Oldum olası küfürü pek sevmedim.
İlkokul yıllarımda okulda marefetmiş gibi bir süre küfür ettiğimi hatırlıyorum. Sonra rahatsız olup bilinçli bir tercih yapıp bırakmıştım küfür etmeyi.
Elbette eşek salak aptal mankafa geri zekalı gibi argo sözcükleri herkes gibi kullanıyorum. Arada bir ağır küfür de kaçıyor ağzımdan. Doğruya doğru!
Fakat özellikle kadına yönelik şiddet ve aşağılama içeren küfürlerden ki siz anladınız onları, ve bu küfürleri edenlerden son derece rahatsızlık duydum ve halen de duyuyorum. Özellikle sürekli olarak bu tarz küfürleri eden insanlara , ne kadar akademik eğitimi ve donanımı olursa olsun saygı duyamıyorum malesef. Haz etmiyorum diyelim özetle...
Hatta bir erkeğin bir kadının yanında küfür etmeden önce izin bile istemesinin gerektiğini düşünüyorum. Ancak o zaman saygı duyabilirim o insana. O kadar yani durumum!
Küfür etme ihtiyacı duyan insanın iletişim becerilerinin zayıf olduğunu da düşünmüşümdür hep. Hatta yeterince farkındalık sahibi olmadığını da.
Kendi duygularını hissedip anlayıp ihtiyaçlarını analiz edemeyen , duygu düşünce ve ihtiyaçlarını ifade etme becerisi ya da cesareti olmayan insanların küfür etmeye meyilli olduklarını düşünüyorum. Ve üstelik küfür hiç bir sorunu da çözmüyor.
Zira karşımızdaki insana duygumuzu ihtiyacımızı ve isteğimizi iletmemiş oluruz ki karşımızdaki insana bizi rahatsız eden davranışını değiştirme fırsatı vermemiş oluruz. Bir çatışma halinde öncelikli sorumluluğumuz kendimizi iyi anlatabilmek bence. Küfür buna engel oluyor.
Küfür kadim bilgilere göre boğaz çakramız olan Vishudi çakrayı bozuyor ve doğru çalışamıyor bu enerji diski.
Peki özelliği ne bu çakranın?
Diplomatik iletişim becerisi ve kolektif bilinç yani birlik olabilme becerisi.
Ne kadar çok küfür o kadar az iletişim ve birlik.
Farkında mısınız son yıllarda muazzam bir küfür pompalaması var özellikle çocuklara ve gençlere yönelik? Ev dışında ilk olarak okul hayatının başlaması ile küfür giriyor hayatlarına çocukların. Ve internet üzerinden izledikleri çoğu video ya da oyun küfür dolu. Son dönemlerde ''pek sevilen '' yerli filmlerimizi düşünün bir de. Konudan çok sadece küfür için gidiyordu gençler bu filmlere. Tüm bunlar kolaylaştırıyor küfürün hayatlarına kolaylıkla girmesine. Şiddet gibi bulaşıcı üstelik küfür de.
Bu durumda kitlesel olarak vishudi çakramıza yönelik bir saldırı olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Şimdi komplo teorim geliyor.
Vishudi çakramızı bozacak bu kadar çok küfürün nerede ise bilinçli bir saldırıyı düşündürecek kadar evlerimizin içine kadar giriyor olması , belki de bizim toplumsal iletişimimizi ve birliğimizi bozmak için olabilir mi? Sahi sosyal medya neye ya da kime hizmet ediyor? İnsana olan inancımızı ve birbirimize olan güvenimizi mi çoğaltıyor?
Malum sosyal medya ve internet ortamları toplum mühendisliği için muazzam güçlü ortamlar. Yakın zamanlarda bu ortamların insan beynine davranışlarına ve yaşamına olan etkilerinin bilimsel araştırmalarla daha iyi anlaşılacağını düşünüyoum.
Küfür gibi suçluluk duygusu da Vishudi çakrayı bozuyor.
Suçluluk duygusu bir nevi turnusol kağıdı. Kendimizi sınırlarımızı kim olduğumuzu ya da olmadığımızı anlamamıza yarayan bir duygu. Söz veya davranışımızdan suçluluk duyduğumuz an , o durumun bizim değerlerimizle vicdanımızla örtüşmediğini anlayıp , tekrarlamamamız için var olan bir nevi uyarı mekanizması. Vicdanımızın bizimle iletişim kurma şekli belki de. Sonsuza kadar kendimizi suçlu hissetmenin ve söz konusu davranışı yapmaya devam etmenin ne bize ne çevremizdekilere bir faydası yok. Sürekli suçluluk duymak bir erdem değil. Ya da yanlışı ortadan kaldırmıyor , hafifletmiyor.
Bireysel iletişim becerimizi iyileştirmek ve toplumsal birliğimizi tesis edebilmek için 5.çakramız olan Vishu'di çakrasına çok iyi bakmalıyız. Hele bu zamanlarda!
Bu çakrayı dengeye getirmek ve korumak için, tuzlu su ile gargara yapmak, küfür ve dedikodudan uzak durmak, ''Ben suçlu değilim.'' şeklinde olumlamalar yapmak, tereyağından yapılan sade yağ giy ile boğazımıza ve boyun bölgemize dıştan masaj yapmak, tereyağı sade yağ giy yemeyi öneririm.
Her şeyden önemlisi içten iletişim ve bağ kurma isteği ile birlik içinde yaşama arzusu duymak.
Ne diyelim her şeyin başı iyi iletişim !
Işıkla,
xxx
İlkokul yıllarımda okulda marefetmiş gibi bir süre küfür ettiğimi hatırlıyorum. Sonra rahatsız olup bilinçli bir tercih yapıp bırakmıştım küfür etmeyi.
Elbette eşek salak aptal mankafa geri zekalı gibi argo sözcükleri herkes gibi kullanıyorum. Arada bir ağır küfür de kaçıyor ağzımdan. Doğruya doğru!
Fakat özellikle kadına yönelik şiddet ve aşağılama içeren küfürlerden ki siz anladınız onları, ve bu küfürleri edenlerden son derece rahatsızlık duydum ve halen de duyuyorum. Özellikle sürekli olarak bu tarz küfürleri eden insanlara , ne kadar akademik eğitimi ve donanımı olursa olsun saygı duyamıyorum malesef. Haz etmiyorum diyelim özetle...
Hatta bir erkeğin bir kadının yanında küfür etmeden önce izin bile istemesinin gerektiğini düşünüyorum. Ancak o zaman saygı duyabilirim o insana. O kadar yani durumum!
Küfür etme ihtiyacı duyan insanın iletişim becerilerinin zayıf olduğunu da düşünmüşümdür hep. Hatta yeterince farkındalık sahibi olmadığını da.
Kendi duygularını hissedip anlayıp ihtiyaçlarını analiz edemeyen , duygu düşünce ve ihtiyaçlarını ifade etme becerisi ya da cesareti olmayan insanların küfür etmeye meyilli olduklarını düşünüyorum. Ve üstelik küfür hiç bir sorunu da çözmüyor.
Zira karşımızdaki insana duygumuzu ihtiyacımızı ve isteğimizi iletmemiş oluruz ki karşımızdaki insana bizi rahatsız eden davranışını değiştirme fırsatı vermemiş oluruz. Bir çatışma halinde öncelikli sorumluluğumuz kendimizi iyi anlatabilmek bence. Küfür buna engel oluyor.
Küfür kadim bilgilere göre boğaz çakramız olan Vishudi çakrayı bozuyor ve doğru çalışamıyor bu enerji diski.
Peki özelliği ne bu çakranın?
Diplomatik iletişim becerisi ve kolektif bilinç yani birlik olabilme becerisi.
Ne kadar çok küfür o kadar az iletişim ve birlik.
Farkında mısınız son yıllarda muazzam bir küfür pompalaması var özellikle çocuklara ve gençlere yönelik? Ev dışında ilk olarak okul hayatının başlaması ile küfür giriyor hayatlarına çocukların. Ve internet üzerinden izledikleri çoğu video ya da oyun küfür dolu. Son dönemlerde ''pek sevilen '' yerli filmlerimizi düşünün bir de. Konudan çok sadece küfür için gidiyordu gençler bu filmlere. Tüm bunlar kolaylaştırıyor küfürün hayatlarına kolaylıkla girmesine. Şiddet gibi bulaşıcı üstelik küfür de.
Bu durumda kitlesel olarak vishudi çakramıza yönelik bir saldırı olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Şimdi komplo teorim geliyor.
Vishudi çakramızı bozacak bu kadar çok küfürün nerede ise bilinçli bir saldırıyı düşündürecek kadar evlerimizin içine kadar giriyor olması , belki de bizim toplumsal iletişimimizi ve birliğimizi bozmak için olabilir mi? Sahi sosyal medya neye ya da kime hizmet ediyor? İnsana olan inancımızı ve birbirimize olan güvenimizi mi çoğaltıyor?
Malum sosyal medya ve internet ortamları toplum mühendisliği için muazzam güçlü ortamlar. Yakın zamanlarda bu ortamların insan beynine davranışlarına ve yaşamına olan etkilerinin bilimsel araştırmalarla daha iyi anlaşılacağını düşünüyoum.
Küfür gibi suçluluk duygusu da Vishudi çakrayı bozuyor.
Suçluluk duygusu bir nevi turnusol kağıdı. Kendimizi sınırlarımızı kim olduğumuzu ya da olmadığımızı anlamamıza yarayan bir duygu. Söz veya davranışımızdan suçluluk duyduğumuz an , o durumun bizim değerlerimizle vicdanımızla örtüşmediğini anlayıp , tekrarlamamamız için var olan bir nevi uyarı mekanizması. Vicdanımızın bizimle iletişim kurma şekli belki de. Sonsuza kadar kendimizi suçlu hissetmenin ve söz konusu davranışı yapmaya devam etmenin ne bize ne çevremizdekilere bir faydası yok. Sürekli suçluluk duymak bir erdem değil. Ya da yanlışı ortadan kaldırmıyor , hafifletmiyor.
Bireysel iletişim becerimizi iyileştirmek ve toplumsal birliğimizi tesis edebilmek için 5.çakramız olan Vishu'di çakrasına çok iyi bakmalıyız. Hele bu zamanlarda!
Bu çakrayı dengeye getirmek ve korumak için, tuzlu su ile gargara yapmak, küfür ve dedikodudan uzak durmak, ''Ben suçlu değilim.'' şeklinde olumlamalar yapmak, tereyağından yapılan sade yağ giy ile boğazımıza ve boyun bölgemize dıştan masaj yapmak, tereyağı sade yağ giy yemeyi öneririm.
Her şeyden önemlisi içten iletişim ve bağ kurma isteği ile birlik içinde yaşama arzusu duymak.
Ne diyelim her şeyin başı iyi iletişim !
Işıkla,
xxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder