28 Ağustos 2011 Pazar

Bugün Benim Doğumgünüm

Bugün benim doğum günüm...44 yaşında oluyorum...


Yaşamıma şöyle bir baktığımda herşey iyisi ile kötüsü ile , acısı ile tatlısı ile , doğrusu ile yanlışı ile o kadar güzel dolu dolu geliyorki...

Olduğum yerden ve olduğum kadından mutluluk duyuyorum.

Onurlu bir yaşam sürdüğüme inanıyorum. İstemeden de olsa incittiğim kırdığım insanlarda oldu elbette. Ancak gönüllerini alıp sevgiye dönüştürebildiğimi düşünüyorum tüm hisleri...

Kendi yolumdan ve kendimden hiç vazgeçmedim. Amacım sadece kendimi keşif etmek ve kendim olmaktı...Meraklı bir kızdım...Gezmeyi ve macerayı çok seven...Halen de öyle olduğumu görmek mutlu ediyor beni...

Elbette zaman zaman yolu kaybettim, yıkıldım , acı içinde kaldım...Ama yaşam aşkı ve neşesi ile hep doğrulup yeni ufuklara yelken açabilme cesareti bulabildim.

Seviyorum ben bu kadını...

Yeryüzünde olmak nefes almak , dokunmak , görmek , tatmak , duymak , hissetmek , şarkı söylemek ,sevişmek, dans etmek , gezmek , ağlamak, gülmek , üzülmek , yazmak , paylaşmak , eğlenmek ve daha bir çok şey için şükrediyorum.

Bir şükür listesi yapacağım şimdi...

Sağlıklı olduğum için
Kendimi sevdiğim için
İç huzurum ve yaşam sevincim için
Cesaretim ve umudum için
Çocuklarımın varlığı ve sağlığı için
Sevgileri ile beni onurlandıran tüm eş ve sevgililerim için
Herzaman yanımda olup beni destekleyen anne baba ve kardeşimin varlığı ve sağlığı için
Varlıkları ile bana ilham olan dostlarımın varlığı ve sağlığı için
Yolculuğumda sevgiyi ve ışığı hatırlamamda bana rehberlik yapanlar için
Bereketim ve bolluğum için
Hayallerim ve projelerim için
Yaşam aşkım ve tutkum için
Sevdiğim bir işim olduğu için
Yazılarımla kendi duygu ve düşüncelerimi ifade edebildiğim için
Yaşama inanıp güvenebildiğim için
TAM DA OLDUĞUM YERDE OLDUĞUM İÇİN

Muhasebeye bakarsak da durum şöyle...

İki muhteşem oğul
Bir şiir ve bir öykü kitabı
Dünyanın her yerinden arkadaşlar
Çeşme'de ekili bir çam ve iki mango ağacı (daha çok ağaç ekmeliyim!)
Dört saksı menekşe, bir orkide, üç saksı sardunya
Hala aşkla sevilen ve fakat evlat edinilmek zorunda kalınan bir kedicik

Bugüne kadar yaşadığım en derin ve önemli deneyim ise bu Ocak ayında Rumi'ye yaptığım ziyaretti...Usulen önce Şemsi ziyaret edip destur alarak Rumi'ye gitmiştim...Neden bunu burada yazıyorum bilmiyorum ama şu anda bulunduğum noktada o ziyaretin çok değerli bir katkısı olduğunu düşünüyorum.

AŞK...AŞK...AŞK...

Aşk varoluşun kendisi. Aşk yaşamın kendisi...Herşey aşk...Tanrı aşk...Evren varoluş herşey aşk ile dönüyor...Ve aşkta yükseliyor...

Biz aşka açıldığımızda aşka izin verdiğimizde işte varoluşa ve yaşama açılmış oluyoruz. Canlanıyoruz , gençleniyoruz yaşamla akıyoruz.

O sevgi ile bizi yıkıyor arındırıyor ve acılardan korkulardan özgürleştiriyor.

Aşka teslim olduğumuzda , kendimizi aşka bıraktığımızda işte içimiz boşalıyor ve hiçbirşey kalmıyor aşk dışında...

Krishna 'nın flütü gibi varoluş bizim enstrümanımız üzerinden muhteşem melodisini işte o zaman çıkartabiliyor.

Biz aşkın bir enstrümanı oluyoruz. Ki varoluşumuzun amacı bu...Kendini gerçekleştirmek bu...

İlahi aşk ile beşeri aşk birbirinden ayrı değil...BİR...

Aşka açılarak aşka izin verilerek yaşanan hiçbir deneyim acıya dönüşmüyor...Aksine sevgi iyileştiriyor geçmiş yaraları acıları...

Tüm varlığımızla aşka açılma ve aşka izin verme zamanı belki de...

Aşka bırakmak ve aşka teslim olmak!

İyiki varsınız!

Sevgiyle

Mavi Denizkızı






1 yorum: