28 Şubat 2021 Pazar

HİNDİSTAN SONRASI TARİFLER - Lizbon'dan Bir Esinti

YEDİ TEPELİ LİZBON’DAN  BİR ESİNTİ

Lizbon’a ilk 1996 yılında bir yoga semineri için gitmiştim. Okyanus kıyısında dev çorba kaselerindeki  sebze çorbaları kalmış aklımda.  2002 yılında da bir iş toplantısı için tekrar gittiğimde dev Jumbo karideslere takmıştım kafayı. Hatta bir keresinde o kadar kocaman iki karides vardı  ki  tabağımda,  onlarla hatıra fotoğrafı dahi çektirmiştim. Ciddiyim! Müthiş soslarla servis edilmişti.  Fado dinlemiştik bir de  o gece.

Asıl tariflerini paylaşacağım Alda ‘dan bahsetmek istiyorum size. 2010 yılı Temmuz ayı boyunca iki oğlumla tatildeydik Lizbon’da. Alda ile ortak bir arkadaşımız aracılığı ile tanışmıştım onunla. O zamanlar elli yaşındaydı Alda. Son derece çekici alımlı bir kadındı. Ve tanrım eli nasıl da marifetliydi öyle . Onu  sevecen  cömert  nazik neşeli biri olarak hatırlıyorum .  Bir keresinde koca aile için paela yapmıştı bir akşam . Böyle bir lezzet bilmiyorum. Ondan dört tarif almışım ve sizinle iki tarifi paylaşacağım. 


                                 

Yeşil Şarap ile tam ne zaman tanıştım hatırlamıyorum fakat baloncuklu yeşilimsi rengi ve sek tadı ile pek sevmiştim bu şarabı. Şampanyaya benzetiyordum. Dostlarım benim yeşil şarabı çok sevdiğimi bildiklerinden mutlaka sofrada bulunduruyorlardı. Burada da satılıyor şimdilerde. Vinho Verde!  O sıralar özel Portekizce dersi bile alıyordum. Aşk insana neler neler yaptırıyor.

Alda’nın evinin olduğu bölge yoğun çam ağaçları ile kaplı idi. Aslında Lizbon’un çevresinde yoğun çam ağaçları vardır. Çam fıstığı  ağaçları!  Bahçede minik bir barbekü vardı ve her seferinde çam kozalakları ile yakıyorduk barbeküyü. Kömür yerine çok daha sağlıklı ve çevreci  gelmişti bana.



Benim ve çocukların aklında kalan bir diğer lezzet de deniz salyangozu deneyimimiz idi. Minik salyangozları oğlanlar eğlenerek mideye indirmişti. Biri on diğeri dört buçuk  yaşlarındaydı. Kürdanlar ile içinden çıkarıyorduk yiyeceğimiz kısmı. Bildiğimiz salyangozlara göre daha minikti bu salyangozlar. Hatırlıyorum da koca bir tabak minik salyangoz getirmişlerdi önümüze. Oğlan çocuklarını bilirsiniz. Pek bir afacan yaramaz olurlar. Gözleri kocaman merakla kürdanları ellerine alıp girişmişlerdi salyangozları yemeğe. Ne çok eğlenmiştik o gün.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Çocuk gelişiminde çocukların farklı lezzetleri denemesine alan açmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir çocuk ne kadar çok farklı kültür ve dolayısıyla lezzet ile temas eder ise o kadar yaşama ve fırsatlara açık bir birey oluyor. Hatta daha esnek daha empatik bir kişilik geliştiriyor bile olabilir. Bu müzik için de geçerli. Dünya vatandaşı olmanın diğeri ile bağ kurmanın diğerinin derdini anlamanın yollarından biri de bu olsa gerek. Çok şükür oğullarımı bir çok farklı kültürün lezzetleri kültürleri ile tanıştırma şansım oldu. Ki bir çok ortak güzel anımız oldu bu vesile ile. Ortak güzel anılar değil mi, bizden geriye kalacak olan?

Mumbai şehrinin eski adı Bombay idi bilirsiniz. Ve ‘’Bombaim’’ Portekizce güzel koy anlamına geliyor. 16. Yüz yılda Portekiz sömürgesi imiş Bombayı. Uzun yıllar sonrasında İngilizlere çeyiz olarak verilmiş.   Yakın zamanlarda da Mumbai ismini aldı. Üç  yerel  dildeki anne sözcüğünün birleşimi. Ma, Amba ve Ai. ‘Mother India’ derler Hintliler ülkelerine. Anadolu  sözcüğünün Türkçe açılımı da annelerle dolu anlamına geliyor. Ve her iki kültürün  antik geçmişinde Ana Tanrıça’ya inanılması rastlantı olmasa gerek.

İstanbul ve Lizbon birbirine çok benzeyen iki şehir. Her ikisi de yedi tepe üzerine kurulmuş. Mumbai’ de yedi ada üzerine kurulu bir şehir. Yedi tepe ve yedi ada. Tesadüf  mü bilemedim? Fakat bu üç şehrin etkisi büyük yaşamımda.

Yediğim içtiğim hemen hemen her şeye hayran kaldım Portekiz’de. Tatlı ile pek aram yoktur fakat muhteşem tatlıları var gerçekten.  Tatilde konakladığım yere araba ile yaklaşık yarım saat uzaklıkta bir kasabadaki kafe  de kremalı kahveli karamelli  bir pasta vardı. Hatırlıyorum iki üç günde bir atlayıp arabaya çocuklarla tatlı yemeğe gidiyorduk. Onlar elbette muhteşem dondurmaların içine dalıyorlardı. Keyifli anlardı gerçekten.

Evimde iki kültüre ait yemek kitapları var . Hint ve Portekiz mutfaklarına dair…Her iki mutfak da  çok zengin renk doku koku tat hissi barındırıyor içinde. Benim minik tariflerim çok sınırlı paylaşımlar bu hazinelerin yanında. Kesinlikle meraklı iseniz yemeğe içmeye araştırmanızı denemenizi öneririm.

 Bu iki mutfağın birbirine etkileri nasıl oldu acaba ? Örneğin  iki mutfakta da bayağı yoğun taze kişniş kullanılıyor. Bu noktada düşünmeden edemedim. İnsan kendi lezzet piramidine göre insanlara yerlere deneyimlere mi çekiliyor acaba?  Ya da yaşamın akışı mı bizim lezzet piramidimizi oluşturuyor? İkisi de doğru sanırım.

Şimdi Alda’nın tarifleri…



Yengeçli Dip

Malzemeler : 2-3 diş Sarımsak, ½ küçük boy Kuru soğan , Mayonez, Taze kişniş, Paket yengeç

Sarımsak, soğan ve yengeçler mikserde parçalanır. Sonra mayonez ve taze kişniş eklenir. İsteğe göre biraz sirke  ve karabiber eklenir. Tuz kendi kararınıza göre ekleyebilirsiniz. Kızartmış ekmek üstüne keyifli oluyor. Ya da ince krakerlerin üstüne.




Ananaslı Mus

Malzemeler : 4 yumurta, 1 ananas jelatin,400 gr konsantre süt, 250 gr  taze ananas, 4 çorba kaşığı şeker, 200 gr ananas suyu

Yumurta sarılarını ayırıp,  beyazları çırpıp kar haline getiriyoruz. Ananasın bir kısmını küçük parçalar halinde doğrayıp geri kalanı blenderde püre haline getiriyoruz. Püre ananas, jelatin, konsantre süt, şeker ve ananas suyu çırpılıyor. Sonra çırpılmış yumurta beyazı ekleniyor karıştırılıyor.  Tane ananaslar da eklenip bardaklara konularak dondurucuya konuluyor. Sıcak yaz akşamları için lezzetli bir kaçamak.

 

 




Görseller / ncultura.pt - gothamist - Valentina's Corner - Masters's of Kitchen


xxxx

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder