Anneannemin Gökçeadalı olduğundan bahsetmiştim. Onun izinden mi gittim bilemiyorum? Fakat çok çekti beni Çanakkale kendisine. 2012 yılının bahar aylarından birinde Çanakkale’nin Bayramiç kasabasında bir tohum takasına gitmiştik erkek kardeşim ve oğullarımla. Ne oldu ise orada olmuş ve 2013 yazında Çananakkale’ ye taşınmıştım iki oğlum ile. Son derece eğitici keşif dolu bir dönem oldu diyebilirim. Kesinlikle güzel insanlar ve güzel anılar dolu. Ve güzel tarifler!
Zeytinli Köyünden Emine Hanım
Emine Hanım ot uzmanıdır. Doğadaki hemen hemen her otu tanır, neye iyi geldiğini bilir. Bahar geldi mi elinde sepeti ile dağda gezinir ot toplar. Hem yemelik otları hem şifa için kullanılan otları bilir. Özel şifa veren yağlar karışımlar hazırlar evinde. Köyünde bir çok kez bizi zengin köy kahvaltıları ile ağırlamıştır. Bahçesinden topladığı tazecik sebzelerle hemen oracıkta yaptığı lezzet patlamalarının tadı hala damağımda. Aşağıda tarifini vereceğim yemekleri ilk kez Çanakkale’de öğrendim Emine Hanımdan
Bamya kızartması
İri bamyalar bütün olarak sıvı yağda kızartılıyor. Üzerine olgun domates rendesi ve sarımsak ile sos yapılıyor. Arzu eden yoğurt da ilave edebilir.
Kurutulmuş Fasulye kavurması
Yaz aylarında güneşin hararetinin yüksek olduğu günlerde patlıcan biber kurutur gibi taze fasulye kurutuluyor. Pişirirken kuru soğan kavruluyor ve kuru fasulyeler içine atılıyor. Susuz kavura kavura pişiriliyor fasulyeler. Sıcak servis ediliyor.
Bakla Kavurması
Baklalar baharda yeni çıktığında pek bir güzel oluyor bu yemek. Kuru soğan kavruluyor ve içine körpecik baklalar ekleniyor. Bir güzel susuz kavruluyor baklalar ve sıcak servis ediliyor.
Itırlı Tatlılar
Emine Hanım otları bitkileri çok iyi tanıdığından, ıtırın sütlü tatlara kattığı sihirli lezzeti de ondan öğrendim. Sütlaç pişirdikten sonra, bir dal ıtır atıyordu Emine Hanım tencerenin içine. Birkaç dakika beklettikten sonra da çıkartıyordu ıtır yaprağını ve kaselere alıyordu sütlacı. Ne kadar çok beklerse ıtır o kadar rahiya katıyor sütlaca. Tercih sizin! Buzdolabından çıkmış soğuk sütlacı yerken çiçek kokuları yayılıyordu etrafa. Kesinlikle öneririm bu tarifi. Sütlü başka tatlılar için de denenebilir diye düşünüyorum.
Bu tarif bana Hindistan’da kakule (cardamon) çekirdekleri eklenerek yapılan sütlü tatlıları hatırlatmıştı. Sütlacın içine ıtır yaprağı yerine bir çay kaşığı kadar kakule çekirdeği (yeşil kısmın içindeki minik çekirdekler) ilave edebilirsiniz.
Konyalı Selime Hanım'dan Tahinli Kısır
Hayatımın yaklaşık bir buçuk yılını Çanakkale merkezde Kepez’de yaşadım. Bir okul dönemi oğlanlar Çanakkale’de okudu. Sekiz yaşındaki oğlumun sınıf arkadaşı Selim’in annesi Selime Hanım Konyalı idi. Ve onun tahinli kısır tarifini sizinle paylaşacağım. Çanakkale’ye her gidişimizde ziyaretine gideriz komşumuzun. Ve sağ olsun bizi güzel lezzetleri ile ağırlar hep.
Kişi başına bir çay bardağı olacak şekilde ince bulgur sıcak su ile ıslatılıyor. Üzerine zeytinyağı ekleniyor. Bir tavada 4/5 çorba kaşığı tahin kavuruluyor göz göz olana kadar. Tahin bekletilip şişirilmiş bulgura ekleniyor. Karabiber kırmızı biber kimyon kekik ekleniyor. Çiğ olarak maydanoz yeşil soğan ve kuru soğan ince kıyılarak ilave ediliyor. 1 çorba kaşığı biber salçası 1 çorba kaşığı domates salçası nar ekşisi tuz limon ekleniyor. İyice hamur gibi yoğuruluyor tüm bu malzeme. Uzun köfte şeklinde şekil veriliyor. Kıvırcık salata ile servis ediliyor.
Ve Otlu Yumurtalar
Ot kültürüne yabancı değildim. Çocukken bahçemizde yabani semizotu, ebegümeci ve labada kendiliğinden yetişirdi. Komşu kadınların bahçemizden ot topladığını hala hatırlıyorum. Yabani semizotunu salata olarak tüketirdik. Babaannem ebegümeci ile hem ıspanak yemeği gibi bir yemek pişirir hem de etli dolmasını yapardı. Labada ile de yine etli dolma yapıldığını hatırlıyorum.
Kepez pazarına da her Pazartesi taze otlar geliyordu. Düşünsenize sabah tepelere dağlık yerlere uğrayıp ot toplayıp bunları pazara getiriyordu kadınlar. Emine Hanım’ın kız kardeşi köylerindeki tarlalarında yetiştirdikleri sebzeleri getiriyordu pazara. Bir de on üç yaşındaki oğlumun sınıfından bir veli de çiftçi idi. Velimiz her pazarda mal satıyordu tarlasından getirip. Şahsen pazarda sebze meyve satan insanları tanımak çok farklı bir duygu idi gerçekten. Şu anda dikkatimi çekti . Çanakkale ‘de daha çok pazarcı kadın vardı. İstanbul’da genelde erkekler oluyor pazarlarda. Kepez pazarındaki pazarcıların yarısından fazlası kadındı. Kendi aile tarlalarından toplayıp getiriyorlardı hasatlarını muhtemelen. Ne çok şanslıydım. Tazecik güvenilir sebze ve meyveye ulaşabildiğim için. Üstelik sohbetler çaylar tarifler de ayrı zenginlik idi doğrusu.
Isırgan otlu yumurtayı bilirsiniz. Ot zamanı ısırgan otu yanı sıra kaz ayağı ile yabani kuşkonmaz isimli otlarda olurdu pazarda. Aynı ısırgan otu gibi tavada sıvı yağ ile çevrilip içine yumurta kırılarak çok lezzetli ve de sağlıklı yemekler hazırlanıyordu. Tanıyınca bu otları dağda bayırda gezerken görünce ben de toplamaya başlamıştım. Doğa da kimse aç kalmaz. Bu üç otu severek mutfağıma alabilmiştim. Onlarca daha farklı otlar yetişiyor Kaz Dağı’nda. Gerçekten hem nefes hem besin hem yuva tüm canlılar için Kaz Dağı.
Kaz Dağı’nın varlığı ortak kültür ortak tarih ve ortak sürdürülebilir yaşamımız için çok önemli. Bizi biz yapan bizi bir arada tutan değerlerden biri. Ve hiçbir şey bundan daha değerli değil.
Görseller / yemek.com - nanorator
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder