28 Şubat 2021 Pazar

ANILARIMIN TARİFLERİ - Son Sözüm

ARKASI YARIN

Bireysel gastronomik otobiyografi olarak tanımlamıştım bu kitabın türünü. Benim gibi profesyonel ilgi alanı gastronomi olmayan , sade  bir insanın kendi yolculuğundan derlediği tarifleri kayıt altına almak ve bir nevi onları ortak kültüre mal edip ölümsüzleştirmekti amacım sanırım. Belki bir çok insana ilham veririm ve daha bir çok bireysel gastronomik otobiyografiler yazılır, dost sofraları kurulur. Hep birlikte zenginleşiriz. Kim bilir tariflerimiz yaşadığı sürece biz de yaşarız her nerelerde olursak olalım?



                                                                Çikolatalı Mus

Kitabın tamamlanması ve son düzenlemelerin yapılması 2020’ deki  karantina günlerine denk düştü. Önümüzdeki günlerin ne getireceğini ön görmek mümkün değil şu sıra. Nasıl ki tariflerin tatlısı tuzlusu acısı ekşisi var, hayatın da acı ve tatlı halleri var. Ve kalbim kitaptaki tüm bu anılar için şükran duygusu ile dolu. Her şeye rağmen tüm hücrelerimizle  ‘Yaşadım’ diyebiliyorsak, iyi iş çıkarmışız demektir burada .

Ve geleceğe dair de umut doluyum,  çok daha zengin yeni anılar yeni tarifler için.  Bu iyi bir işaret olsa gerek.  Son söz olarak arkası yarın diyorum .  Sağlıkla, güzel anılar ve tariflerle olalım her daim.

Çikolatalı mus tadında tamamlıyorum sözlerimi...



PRATİK ÖNERİLER VE MİNİK BİLGİLER

Sofralık zerdeçal zencefil

Soframızda tuzluk içine ayrı ayrı zerdeçal ve zencefil de koyduk. İsteyen tuz karabiber gibi yemeğine serpebiliyor. Tuz karabiber zerdeçal ve zencefil dörtlüsünün hep yeri var  soframızda.

Tuz ve Karabiber

Toplum olarak biz tuzu  pek sevdiğimizden olsa gerek, tüm dünyadaki restoranlarda çok delikli  olan  tuzluk karabiberlik olarak,  tek delikli tuzluk tuzluk iken biz de tam tersi. Belki sizin de dikkatinizi çekmiştir. Tuzu azaltmak isterseniz siz de çok delikliyi karabiberlik yapabilirsiniz. Bunu da Alan ‘dan öğrenmiştim. Karıştırıp karabiber yerine tuzu boca ederdi çok sevdiği domates çorbasına. Sonra işi öğrendi. Önce avucuna bir parça döküp ona göre kullanırdı. Eğer tuz ise omuzunun üstünden atıverirdi tuzu.

Kefir Kardeşliği

Kefir ile nedense hep bir mesafem olmuştu. Çocukken pek hayatımızda yoktu. Evde yoğurt yapılırdı fakat kefir, uzaktı bize. Katıldığım bir  eğitimde eğitim arkadaşlarımdan biri sayesinde hayatıma alabildim kefiri. Kendisi genel cerrah idi ve bir gün elinde bir şişe ile  gelmişti sınıfa. Hepimize kefirin yararlarından bahsetmiş  ve ‘’Kefir kardeşi olalım’’ demişti. Çok hoşuma gitmişti  bu özeni çabası…Almıştım ben de bir parça kefir. Ve o zamandan beri evimizde kefir yapıyorum ya da bazen kefirim olmayınca da dışarıdan satın alıyorum. Evde yapımı tercih ediyorum elbette. Üstelik çocuklara da ayran, cacık, meyveli yoğurt gibi gıdalarla kolaylıkla verebilirsiniz kefiri.

Salçayı Korumak

Bunu da annemden öğrendim .Hafif derin bir tepsiye salçayı yayıyorum ve birkaç dakika derin dondurucuda bekletiyorum. Sonra küp küp keserek saklama kabına koyup derin dondurucuda saklıyorum salçayı. Küflenme bozulma derdi olmuyor bu şekilde. İsteyen buzluk kabını da kullanabilir. Küp küp salçalarınız oluyor ve ihtiyacınız kadar kullanabiliyorsunuz.

Kişniş Tohumu Çayı

Kişnişin vücumuzdaki ağır metalleri attığını öğrenmiştim bir doktordan.  Taze kişniş tadını beğenmiyorsanız kişniş tohumunu havanda dövüp, tıpkı yeşil çay ya da adaçayı gibi  sıcak suda demleyerek  içebilirsiniz. Bu yöntemde aynı işlevi görüyormuş.



TARİFLERİMİ UYGULAYANLARA ÖZEL NOT

Özel diyeti ya da alerjisi olan tüm okuyucularımdan tarifleri uygulamadan önce, doktorları ile görüş alışverişinde bulunmalarını öneririm. 



Görsel / mynet





xxx

EN YENİ KEŞİFLER - Ruha Dokunan Tarifler

 

Kızarmış Yeşil Domatesler

Evet iyi hatırladınız. Bu bir film ismi aslında. Yıllar önce izlemiştim ve fakat yakın zamanda tekrar izledim.  ‘’Kızarmış Yeşil Domatesler’’ Ve merak ettim.  Gerçekten var mıydı böyle bir tarif? Film senaryosundan bir detay mıydı yoksa?  Amerikan kültüründe yeri var mıydı bu lezzetin? Ve araştırmam sonucunda Güney Amerika’ya has bir lezzet olduğunu keşif ettim. Bizim evde havuç ve karnı baharı hafif haşlar una ve yumurtaya bular kızartırız. Ilık ılıkken üzerine sarımsaklı yoğurt ile servis ederiz.



Evet  sanki buna benzer bir tarifi vardı yeşil domateslerin.  İri yeşil domatesler halka halka kesiliyor una yumurtaya bulanıp kızartılıyordu. Unun içinde biraz da mısır unu katılıyordu. Ve acı biber sosu ile servis ediliyordu. Sos konusunda herkes kendi ağız tadına göre bir sosu tercih edebilir. Tam bir deney alanı size…

Sebze kızartması demişken erkek kardeşime en son ziyaretimde kereviz ve kırmızı pancarları halka halka doğrayıp kızartmış, üstüne sarımsaklı yoğurt ile servis etmişti. Gerçekten yeni keşif anlarından biri idi benim için!


Reyhanlı Mercimek Köfte

Doğup büyüdüğüm mahallemizin parkı hepimizin büyük oturma odası gibi. Evler arasında vaha bizim parkımız. Çocukların doğum günü kutlamalarından pazar sabahı kahvaltılarına hatta ailecek iftar yemeklerine kadar bir çok sosyal etkinliğe ev sahipliği yapıyor  parkımız. İşte arkadaşımın kızının doğum günü vardı bir sonbahar günü. Bir komşumuz da mercimek köftesi yapmıştı. Pek severim , dayanamam mercimek köftesine.  Çok değişik bir tadı vardı. Hoş bir aroma yayılıyordu insanın ağzının içinde. Meğer taze reyhan eklemiş bir parça. Nasıl değişik bir lezzet olmuş anlatamam? Komşumu son derece geleneksel bir profil olarak düşündüğümü fark ettim. Reyhanlı  tarifi beni şaşırtmıştı. Ve  yeniliklere açık cesur maceracı yönünü gördüm. Ve bir kez daha kendime söz verdim. Bir insanı asla kategorize etmemeli insan kafasında. Her an yeni bir yüz yeni bir benlik ile  kapımızı çalabilir ve şaşırtabilirler bizi.


Başka Türlü Bir Paça ve Turşu

Büyük amcam 100 yaşına yakın ve evde bakım görüyor. Son derece sevecen  Özbekistan’lı  bir bakıcısı var. Amcam kızı gibi görüyor onu desem yeridir.   Sevil ‘den edindiğim turşu tarifi ve farklı bir paça yemeğini şimdi sizinle paylaşacağım.

Paça çorbasını pek severim. Kuzu paçası tercih edilir ve de terbiyeli olarak tüketilir bizim evde. Sıcak çorba formunu pek sevmeyenler için işte harika bir yöntem önereceğim şimdi.

Paça çorbası ya da sadece kaynatılmış paça suyu donduğunda jölemsi bir form alır bilirsiniz. İşte bu jöleyi küp küp keserek servis ediyor Sevil. Şık bir tabakta jöle formunda paça küpleri gelsin gözünüzün önüne. Üzerine  sarımsak rendeyelebilirsiniz. Tercihinize göre sirke serpebilir ya da yine  limon rendeleyebilirsiniz. Az biraz pul biber de süsü olur.  

Gelelim turşuya. Bildiğiniz lahana sarımsak sirke kavanoza yerleştiriliyor. Bir kenarda üç dört adet defne yaprağı kaynatılıyor tuzlu suda. Bu suyu az biraz ılıklaşınca kavanoza ekliyor Sevil. Defne yapraklarını da içine koyuyor kavanozun. 


Gürcü Cızbız Köfte

Spor arkadaşım Gürcü ve bildiğimiz maydanozlu köfteyi onlar taze kişniş ile yaparmış. Düşündüm de Edirne’den Kars’a kadar coğrafya hariç bir çok coğrafyada yeri var taze kişnişin.  Bir kişniş sever olarak bulunmaz fırsat oldu benim için.


Ruhun Doysun’dan Tarifler

Ön sözde Ruhun Doysun isimli programdan bahsetmiştim. Başlangıç ile sonuç bölümünü bu şekilde birleştirmek istedim.

2019 yazında bu seriyi bir solukta izleyip notlar aldım. Etkileyici yaratıcı tarifler içinde heyecanlı bir yolculuk yaptım.  Yeni yerler gördüm yeni insanlarla tanıştım.  Hayal ettim…

Gastro felsefe , güvenli gıda, sosyal dayanışma , gıda toplulukları , sürdürülebilir yeni bir yaşam,  etik gıda üretimine dair yeni fikirler gibi başlıklar ile ilgilenen herkese öneririm bu seriyi. Düşündürüyor arayışa sokuyor ilham veriyor program.

Üç   tarifi  de hayatıma katabildiğim için çok mutluyum.



                                                                Tahinli Közlenmiş Patlıcan

İlk tarif  tahinli közlenmiş patlıcan. Közlenmiş patlıcanın üstüne henüz patlıcanlar sıcak iken yoğurtlu tahin karışımı sos ekleniyor. Sonra da üzerinde tereyağında kızdırılmış  iyot gezdiriliyor. Diğer bir şekli de tahinli yoğurtlu sosun üstüne sumak ve ceviz ekleniyor. Sıcak sıcak servis ediliyor.

İkinci tarif ise fırında baharatlı karnabahar. Zerdeçal karabiber kekik kırmızı pul biber baharatları ile sarımsak karnabahar ile harmanlanıp yağlı kağıt içinde fırınlanıyor.  Karnı baharı sevmeyenler bile aşık olacak karnı baharın bu haline.



                                                                            Izgara Şeftali 

Üçüncü   tarif ise tatlı. Pek tatlı ile aram yok demiştim fakat meyveli ve hafif bir tatlı olarak pek sevdim bu tarifi. Şeftali ortadan ikiye bölünüp, üzerinde bal gezdirilerek fırına veriliyor. Hafif karamelize oluyor. Süzme kıvamlı yoğurt ile servis ediliyor. Üstüne şeftalinin içindeki çekirdek fırınlanıp rendeleniyor.

İnsanların yemek pişirirken kendi enerjisini, hazırladığı yiyeceklere kattığına inanırım. Neşesini, sevgisini, yaratıcılığını, şefkatini…Elbette bunun tam tersi de mümkün. O nedenle size kimin, hangi koşullarda,  hangi duygularla yiyecek hazırladığı son derece önemli. Bir çeşit duygu, enerji , ruh aktarımı oluyor.

Yaklaşık on sene önce yaratıcı bir şefin, kendi elleri ile yiyecek hazırlayarak ,benim içimdeki yaratıcılığı kendi içindeki yaratıcılık ile beslemesini  dilemiştim.  Ve işte  hayat on sene sonra bu dileğime yanıt vermiş ve dileğimi gerçekleştirmişti..  İçimdeki yaratıcılık beslendi , harekete geçti , ilham aktı. Ve bu kitap ortaya çıktı. ‘Dileklerinize dikkat edin gerçek olabilirler’, sözü ne kadar da doğruymuş meğerJ

Teşekkür ediyorum hayata…Evet  kesinlikle sihirli bir yer burası ve her şey mümkün!

Ve böylece geldik ‘Anılarımın Tariflerinin ‘sonuna.

Ne diyelim, yolculuk devam ediyor!

Yeni yerlere yeni insanlara yeni anılara ve yeni tariflere merhaba…



Görseller / All recipes - Ruhun Doysun





xxx

YAKIN ZAMAN TARİFLERİ - Bir Tutam Fransa

Yemekler anılardır diye başlamıştım yazmaya. Evet, ortak lezzetler daha doğrusu belirli lezzetlerden ortak hazları alabilmek, ortak duyguları hissedebilmek belki de insanları, ruhları buluşturuyor.

Yakın zamanda  yeni  lezzetleri kattım ben de kendime, ruhuma.

Çoğu insan yaşı  ilerledikçe yeni insanlara ya da yeni deneyimlere açılmakta güçlük yaşıyor. Eski tanıdıklar ile birlikte olmak ya da eski yerlerde gezinmek kendimizi  güvende hissettiriyor belki de. Yaşlanmanın tanımı bu mu acaba?  Yeni yerlere yeni insanlara yeni deneyimlere açık olduğumuz sürece genciz ve canlıyız bence. Genciz, merakla öğrenmeye devam ettiğimiz sürece. Ve kalbimizin en derinlerindeki ruhumuzun neşesini hissettiğimiz sürece.




                                                                          Pırasalı Kiş

Bernard Show’un şu sözünü pek severim. ‘’Yaşlandığımız için oyun oynamayı bırakmayız. Oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız.’’ Ne kadar doğru!

İşte oyun arkadaşları ile keşifler yapmanın tadına doyum olmuyor. Üstelik gerçekten ruhunuza  çok yakın hissettiğiniz,  bir çok konuda ortak beğeni düşünce duyguyu paylaştığınız  biri ile özellikle. Bir an bile olsa anlaşıldığını bilme  duygusunun ne kadar değerli olduğunu anlatamam size.   Deneysel lezzetlere yeniye açık meraklı biri dostun varlığı ne kadar da dönüştürücü besleyici olabilir.  Şimdi düşünüyorum da yeni insanlara yeni deneyimlere hatta yeni yerlere açık oldukça hayat bize daha nice zenginlikler lezzetler keyifler getirecek kim bilir? Yaşamda  açık bir kalp ile yürümenin yeniye alan açmanın fırsat vermenin  önemini değerini hatırlattı hayat tekrar  yakın zamanlarda   diyebilirim. Yaşamı tutku ile kucaklamayı…

İşte size birkaç  yakın zamana dair yeni keşiflerim.




Beyaz Hindiba salatası

Bu  lezzeti tadana kadar marketlerde karşıma çıktığında göz ucu ile bakıp geçtiğim bir sebze idi Hindiba. Hiçbir fikrim yoktu. Salata gibi çiğden doğranıp üzerine zeytinyağı ve hardaldan yapılmış bir sos gezdirildiğinde özellikle kırmızı etin  yanında müthiş lezzetli bir garnitür oluyor. Bahar aylarında çıktıkça soframda yeri olacak bu lezzetin artık.


Sote kuşkonmaz

Kuşkonmaz ile aram pek iyi  olmamıştı ta ki yakın zamanda  aramızda barış ilan edene kadar. Gerçek anlamda ilk kez 1999 yılının Mayıs ayında Munich’ te bir iş toplantısında tanışmıştım sote kuşkonmaz ile. Bayılmıştım lezzetine. Sonra kendim denemeler yapmış ve bir türlü başarılı olamamıştım. Meğer işin sırrı, kuşkonmazın sert kısımlarının sebze soyacağı ile alınması, yarısına kadar kesilmesi ve elbette ki doğru zamanda tüketilmesi imiş. Aslında araştırıp  öğrenebilirdim. Düşününce net bir yanıtı bulamıyorum içimde.  Kim bilir belki de zamanı gelmemişti? Hemencecik hazırlanıp tereyağı ve sarımsakla tavaya atılıp sote  edildiğinde, son derece lezzetli besleyici sağlıklı bir gıdaya dönüşebiliyor kuşkonmazlar. Artık daha sık kuşkonmaz tüketiyoruz ev halkı olarak. Sonra kendimi alamayıp omlet, kiş, çorba daldım kuşkonmaz deryasına ben de.


Muskat

Muskat hakkında da  hiçbir fikrim yoktu desem yalan olmaz. Değişik çorbaları sevdiğimden bal kabağı çorbası, mantar çorbası, yer elması çorbası, havuç çorbası gibi çorbaların içine birkaç kez rendelendiğini keşif ettim  muskatın. Hoş bir rahiya ve lezzet veriyor çorbaya gerçekten.  Bütünlük hissi diyebilirim buna. Şeflerin belki de kendi tariflerinde aradığı duygu budur. Bütünlük hissi!  O duyguyu yakaladığında tamamlanıyordur tarifi.  Ruhunun lezzet olarak ifadesi...Elbette benim mutfağımda da yerini aldı muskat.  


Pırasalı Kiş

Kişi genelde biraz ağır bulurum ve daha önce de  pırasalı kiş yediğimi hatırlamıyorum. Daha çok ıspanaklı kiş deneyimim vardı yakın zamana kadar.

Fakat fırından yeni çıkmış pırasalı kiş, bir kadeh beyaz şarap ve dost sohbetinin keyfini kesin yaşamanızı öneririm.

İster hamurunu kendiniz yaparak isterseniz pratik olması açısından milföy hamuru kullanıp hızlıca hazırlayabilirsiniz. Pırasayı ince ince  doğrayıp  karabiber tuz ile tavada şöyle bir çevirip, içine krema ekliyor ve sonra da  hamurun içine yayıyorsunuz. Üstüne de kaşar peynir rendeleyip fırına atıyorsunuz.  

Bu lezzetleri hayatıma katan arkadaşım, Fransa’da okuduğu yaşadığı dönemde dostlarından öğrenmişti çoğu tarifi. Hayatına  ruhuna katmıştı, hikayelerini ve anılarını dostlarının. Bizi biz yapanlar hikayelerimiz ve anılarımız değil mi zaten?

Hatta çok sevdiği bir yaşlı Fransız dostu eşini kaybettikten sonra buluştuğu bir gün  yanılmıyorsam yine pırasalı kiş yaparken, ona dönüp ,  ‘’Keşke eşime daha çok yemek pişirebilseydim.’’ demiş.  Bu anın onu ne çok duygulandırıp etkilediğini  halen içimde tap taze hissediyorum. Yaşam da bir varız bir yokuz. Sevdiklerimiz için güzel anılar bırakmak ve güzel anılar yaratmak bir anlamda da ortak lezzetler ve  ortak duygular yaratmaktan geçiyor sanırım.  Bol bol süprizler yapalım sevdiklerinize...




Ve Gurme Dondurmalar

Dondurma sevmem diyen birini düşünemiyorum. Ben genelde öyle dondurmanın üstüne sos fındık fıstık çikolata parçacığı konulmasını  sevmem pek. Oldukça kendi halinde dondurmayı  tatmayı severim. Şu sıralar da mandalinalı  ve limonlu dondurmalara çekiliyorum. İnsanın zamanla damak lezzeti ya da tercihleri de değişiyor. İnsan değişiyor!   Eskiden klasik dondurmaların dışında cevizli bademli dondurmalara çekilirken şimdi mandalina ve limon istiyor içim.

Şimdi  size  dondurma ile nasıl sihir yapabileceğinizi anlatacağım birazdan. Farklı malzemelerle  her seferinde farklı lezzetleri yakalayacaksınız.




Sevdiklerinizle bunu bir oyuna da çevirebilirsiniz.  Süprizli dondurma oyunu! Şaşırtabilir merak ve heyecan duymalarını sağlayabilirsiniz. Hatta muzip  neşeli kahkahalar bile attırabilirsiniz.  Lezzetler duyguların tetikleyicisi kesinlikle.  Bana süprizli dondurmalar sunan arkadaşım o kadar çok çeşitli malzeme ile zenginleştirirdi ki dondurmaları.  İçindekini tahmin etmekti oyunun kurgusu temelde. Hayretler içinde kalırdım. Hatta bir ara minik bir dondurma dükkanı mı açsak diye düşündüğümü hatırlıyorum?  Klasik dondurmalar olmayacaktı bunlar. Özel lezzetler ile zenginleştirilmiş süslenmiş dondurmalar. Kendini iyi hissetmek, şımartmak istediğinde,  gidip yiyebileceğin dondurmalar. ‘’Çikolata’’  filmini bilirsiniz. Bunun dondurma hali  gibi düşünebilirsiniz. O anda gelen kişinin ruh haline göre yaratacağım dondurmalar. Tarifsiz plansız anda yaratılan dondurmalar. Kim bilir belki gerçekleştiririm bu hayalimi bir gün?

Sade ya da vanilyalı dondurmayı daha çok tercih ediyorum bu dondurma oyunu için. Belki  çikolatalı da  olabilir. Beyaz dondurma, bir ressamın üzerine sanatını ifade ettiği bir resim kanvası hissi veriyor bana. Sade dondurma üzerine ressam kendi lezzet tablosunu hazırlıyor gibi düşünebilirsiniz. Rafine bir görsel zeka gerekiyor kesinlikle.  Daha küçük oğlum resim dersleri alıyor ve öğretmeni tanınan bir resim sanatçısı. Akademi resim dersi vermesini istemiş hocadan. Tabak dekorasyonu ya da yiyeceğin sunuluşu gerçekten bambaşka ince sanatsal bir beceri. Oğlum da gastronomi okumak istiyor. Bakalım!

Süslemede kullanılan değişik bazı malzemeleri paylaşıyorum sizinle. Kendi özel malzemeleriniz için de ilham verir belki benim listem. Kendi ağız tadınıza göre kendi süprizli dondurmanızı hazırlayıp sevdiklerinize sunabilirsiniz. Gerçekten özenin dondurma  hali diyebilirim  bu süprizli dondurmalara. Özel hissediyorsunuz kesinlikle!

Yenilebilir taze çiçek yaprakları (gül gibi) , beyaz şarap , kahve ve diğer  likörler, Bailey’s , değirmen çekme karabiber, tahin veya  pekmez dokunuşları, taze nane yaprağı, taze fesleğen yaprağı,  ceviz tanecikleri, çeşitli renk ve   tatta beriler, taze çilek veya mürdüm eriği parçacıkları,  kavun parçaları, taze incir , karanfil tanecikleri, toz ya da taze rendelenmiş hindistan cevizi , taze armut, rende limon veya mandalina tanecikleri, kuru ya da taze lavanta çiçekleri, toz ya da  çubuk tarçın, rende çikolata tercihen bitter, tahinli helva rendesi, toz ya da taze zencefil rendesi, hatta muskat… Bazı meyveleri de önceden fırınlayabilirsiniz tercihinize göre…


Keyif olsun!




Görseller / Mutfağımdan Tarifler -  Gıda Tarım - Jsonline.com - Serez dondurmacısı

 





HİNDİSTAN SONRASI TARİFLER - Anneannemin İzinden

Anneannemin Gökçeadalı olduğundan bahsetmiştim. Onun izinden mi gittim bilemiyorum? Fakat çok çekti beni Çanakkale kendisine. 2012 yılının bahar aylarından birinde Çanakkale’nin Bayramiç kasabasında bir tohum takasına gitmiştik erkek kardeşim ve oğullarımla. Ne oldu ise orada olmuş ve  2013 yazında  Çananakkale’ ye taşınmıştım iki oğlum ile. Son derece eğitici keşif dolu bir dönem oldu diyebilirim. Kesinlikle güzel insanlar ve güzel anılar dolu. Ve güzel tarifler!


Zeytinli Köyünden Emine Hanım

Emine Hanım ot uzmanıdır. Doğadaki hemen hemen her otu tanır, neye iyi geldiğini bilir. Bahar geldi mi elinde sepeti ile dağda gezinir ot toplar.  Hem yemelik otları hem şifa için kullanılan  otları bilir. Özel şifa veren yağlar karışımlar hazırlar evinde.  Köyünde bir çok kez bizi zengin köy kahvaltıları ile ağırlamıştır. Bahçesinden topladığı tazecik sebzelerle hemen oracıkta yaptığı lezzet patlamalarının tadı hala damağımda. Aşağıda tarifini vereceğim yemekleri ilk kez Çanakkale’de öğrendim Emine Hanımdan


Bamya kızartması

İri bamyalar bütün olarak sıvı yağda kızartılıyor. Üzerine olgun domates rendesi ve  sarımsak ile  sos yapılıyor. Arzu eden yoğurt da ilave edebilir.



Kurutulmuş Fasulye kavurması

Yaz aylarında güneşin hararetinin yüksek olduğu günlerde patlıcan biber kurutur gibi taze fasulye kurutuluyor. Pişirirken kuru soğan kavruluyor ve kuru fasulyeler içine atılıyor. Susuz kavura kavura pişiriliyor fasulyeler. Sıcak servis ediliyor.


Bakla Kavurması

Baklalar baharda yeni çıktığında pek bir güzel oluyor bu yemek. Kuru soğan kavruluyor ve içine körpecik baklalar ekleniyor. Bir güzel susuz kavruluyor baklalar ve sıcak servis ediliyor.


Itırlı Tatlılar

Emine Hanım otları bitkileri çok iyi tanıdığından, ıtırın sütlü tatlara kattığı sihirli lezzeti de ondan öğrendim. Sütlaç pişirdikten sonra, bir dal ıtır atıyordu Emine Hanım tencerenin içine.   Birkaç dakika  beklettikten sonra  da çıkartıyordu ıtır yaprağını ve kaselere alıyordu sütlacı. Ne kadar çok beklerse ıtır o kadar rahiya katıyor sütlaca. Tercih sizin!  Buzdolabından çıkmış soğuk sütlacı yerken çiçek kokuları yayılıyordu etrafa. Kesinlikle öneririm bu tarifi.  Sütlü başka tatlılar için de denenebilir diye düşünüyorum.

Bu tarif bana Hindistan’da kakule (cardamon) çekirdekleri eklenerek yapılan sütlü tatlıları hatırlatmıştı. Sütlacın içine ıtır yaprağı yerine bir çay kaşığı kadar kakule çekirdeği (yeşil kısmın içindeki minik çekirdekler) ilave edebilirsiniz.


Konyalı Selime Hanım'dan Tahinli Kısır

Hayatımın yaklaşık bir buçuk yılını Çanakkale merkezde Kepez’de yaşadım. Bir okul dönemi oğlanlar Çanakkale’de okudu. Sekiz  yaşındaki oğlumun sınıf arkadaşı Selim’in annesi Selime Hanım  Konyalı idi. Ve onun tahinli kısır tarifini sizinle paylaşacağım. Çanakkale’ye her gidişimizde  ziyaretine gideriz komşumuzun. Ve sağ olsun  bizi güzel lezzetleri ile ağırlar hep.

Kişi başına bir  çay bardağı olacak şekilde ince bulgur sıcak su ile ıslatılıyor. Üzerine zeytinyağı ekleniyor. Bir tavada 4/5 çorba kaşığı tahin kavuruluyor göz göz olana kadar. Tahin bekletilip şişirilmiş bulgura ekleniyor. Karabiber kırmızı biber kimyon kekik ekleniyor. Çiğ olarak maydanoz yeşil soğan ve kuru soğan ince kıyılarak ilave ediliyor. 1 çorba kaşığı biber salçası 1 çorba kaşığı domates salçası nar ekşisi tuz limon ekleniyor. İyice hamur gibi yoğuruluyor tüm bu malzeme. Uzun köfte şeklinde şekil veriliyor. Kıvırcık salata ile servis ediliyor.


                                   

                                                         

Ve Otlu Yumurtalar

Ot kültürüne yabancı değildim. Çocukken bahçemizde yabani semizotu, ebegümeci ve labada kendiliğinden yetişirdi. Komşu kadınların bahçemizden ot topladığını hala hatırlıyorum. Yabani semizotunu salata olarak tüketirdik. Babaannem ebegümeci ile  hem ıspanak yemeği gibi bir yemek pişirir  hem de etli dolmasını yapardı.  Labada ile  de yine etli dolma yapıldığını hatırlıyorum. 

Kepez pazarına da  her Pazartesi taze otlar geliyordu. Düşünsenize sabah tepelere dağlık yerlere uğrayıp ot toplayıp bunları pazara getiriyordu kadınlar. Emine Hanım’ın kız kardeşi köylerindeki tarlalarında yetiştirdikleri sebzeleri getiriyordu pazara. Bir de on üç  yaşındaki oğlumun sınıfından bir veli de çiftçi idi. Velimiz  her pazarda mal satıyordu tarlasından getirip. Şahsen pazarda sebze meyve satan insanları tanımak çok farklı bir duygu idi gerçekten. Şu anda dikkatimi çekti . Çanakkale ‘de daha çok pazarcı kadın vardı. İstanbul’da genelde erkekler oluyor pazarlarda. Kepez pazarındaki pazarcıların yarısından fazlası kadındı. Kendi aile tarlalarından toplayıp getiriyorlardı hasatlarını muhtemelen.  Ne çok şanslıydım. Tazecik güvenilir sebze ve meyveye ulaşabildiğim için. Üstelik sohbetler çaylar tarifler de ayrı zenginlik idi doğrusu.                                                            

Isırgan otlu yumurtayı bilirsiniz. Ot zamanı ısırgan otu yanı sıra  kaz ayağı ile yabani kuşkonmaz isimli otlarda olurdu pazarda. Aynı ısırgan otu gibi tavada sıvı yağ ile çevrilip içine yumurta kırılarak  çok lezzetli ve de sağlıklı yemekler hazırlanıyordu. Tanıyınca bu otları dağda bayırda gezerken görünce ben de toplamaya başlamıştım. Doğa da kimse aç kalmaz. Bu üç otu severek mutfağıma alabilmiştim. Onlarca daha farklı otlar yetişiyor Kaz Dağı’nda. Gerçekten hem nefes hem besin hem yuva tüm canlılar için Kaz Dağı.

Kaz Dağı’nın varlığı ortak kültür ortak tarih ve ortak sürdürülebilir yaşamımız için çok önemli. Bizi biz yapan bizi bir arada tutan değerlerden biri. Ve hiçbir şey bundan daha değerli değil.

 



Görseller / yemek.com - nanorator

HİNDİSTAN SONRASI TARİFLER - Lizbon'dan Bir Esinti

YEDİ TEPELİ LİZBON’DAN  BİR ESİNTİ

Lizbon’a ilk 1996 yılında bir yoga semineri için gitmiştim. Okyanus kıyısında dev çorba kaselerindeki  sebze çorbaları kalmış aklımda.  2002 yılında da bir iş toplantısı için tekrar gittiğimde dev Jumbo karideslere takmıştım kafayı. Hatta bir keresinde o kadar kocaman iki karides vardı  ki  tabağımda,  onlarla hatıra fotoğrafı dahi çektirmiştim. Ciddiyim! Müthiş soslarla servis edilmişti.  Fado dinlemiştik bir de  o gece.

Asıl tariflerini paylaşacağım Alda ‘dan bahsetmek istiyorum size. 2010 yılı Temmuz ayı boyunca iki oğlumla tatildeydik Lizbon’da. Alda ile ortak bir arkadaşımız aracılığı ile tanışmıştım onunla. O zamanlar elli yaşındaydı Alda. Son derece çekici alımlı bir kadındı. Ve tanrım eli nasıl da marifetliydi öyle . Onu  sevecen  cömert  nazik neşeli biri olarak hatırlıyorum .  Bir keresinde koca aile için paela yapmıştı bir akşam . Böyle bir lezzet bilmiyorum. Ondan dört tarif almışım ve sizinle iki tarifi paylaşacağım. 


                                 

Yeşil Şarap ile tam ne zaman tanıştım hatırlamıyorum fakat baloncuklu yeşilimsi rengi ve sek tadı ile pek sevmiştim bu şarabı. Şampanyaya benzetiyordum. Dostlarım benim yeşil şarabı çok sevdiğimi bildiklerinden mutlaka sofrada bulunduruyorlardı. Burada da satılıyor şimdilerde. Vinho Verde!  O sıralar özel Portekizce dersi bile alıyordum. Aşk insana neler neler yaptırıyor.

Alda’nın evinin olduğu bölge yoğun çam ağaçları ile kaplı idi. Aslında Lizbon’un çevresinde yoğun çam ağaçları vardır. Çam fıstığı  ağaçları!  Bahçede minik bir barbekü vardı ve her seferinde çam kozalakları ile yakıyorduk barbeküyü. Kömür yerine çok daha sağlıklı ve çevreci  gelmişti bana.



Benim ve çocukların aklında kalan bir diğer lezzet de deniz salyangozu deneyimimiz idi. Minik salyangozları oğlanlar eğlenerek mideye indirmişti. Biri on diğeri dört buçuk  yaşlarındaydı. Kürdanlar ile içinden çıkarıyorduk yiyeceğimiz kısmı. Bildiğimiz salyangozlara göre daha minikti bu salyangozlar. Hatırlıyorum da koca bir tabak minik salyangoz getirmişlerdi önümüze. Oğlan çocuklarını bilirsiniz. Pek bir afacan yaramaz olurlar. Gözleri kocaman merakla kürdanları ellerine alıp girişmişlerdi salyangozları yemeğe. Ne çok eğlenmiştik o gün.

Burada bir parantez açmak istiyorum. Çocuk gelişiminde çocukların farklı lezzetleri denemesine alan açmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bir çocuk ne kadar çok farklı kültür ve dolayısıyla lezzet ile temas eder ise o kadar yaşama ve fırsatlara açık bir birey oluyor. Hatta daha esnek daha empatik bir kişilik geliştiriyor bile olabilir. Bu müzik için de geçerli. Dünya vatandaşı olmanın diğeri ile bağ kurmanın diğerinin derdini anlamanın yollarından biri de bu olsa gerek. Çok şükür oğullarımı bir çok farklı kültürün lezzetleri kültürleri ile tanıştırma şansım oldu. Ki bir çok ortak güzel anımız oldu bu vesile ile. Ortak güzel anılar değil mi, bizden geriye kalacak olan?

Mumbai şehrinin eski adı Bombay idi bilirsiniz. Ve ‘’Bombaim’’ Portekizce güzel koy anlamına geliyor. 16. Yüz yılda Portekiz sömürgesi imiş Bombayı. Uzun yıllar sonrasında İngilizlere çeyiz olarak verilmiş.   Yakın zamanlarda da Mumbai ismini aldı. Üç  yerel  dildeki anne sözcüğünün birleşimi. Ma, Amba ve Ai. ‘Mother India’ derler Hintliler ülkelerine. Anadolu  sözcüğünün Türkçe açılımı da annelerle dolu anlamına geliyor. Ve her iki kültürün  antik geçmişinde Ana Tanrıça’ya inanılması rastlantı olmasa gerek.

İstanbul ve Lizbon birbirine çok benzeyen iki şehir. Her ikisi de yedi tepe üzerine kurulmuş. Mumbai’ de yedi ada üzerine kurulu bir şehir. Yedi tepe ve yedi ada. Tesadüf  mü bilemedim? Fakat bu üç şehrin etkisi büyük yaşamımda.

Yediğim içtiğim hemen hemen her şeye hayran kaldım Portekiz’de. Tatlı ile pek aram yoktur fakat muhteşem tatlıları var gerçekten.  Tatilde konakladığım yere araba ile yaklaşık yarım saat uzaklıkta bir kasabadaki kafe  de kremalı kahveli karamelli  bir pasta vardı. Hatırlıyorum iki üç günde bir atlayıp arabaya çocuklarla tatlı yemeğe gidiyorduk. Onlar elbette muhteşem dondurmaların içine dalıyorlardı. Keyifli anlardı gerçekten.

Evimde iki kültüre ait yemek kitapları var . Hint ve Portekiz mutfaklarına dair…Her iki mutfak da  çok zengin renk doku koku tat hissi barındırıyor içinde. Benim minik tariflerim çok sınırlı paylaşımlar bu hazinelerin yanında. Kesinlikle meraklı iseniz yemeğe içmeye araştırmanızı denemenizi öneririm.

 Bu iki mutfağın birbirine etkileri nasıl oldu acaba ? Örneğin  iki mutfakta da bayağı yoğun taze kişniş kullanılıyor. Bu noktada düşünmeden edemedim. İnsan kendi lezzet piramidine göre insanlara yerlere deneyimlere mi çekiliyor acaba?  Ya da yaşamın akışı mı bizim lezzet piramidimizi oluşturuyor? İkisi de doğru sanırım.

Şimdi Alda’nın tarifleri…



Yengeçli Dip

Malzemeler : 2-3 diş Sarımsak, ½ küçük boy Kuru soğan , Mayonez, Taze kişniş, Paket yengeç

Sarımsak, soğan ve yengeçler mikserde parçalanır. Sonra mayonez ve taze kişniş eklenir. İsteğe göre biraz sirke  ve karabiber eklenir. Tuz kendi kararınıza göre ekleyebilirsiniz. Kızartmış ekmek üstüne keyifli oluyor. Ya da ince krakerlerin üstüne.




Ananaslı Mus

Malzemeler : 4 yumurta, 1 ananas jelatin,400 gr konsantre süt, 250 gr  taze ananas, 4 çorba kaşığı şeker, 200 gr ananas suyu

Yumurta sarılarını ayırıp,  beyazları çırpıp kar haline getiriyoruz. Ananasın bir kısmını küçük parçalar halinde doğrayıp geri kalanı blenderde püre haline getiriyoruz. Püre ananas, jelatin, konsantre süt, şeker ve ananas suyu çırpılıyor. Sonra çırpılmış yumurta beyazı ekleniyor karıştırılıyor.  Tane ananaslar da eklenip bardaklara konularak dondurucuya konuluyor. Sıcak yaz akşamları için lezzetli bir kaçamak.

 

 




Görseller / ncultura.pt - gothamist - Valentina's Corner - Masters's of Kitchen


xxxx

HİNDİSTAN SONRASI TARİFLER - Mon Cher Paris

Hindistan deneyimi sanırım benim bireysel milatlarımdan biri oldu. Bu bölüme bu nedenle Hindistan sonrası tarifler  ismini verdim.

ÇINLAYAN SEDİR

Bu bir kitap serisidir.  2008 yılında yollarımız Kuraldışı ‘ndaki bireysel gelişim atölyelerinde kesişti. Kitabın yayınevi aynı zamanda Kuraldışı Yayınevi. Yemek tarifi değil burada paylaşacağım. Fakat bedenimizin bilgeliği ve beslenmemiz üzerine küçük bir not düşmek istedim.



                                                                         Sedir Ağaçları

Kitabın yazarı Viladimir Megre. Sibiryalı bir girişimci yazar. Dört kitaptan oluşuyor bu seri. Sibirya’da yaşayan bir sedir türünün adı imiş Çınlayan Sedir. İnsan sağlığına yararları antik çağlardan beri bilinen, ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılan Sedir  ağacının, stres azaltıcı etkisinden antiseptik hatta saç dökülmesini önleyici etkisine kadar bir çok  şifalı etkileri biliniyor.

Söylenen o ki kozmik enerjiyi tüm yaşamı boyunca kendine çeken Sibiryalı Çınlayan Sedir, belirli olgunluğa doygunluğa gelince  ses çıkartıp çınlayamaya başlarmış. Bu sesi duyan çevre sakinleri ağacın kesim vaktinin geldiğini anlar, ağacı minik parçalara böler, şifa için dağıtırlarmış. Bu ağacın minik parçalarını üzerinde taşıyan insanlarda olumlu duygu durumları gözlemlenirmiş.

Hayal ile gerçek arasında bir yerde duran gizemli bir kitap Çınlayan Sedir. Kitabın ana kahramanı Sibirya Ormanlarında yaşayan şaman bir kadın olan,  Anastasya. Müthiş bilge bir kadın o . Kitabın yazarı da Sibirya coğrafyasında bir iş gezisinde Anastasya ile tanıştığını anlatıyor. Kitap bu ikilinin sohbetleri  dostlukları  ilişkileri üzerine kurgulanmış. Kitapta beni etkileyen  iki  bölümü paylaşmak istiyorum.

Bir yerde bitkilerin zekasına gönderme yapıyor Anastasya. Tohumu ekmeden ağzımızda ıslatıp bir süre bekletip ekimi yaparsak, o tohumun bizim ihtiyacımız olan vitamini topraktan alarak bize en uygun şekilde kendini yetiştiriyor olacağını anlatıyor. Müthiş değil mi? Tam bir araştırma deney konusu. Belki de aile çiftliklerinde üretilen meyve ve sebzelerin sırrı burada yatıyordur. Tanıdıkları insanların ihtiyaçlarına göre ürün vererek bitkiler, aile çiftliğindeki insanların bütünsel sağlığını korumalarına destek veriyorlardır. Ağaçların birbiri ve mantarlarla ilişkisini düşününce, insanlar ile bitkiler arasında da böyleis bir etkileşimin olması muhtemel geliyor bana. Her geçen gün bitkilerin zekasına ve birbirleri ile işbirliği içinde yaşama becerisine  dair muhteşem bilgiler keşif ediliyor. Ben de neden olmasın diyorum?

Paylaşmak istediğim diğer bölümde ise ikili bir gün ormanda dolaşırken bir deney yapıyorlar. Bir çok topladığı yemişi meyveyi yerde sergiliyor Anastasya ve Viladimir’e soruyor hangisine doğru yemek üzere çekim hissettiğini. Viladimir yanıt verdikten sonra da  anlatıyor. Bir çok gıda arasında canımızın çekildiği bir gıda varsa, bunun bedenin vücudumuzun o gıdadaki vitamin minerale ihtiyaç duyduğu için özellikle o gıdaya çekildiğimizi ifade ediyor. Burada beslenmemizi zihnimiz ile planlamak yerine , bedenimizin bilgeliği  ile güçlü bağlar kurarak akışta,  doğa ile kendimiz ile uyumlu olarak yaşamanın önemini vurguluyor bana göre Anastasya. Ve biyoçeşitliliğin zenginliğinin sağlığımız için ne kadar önemli olduğunu da bir anlamda. Şu anda tek tip patates tüketiyoruz. Oysaki onlarca çeşit patatesin yetişmesi ve bizim o andaki çekilimimize göre tüketim yapıyor olmamız, bütünsel olarak sağlık durumumuzu daha destekleyici olabilir. Aş erme dediğimiz fenomen ile benzerlik şaşırtmıyor beni.

Sonuçta bedenimiz milyonlarca yıldır yeryüzünde hayatta kalma becerisi sergilemiş atalarımızın bilgeliğini barındırıyor. Bu bilgelik ile yeniden temas edebilmemiz gerçekten çok önemli.

Tüketim çılgınlığının ve hastalıkların temelinde yatan nedenlerden biri de bu bilgelik ile bağımızın kopmuş olması ya da zayıflaması bence.

Aile çiftliklerinde ya da bahçelerinde  iklimlerle uyumlu, atalık tohumlarla, zehirsiz sebze meyve üretiminin,yeryüzündeki yaşamın sürdürülebilirliği için yaşamsal bir önemi olduğunu düşünüyorum.

Ölmeden önce okunacak kitaplar listesinde yerini almış Çınlayan Sedir.


MON CHER PARİS

İlk Paris seyahatimi 2008 yılının Eylül ayının ilk günlerinde yaptım.  Çalıştığım uluslararası firmanın bölgesel bir eğitim toplantısı idi katıldığım. Üç  günlük bir Paris deneyimi. Eğitimcinin eğitimi idi programın adı. Orada öğrendiklerimi ülkemde iş arkadaşlarımla paylaşmam isteniyordu. Mesleğimle ilgili eğitsel çalışmaları hep sevmiş ve gönüllü olmuşumdur.

Amerika ‘lı bir akademisyen olan George eğitmenimizdi. Çok başarılı bir eğitim programı olmuştu. Deep Dive isimli bir modülü global firma bünyesinde hayata geçiriyordu George. Neşeli ve son derece entelektüel bir akademisyendi. Eyfel Kulesi ’nin  ( Tour Eiffel )  karşısındaki bir Parizyen kafede ilk kez  Croque Madam ‘ı George ile keşif etmiştim. Uzun sohbet ve şarap eşliğinde elbette! Hala iletişimdeyiz ve yaşamımızın kıyısından geçmiş insanlarla iletişimde olmak gerçekten iyi hissettiriyor.

Hayatımın özel anılarından biridir gerçekten de Paris deneyimi. Programa katılan tek kadın yönetici bendim. Eğitmenimiz ve diğer yönetici arkadaşlar ile yedi erkek ve tek kadın Louvre Müzesi’nin yakınında bir restorana gitmiştik hep birlikte. Ben üzerimde kırmızı bir elbise ayağımda siyah şık sandaletlerim ve elimde yine süslü siyah bir portföyüm ile gerçekten pek alımlı idim. O gecenin yıldızı olmuştum ve bol kahkahalı keyifli bir akşamdı gerçekten.

Son gün program sabahtan bitince ve benim uçağım akşama doğru olunca soluğu Paris sokaklarında aldım ben de. Üzerimde çiçekli elbisem açık topuklu taba renkli ayakkabılarım ile  Şanzelize (Champ-Elysees )  civarında dolanıp durmuştum pırıl pırıl bir günde.

Sonra hayatımda ilk kez deneyimleyeceğim bir deneyim için ana cadde üzerindeki bir restorana girmiştim.  Evet , istiridye yiyecektim.   Kendime kocaman  bir  istiridye tabağı ve beyaz şarap söylemiştim. Harika bir gündü ve kendimi çok iyi hissediyordum.

İstiridyenin o hafif serin kaygan buram buram deniz kokan taze ferahlatıcı iç gıcıklayıcı lezzeti ile tanıştığım o an , kalbim puf etti ve açıldı. Gerçekten sanki o sesi duydum içimde.



Kırk bir yaşındaydım ve böylesi bir deneyimi ilk kez yaşıyordum. Ama o gün kalbim puf edince ne olmuş olabileceğini çok analiz ettim araştırdım sonradan.

Evet kalbim açılmıştı. Bu kavramı hepimiz biliyoruz. Fakat ben bunu fiilen yaşadım o gün. Psikolojik olarak çoğumuz kapalı olarak yaşıyoruz. Sadece fiziksel ve zihinsel  varlığımızla işe gidip geliyoruz, evlenip çoluk çocuk sahibi oluyoruz. Hatta bir kez bile varlığı açılmadan yaşayıp ölenlerimiz de pek çok.

David Deida’nın Mavi Gerçek kitabını 2019 yılında okuyana kadar tam anlamamıştım bana ne olduğunu. Evet , o gün kalbim varlığım açılmıştı ve görülmüştüm.

Kalbimiz açılırsa ancak görülebiliyoruz. Fiziksel görünürlükten bahsetmiyorum burada. Tüm özümüzü ruhumuzu duygu dünyamızı olduğumuz kişiyi görülür kılıyordu kalp açıklığı.

Yaşamımın çok büyük bir kısmını görülmekten korkarak kapalı bir şekilde yaşamıştım. Hayatıma almak istediğim her şey sadece ve sadece görülebilir olduğum zaman hayatıma girebilirdi oysaki. Kişi ancak görülür olmayı kabul edip kendini açar ise ışık saçar. Işığı görülür. Dharmasını,  misyonunu hayata geçirebilir. Olmak istediği ya da olduğu kişiyi yeryüzüne indirebilir. Yaşamak istediği hayatı  yaşayabilir ve hatta kendini gerçekleştirebilir.  Gerçek bu kadar sade aslında.

On yılımı almıştı nerede ise bu deneyimin şifresini çözmem. Şimdilerde canımı sıkan beni üzen korkutan yani olumsuz bir durum ile karşılaşıp kapanmaya meyil ettiğimi fark ettiğim an,  hemen açık kalmaya derin nefesler almaya odaklanıyorum. Hani stres olunca nefesimiz soluk almamız sınırlanır ya işte bu kapandığımız anlamına geliyor. Bunu gözlemlediğiniz an derin nefesler alıp kendinizi açmayı hatırlatabilirsiniz kendinize. Bu son derece derin bir uygulama. Bilinçli bir eylem.

Evet  Paris’teki bu deneyimi ‘Kalbim nefes aldı.’  diye not düşmüşüm günlüğüme. Sanki onca sene nefesini tutmuştu kalbim ve nefes alabilmişti o gün.

Düşünüyorum da gıda olarak tanımladığımız ve yediğimiz içtiğimiz her şey aslında sadece fiziksel bedenimize değil ruhsal bedenimize en derin psişemize dahi dokunuyor. Buradaki sihir kendini tam, bütün ,  iyi , tatminkar hissettirebilmekte sanırım. Varlık o iyi hissetme anında kendini açabiliyor. Well being ya da iyilik hali denilen  bu hal olsa gerek.

Beş temel duyumuz ile yeni bir yiyeceği lezzeti   tatmak yeni bir  nöron ağı yaratıyor kanımca beynimizde. Ve yeni bir beyine sahip oluyoruz. Yani yeni bir insan oluyoruz. Benim için ise bu istiridye  öncesi ve sonrası olarak gerçekleşti diyebilirim. Dev bir  milat oldu benim için bu deneyim diyebilirim.

Şu anda bu satırları yazarken içime bir merak doldu. Kim bilir başka ne değişik lezzetler daha tadacağım ve bunların benim varlığıma nasıl sihirli dokunuşları olacak? Olduğum kişiyi başka bir kişiye dönüştürecek olan lezzetleri deneyimlemek için sabırsızlanıyorum. Yeni benlerim ile buluşmak için…

Hep yeni lezzetlere meraklı ve istekli idim ve fakat şimdi daha bir iştahım arttı yaşama dair sanki...





Görseller / Cokiiya.com- Do it in Paris 

27 Şubat 2021 Cumartesi

UZAK DİYARLAR - Hint Usulü Baklava

Közlenmiş Mısır’ ın Hint Versiyonu

Mısır bizde hem haşlanır hem közlenir. Mumbai ‘de bir akşamüstü gezintisinde sokakta mısır közleyen bir satıcı görmüştüm. Koşa koşa özlemle yanına gitmiş ve bir mısır istemiştim. Közlenmiş mısırın üstüne kırmızı biber tozu ile  tuz serpip bir de limon sıkıp bana vermişti satıcı. Şaşırmıştım  elbette ve ‘Baharatsız bir şeyler yemek mümkün mü burada ? ‘ diyerek gülüp iştahla mısırı dişlediğimi hatırlıyorum. Çok değişik bir lezzetti gerçekten. Nerede ise bu basit işlemle mısır nerede ise ana bir öğüne döndürülmüştü.

                                           


Bollywood  ve Pop Corn

Bollywood ‘u bilmeyen yoktur. Hindistan’a giderseniz bir gün eğer mutlaka sinemaya gidin. Halkın en önde gelen eğlencesi sinema. Tanıştığım yerel dostların hemen hemen tüm filmleri film müziklerini biliyor olmalarına pek şaşırmıştım.  Hatırlıyorum da ilk kez bin  kişilik gerçek bir sinemada film seyretmiştim. Evet yanlış okumadınız bin kişilik bir sinema. Ve film dört  saatlik bir filmdi. Aslında çok akıllıca bir çözüm bulunduğunu düşünüyorum.  Hava çok sıcak olduğundan dört  saat klimalı ortamda 50 Rps (o zamanlar 1 USD) keyifli film seyrediyordu insanlar. Sinema salonunda kundakta bebekleri ile gelenler de vardı , tencerelerle yemekleri ile gelenlerde. Arada bebek ağladığında anneleri pışpışlardı bebekleri hatta.  Esas kız ile esas oğlan o zamanlar öpüşmezdi. Şöyle bir yakınlaştıklarında aman tanrım salon ıslıklarla inlemişti bir sefer. Çok eğlendiğimi hatırlıyorum. Çocuksu bir masumiyeti olduğunu düşünmüştüm insanların. İçten ve de samimi. Oldukları gibi, maskesiz.

Ve patlamış mısır olayı! 2014 yılında iki oğlumla yaptığım seyahatte onlarla da sinemaya gitmiştik.  O deneyimi yaşamalarını istemiştim. Tuzlu ve  şekerli yanı sıra peynirli ve baharatlı patlamış mısır seçeneklerini görünce hepsinden alıp denemiştik. Hiç fena değildi lezzetleri. Tarçınlı, baharatlı bir çok farklı tarif var. Evde de denenebilir kesinlikle.

Farklı lezzetler demişken bizim pişmaniyeye benzeyen bir tatlıları vardır. Ve bir çok farklı meyveli türleri .  O zaman düşünmüştüm meyveli pişmaniyeler nasıl olur acaba diye? Şimdiler de satılıyor sanırım Türkiye’de de meyveli pişmaniyeler.


İlk Boza Deneyimim

Annemin siyah kaplı çok eski bir tarif kitabını atmıştım bavula Allahtan. Pune ‘de havalar soğuduğunda 6 oC ‘ye kadar düşüyordu geceleri hava sıcaklığı. Bayağı kış nerede ise. Ve canım çok boza çekmişti  bir gün. Tarif kitabına bakıp hazırlamıştım ben de . Hayatımda ilk kez boza yapıyordum. Ve toz tarçın ile sarı leblebi satın alıp bir akşam oturmasına gitmiştik bir aile dostumuza . Pek övünerek yanıma almıştım bozamı. Çok lezzetli olmuştu gerçekten. Dostlarımız bir yudum alıp yüzlerini ekşitmiş ve bir kenara koymuşlardı  bardaklarını. Bazı lezzetlerin de tamamen bize özgü paylaşılamayan lezzetler olabileceğini düşünmüştüm onları anlayarak. Kalan bozanın hepsini de bir güzel kendim içmiştim. Ama ne gündü!

Hintli Misafirlerim

Biz  Batı’lıların ağız tadına göre seçilmiş tariflerden oluşan bir Hint Tarifleri kitabı almıştım. Birkaç tarifi uygulama fırsatım olmuştu. Ve bir gün evimize çok sevdiğimiz aileyi yemeğe davet ettik. Sheetal ve ailesi. Bendeki cesarete bakın ki atıştırmalıktan ana yemeğe salatadan taze çapati ekmeğine  kadar Hint tarifleri ile ağırlamak istedim misafirlerimi.  İnanın tüm gün  mutfaktaydım. Ana yemek dört beş saat sürdü nerede ise. Ve hiç beklemediğim kadar müthiş uyumlu bir lezzet yakaladım. Çok beğenildi yemeğim. O gün Hint mutfağında baharatların dengesinin ne kadar önemli olduğunu çok iyi anladım. Aynı yemekte yeri geliyor altı yedi çeşit baharat kullanılıyordu. Sihirli bir şey bu baharat olayı gerçekten. Biraz az biraz fazla bambaşka lezzetler oluşabiliyor. Beyin nöronlarınızı dans ettiren muhteşemlikte  de olabilir bu lezzet ya da tam tersi büyük bir hayal kırıklığı da. Ayurveda ‘dan gelen bir gelenek sanırım tüm tatlara yer veriliyor her öğünde. Zengin baharat seçenekleri sonsuz olasılık  yaratıyor ve ne çok heyecan veriyor insana.

Yine Mrs Dogra’dan iki tavuk tarifi paylaşacağım.

Tavuk Curry ve Tandoori Tavuk.



İlk önce Tavuk Curry  tarifi.

Malzemeler : ½ Kg Tavuk Parçaları (but ya da göğüs sizin tercihinize göre) , 1 Orta boy Kuru Soğan, 1 ortaboy Domates, 2/3 diş  Sarımsak, 1 cm Taze Zencefil, Zerdeçal, Karabiber, Kırmızı pul biber, Yoğurt,  Kişniş Tozu

Tavuklar sıvı yağda hafifçe kızartılıyor. Ayrı bir tavada sıvı yağ kızdırılıp doğranmış soğanlar atılıp kavruluyor. Sarımsak, zencefil, 1bir çay kaşığı kişniş tozu, tuz karabiber kırmızı pul biber ekleniyor. Daha sonra doğranmış domates ilave ediliyor. Bu karışım iyice pişiriliyor. Hafifçe kızartılmış tavuk parçaları ekleniyor. İki  Çorba kaşığı yoğurt  ve yarım su bardağı sıcak su ilave edilip iyice pişiriliyor. Ne zaman ki tavuk eti dağılıyor o zaman ocaktan alınıyor. Tavuklar pişmeden su çekerse yemek sıcak su ilave edebilirsiniz az miktarda. Koyu kıvamlı olacak yemek. Taze kişniş ile süslenerek sıcak servis ediliyor. Bu tarifi isterseniz et ile de yapabilirsiniz.

 

Tandoori Tavuk.

Malzemeler : 1 kg kemiksiz tavuk (iri parçalı), Limon suyu, 250 gr Yoğurt, 3 Çay Kaşığı ezilmiş Sarımsak, 3 çay kaşığı ezilmiş Zencefil, 2 adet ince doğranmış Kuru Soğan, 2 tatlı kaşığı garam masala, 1 Çay Kaşığı Salça

Tavuk temizlenip 20 Dakika limon suyuna yatırılıyor. Robotta soğanı parçalanıp içine  zencefil, sarımsak ve  yoğurt ilave ediliyor ve bu karışım iyice parçalanıyor. Bu karışımı kevgirden geçiriyoruz ki iri taneler kevgirde kalsın.  Karışımın özü iyice çıkmalı. Çok ince püre haline de getirebilirseniz robotunuzda bu karışımı ki  o püreyi de kullanabilirsiniz. Bu karışıma garam masala ekleyip , tavuğu içinde marine ediyoruz. En az 20 dakika ya da yemek zamanına kadar dinlendiriyoruz bu karışımda tavuğu. Tuz ve sulandırılmış salçayı ekleyip, 275 oC fırında 15/20 dakika fırınlıyoruz. Sıcak servis ediyoruz.


Giy Dal Pirinç Üçlüsü

Hindistan’ da pirinç festivalleri yapılıyordu. Katıldığım bir festivalde  yüz  çeşit pirinç olduğunu öğrendiğimde ne çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Eminim her yemek için ya da farklı lezzet yakalamak için farklı pirinçler kullanılıyordur diye düşünmüştüm. Burada bir parantez açmak istiyorum. Kitabı yazarken Vandana Shiva ‘nın ‘Tohumun Hikayesi’  isimli çocuklara yönelik kaleme aldığı kitabını okuyordum. Vandana Shiva  Hintli bir araştırmacı, çevre aktivisti. Yirmiden fazla kitabın yazarıdır.  Aslen Fizik eğitimi almış olup felsefe doktorası bulunmaktadır.

Kitabında Hindistan’da İndica isimli pirincin 200.000 çeşidi bulunduğu ve bunların 3000 çeşidinin Navdanya hareketi aracılığı ile tohum bankasına kazandırıldığını ve dağıtıldığını yazıyordu. Kırmızı,  siyah,uzun , bodur bir çok pirinç çeşidi.  Ne büyük zenginlik ve bereket!

Biyoçeşitliliğin korunmasının  gıda güvenliği açısından önemini, üzerinde genetik olarak çalışma yapılmış tohumların biyoçeşitliliği nasıl yok ettiğini , hepimizi yoksulluğa ve açlığa nasıl adım adım taşıdığını anlatıyor kitabında.

Şu örnek çok net görmemi sağladı resmi. Patatesin ana vatanı Güney Amerika ve iki binden fazla patates çeşidi bulunuyormuş. Sarı, kırmızı, mavi, mor, pembe, kırmızı benekli, yuvarlak, uzun, ucunda uzantıları olan farklı şekillerde binlerce patates. Ve İrlanda’da iki yüz  yıl önce tek kültür patates yetiştirmeyi başarmış köylüler. Fakat 1845 yazında gelen bir mantar hastalığı sonucu tüm ülkede patatesler çürümüş. Ki gıda ihtiyacının büyük çoğunluğunu patatesten karşılıyormuş halk. On  yıl içinde yedi yüz elli  bin İrlandalı açlıktan ölmüş ve iki buçuk milyon  Milyon kişi İngiltere, Kanada ve ABD’ye göç etmek zorunda kalmış.


Tüm türlerin güvenliği ve yeryüzünde sürdürülebilir bir yaşam için biyoçeşitlilik son derece önemli. Tohumu savunmak yaşamı savunmak bir anlamda.  Burada parantezi kapatıyorum ve devam ediyorum.

Giy bizim sade yağ olarak tanımladığımız yağ. Tereyağı hafif ateşte kaynatılıp üstünden beyaz çıkan maddeler kaşıkla alınıyor. Son derece sağlıklı bir yağ olarak tanımlanıyor. Hatta sağlık amaçlı dahi kullanılıyormuş. Boğaz bölgesine masaj, burun deliklerine damlalıkla damlatılma gibi. Dal dediğimizde bildiğiniz haşlanmış sarı mercimek. Özel düdüklü tencereler vardı. İçine iki ya da üç sıra metal kap koyabilirdik düdüklünün içine. Her metal kaba pişireceğimiz pirinci ve mercimeği koyardık ayrı ayrı. Bir kaba da haşlayacağınız başka bir sebze varsa onu koyabildiniz. Her kaba biraz su ilave eder ve düdüklünün içine de su koyardık. Aynı anda tüm gıdalar haşlanır pişerdi. Zaman ve enerji tasarrufu yapılırdı.

Sade pirinç üstüne sarı mercimek ve onların üstüne de  giy konularak servis edilirdi. Basmati tarzı kokulu bir pirinç kullanılırsa çok daha farklı bir lezzet yakalanıyor. Baharatsız, sade ve bir o kadar lezzetli bir öğün diyebilirim. Basmati ‘nin anlamı da  ‘’aroma kraliçesi’’ imiş. Bunu da Vandana Shiva ‘nın kitabından öğrendim. Bu tadı mutlaka denemelisiniz. İçinizi ferahlatacak.



                                                                      Khari Bisküvisi

Hint Usulü Baklava

Benim gibi eşi Hintli olan yine  ben yaşlarda Bulgar bir  arkadaşım olmuştu Pune ‘de. Mihaela! Evimize yakın bir apartman da oturuyordu. Tatlı mı tatlı minik bir kızı vardı. Kültürel olarak ortak lezzetleri özlüyorduk. Bir gün evini ziyarete gittiğimde bana kendisinin yaptığı baklavayı ikram etmişti. Nasıl mutlu olmuştum anlatamam? Yok yok yufka açmamıştı . Hindistan’da bizim kuru baklavaya benzeyen hafif tuzlu bir atıştırmalık vardı. Hint Çayı’na batırılıp genelde tüketiliyordu. Ambalajlı kutuda satılırdı. İşte hep derim, kaynak, malzeme ve zaman darlığı yaratıcılığı arttırıyor diye. Şerbet yapıp bu atıştırmalığın üzerine dökmüştü. Ve sonra üzerine yer fıstığı dövüp serpmişti. Bal gibi de baklava özlemim geçmişti bu şekilde. Micheale yerel dili de öğrenmişti. Marathice!  Ve yerel kültür ile inanılmaz bir şekilde harmanlamıştı kendini ki hayranlık duyduğumu hatırlıyorum ona.








Görseller / All Recipes- Delish.com - tarladalal.com

UZAK DİYARLAR - Taze Çemen ve Filizler

 Yeşil Çatni (Chutney)

Çatni (Chutney)  sos anlamına geliyor. Tatlı, acı ya da baharatlı çok çeşitli soslar var Hint mutfağında. Yeşil çatniye de bir çeşit dip sosu diyebilirim. Yoğun kişniş tadı var.

Malzemeler : Urad dal (beyaz mercimek ) Taze kişniş (bir demet) Taze hindistancevizi rendesi (100 gr) Acı yeşil biber (3/4 adet) Demirhindi tohumu (2-3 adet) su

Tavaya az yağ konulup bir çorba kaşığı mercimek atılıyor. Beyaz mercimek zor bulunabileceğinden bir gece suda ıslatılmış maş fasulyesi ile de deneyebilirsiniz bu tarifi. Bir iki tavada fasulyeyi çevirdikten sonra taze kişniş tavaya atılıp hafif sotelenir. Diri kalması önemli . Bir iki çevirme yeterli olur. Sonra bu karışım robota konularak içine taze Hindistan cevizi rendesi yeşil acı sivri biber (chili) ,  demirhindi ,su tuz , eklenerek robotta püre haline getiriliyor. Sosu cam kavanoza koyarak bir süre saklayabilirsiniz.

Bu yazıları yazarken nasıl ki Hindistan’da bizim mutfağı özleyip evde kendime çiğ börekten bozadan zeytinyağlı dolmaya kadar yemekler pişiriyorduysam, şimdi de Hint mutfağını özlediğimi fark ediyorum. Daha da sık pişirmeliyim evde Hint tariflerini.



                                                                            Yeşil Çatni

Hema’nın Domatesli Omleti

Hema son derece becerikli, güler yüzlü, çalışkan güçlü bir kadındı. Tüm zor koşullara rağmen yaşamda dimdik duran son derece duyarlı biri idi. Eli pek lezzetli olduğundan ve de sizin sanki o anki ihtiyacınızı bilerek yemek hazırlığı yaptığı hissi verdiğinden  olsa sanırım, onun evine ziyareti iple çekerdim. Hep yeni tarifler lezzetler keşif ederdim onun evinde. Nohut unundan hazırladığı omletin tarifini paylaşıyorum sizinle.

Nohut unu, zerdeçal, kırmızı biber tozu, tuz, su ile  koyu bulamaç yapılıyor. Sanki çırpılmış yumurta gibi bir kıvam ve görüntü oluyor. Vejeteryan beslenmede nohut unu,  yumurta kullanılan yerlerde yumurtanın yerini alıyor. Bir kenarda küp şeklinde doğranıp kavrulan kuru soğan bu bulamaca ekleniyor. Arzuya göre taze olgun domates küp küp kesilerek ilave ediliyor. Aynı şekilde tercihe göre taze kişniş yaprakları da doğranıp ilave edilebilir.  Sonra tavada bildiğimiz omlet gibi pişirilip çatni (chutney) denen soslarla servis ediliyor.



                                                                    Rende Hindistancevizi 


Hindistan Cevizi

Biz de genelde kurutulmuş hindistancevizi tozu vardır ve tatlılarda kullanılır. Hindistan da bir çok tatlı tuzlu yemekte,  sos içinde taze olarak kullanılıyordu. Ve evde üretiyorduk bu hindistancevizi rendesini . Nasıl mı? Bildiğimiz kahverengi kurumuş hindistancevizini kırıp, içindeki beyaz kısmı  rendeliyorduk. Çok güçlü robotlarda da belki parçalanabilir. Kavanoza koyup saklanabiliyor ayrıca  haftalık kullanım için.

Ben şahsen baharatlı  pilav ya da patates üzerine pek yakıştırıyorum. Bir tutam serpiliyor servisin üstüne. Hem görsel olarak hem de lezzet olarak başka bir yere götürüyor bu lezzet sizi.  Bizim buralarda yenilebilir Hindistancevizi yağı satılıyor aktarlarda. Batı dünyası Alzheimer’ a karşı hindistancevizi yağını öneriyor. Arada kendime hindistancevizi yağında omlet yapıyorum.



                                                                       Taze Çemen


Taze Çemen İle tanışmam

Bildiğimiz dereotu, maydanoz gibi demet halinde satılıyordu. Hayatımda ilk kez Hindistan>' da karşılaştım taze çemen ile. Nasıl sağlıklı bir bitki imiş meğer? Acımsı bir  tadı var fakat şifa kaynağı. Taze kişniş bulamazdım Türkiye’de bundan yirmi sene önce ve evimin balkonunda kişniş tohumu ekip taze kişniş biçerdim. Çok şükür artık satılıyor kişniş her yerde. Hatta yerel  semt pazarlarında bile bulabiliyorsunuz. Kişniş de ağır metalleri atıyor vücudumuzdan. Çemenin faydalarını sindirim siteminden bağışıklık sistemine, menapozdan,  alzhiemera say say bitmiyor . Çemeni arada sırada da olsa mutfağımıza almamızın son derece faydalı olacağını düşünüyorum. Belki ülkemizde de yakın zamanda taze çemen bulabiliriz. Ya da kendimiz yetiştirebiliriz bahçemizde ya da balkonlarımızda. İşte size kolay  bir  taze çemen tarifi.

Tavaya yağ kızdırıp sarımsak, yeşil acı chili  biber ekleniyor. Sonra taze çemen yaprakları bir öbek atılıp ıspanak kavurur gibi kavruluyor. Bol sarımsak işin sırrı. Yoğurt ya da uygun bir çatni ile servis yapılıyor. Sıcak çapati ile yendiğinde müthiş bir lezzet fırtınası kopuyor içinizde. Hayranı olmamak elde değil…

Bu arada dereotunu da çok kullanıyorlardı yaşadığım bölgede. Yukarıdaki çemen tarifinin aynısını dereotu içinde uygulayabilirsiniz. Dereotu ince ince kıyılıyor  bu tarifte. Biraz zerdeçal da  ilave edebilirsiniz. Ve keyfinize göre yarım saat suda bekletilmiş  sarı mercimek de eklenebilir bu tarife.

Ayurveda’ya göre tüm tatların alınması gerekiyor her öğünde. Tatlı ekşi acı tuzlu ve bitter. Bu bitter tadını çemen karşılıyor. Belki ondandır tereyağında pişirilmiş taze çapati ve sıcak çemen yediğimde tamamlanmış bütün hissediyordum kendimi. Ruhum doymuş!



Maş Fasulyesi Filizi

Taze Filizler

Sebze satılan hemen hemen tüm  tezgahlarda dükkanlarda geniş kapların içinde çeşit çeşit taze filizler satılıyordu. Tıpkı diğer tüm sebzeler gibi satılıyor pişiriliyor ve tüketiliyordu bu filizler. İnanılmaz bir protein ve mineral kaynağı olduğunu öğrendim sonraları. Vejeteryan ve vegan mutfağın başrol oyuncularından biri gerçekten bu filizler.

En çok tüketilen filiz ise maş fasulyesiymiş dünyada. Kolestrol  düşürmesinden,yaşlanma karşıtı etkisine,   stresi ve  yorgunluğu azaltıcı özelliğine kadar bir çok faydası var taze filizlerin. Her sağlıklı mutfakta yerini almalı taze filizler.

Biz evimizde maş fasulyesi filizlendirip tüketiyoruz sık sık. Kuru haline göre yüzlerce kat daha fazla vitamin, enzim ve antioksidan madde içeriyor bu filizler.

Evde taze filiz yapımı da çok kolay. Çocuklara da öğrettim taze filiz hazırlamayı.  Bir kaseye kuru taneleri koyup  üzerini geçecek kadar su ekleyip yirmi dört saat kadar suda bekletiyorsunuz. Yirmi dört  saat sonunda suyu süzüp tekrar şöyle bir sudan geçirip taneler nemli olacak şekilde bir gün daha bekletiyorsunuz. Ertesi gün tekrar taneleri suda yıkayıp nemli bırakıyorsunuz. Üçüncü gün taze filizleriniz hazırdır. Taze taze fazla bekletmeden tüketmenizi öneririm. Yine de elinizde kalan taze filizleri cam kavanozda buzdolabında bir iki gün saklayabilirsiniz.

İster salatalara, ister çorbalara hatta meyve sularına ekleyebilir ya da  smoothie malzemesi olarak  değerlendirebilirsiniz  taze filizleri.

Baharatlı bir tarif denemek isterseniz işte kolay bir tarif.

Malzemeler :  1 büyük su bardağı taze filiz, 1 orta boy Kuru soğan, 1 orta boy Domates, 3 diş sarımsak, 1cm taze  Zencefil , 1 adet Yeşil Biber, Taze Kişniş yaprakları, Taze Hindistan Cevizi Rendesi , 1 çay kaşığı Hardal Tohumu , Zerdeçal , Kişniş Tozu

Yağı ısıtıp hardal tohumu ve zerdeçalı ekleyip  rahiyası çıkınca kıyılmış sarımsak ve soğanı ilave ediyoruz. Doğranmış biber ve kişniş tozunu ekleyip soğanların altın rengini almasını bekliyoruz. Daha sonra kıyılmış domatesi ekliyoruz. Bir iki döndürdükten sonra önce taze filizleri sonra  taze Hindistan cevizini ekliyoruz. Taze kişniş yaprağı ve küp şeklinde limon ile servis ediyoruz.


Balık ve Deniz Ürünleri

O bir yıl boyunca belki üç ya ada dört kez kırmızı et yedim. Olmadığından  değil sanırım aşırı sıcaktan ağır geldiğinden pek tercih etmedim. Bu arada bir çok  restoranda da  kısaltılmış olarak ifade edilen veg ve non veg yiyecekler bulunuyordu. Yani kırmızı et satılıyordu  bir çok markette ve de kırmızı et içeren yiyecekler  sunuluyordu restoranlarda . Et ya da hayvansal ürünler etik bir prensip olarak tüketilmiyordu daha çok. Hindistan'da bugünün vegan felsefesi ile örtüşen bir bakış açısı var diyebilirim ki saygı duymamak elde değil.

Belki ayda bir kez de  tavuk yemişimdir. Daha çok sebze, meyve, balık ve deniz ürünleri ile beslendik. Mayalı ekmek yemedim, evde kendi ekmeğimi yaptım. Yoğurt yapıyordum evde bir de. Bol bol tatlı da yedim ne yalan söyleyeyim. Muhteşem tatlılar vardı. Tuzlu, ekşi, baharat ve  acıya daha çok eğilimim olduğundan bakıyorum genelde bu tarz tarifler almışım.  Ve inanın sindirim sistemim hiç bu kadar mutlu huzurlu olmamıştı hayatımda. Her insanın ayrı bir dünya olduğuna inanıyorum ben. Herkese önerilen diyetler hatta tıbbi uygulamaların bile genel bilgi olduğunu düşünüyorum. Birine ilaç olan diğerine zehir olabilir. Kişinin kendini gözlemlemesi hissetmesi anlaması çok önemli bana göre. Hiçbir kimse bizi bizden iyi tanıyamaz. Yeter ki kendimizle samimi dürüst bir ilişkimiz temasımız olsun. Fiziksel zihinsel duygusal ruhsal tüm boyutlarımızın bizim en yüksek hayrımıza bizimle işbirliği yaptığına hatta konuştuğuna bile inanıyorum . Yeter ki  dinlemesini bilelim.

Sokakta balık deniz ürünü satan kadınlara hayrandım.  Yaşamları pek kolay değildi ve fakat gülümseyen yüzleri rengarenk kıyafetleri ve camdan, sesler çıkartan renkli bilezikleri ile hala zihnimde capcanlılar.  Hava aşırı sıcak olduğundan günün belli saatlerinde tezgahlarının başına gelir satış yaparlardı. Çat pat Marathi bilgimle fena alışveriş yapmıyordum açıkçası.

Hint Okyanusu sayesinde inanılmaz değişik balık ve deniz ürünleri tatma şansım oldu. Maalesef pek isimlerini bilemiyorum bu yerel balıkların. Kızartma yapılıyordu bazı balık türleri.  İrmik içine kırmızı toz biber zerdeçal tuz ilave edilip bu karışıma balık bulanıp derin kızartılıyordu.

Ben karides pek sevdiğimden bol bol dev karidesler yediğimizi hatırlıyorum. Kendi tarifime göre  tereyağı, kırmızı pul biber ve sarımsaklı ile tavada sote ediyordum karidesleri.








Görselller / BBC good food - recipes.fandom - swasthi's recipes - nurserylive



xxxx