26 Ekim 2011 Çarşamba

Barış Dolu Bir Dünya İçin

2010 yılının Temmuz ayında, o gün 10 ve 5 yaşında olan iki oğlumla Lizbon’a tatile gitmiştik...

Yanına gittiğimiz arkadaşımın da benzeri yaşlarda iki oğlu vardı.
Tahmin edersiniz ki genel de bizi ziyarete gelen ve bizim ziyarete gittiğimiz ailelerin de oğulları vardı. Bütün Temmuz ayı boyunca bu küçük erkek çocuklarını gözlemleme fırsatım oldu.


NE KADAR MASUMLAR SİZCE?

Gerçekten çok önemli gözlemlerim oldu. Portekiz’li çocuklar top oynuyor, havuza giriyor , hayvanlarla oynuyor , yakalamaç falan oynuyorlardı. Hani bizim çocukluğumuzdaki gibi... Elbette TV ve bilgisayar oyunları da vardı eğlence kavramlarının içinde. Fakat özellikle ilgilimi çeken TV de bizdeki gibi vurdulu kırdılı şiddet içerikli pek çizgi film olmaması idi.

Aileler ile konuştuğumda kesinlikle oyuncak silah alınmadığını , güreş veya boks gibi “itiş kakış” içerikli sporları seyrettirmediklerini öğrendim.

Bir ay boyunca bir tane oyuncak silah görmedim.


DURUM BUDUR!

Ben çok sonraları büyük oğluma oyuncak silah almış bir anneyim. Kendimce çok direndim. Ancak çevremizdeki çocukların “silahlanması” na daha fazla dayanamadık ve biz de bu döngünün içine girdik bir gün.

Portekiz ‘de ister istemez şunu düşündüm. Bu tamamen bir rastlantı mı? Yani bizde şiddet içerikli çizgi filmlere veya bilgisayar oyunlarına ne kadar filtreleme koyarsanız koyun ulaşabiliyor çocuklar. Sizde yoksa arkadaşına gitti mi oynuyor veya izliyor? Sokaklarda elinde tabanca veya taramalı tüfekli oyuncak silahla dolaşan çocuklar var farkında mısınız hiç? Şöyle bir internet sitelerini tarayın lütfen konu ile ilgili durum çok ama çok vahim.

Hele ilkokul çocuklarına Kurtalar Vadisi veya Kabadayı gibi diziler seyrettirilmiyor mu? Büyükler için bile çok tehlikeli bence bu tarz görselleri.


BU OYUNCAK BİR SİLAH !

Korku filmlerinin içimizdeki korkuyu beslediğini okumuştum bir yerde. Bence şiddet içerikli filmler de içimizdeki şiddeti besliyor.

Ben komplo teorilerine hep soğuk kalmış biriyim. Nasıl yaşamının sorumluluğunu almayıp birilerini suçlayarak ya da şikayet ederek veya mazaret bularak “kurban” rolü oynamayı seçen insanlar var ise , aynen toplumsal olarak da bence kurban rolü benimseniyor bu komplo teorileri ile...Biz çok iyiyiz doğruyuz ancak şu düşmanlarımız yok mu ya?

Ancak bu sefer ben bile “Acaba mı ? ” dedim.

Ülkemizde ve bence tüm ortadoğuda içi dışı sağı solu şiddet içeren bir “oyun” oynandığını düşünüyorum . Orta ve uzun vadede kimin kimlerin ne kazanacağını veya kaybedeceğini tahmin edebilenin de olmadığı bir oyun bu. Hani bir deli kuyuya taş atar kırk akıllı çıkartmaya çalışırmış ya...

İlgili coğrafyadaki tüm insanların ve ancak özellikle de erkek çocuklarının masum zihinleri her türlü şiddet içerikli görseller ve oyuncak silahlarla kirletiliyor.

Şiddet tohumları ekiliyor. Zihin /veya bilinçaltı “ en gizli ve güçlü silah” olarak kullanılıyor bu kirli oyunda. Evet bizim çocuklarımız kullanılan.

“Ne ekersen onu biçersin” şeklindeki evrensel kanunu hatırlayalım.

Kitlesel olarak bu coğrafyanın çocuklarının bilinçaltına şiddet ekiliyor.

Amaç şiddet biçmek!

Gücü temsil eden kavramlar yüceltiliyor ayrıca.

Annesi veya babası yabancı uyruklu olanlar, farklı dinden olanlar , farklı renge kültüre sahip olanlar acımazsızca yargılanıyor okullarda...İlkokullar bahsettiğim. Bazı aileler , okul yönetimleri ve elbette bu tarz yaklaşımlara maruz kalan çocuklar oyunun acımasız oyuncuları oluyor malesef.

Yani farklı olan iyi değildir mesajı ekiliyor bir güzel körpecik beyinlere.

Ana konuya dönersem, çocuklarımızın alet edildiği muzzam bir şiddet oyunu/planı ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum bugün.

Peki ne yapacağız?

Ben şahsen 28 Ekim 2011 gününü “Çocuklarımın Silahsızlanma Günü” olarak ilan ediyorum.


BİR SİLAH TESLİM GÜNÜ ANISI !

Evdeki tüm silahları, herhangi bir şekilde başka bir canlıya zarar verebilecek sapan bile buna dahil (Portekiz li aileler buna dahi hassastı) evden toplayıp çöpe atacağım. Bir daha da evimize oyuncak silah sokmayacağım.

Su tabancalarını unutmayalım...Su ile oynamanın binbir farklı şekili olsa gerek...Taramalı su tüfeklerini bir görseniz , gözlerinize inanamazsınız. Üstelik bu çılgın su tüfeklerine sahip olmayan çocuklara kendilerini değersiz yetersiz hisettiren mesajlar veriliyor. Bu yazıya da dün evimin önünde akşam karanlığında elinde su tüfekli iki ilkokul öğrencisi ile burun buruna gelince yazmaya karar verdim...Çok ürkütücü idi görüntü!

Ancak sadece bunu benim yapmam malesef yeterli değil.

Bu yaklaşımı erkek çocuğu olan , evi oyuncak "silah deposuna" dönmüş tüm ebeveynler desteklemeli...

Aksi halde sağda solda görülen silahlar yine çocuklarımızın zihinini zehirlemeye devam edecektir.

Hadi gelin çocuklarımızın üzerine kurulan bu korkunç oyunu , evlerimizi “silahsızlaştırarak “güzelcene bir sabote edelim . Hatta okul yönetimleri ile görüşüp silah teslim kampanyaları açalım...Bir çok belediye bu tarz çalışmalar yapmış...

Bir elin nesi var binlerce elin kocaman çığlığı var!

Bu dünya bizim , bu barış bizim...

Çocuklarımıza güvenli barış içinde bir dünya bırakabilmek adına bugün hep birlikte bir adım atalım!

HEMEN VE ŞİMDİ !

Bu sloganı çok seviyorum...İnsanı harekete geçiriyor!

Mümkün olabildiğince ebeveynle paylaşmanızı rica ederim bu yazıyı.

Zaman artık bireysel devrimlerimizi yapma ve yaşamımızın zorumluluğunu alma zamanıdır...

Artık Türkiye sınırları içinde oyuncak silah satılmasın ve bulunmasın!

28 Ekim 2011 “Çocuklarımızın Silahsızlanma Günü” şimdiden hepimize kutlu olsun!

Sevgilerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder