Desai Kaka (Deasi Amca)
Prasad’ın babası Mr. Desai 'den kültüre
topluma dair bir çok konuda bilgi alma şansım olmuştu. Örneğin yemek
pişirilirken mutlaka bir kişilik fazla hazırlık yapılıyordu. İlla bir misafir
gelir diyerekten. Bu çok hoşuma gitmişti hatırlıyorum da. Sofraları gibi
kalpleri de açıktı bu insanların. ‘’Her
gün soğan sarımsak yiyen insan kalp hastası olmaz’’ derdi Desai Kaka. Doya doya
taze soğan kuru soğan, sarımsak yemiştim hatırlıyorum da.
Birkaç gün sonra ben de yerel marketleri öğrenmiş olarak alışveriş yapıyordum artık. Maydanozu anlatana ve bulana kadar bayağı bir uğraşmıştım. Ben de kendi hünerlerimi göstermek istedim mutfakta. Ya da kendi mutfağımdan lezzetleri sunmak tanıştırmak yeni dostlarımla. Yiyecekler gerçekten bizi diğerine anlatan çok önemli iletişim araçlarından. Oyun oynar gibiydik sanki. Cacık, mücver, barbunya pilaki tanıştırdığım lezzetlerin en başında gelenlerdi. Hepsini de pek sevdiler. Hatta uzun yıllar sonra 2014’de Mumbai ve Pune’yi tekrar ziyaret ettiğimde , bir çok dostun hala benim tariflerimi pişirdiklerini duyunca ne mutlu oldum anlatamam. Bir parçam hala yaşıyordu sanki o diyarlarda.
İnsanlarla duygularımız aracılığı ile bağlar kuruyoruz. Duyularımız duygularımızı
direkt etkiliyor. Dolayısıyla duyularımız insanlarla bağ kurmamızda köprü görevi görüyor. Ortak lezzetler
insanları birleştiren köprüler bu anlamda. Ve ben de köprüler kurmaya çalıştım
sanırım çevremdeki insanlarla.
Bir de her eve varıldığında hemen su ve taze çay ikram
edilmesi pek hoşuma giderdi. Senin sorman beklenmeden, derhal ikram edilirdi su
ve çay. Çay dediğim Hint çayı elbette. Onlarca farklı çay tarifi var. Baharatlı çaylar! Çay yapmak için hazır toz masalalar (baharat karışımları) olsa da ben daha sade ve bizim evde yaptığımız tarifi seviyorum. Soğuk kış aylarında
baharatlı, sıcak lezzeti iyi hissettiriyor. Derin sohbet için bire birdir.
Hint Çayı (2
kişilik)
Bir fincan su ve bir fincan süt kaba konularak kaynatılıyor. Bir parça taze zencefil (1 cm) rendeleniyor doğranıyor bu kaynayan karışıma. Ben bol zencefilli seviyorum. Ve içine tercihen siyah çay poşeti atılıyor bir ya da iki poşet yeterli. Siyah çay orijinal Hint çayının tadını daha bir yakalıyor . Arzu eden şeker ilave edebilir. Bir süre kaynıyor bu karışım. Sonra süzgeç kullanılarak fincanlara servis yapılıyor. Şeker yerine pekmez ile de tatlandırabilirsiniz.
İstanbul’da özellikle soğuk kış akşamlarında yorgunluğu
atmak üzere hazırlardık evimizde bu çayı. Güzel sohbet yapılır zencefilli çay
ile. Bazıları içine kakule de ekliyor. Tamamen sizin damak tadınıza göre
tercihlerinizi belirleyebilirsiniz.
Hindistan’a ilk ziyaretimiz bölümünde bahsetmiştim nan ekmeği ve Coca Cola ile kamp dışında karnımızı
doyurabildiğimizi. Zamanla ülkeyi, kültürü, yemekleri tanıdıkça ve özellikle bir
yıl yerel insanlar gibi konaklamam sonucu, yerel lezzetleri tatmak üzere cesaretim daha bir artmıştı. İlk
seyahatimde sadece pet şişelerden su içerken, o bir yıl sonunda eve dönüş
zamanı, bildiğiniz musluktan su içiyordum. Ve sokakta pişirilen yemekleri dahi afiyetle mideye indiriyordum.
Seyahat öncesi Hepatit B aşısı yaptırdığımı da not düşeyim burada.
Sokak yemekleri demişken bu yemekler bir nevi açık hava
lokantalarında pişiriliyordu. Baharatlı patates köftesi (Batata
Wada) , Bhelpuri , çeşit çeşit noodle ...Hindistan'da Çin mutfağını bol bol deneyimleme
imkanı vardı tahmin edersiniz ki. Çok hoş zengin sıra dışı lezzetlerdi hepsi de. Hele
bir snack vardı ki aklınızı alırdı. Kızartılmış hamurun içine parmağı ile delik
delip içine haşlanmış tahıl (muhtemel baharatlı nohut idi) koyduktan sonra üç
farklı sosa daldırıp size verirlerdi bu lezzet topunu sokak satıcı. Biz nasıl midye
dolmayı tek tek açıp yeriz ona benzetmiştim. Satıcı hazırlayıp tek tek verirdi
size. Yedikçe yeni bir tane daha hazırlardı.
Batata Wada
Kolaylıkla
hazırlanabilen bir tarifim var yine Prasad’dan.
Baharatlı Patates Sote yemeği tarifini vermiştim ilk başta.
O yemeği sarımsak ve zencefilsiz olarak
hazırlayıp ezerek püre haline getiriyorsunuz. İri köfte şekli veriyorsunuz.
Nohut unu su ile karıştırıp koyu bir
kıvamveriliyor. Sanki çırpılmış yumurta gibi diyebilirim bu kıvama. Bu
bulamaca bulanıp köfteler derin kızartılıyor. Tatlı acı soslarla servis
edilebilir. Hatta burger ekmeği içine bu patates köftesini koyup istediğiniz
yeşillik ve sos ile vejeteryan burger dahi yapabilirsiniz. Acı chili sos pek
yakışıyor doğrusu.
Şeker Kamışı Suyu
Hindistan’a ait lezzet anlamında sokaklarda satılan taze hindistancevizi suları ile şeker kamışı suyu geliyor bir de aklıma. Koca koca şeker kamışları uçlarına ziller takılmış ve çalıştıkça ses çıkaran özel değirmenlerden geçirilerek sıkılıyordu. Portakal havuç sıkar gibi koca şekerkamışları sıkılıyordu. Yeşilimsi bir su çıkıyordu. İçine limon kesilip buz ilave edip servis ediyorlardı. Ben sudan endişe duyduğumdan buzsuz tüketiyordum. Alkali ve antioksidan özeliğe sahip bir içecek olarak bağışıklık sistemini de desteklediği ve karaciğere bire bir olduğu söyleniyordu bu karışımın. Ve inanın tüm hücreleriniz serinliyordu sanki.
2014 yılında Hindistan’a en son seyahatimde iki oğlum ile Mumbai
ve Pune’ye gitmiştik. Biri on dört diğeri on yaşında idi o sıralar
ve sokaktan hindistancevizi suyu içmeye bayılmışlardı. Bir de restoranlarda noodle hayatımızı kurtarmıştı. On dört yaşındaki oğlum daha uyumlu idi evde pişen baharatlı
hafif acı yemeklere. Fakat daha küçük olan nerede ise üç hafta pirinç, yoğurt ve
salatalıkla beslendi. Mango, papaya, ananas gibi taze meyveler, arada noodle, ev yapımı tost , ayran, mısır gevreği, süt ve elbette
dondurma ile yine de çok mutlu idi. İstanbul’a döndüğümüzde anneannelerinden
onun özel tarifli tavuk suyu çorbasını istemişlerdi. Tavuk haşlarken tencereye bir iki karanfil
atar annem. Hoş bir rahiya verir tavuk suyuna.
Geçmiş Hindistan deneyimlerimin,
bu son seyahatimizde çocuklarımın beslenmesi açısından ne kadar da beni
hazırlamış olduğunu fark ettim. Ve
çocukları farklı lezzetlerle tanıştırmanın yeniye açık bireyler olarak
yetiştirmenin ,onların gelişimi uyumu açısından ne kadar önemli olduğunu bir
kez daha gördüm.
Ayranın Hintli Akrabası ‘’Lassi’’
Bildiğimiz su ile çırpılmış yoğurda limon suyu, herhangi bir meyve suyu ya da gül suyu eklenebiliyor. Mangolu lassiyi pek sevmiştim. Su ile çırpılmış yoğurda mango şurubu ya da olgun mango parçacıkları eklenip (tercihen biraz da süt ve şeker) çırpılarak milk shake kıvamına getiriliyor. İsteğe göre üzerine krema, safran yaprakları veya antep fıstığı parçacıkları serpebilirsiniz.
Kendi tarifinizi yaratmak için harika bir alan bence. Tatlı tuzlu tüm lassileri buzlu öneririm.
Genel olarak mayadan uzak bir kültürleri vardı. Ayurveda
mayayı pek sevmiyor. Mayalı ekmekler, peynirler genel olarak sağlığa zararlı
görülüyor. Ambalajda tost ekmekleri bulabilmiştim bizim bildiğimiz anlamda
ekmeğe en yakın olarak. Fakat Hindistan'da bana şekerli gelir hep o ekmekler. Sadece
sabahları tost yapacaksam kullandım bu ekmekleri. Tostu da çapati yaptığım
demir içe eğimli tavada pişirdim. Tostu hazırlayıp tavaya koyuyordum maşa ile.
Üzerine bastırıp arkasını çeviriyordum. Elbette içinde dilim çedar peyniri
oluyordu. Tereyağı Hindistan’da çok önemli bir gıda olduğundan , çeşit çeşit bol
tereyağı bulma şansım oldu. Demir tavada
hazırladığım tostların tadı hala damağımda. Çocuklar da sevdi bu lezzeti ve son
seyahatimizde sabahları çoğunlukla
kahvaltı olarak tost hazırladım onlara. Hindistan’da kahvaltı da nerede ise ana
öğün gibi yemek pişiriliyor. Bizim Akdeniz usulü kahvaltıya en yakın olarak
tost ve söğüş domates salatalık tarzı gıdalar veriyordum çocuklara sabahları.
İran kökenli Persli
çoğunluğun yaşadığı mahallelerde bizim ki gibi fırınlar vardı ve fakat hiç hayal
ettiğim gibi bir ekmek bulamamıştım. Ben de yerel halkın yaptığı gibi günlük
hamur hazırlayıp hemen yemek öncesi, beş on dakika içinde taze çapati (15-20 cm çaplı lavaş
ekmeği) hazırladım. Özel bir oklavam ve tavam vardı bu iş için. Başta düzgün
açamamıştım ve sert oluyordu ekmeklerim. Sonra tam daire oldular ve yumuşacık, içi kabaran ekmekler yapmaya başladım. Sadece tam tahıllı un, su tuz ve birkaç
damla sıvı yağ ile hazırlanıyordu hamur. Hamurun üstü örtülüp tüm gün
kullanılıyordu. Her öğün öncesi yemek hazırlığı sırasında hemencecik
pişiriliyordu taze çapatiler. Öğün ve
kişi başına iki şer çapati hazırlıyordum.
Hatta bu hamur ile çiğ börek pişi bile pişirdim. Şerbete atıp tatlısını bile yaptım lokmaya benzer şekilde. Gerçekten az kaynak ve dar zamanda yaratıcılığı artıyor insanın.
Bir de her bölge ya da bizim deyişimizle mahallede yerel
bir değirmeninin varlığı beni çok
etkilemişti. Evet yanlış duymadınız.
İnsanlar buğdayı tahıl olarak alıyor ve de mahallesindeki değirmeninde çektiriyordu.
Hem daha ucuz hem de daha taze un tüketebiliyorlardı bu şekilde.
Geçenlerde Victor Ananias’ın ‘’Yaşam Dönüşümdür’’ kitabındaki değirmen ile ilgili bölümü okurken aklıma
geldi bu detay. Şahsen tanışma şansım olmuştu Victor ile. Oğullarımla da Şişli
pazarında ziyaret etmiştik birkaç kez onu. Çocukları çok severdi Victor.
Su Grubu isimli bir grup kurmuştum 2008/2009 yılları
civarında. Dostlarla düzenli buluşur suya insana dair sohbetler yapardık.
Konuklarımız da olurdu zaman zaman. Victor ile şahsen tanışmam o şekilde
olmuştu. Kırmadı ricamı ve yaklaşık on kişilik bir grup olarak onun su ile tohumun
birlikteliğinin hikayesini , bir
masal tadında anlattığı sohbetine tanık olma şansımız olmuştu.
Falafel ile de ilk kez Victor aracılığı ile tanışmıştım. Bir sohbet buluşmasında tatmamızı önermişti .
Ve evet, pek sevmiştim bu lezzeti. Maydanozlu tarifin yanı sıra taze kişnişli
tarif de denemeye değer.
Çok erken aramızdan ayrılan bu güzel insanı da sevgi ile
anıyorum burada. Işıklar içinde ol Victor!
Görseller / Masala Korb - Food Recipes Indian - GOQİİ- Cooking With Siddhi - Halkbank Kültür Yaşam
xxxx
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder