5 Haziran 2013 Çarşamba

Her Yer Vatan Her Yer Direniş

Sevgili Dostlar,

Ülkemiz emperyalist / kapitalist / sermayeye karşı ikinci bir kurtuluş şavaşı arifesindedir!

Bu savaş, ilk seferinde olduğu gibi  savaş meydanlarında askerlerle değil ; mecliste , sokaklarda şiddetsiz eylemler ile , mizah ile , tencere tava korna çalarak sesini yükselten halk ile, seçim sandığı ile, düşünce/ ifade özgürlüğü  ile evrensel değerlere sadık olarak , demokrasinin sınırları içinde yapılmaktadır ve yapılacaktır.

Üstelik bu halkın duruşu benzeri tehditlerin altındaki tüm dünya halklarına ilham ve ışık olacaktır.




Bu yazımda bir kaç farklı bakış açısı sunmak  istiyorum sizlere.

Günlerdir yaşadıklarımız , meclisten apar topar çıkartılan Petrol Kanunu ve de şu meşhur Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarııs üzerine  düşünüp durdum. Tüm bu olanları hissetmeye anlamaya yorumlamaya çalıştım...

Resmin tamamını görmeye  çalışıyordum özetle.

Ağaçların Mesajı

Tesadüf diye bir şey yoktur!

6 Mayıs 2013'de mecliste görüşülecek ve tüm çevreci sivil örgütlerin tepki duyduğu Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu , Gezi Parkı olayları nedeni ile ERTELENMİŞTİR!

Bilir misiniz Japonya'daki nükler faciaya neden olanın minik bir fare olduğunu ? Bu olayın sonucu tüm dünya nükleer santralleri kapatma kararı aldı...Minik bir farenin  tüm dünyadaki nükleer santralleri kapattırdığını söyliyebiliriz bir anlamda.

Gezi Parkı'ndaki ağaçların da benzeri bir misyonu olduğunu düşünüyorum. Bu ağaçlar da sözkonusu kanun görüşmesinin ertelemesine varlıkları ile vesile oldular bir şekilde. Onların bize anlatmak istedikleri birşeyler vardı sanki? Birşeyleri hatırlatmaya çalışıyorlardı sanki bize.

Yeryüzü üzerindeki var olan tüm canlılarla birlikte  tek ve canlı bir eko sistemdir. Tıpkı avatar filmin de de anlatılmaya çalışıldığı gibi. Onun üzerine saldırganlıkla ve yok edicilikle gidersek o da her canlı gibi kendini savunmaya ve varoluşuna devam etmeye çalışacaktır. Kendi araçları ve de kendi yöntemleri ile elbette! Etki tepki misali ne kadar saldırganlaşırsak onun da cevabı o kadar sert olacaktır.

Bu araçlar bir yerde bir fare, başka bir yerde ağaç, başka bir yerde deprem ya da tayfun olabilecektir.

Bunu ben söylemiyorum. Kadim toplumların bilge insanları söylüyor.Dünyanın her yerinde üstelik!

Yağmalama ne kadar şiddetli ise ödenecek bedelin o kadar ağırlaşacağını söylüıyorlar.

Emperyalist Güçlerin  Stratejisi

20. yy da empertalist güçler göz diktikleri , sömürmek istedikleri topraklara asker çıkartıyor ve bildiğimiz klasik savaşları yapıyorlardı.

Bugün ise emperyalist / kapitalist güçler uluslararası ya da yerel şirketleri ve özellikle maden  / petrol / inşaat/ enerji / /ilaç ve diğer şirketleri ile ülkeleri istila ediyorlar. Halkı köleleştiriyor, toprağı, suyu ,ağaçları, tohumları  tüm doğal kaynakları ele geçiriyorlar. Patent alıyorlar hatta! Yakında insan olduğumuz için bie telif hakkı ödiyeceğimiz konuşuluyor bazı gruplar içinde. Düşünün artık!

Tüm dünyada aynı strateji ile ilerliyorlar. Ülkeleri bölüyorlar, yönetimlerine sızıyorlar, kendi menfaatlerine uygun kanunlar çıkartıyorlar. İnsanın iki zaafını kullanıyorlar. Para ve güç!  Ltf John Perkins ''in "Şirketokrasi ve Ondan Kurtulmanın Yolları " isimli kitabıını okuyunuz. Kendisi saf değiştirmiş bir CIA ajanıdır. Ciğerini biliyor düşmanın!

IMF, darbeler,PKK, Arap Baharı, Büyük Ortadoğu Projesi, Roboski, Reyhanlı  ve bir çok olayın olgunun hepsi ama hepsi  aynı oyunun parçalarıdır. Amaç bellidir!

Ülkemizin dolaylı olarak  emperyalist  / kapitalist  güçler tarafından istila edilmiş  olduğuna hep birlikte uyandık .  Hissediyorduk ya da biliyorduk ama bu kadar sert vurmamıştı gerçek suratımıza belki de.

Ağaçlar silkeledi bizi!

Ülkemiz  tam teslim  olmak üzeredir. Bu istila, ertelenen kanun ve Petrol Kanunu gibi kanunlarla  gerçekleştirilmektedir.

Halkımız gerçekleri görmüştür bugün ve ikinci Kurtuluş Savaşı'nın zamanı gelmiştir. Ya özgürlük ya kölelik!

Seçim bizimdir!

İhtiyaç duyduğumuz tek şey tek yürek olmak, BİR olmaktır!

Sanal Zenginlik

Hepimiz yıllardır zehirlendik. Materyalist ve tüketici bir toplum haline getirildik. Alışkanlıklarımızı ve yaşam standartımızı korumak adına insan onurunu, erdemlerini, evrensel değerlerini  ayaklar altına aldık, ya da bunu yapmaya zorlandık. Bu da büyük projenin bir parçasıydı zaten. Herşey planlanmıştı ve mükemmel işliyordu. Taki Gezi Parkı'na yapılan sabah baskınına kadar...

Bugün kendimizle yüzleşme ve seçim yapma günüdür.

Sistemin içinde olanlar, sistemden beslenenler sistemi değiştiremezler. Bu nedenledir ki tüm dünyada sistemin dışına çıkmak adına "Toprağa Dönüş" hareketi başlamıştır. Yeni Dünya ancak eski dünyadan beslenmeyen bireyler tarafından kurulabilecektir. Dürüst, erdemli,samimi,içten,insan onuruna ve  yaşam hakkına saygılı,evrensel değerlere sahip bireyler...

Bilir misiniz Kolombiya'lı yoksul yerli halk daha "zengin olmak" adına maden ve petrol çıkartılmasına izin vermiyor. Biliyorlar ki bu sanal bir zenginliktir ve aslında gelecekleri yok edilecektir. Onlar direniyor!

Ekonominiz şöyle iyi olacak kişi başına milli gelir böyle yüksek olacak şeklindeki sayısız yalan halklara anlatılmaktadır. Ruh ile doğa ile bağlantısı kopmamış yerli halklar bu yalanlara kanmıyorlar . Sadece kendi ülkeleri için değil  bu duruşları üstelik. Daha çok madencilik ve petrol aramanın dünyada yaşanan küresel ısınma ve çevre felaketine koşar adım gitmek olduğunu bildiklerinden tüm dünya için direnmektedirler..

Artık  maskeler düşmüştür!  Bu ülke artık Gezi Parkı öncesininı ülkesi değildir !

Kendisine karşı kurulan tuzağı görmüştür!

Meclisin Ehliyeti

Petrol Kanunu ya da ertelenen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği koruma Kanunu gibi kanunları , yerli yabancı özel şirketlere daha çok kar sağlamak adına çıkartılmak istendiğini hepimiz görüyoruz.

Ben meclisin böyle yaşamsal bir konuda halkın üstünde bir yetkisi olmadığını düşünüyorum. Ehliyeti yoktur meclisin bu konuda!

Bu tıpkı vekalet verdiğiniz bir avukatın daha siz yaşarken sizin için yaşamsal önem taşıyan bir sağlık konusunda sizin yerinize  söz söylemesi  karar vermesi gibi bir şey...Çılgınlık!

Verilen yetkilerin de sınırları olmalı diye düşünüyorum.

Benim için meclis yetkisiz ve ehliyetsizdir özellikle bu iki kanunla ilgili .

Kurtuluş Savaşının Başarısı

O zaman da bu topraklarda Ermeni Kürt Rum Laz sünni alevi  ve diğer renklerimiz vardı. Tıpkı bugün gibi!

1.Kurtuluş Savaşı'nın başarısı bana göre iki nedene bağlıydı.

İlk neden, saldırının yapısına uygun bir liderin , yani bir askerin hareketin başında olmasıydı. O dönemdeki halkın  bilinci  karizmatik  bir lidere ihtiyaç duyuyordu. Mustafa Kemal o günler için ideal bir liderdi...

Bugün güncel saldırının istilanın yapısına uygun "yeni bir modele"  ihtiyaç duyulmaktadır. Şu anda halkın bilincinin tüm ülkedeki eylemlerin oluş şekli dikkate alınarak, artık bir lidere ihtiyaç duymadığını söyliyebiliriz diye düşünüyorum. İçsel olarak doğru olanı, evrensel olanı, etik olanı bilmektedir Y kuşağı gençliği. İzlanda belki de iyi bir model  olabilir. Konunun uzmanlarının ivedilikle ilgili modeli incelemesini öneriyorum.

İkinci neden ise  tüm renklerin  tek çatı altında toplanabilmesidir. Bu çatı ise anti emperyalist / anti kapitalist bir söylemdir.  Bu ülkenin halkı anti emperyalist / anti kapitalisttir . Bu ülke halkı için özgürlük herşeyden önce gelir. Bu ülken halkı barış yanlısıdır.

Diğer farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir!

İLK AKSİYON

Petrol Kanunun iptalini ve Petrol Kanunu ile Tabiatı  ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu  kanunları ile ilgili halka gidilmesini , referandum yapılmasını öneriyorum.

Olaylar sadece çevreci bir söylem taşımıyor. Demokratik yaşam haklarımız da talep ediliyor!

Dolayısıyla demokratik yaşamı engelleyen tüm kanunlarla ilgili ki seçim kanunu da bunun içindedir  revizyon yapılması , toplumdaki gerginliği azaltacak yeniden huzur ortamı kurulabilecektir. Dünyadaki en ileri demokrasi modellerinin incelenerek bu ülkeye uyarlanması doğru bir yaklaşım olacaktır kanısındayım.

Baromuzun ve tüm hukukçularımızın sözkonusu çalışmalarda çok önemli katkıları olacağına inanıyorum.

Artvin'de Sinop'ta Antalya 'da Çanakka'le de yurdun her yerinde halk halihazırda emperyalist / kapitalist  şirketlere  karşı ağacını, deresini, toprağını  korumak için  direnmektedir.

Evet Her Yer Taksim Her Yer Direniş...Ancak bugün her yer için her yerde direnmeliyiz !

"Hattı müdafa yoktur, sathı müdafa vardır."

Ancak o zaman çıkacaktır  karanlıklar aydınlığa...

Tüm yurttaki direnişin söyleminin , yurdun her köşesinde bu vatanın toprağına suyuna ırmağına denizine tohumuna yeraltı yerüstü zenginliklerine insanına tüm canlılarına sahip çıkılacak, demokratik yaşam ve seçim haklarınının talep edildiği  bir söyleme taşınması gerektiğini düşünüyorum. 

Taleplerin tüm bu başlıkları içerir bir içeriğe sahip  olması gerektiğini düşünüyorum.

Halka ihanet içinde olan, ona zorbalık zulm eden bir hükümet ne kadar  meşrudur? 

Halk verdiği yetkiyi  demokrasi sınırları dahilinde her an geri çağırabilir...Burada da meclisteki tüm vekillerin sağduyulu ve objektif olmaya davet ediyorum.

Çılgın insanların yaşadığı bu ülkeye hoşgeldiniz!

Biz sabaha karşı binler olur yürürüz köprülerde, istediğin gazı sıkabilirsin takarız havuz gözlüklerimizi eşarplarımızı geçeriz karşınıza, aç uykusuz günlerce direniriz...Kanımız deli akar bizim!

Biz düşündüğünüzden çok hem de pek çok daha fazla bu ülkeyi ve de bu ülkenin insanlarını seviyoruz...

HER YER VATAN HER YER DİRENİŞ !

Sevgiler





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder