olduğu ittifaka oy verecek ve bu partilerin vekillerini  de meclise sokacak.

Hepimiz içimizden bunun hesabını kitabını yapıyoruz şu sıralar.

Nasıl olabilir böyle bir şey diyerek...

Bayağı bir kafalarımız karışıyor değil mi? 

Nasıl da her şey  iç içe girmiş kim kimin seçmeni,  kim kime oy veriyor olacak bir sürü sorularımız var içimizde yanıt aradığımız.

İşte tam bu noktada size iyi haberim var.

Bu karmaşık gözüken mozaik bizim tüm bu ötekileştirme ayrıştırma operasyonlarına rağmen nasıl da ortak değerlerimiz çerçevesinde birleştiğimizi hizalandığımızı kenetlendiğimizi  gösteriyor.

Ne kadar farklı renk ses dünya görüşü varsa,  o kadar çok katılımlı olacak şekilde ortak değerlerimiz çerevesinde  birleştiğimizin  kenetlendiğimizin göstergesi bu.

Din, dil, ırk,  inanç ya da inançsızlık, cinsiyet, genç yaşlı,  cinsel tercih gözetmeksizin her bir vatandaşımızı ortak  değerlerde, ortak niyetlerde, ortak amaçlarda  buluşturuyor muhalefetin ittifak çatısı.

Evrensel değerler, insan onuru, yurrtaşlık bilinci, vatan sevgisi, hak hukuk adalet, toplumsal bilinç, eşitlik kavramları çerçevesinde bir araya geliyor insanlar.

İkinci yüzyılın hikayesini işte bu duruş ile yazacak bu millet. Ortak akıl, ortak değerler ve ortak irade ile.

Hepimizin önyargı ve kalıplarımızı geride bırakıp ortak değerlerimize kenetlenme zamanı gerçekten de.

Geçmişten özgürleşmek ve yeniye alan açmak için bunu yapmalıyız.

Ve kendimize sorular sormalıyız.

Kişi isimlerinden, kişi sıfatlarından  arınmış olarak kendimize odaklı sorular sormalıyız.

Bu ittifakın söylemleri değerleri benim yaşamak istediğim Türkiye'yi anlatıyor mu?

Bu ittifakın değerleri benim değerlerimle örtüşüyor mu?

Nasıl bir ülkeyi özlüyorum?

Hayranlık duyduğum yaşamak istediğim ülkelerin hukuk sistemi eğitim sistemi sağlık sistemi nasıl ve hangi ittifak beni o yaşamak istediğim ülkeye yaklaştırıyor?

Kendimize sorular sormamız gereken bir seçim bu.

İkinci yüzyılın hikayesini işte bu içimizden gelen cevaplarla şekillendiriyor olacağız.

Özellikle gençlerimizden,  bu soruları kendilerine sormalarını ve kendi bireysel değerlerini tercih yaparken dikkate almalarını rica ediyorum.

Ortak yaşanmışlıklar, ortak acılar üzerinden gelişen ortak kader,  insanları birleştirir. Ve bu birleşen millet çok güçlüdür.
 
Hindistan'ın İngiliz Sömürgesi'nden kurtuşuşunun alt motivasyonunu bu şekilde açıklamıştı bir diplomat.

Yüz yıllık hikayemizde pek çok acı biriktirdik bizler de.

Ve şimdi cumhuriyetimizin yeni yüzyılına girerken, yeni bir hikaye yazmaya hazır  mıyız?

Şimdiden gelmekte olan baharın bayram tadında olmasını diliyorum...







xxxx

9 Nisan 2023 Pazar

GÜNÜN SÖZÜ

 ''Çatışma, derinlemesine düşünme ve ustalığın olmaz ise olmazıdır.'' John Dewey








xxx

18 Mart 2023 Cumartesi

Bugün Mifadora'nın Doğum Günü

MİFADORA  ismini ilk duyduğumda üniversitede okuyordum.

Anneannemi kaybetmiştik ve onun gerçek ismi meğer Mifadora imiş.

İlk duyduğumda müzik notaları gelmişti aklıma.


18 Mart 1924 'de Çanakkale Gökçeada 'da doğmuş anneannem.

Babasının adı Smitras annesinin adı Asimeniya imiş.

Bu detay bilgileri e devletten alt üst soy sorgulamadan edinebildim bir kaç sene önce.

Ever Rum bir ailenin kızı anneannem.

Küçükken ailesi  İstanbul Bakırköy'e göç etmiş.

Heybeliada'daki okula da gitmiş.

Ondört  yaşında Türk ve müslüman olan dedem Ali Nihat ile tanışmış.

Aşık olmuşlar ve anneannem dedeme kaçmış.

Tahminen 30'larının sonlarına doğru diye hesaplıyorum.

Sonra ailesi red etmiş anneannemi.

Bir erkek kardeşi varmış ve o da görüşmemiş anneannem ile.

Müslüman olmuş ve adını AYŞE NERİMAN olarak değiştirmiş.

Aşkınının ne büyük  bedeli olmuş diye düşünmüştüm sonraları.

Dedem denizyollarında memurluk yapmış ve emekli olmuş.

Emekli olduktan sonra da kamping işletmeciliği yapmıştı Erdek, Şile, Şarköy ve bir seferde Eceabat'ta.

Türkiye'nin her yerine gittiler birlikte. Çok gezdiler.

Görece iyi bir hayat yaşadı diye düşünüyorum.

Erken yaşta ölen bir oğlu ve sonrasında iki kız çocuğu oldu Mifadora'nın. Küçük kızı benim annem.

Anneannemi hiç görmedim doğup büyüdüğü yerlerde. :ok isterdim oysa ki doğduğu yere birlikte gidebilmeyi.

Ve ne acı ki gizlenmişti bizden gerçek kimliği ölüp gidene kadar.

Toplumsal baskı , korku artık ne derseniz deyin.

Müslüman olduğundan özel dini günlerde namaz kılar tespih çekerdi. Her yılbaşı da ağaç süslerdi. Şahane ağaç süsleri vardı. Bir kaç tanesi hala bendedir. Yılbaşı ağacı süslerken özenle yerleştiriyorum o süsleri ağacımıza.

Ve bir de paskalya döneminde yumurtalar boyadığımızı hatırlıyorum bizim evde. Muhtemelen annem de kendi annesinden öğrenmişti bu adeti.

İşin ilginci hiç dini motif olmadan tamamen kültürel bir motif olarak yapılırdı ağaç süsleme yumurta boyama...

Hayatımızın içine hiçbir ayrımcılık ötekileştirme ya da taraftar bulma kaygısı çabası olmadan birlikte yapılan eğlenceli bağ kuran bağları güçlendiren ortak edinimler olarak girmişti bu motifler.

Neşeli sevecen bir kadındı anneannem. Çok güzel kahkahalar atardı. Elinin tadı hala damaklarımdadır. Annemin ve dolayısıyla benim ondan öğrendiğimiz lezzetli mezeler yemeklerin bir kaçının tarfifini blogdan paylaşmıştım daha önce.

7 Aralık 1987 yılında genç yaşta kalp krizi nedeni ile kaybettik anneannemi.

Çok üzülmüştüm kimliğini bizimle paylaşamamasına. Nasıl büyük bir yalnızlıktır bu? Ve düşündüm hep , bu coğrafya da ne çok aile hikayesi vardır bizim ki gibi. 

Birbirimizi olduğumuz gibi kabul edip sevebildiğimiz bir toplum hayal ediyorum. Torunlarımızla çocuklarımızla kendi hikayelerimizi utanmadan korkmadan paylaşabildiğimiz bir toplum.

Ve biliyorum bu mümkün.

Bugün Mifadora'nın doğumgünü.

Ve bir mum yakacağım camımın önünde.

Teşekkür ederim anneanne...







xxxx

17 Mart 2023 Cuma

SESİMİ DUYAN VAR MI?

Bu cümleyi deprem enkazı altında kalan vatandaşlarımızdan duyduk.

Ve aslında 85 Milyonun çığlığı bu aynı zamanda.

Bir millet enkaz altında kaldı.

Ve siyasilere sesleniyor ''Sesimi Duyan Var mı?'' diye.

Türk Tipi Başkanlık sistemi denilen bu ucube dünyada eşi örneği olmayan Osmanlı'dan bile geri sistemin enkazında kaldı bu millet.

Sorunları tekrar tekrar yazmak bile artçı depremler gibi sarsıyor insanları.

Millet bu sistemin koşulsuz şartsız terk edilmesini talep ediyor.

Yeter diyor!

Tüm siyasi liderlerin muhalefetin tek bir cumhurbaşkanı  adayı çevresinde toplanmasını istiyor.

Birinci önceliğimiz sistemi değiştirmek.

Zaten sistem değişmez ise alınan meclis sandalyelerinin de gerçek bir anlamı olmayacak. Tek adam rejimi devam edecek ülkede...

Millet olarak bu birliği sağlamayan bu  desteği vermeyen hiç bir partiye ne kadar beğensek inansak da oy vermeyerek irademizi net bir şekilde duyurmalıyız.

3 Mart krizini millet çözdü.

Aynı iradeyi aynı baskıyı şimdi başta Muharrem İnce olmaz üzere diğer tüm CB adaylarına yapmalı.

Memleket Parti'liler en başt abu iradeyi baskıyı kurmalı İnce üzerinde. Tarihi sorumlulukları var.

Muhalefeti bölen hiç bir partiye oy çıkmamalı sandıklardan.

Halkın son kartı bu.

Enkazdan sesleniyor halk.

SESİMİ DUYAN VAR MI?








xxx


16 Mart 2023 Perşembe

HERŞEY SINAV SORULARININ ÇALINMASI İLE BAŞLADI

 “Herhangi bir Ulusu çökertmek, Atom bombası veya Uzun menzilli füze kullanımını gerektirmez. Ama bunun için Eğitim kalitesinin düşürülmesi ve öğrencilerin sınavlarda kopya çekmesine izin verilmesi gerekiyor.

Hasta, sınavlarını kopya çekerek geçen doktorun elinde can verir.

Ve sınavlarını kopya çekerek kazanan bir mühendisin elinde binalar yıkılır.

Ve sınavlarını kopya çekerek kazanan bir muhasebecinin elinde para kayboluyor.
Ve insanlık sınavlarını kopya çekerek geçen bir din alimi elinde can veriyor.

Ve sınavlarını kopya çekerek geçen bir yargıcın elinde adalet kaybolmuştur.
Sınavları kopya çekerek geçen bir öğretmenin himayesindeki çocukların kafasında da cehalet kol geziyor.
Eğitimin Çöküşü Milletin Çöküşüdür”


BAŞIMIZA GELENLER KADER DEĞİL...












XXXX

5 Mart 2023 Pazar

GÜNÜN SÖZÜ

 ''Über kapitalist sistem, gözümüzün önünde demokrasiyi oligarşiye dönüştürdü. Amerika'nın nerede ise tamamını üç Wall Street Şirketi (BlackRock, Vanguard ve State Street) ve onların yatırım fonları yönetiyor. İlaç lobisinden medya kurumlarına, her sektör ve alan onların kontrolünde. Bir sonraki başkanı bile onlar seçiyor. Bu yüzden, politik görüşünüz ne olursa olsun, ekonomik haklar, adil çalışma şartları ve hak ettiğin en temel yaşam standartlarına sahip olmak artık bir insna hakları mücadelesidir ve hepimizin ortak davasıdır.'' Bernie Sanders (Amerikalı siyasetçi ve Vermont Senatörü)









xxxx

4 Mart 2023 Cumartesi

ÇOCUKLARDAN BÜYÜKLERE BİR KURTULUŞ MASALI

55 yaşındayım.

Ve hayatım boyunca çocukken yaşadığım bir olayı anlamaya çalıştım.

Bu sabah uyku ile uyanıklık arasında bu anlam ile uyandım.

Hemen kalkıp burada yazıp sizinle paylaşmak istedim.

Oturduğum semtte toprak bir alan vardı. Çoğunlukla oğlanlar  top oynar hep birlikte de yakalamaç oynardık.

Bir gün oyun oynamaya gittiğimizde kepçelerle bu oyun alanımızın delik deşik edildiğini gördük. 

Çıkan toprak oyun alanın bir kenarına yığılmıştı.

Duyduğumuz o ki çok ses yapıyormuşuz ve de toz toprak oluyormuş her yer.

Kim nasıl organize etti hatırlamıyorum .Bir avuç çocuktuk. Ben ilkokulun ilk yıllarındaydım. 1975 veya 1976 yılları. Ya bahar ya yaz ayı idi.

Hemen evlere dapılıp geri gelmiştik.

Herkesin elinde leğenler ve naylon torbalar vardı. O zaman bu kadar çok değildi naylon torbalar.

Ve bir oyun kurgulamıştık anında.

Bir kaçımız toprak yığının arkasına geçip sözde bakkal manav olmuştu.

Diğerlerimiz de ellerimizdeki leğen ve naylon torbalarla sıraya girip müşteri olmuştu. Başlamıştık  alışverişe.

''2 kg patates istiyorum.'' ''5 kg şeker istiyorum.'' ''3 kg tuz istiyorum.'' gibi cümleler söyleyerek , leğen ve naylon torbalarımızı toprak ile doldurmuş,  sonra da koşup bu toprağı çukurun içine boşaltmış tekrar sıraya geçmiştik.

Ne kadar bu oyunu oynadık hatırlamıyorum ve fakat gün bittiğinde tüm delikler doldurulmuştu.

Bir hafta sonra da bugün hala çocuk parkı olan o toprak alana, demirden bir kaydırak, bir salıncak ve bir tahtıravelli yerleştirilmişti.

Bir kaç yıl önce öğrendim ki çevre apartmanlarda oturan ve  belediye yönetiminde olan bir komşumuz bizi görmüş. Çocuk parkı yapılması için harekete geçmiş.

Evet  işte biz çocuklar , oyun alanımızı böyle geri kazanmıştık. 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün çocukken tarlalarından kargaları kovarken düşmanı ülkeden kovma üzerine bir pratik yaptığını, kendi potansiyeline dair bir sinyal verdiğini anlatan bir yazı  okumuştum bir yerde.

Ve hep düşünmüştüm sonradan.

Acaba benim mahalle arkadaşlarımla yaşadığım bu olayın bir anlamı gizli bir mesajı var mı diye? Bana  ne anlatıyordu bu olay? Ne öğretmişti?

Ve bu anlam tam da Millet İttifakı içinde olan İyi Parti'nin hepimizi şok eden bir üslup ile masadan kalktığı günün (3 Mart 2023) gecesinin sabahı uyanırken geldi buldu beni.

Oyun alanımızı kepçelerle delik deşik edip bizim elimizden almaya çalışan ve belki de bir büyük olasılıkla bir bina dikmek isteyen zihniyeti , BİRLİK içinde  BİRLİKTE mücadele ederek durdurabilmiştik.

Çocuklar birbirini suçlamamıştı. Hangi oyunu oynayacağız diye kavga etmemişti. Kim oyunun lideri olacak , kim manav bakkal kim müşteri olacak diye de tartışmamıştık. Asıl olanın o oyun alanının geri kazanılması olduğunu biliyorduk. 

Bilinçli olarak bunu planlamamıştık elbette. Yani bu toprakları doldurursak buraya çocuk parkı yapılır gibi bir düşüncemiz olamazdı. Sadece iyi bir oyun fırsatı gördük bunu değerlendirdik çok eğlendik kahkahalar atttık ve sonrasında öğrendiğimiz tek bir şey vardı.

BİRLİKTE OLURSAK HERŞEYİ BAŞARABİLİRİZ. MUCİZELER BİLE MÜMKÜN OLUR.

İşte çocukların gösterdiği o iradeyi, bugün tüm yetişkinlerin göstermesinin zamanıdır. 

Çocuklardan büyüklere bir mesajdır bu.

Vatanımız inşaat baronlarının yağması altında, ormanlarımız hayvan dostlarımız acı çekiyor, çocuklar gençler okulda açlıktan bayılıyor (oğlumun okulunda yaşadık bu sene bir kaç olay) , gençler ülkeden kaçmanın derdinde...

Adeta çocukluğumdaki gibi kepçelerle delik deşik halde vatan toprağı...

Ve tüm ''büyüklerin'' BİRLİKTE olmaktan başka seçeneği yok. Her bir vatandaşın seksenbeş milyona karşı sorumluluğudur bu. Farklı bir anlatımla birbirimizin kul hakkına sahip çıkmak buna saygı duymak sorumluluğumuz vardır vatandaş olarak.

Cumhuriyet'i birlikte kurabilmiş bir milletin tüm renkleri ile yeniden birlikte olma zamanı geldi.

Ya birlikte,   bu enkazı kaldırıp her bir vatandaşımız için güzel yaşanılası bir ülke kuracağız, ya da sefil yaratıklar gibi sürünerek yaşamaya çalışıp en sonunda yok olacağız. Sadece nasıl bir ülkede yaşamak istediğimize odaklanalım...

Bireysel inançlarımızı, tüm izmleri, bireysel geçmişmizi, çıkarlarımızı , egomuzu bir kenera bırakıp sadece vatan için birlik olalım.

Erzincan depreminde atalarını kaybetmiş bir ailenin ferdi olarak, 45000 canımızın acısı bu kadar taze iken , birlik olmak hem o yiten canlara hem de seksenbeş milyona karşı vicdani ve tarihsel bir sorumluluktur.

Tek ihtiyacımız olan vatan sevgisi, rehberimiz olsun.

Evet sizlere bir birlik, bir kurtuluş masalı anlattım bu sabah...

Umarım sesim  vatanını seven her yüreğe dokunur.

Sevgiyle birlikte kalalım,











xxx



3 Mart 2023 Cuma

CUMHURİYET HAKKINDA...

Cumhuriyet fazilettir. Fazilet ise erdemli, ahlaklı, hakkaniyet sahibi olmak demektir...Cumhuriyet, içinde barındırdığı demokrasiyle ve kuvvetler ayrılığıyla, bireyi topluma ezdirmeyeni toplumu da bir lidere teslim etmeyen faziletli/onurlu bir yönetim biçimidir...Cumhuriyet korku kültürüyle bağdaşmaz. Çünkü Cumhuriyet hiçbir ailenin, zümrenin, kişinin toplum üzerinde egemenlik kurmasına izin vermez...Kuvvetler ayrımı, korkan değil, hakkını arayan, olup biteni sorgulayan, gerektiğinde protesto eden bireylere özgürlük ortamı sunar...-DOĞAN CÜCELOĞLU







xxx

27 Şubat 2023 Pazartesi

Kızılay ve Etik Ticaret Üzerine

 Çocuklarıma notlar bu yazdıklarım bir nevi.

Bu afet günlerinde tartışılan bir konu var. Daha doğrusu kafalar karışık.

Kızılay'ın holding olduğunu ve paralı çadır sattığını öğrendik.

Bunu ticari bir yaklaşım hatta başarı gibi görenlerin olduğunu şaşkınlık içinde dinliyoruz.

Afet anında ticari karını katlayarak ihtiyaç duyulan bir malı satışa sunmak , ticari başarı değil ahlaksızlıktır.

Vicdanen ahlaksızlık kanunen hukuksuz dinen de haramdır. 

Bu ifadeyi bir millet vekili söylemişti geçenlerde ve çok da doğru sözleri.

Etik sistemin çerçevesini tanımlamalı bu ülke.

Şirketlerin çalışanlarına, müşterilerine, tedarikçilerine, ortaklarına ve TOPLUMA yönelik sorumluluklarının tanımı yapılmalı.

Çocuk işçi çalıştırmak, hayvan susitimali, krizi fırsat görüp fahiş kar yapmak, aynı işi yapan kadın erkek arasında farklı ücret politikası, insanların sağlığına (fiziksel ruhsal ) zarar veren mal ticareti...Bu liste uzar gider.

Google  a rules of ethic bussiness yazınca aşağıdkai link geldi.

https://assets.publishing.service.gov.uk/government/uploads/system/uploads/attachment_data/file/550542/Prof_Christopher_Hodges_-_Ethics_for_regulators.pdf

Etik sistemin kurulması ve opere edilmesi için  gerekli prensipleri içeriyor.

Etik ticaret prensibinin tanımı şöyle; İşletmeler  adil ve etik davranış tahhüdünün kanıtı olarak , düzenleyici ve uygulayıcıların yanısıra , çalışanları müşterileri tedarikçileri ve ortaklarına karşı sürekli ve tatmin edici performans gösterebilmelidir.

Ben bu tanıma TOPLUMU da ekliyorum.

Bugünün dünyasında işletmelerin hele ki o global markaların tüm topluma gezegene karşı sorumluluğu var.

Üretimleri eğer ortak hayatımızı gezegenin geleceğini etkilediğinden dolayı tüm gezegendeki tüm canlılara ve toplumlata karşı sorumlulukları var.

Not düşmüş olayım.














xxxx

23 Şubat 2023 Perşembe

Felaketler Erdemleri Gösterme Zamanıdır

 Durum ortada! Fazla söze gerek yok. Kırgınız ve öfkeliyiz.

Bize bizden başka dost yok!

Nerede ise Cumhuriyetimizin birinci yüzyılındaki  koşulların yaratmış olduğu duyguları birebir hissediyoruz. Ülke savaş yeri gibi...

Ya depresyona girip aklımızı yitireceğiz ya da ayağa kalkıp mücadele edeceğiz.

Bu sefer tek fark düşmanın dışarıda değil içeride olması.

Akılla bilimle barışık, sanat ile spor ile harmanlanmış, aydın ve etik değerlerle donatılmış , laik bir cumhuriyet için yeniden ayağa kalmalı bu halk.

Başka bir seçeneğimiz yok!

Yine geldik ''Ya istiklal ya ölüm '' noktasına.

Bazılarınızın ben ne yapabilirim ki dediğini duyuyorum.

Yapacağınız kendi mahallenizde sitenizde ilçenizde sahaya çıkıp kendi donanımınızı halka açmak.

Yabancı dil biliyor olabilirsiniz.

Bir spor dalında deneyimli olabilirsiniz.

Bir müzik enstrümanı çalıyor olabilirisniz.

Bir zanaata eliniz yatkın olabilir.

Belki muhasebe bilginiz vardır.

Bahçecilikten sebze yetiştiriciliğinden anlıyor olabilirisniz.

Arıcılık konusunda atalarınızdan gelme bir bilgi ve deneyime sahip olabilirsiniz.

Belki mahalle afet planını oluşturursunuz.

Belki mahallenize bir bostan kurulması için çaba gösterirsiniz.

Ekmek yapmak, yün örmek, kıyafet dikmek traş yapmak...

Şehirlerde bir avuç kalan yeşil allanların korunmasında gönüllü STK'lara katılabilirsiniz.

Derin Yoksullukla mücadele eden ya da eğitim gönüllüleri STK'lara katılabilirsiniz.

İster bireysel ister bir STK desteği ile yapabildiğiniz bildiğiniz her ne ise çıkıp kendi alanınızda dokunabildiğiniz insanlara ulaşabilirisiniz.

Mahalle parkınız sizin sınıfınız olabilir.

Muhtarınız size destek verebilir.

Siyaset üstü bir çaba bir varoluş çabası içinde olduğunuzdan herkes size kucak açacaktır.

Yerelde birbirimize sahip çıkıp aksayan yürümeyen her ne ise birbirimize destek verme sorumluluğumuz var. Yurttaşlık komşuluk hukuku bunu gerektirir.

Siz yola çıktığınızda yol kendiliğinden önünüzde açılacaktır.

Zaman erdemleri gösterme zamanı.

Hepimize kolaylıklar diliyorum.

Ata'mızın yaktığı ışık rehberimiz olsun.

Sevgilerimle,










xxx

9 Şubat 2023 Perşembe

Kurtuluş Savaşı Ruhu

Çok acı bir sabaha uyandık 6 Şubat 2023 Pazartesi günü. 

Ülkenin ve son 100 yılın en büyük felaketi idi kapımızı çalan. 10 ili yıkan büyük depremler yaşanmıştı.

Vatandaş olarak elimizden geleni yapma derdine düştük 

Yaşanan kader olmadığını biliyoruz ve hepimiz herşeyin farkındayız.

Görüntülerde yıkılmış şehirler evler yuvalar var.

Çoluk çocuk öksüz kalmış kimsesiz.

Açlık sefalet soğuk karanlık...Issızlık!

Ve tüm bu görüntüler hisler  bana Kurtuluş Savaşı'ndaki Anadolu'yu hatırlattı.

Özellikle çocukların ıssızlığı yalnızlığı...Tek başına ağlayan ve anne babasını arayan çocuklar geldi gözümün önüne.

Hepimizin dedelerinin ninelerinin anne ve babalarının yaşamı inanılmaz acılarla dolu. Büyük bir varoluş savaşı vermiş Anadolu. Çok büyük bedeller ödemiş.

Savaşlar, göçler, öksüz kalmış çocuklar, şehit düşen atalar...Belki kaybolanlar...

Ve sanki tüm bu kodlar aktive oldu bir anda.

Hani deprem fay hatları aktive oluyor ya.

Bu deprem tüm o kodları anıları bilinçaltımızda aktive etti.

HATIRLADIK!

Kim olduğumuzu nerelerden geldiğimizi. Bizi biz yapan değerlerimizi...

Ve gençlerimiz...

Pırıl pırıl vatan aşkı ile  çarpan yürekleri ile güzel yürekli genç kızlar genç erkekler. Onları gördükçe gözlerim doluyor kalplerindeki sevginin güzelliği karşısında.

Günlerdir gece gündüz çalışıp çabalayan tüm vatanperver insanlarımız.

Biz bu ülkeyi çok sevdik ve bu güzel ülke güzel yürekli gençlerin insnaların elinde yükselecek.

Hani hep deriz ya ''Ne zaman uyanacaksın ey güzel ülkem ?'' diye.

İşte bu sarsıntı ile uyandı güzel ülkemiz derin uykusundan sanki.

Uyandı ve hatırladı ''Kurtuluş Savaşı Ruhunu''...

Sevgiyle,














xxx



21 Ocak 2023 Cumartesi

Rumi' den Bugünün İnsanına 21 Mesaj

1 Ne arıyorsan kendi içinde ara.

2  Değiş dönüş ama merkezini kaybetme

3  Geçici  ve kalıcı olanı fark et.

4  Gördüğünün ötesine geç herşeye kendi değerini ver.

5 Kendine güven.

6 Hayal dünyana ne yerleştireceksen, sen yerleştir.

7 Aradığın seni arar

8 Dert yola rehberdir.

9 Başkasında gördüğün sendedir.

10 Neden huzursuzsun

11 İhtiyacından fazlasını arzulama. İste ama ölçülü iste.

12Arın. dışsal kir su ile içsel kir gözyaşı ile temizlenir.

13 Kötü huyu tekar etme yerleşir kökleşir.

14 Düşüncelerine dikkat et.

15 Sıkıntı ile yaşama.

16 İkilik ilerlememizi engeller. İçsel birlik yoksa hareket edemeyiz.

17 Söz ver. İnsan ağaca benzer kökü söz vermektir.

18 Yanılsama dünyasına kanma. Taht dediğin tahtadan yapılmış bir tuzaktır.  Ebedi olmayan mükü şimşek kabul et.

19 Affet. Bağış kine merhemdir.

20 Söylenme. Söz görüşü bulandırır.

21 Aşık ol. Aşk öszle değil varoluş ile ilgilidir.








xxxx