26 Ağustos 2011 Cuma

Dişil Manifesto

Artık yeter!

Hergün Türkiye’de 5 kadın öldürülüyormuş.

Önümüzdeki 5-10 yıl içinde Türkiye’nin dünya ekonomisinde ilk dört içinde olacağı söyleniyor.

Bu mudur yani gelişmişlik ilerlemişlik kriteri?


Türkiye çocuk tacizinde dünya listelerinde başlarda. Artık gerçeklerler yüzleşelim.

Şu anda ortaçağdaki cadı avcılığı gibi kadınlarımız katlediliyor bu ülkede.

Sözde “insanlık” tarihi bilge kadınların cadı diye yakılıdığı ve erkeklerin peygamber ilan edildiği bir tarih...

Çocuk tacizlerine ve kadın cinayetlerine toptan bir çözüm getirilmediği sürece ne gelişmişlik ne de ilerlemeden söz edebiliriz.

Dün yolda bir duvar yazısı gördüm...BAY BAYAN SAVAŞI...Şaka gibi!

Yıllar önce Türkiye’de yaşayan yabancı bir arkadaşım Türkiye’deki kadınların erkeklerden nefret ettiğini gözlemlediğini iletmişti. Belki kültür ya da inanç sisteminizle ilgili olabilir demişti...Ben buna inanmıyorum? Bu insan olamamakla ilgili birşey. Kendi öz değerini bilememekle ilgili...

Üstelik her kadın dövüldüğünde, taciz ve tecavüze uğradığında ve katledildiğinde kollektif bilinç aracılığıyla her birimizin ilişkisi de zedeleniyor...Daha çok korku ve daha çok uzaklık giriyor kadın erkek ilişkilerine...Kadınlar daha bir içlerine kaçıyorlar...Korku ve güvensizlik sarıyor benliklerini...Fiziksel zihinsel duygusal ruhsal şiddet sarmış toplumu...Her yerde her şekilde şiddet yaşanıyor...

Buna hayır demek bizim ama sadece bizim seçimimiz!

Her bir kadın öldürüldüğünde ya da şiddete maruz kaldığında hepimizin ilişkilerinde bir şeyler ölüyor...Kadın erkek hepimizin içimizdeki dişil enerji inciniyor yaralanıyor...Yani olanlar bizim dışımızda ya da bizden uzak değil...Toplumdaki herkes yaralanıyor... Babasından kocasından şiddet gören yok sayılan kabul görmeyen kadın oğluna şiddet uyguluyor...Fiziksel, zihinsel,duygusal ve hatta ruhsal olarak... Baskılıyor, engelliyor,aşağılıyor,seçim hakkı vermiyor, onun adına kararlar veriyor özgürlüğünü elinden alıyor...Hikaye hepimizin hikayesi...Gayet iyi biliyoruz hikayemizi...Bu şekilde öfke, nefret , acı , incinmişlik ve yaralar nesillerden nesillere aktarılıyor...Bu farkındalığa ulaşmalıyız artık bilincimizde...


İnanabiliyor musunuz ki bu topraklarda binlerce yıl önce Ana Tanrıçaya ibadet edilmiş. Evrenin dişil yaratıcı gücüne...Ana Tanrıça inancına göre o , ezeli büyük anne olarak tüm doğayı kapsar. Bu inanç aracılığı ile doğa gibi doğurgan ve verici olduğundan, inanç varlığı olarak dişiler kutsallaştırılmıştır.

Yaşamındaki kadına ya da erkeğe şiddet uygulayan kişi aslında kendi doğasına özüne ve tanrısallığına karşı gelmiş oluyor. Kendinden uzaklaşıyor ve kayboluyor...

Ve bence iyileşme de bu topraklardan başlıyabilir...Kadını ile erkeği ile bu topraklarda yaşayan tüm insanların muhteşem potansiyelleri olduğuna inanıyorum.

Kadın erkek herbirimiz aynı tanrısal özü taşıyoruz. Tanrısal değerimizi hepimizin tam olarak idrak etme ve bilme zamanı geldi. Önce kendimiz bu değere sahip çıkmalıyız. Kim olduğumuzu hatırlamalıyız. Ancak o zaman huzura ve dinginliğe kavuşabileceğiz hem içerimizde hem de dışarımızda...

Kendi tanrısal değerimizi bilmediğimizde işte yaşamımıza “evet sen öylesin” diyecek kadınları ya da erkekleri çekiyoruz. Onlarda görevlerini gayet iyi yapıp giydiriyorlar utanç ve şok elbilerini üzerlerimize...Sadece ve sadece kendi değerimizi bilmeyi seçerek çıkabiliriz bu kısır döngüden...

Kızkardeşlerim,

Tanrısal değerinizi bilmeyen ve ona saygı duymayan, içinizdeki tanrıçayı onurlandırmayan, sizin varlığımıza sevgi ile açılmayan hiç bir erkeği hangi sıfatla olursa olsun yaşamınıza bir milimetre dahi yaklaştırmayın.

Sizler çok değerlisiniz. Derinden seviliyorsunuz. Yaşamın yaratıcı gücü sizlerin üzerinden akıyor. Sizler olmasanız varoluş kendini gerçekleştiremez.

Lütfen artık hep birlikte varoluşumuzun , yaşamımızın sorumluluğunu alıp, şu üzerimize giydirilmeye çalışılan utanç, şok , acizlik, yetersizlik, beceriksizlik , kurban olma giysilerinden hep birlikte kurtulalım.

Tüm boyutlarımızla ve erkeklerimizle birlikte iyileşmeyi seçelim.


Kadınlar artık sevmek istiyor yaşamlarındaki tüm erkekleri... Erkekler kendi özlerinin değerinin bilincinde olmadıklarından veya bunu bilmeyi bilinçli olarak seçmediklerinden , kendilerine en büyük kötülüğü yapıyorlar yaşamlarındaki kadınlara şiddet uygulayarak aslında. Oysaki yaşamlarındaki kadınlar artık onları derin bir aşkla sevmek istiyor. Sevgiyle açılmak istiyorlar eril taraflarına...Herşeye rağmen! Ve bu gerçekten çok değerli...

Çok kritik bir nokta bu...Erkeklerin de artık kim olduklarını hatırlayıp tanrısal değerlerine varoluşlarına sahip çıkıp sevgiyle dişil tarafına açılma zamanı geldi...

Sevgiyi deneyimlemek istiyorsak yaşamımızda , en başta kendi değerliliğimizin farkında olmalıyız. Ve kim olmayı seçtiğimizin tanımını yeniden yapmalıyız .

Kadın ve erkek hep birlikte özgürleşmeyi ve iyileşmeyi seçebiliriz daha çok sevgiyi deneyimleyebilmek için yaşamımızda.

Artık bu “savaşı” bitirelim hep birlikte!


Kadının özgür olmadığı hiç bir toplum asla özgür olamaz ve gelişkin bir toplum olarak kabul edilemez.

Acil olarak yetkilileri “çözüm olmaya” davet ediyorum!

Evet ünlü sloganı yeniden hatırlayalım!

Savaşmıyalım sevişelim...

Sevgiyle...

1 yorum:

  1. Sevgili Deniz Kızı,

    Çok güzel bir paylaşım...Herkes kendi değerlerine sahip çıkmalı artık hiç vakit kaybetmeden...

    Sevgiler

    He

    YanıtlaSil