Eğlenceli ve bir o kadar da düşündürücü bir yazı olacak bu.
Lise yıllarında matematik, fizik ve kimya dersleri için tam 3 yıl dersaneye gitmiştim. Son sınıfta bir de üniversite hazırlık kursuna gitmiştim. Bayağı ciddiye almışım yani durumu anlıyacağınız.İşte desrhanemizde İngiliz bir biyoloji öğretmeni vardı. Şimdi size yazacağım konuyu bizzat bizlere ta o zamanlar anlatmıştı.
Evet diyeceğim o ki bitkiler uyuyorlar, korkudan bayılıyorlar,çığlık bile atıyorlar. Balkonunuzdaki bitki siz kilometrelerce uzakta olduğunuzda canınız yandığında üzülebilir, mutlu olduğunuzda sevinebilir. Güçlü hafızaları var. Onlara kötü davranan yapraklarını koparan , işkence yapan insanları tanıyorlar ve yanlarına gelince çığlık atıyorlar.
Bunun ötesinde sizinle bağlantı kurup, nerede olursanız olun sizinle bağlantıda kalabiliyorlar. Bitkilerin sorun çözme yetenekleri çok yüksek. Sayı sayıp çarpma bile yapabiliyorlar.
En çarpıcı olan ise insanların 5 temel duygusu yanısıra , bitkilerin 20 farklı duygusu var. Evrimsel açıdan bizlerden milyonlarca yıl önce başladılar yürüyüşlerine. Nem ölçme, yerçekimini fark etme, elektrik magnetik alanları tespit etme gibi fazladan duyulara sahipler. Hatta elektrik ve biyolojik sinyalin yanısıra titreşimle bile iletişim kurabiliyorlar.Bu anlamda bizlerden daha gelişkin varlıklar diyebiliriz.
İşte bu iki kitap bu konuları detaylı bir şekilde inceliyor. Biri de Türkçe yayınlanmış!
Buradan elbetteki ağaçlara geleceğim. Bir kaç not düşüyorum şimdi.
Avatar filminde hatırlarsınız Eywa ağacı çevresinde toplanıp Navi 'ler birbirleri ile bir nevi enerjitik bir network bağ kuruyorlardı. BİR oluyorlardı ulu ağacın huzurunda.
Eski Kelt toplumlarında insanlar koruluklarda ağaçlıklı bölgelerde buluşurlarmış. Benzeri bir enerjitik bir networking yapılanması oluşturulduğunuu düşünüyorum. O dönemin kötü kalpli güç sahipleri de bu toplantılara engel olmak için ağaçları yok ederlermiş. Dünyanın heryerinde üstelik!
Bir de Kozmik Ağaç Terapisi diye bir çalışma duymuştum. Ağaçlara 1 m yaklaşınca onların frekanslarının auralarının içine giriyoruz ve şifalandırıyor ağaç insanları. Her anlamda!
Bir araştırma da ormandaki ağaçların birbirleri ile elektromagnetik titreşimler şeklinde bir network gibi iletiştikleri tespit edilmişti.
Kendinizi düşünün. Doğa da bir ağacın altında oturduğunuzda daha olumlu ve yapıcı olduğunuzu gözlemlemişsinizdir.
Özetle ağaçlar/bitkiler ve insanlar tüm varoluş arasında gözle göremediğimiz bağlar var.
Bu bağ nörolojik duyusal bir bağ hatta ve ancak şu andaki teknoloji ile bunu göremiyoruz.
Bir süredir sürekli kalp şeklinde ağaçlar çıkıyor karşıma. Bir kaç fotoğrafı aşağıda paylaşıyorum.
Kalp şeklinde bir erguvan...
Daha bir çok foto daha var!
Sordum kendime ağaçlar ne anlatmaya çalışıyor diye?
Elbette "sevgi" idi mesaj.
Ağaç sevgidir!
Sevgi bir duygu değil bir bilinç, enerji, titreşim , frekanstır.
Evren, varoluş, yaşam, tanrı sevgi ise ağaçların burada çok önemli bir fonksiyonu olduğunu düşünüyorum.
Kalbimiz ruhumuzun evi ve belirli bir frekansta titreşiyor kalbimiz. Doğada veya ağaçların yanında da olan bu. Bu frekansa uyumlanıyoruz ve şifalanıyoruz, yeniden bağ kuruyoruz özümüzle ve BİR olabiliyoruz tüm varoluşla.
Ağaçlar toplumların sevgi ile birliğini (bu enerjitik bir birlik) tesis eden ve koruyan gözlemcilerdir. Canlıdırlar. Hafızaları vardır. Bizlerden çok daha fazla gelişmiş varlıklardır. İnsanın ve tüm diğer fiziksel dünyanın varlığı ağaçların varlığına bağlıdır.
Yeşil toplumların insanlarının daha çok sanat ile ilgilendiğini ve daha gelişmiş bireyler olduğunu düşünüyorum.
Öz ile sevgi ile bağımızı koruyabildiğimiz ölçüde İNSAN olma yolunda ilerliyebilir, evrilebiliriz. Ağaçlar işte bu nedenle önemli yaşantımızda...Onlar var oldukça İNSAN olma yolunda yürüyüşümüze devam edebiliriz.
Bu bağ koptuğunda robotlaşır makineleşiriz.
Doğa Yoksunluğu Sendromu bu olsa gerek!
Ha aşık sardunyaya gelince...
Yaklaşık 15 yıl önce İtalya'dan getirdiğim sardunyalarım vardı ve onlarca kez taşınmama rağmen inatla hep benim yaşamımda var oldular. Bu kadar harekete değişime olsa olsa bana aşık olduklarından katlandılar diye düşünüyorum. Kimbilir? En son şehirler arası taşınacağım zaman kıyamadım onlşara ve oturduğumuz evin bahçesine ekip hediye ettik komşularımıza. Şimdi zaman zaman ziyaret ediyorum onları. Söz haftaya yine uğrayıp hatırlarını soracağım!
Sevgiler
Lise yıllarında matematik, fizik ve kimya dersleri için tam 3 yıl dersaneye gitmiştim. Son sınıfta bir de üniversite hazırlık kursuna gitmiştim. Bayağı ciddiye almışım yani durumu anlıyacağınız.İşte desrhanemizde İngiliz bir biyoloji öğretmeni vardı. Şimdi size yazacağım konuyu bizzat bizlere ta o zamanlar anlatmıştı.
Evet diyeceğim o ki bitkiler uyuyorlar, korkudan bayılıyorlar,çığlık bile atıyorlar. Balkonunuzdaki bitki siz kilometrelerce uzakta olduğunuzda canınız yandığında üzülebilir, mutlu olduğunuzda sevinebilir. Güçlü hafızaları var. Onlara kötü davranan yapraklarını koparan , işkence yapan insanları tanıyorlar ve yanlarına gelince çığlık atıyorlar.
Bunun ötesinde sizinle bağlantı kurup, nerede olursanız olun sizinle bağlantıda kalabiliyorlar. Bitkilerin sorun çözme yetenekleri çok yüksek. Sayı sayıp çarpma bile yapabiliyorlar.
En çarpıcı olan ise insanların 5 temel duygusu yanısıra , bitkilerin 20 farklı duygusu var. Evrimsel açıdan bizlerden milyonlarca yıl önce başladılar yürüyüşlerine. Nem ölçme, yerçekimini fark etme, elektrik magnetik alanları tespit etme gibi fazladan duyulara sahipler. Hatta elektrik ve biyolojik sinyalin yanısıra titreşimle bile iletişim kurabiliyorlar.Bu anlamda bizlerden daha gelişkin varlıklar diyebiliriz.
İşte bu iki kitap bu konuları detaylı bir şekilde inceliyor. Biri de Türkçe yayınlanmış!
Buradan elbetteki ağaçlara geleceğim. Bir kaç not düşüyorum şimdi.
Avatar filminde hatırlarsınız Eywa ağacı çevresinde toplanıp Navi 'ler birbirleri ile bir nevi enerjitik bir network bağ kuruyorlardı. BİR oluyorlardı ulu ağacın huzurunda.
Eski Kelt toplumlarında insanlar koruluklarda ağaçlıklı bölgelerde buluşurlarmış. Benzeri bir enerjitik bir networking yapılanması oluşturulduğunuu düşünüyorum. O dönemin kötü kalpli güç sahipleri de bu toplantılara engel olmak için ağaçları yok ederlermiş. Dünyanın heryerinde üstelik!
Bir de Kozmik Ağaç Terapisi diye bir çalışma duymuştum. Ağaçlara 1 m yaklaşınca onların frekanslarının auralarının içine giriyoruz ve şifalandırıyor ağaç insanları. Her anlamda!
Bir araştırma da ormandaki ağaçların birbirleri ile elektromagnetik titreşimler şeklinde bir network gibi iletiştikleri tespit edilmişti.
Kendinizi düşünün. Doğa da bir ağacın altında oturduğunuzda daha olumlu ve yapıcı olduğunuzu gözlemlemişsinizdir.
Özetle ağaçlar/bitkiler ve insanlar tüm varoluş arasında gözle göremediğimiz bağlar var.
Bu bağ nörolojik duyusal bir bağ hatta ve ancak şu andaki teknoloji ile bunu göremiyoruz.
Bir süredir sürekli kalp şeklinde ağaçlar çıkıyor karşıma. Bir kaç fotoğrafı aşağıda paylaşıyorum.
Kalp şeklinde bir kırmızı erik ağacı...
Kalp şeklinde bir erguvan...
Daha bir çok foto daha var!
Sordum kendime ağaçlar ne anlatmaya çalışıyor diye?
Elbette "sevgi" idi mesaj.
Ağaç sevgidir!
Sevgi bir duygu değil bir bilinç, enerji, titreşim , frekanstır.
Evren, varoluş, yaşam, tanrı sevgi ise ağaçların burada çok önemli bir fonksiyonu olduğunu düşünüyorum.
Kalbimiz ruhumuzun evi ve belirli bir frekansta titreşiyor kalbimiz. Doğada veya ağaçların yanında da olan bu. Bu frekansa uyumlanıyoruz ve şifalanıyoruz, yeniden bağ kuruyoruz özümüzle ve BİR olabiliyoruz tüm varoluşla.
Ağaçlar toplumların sevgi ile birliğini (bu enerjitik bir birlik) tesis eden ve koruyan gözlemcilerdir. Canlıdırlar. Hafızaları vardır. Bizlerden çok daha fazla gelişmiş varlıklardır. İnsanın ve tüm diğer fiziksel dünyanın varlığı ağaçların varlığına bağlıdır.
Yeşil toplumların insanlarının daha çok sanat ile ilgilendiğini ve daha gelişmiş bireyler olduğunu düşünüyorum.
Öz ile sevgi ile bağımızı koruyabildiğimiz ölçüde İNSAN olma yolunda ilerliyebilir, evrilebiliriz. Ağaçlar işte bu nedenle önemli yaşantımızda...Onlar var oldukça İNSAN olma yolunda yürüyüşümüze devam edebiliriz.
Bu bağ koptuğunda robotlaşır makineleşiriz.
Doğa Yoksunluğu Sendromu bu olsa gerek!
Ha aşık sardunyaya gelince...
Yaklaşık 15 yıl önce İtalya'dan getirdiğim sardunyalarım vardı ve onlarca kez taşınmama rağmen inatla hep benim yaşamımda var oldular. Bu kadar harekete değişime olsa olsa bana aşık olduklarından katlandılar diye düşünüyorum. Kimbilir? En son şehirler arası taşınacağım zaman kıyamadım onlşara ve oturduğumuz evin bahçesine ekip hediye ettik komşularımıza. Şimdi zaman zaman ziyaret ediyorum onları. Söz haftaya yine uğrayıp hatırlarını soracağım!
Sevgiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder