19 Mayıs 2013 Pazar

'Ben' Üzerine

"Ne cüretle 'ben' dersin? Benim dünyamda 'ben' bir küfürdür. 'Ben' içinde taşıdığın ayrılıktır; 'ben' senin yalanlar ordundur. Kendi 'küçük ben'lerinden birini her söyleyişinde yalan söylüyorsun.

Ancak kim olduğunu biliyorsan 'ben' diyebilirsin; yaşamının efendisiysen ve iraden varsa. Bundan böyle sakın 'ben' deme, yoksa buraya bir daha asla dönemezsin!


Trudi Doyle

Kendini gözle.Kim olduğunu bul!

Kalabalık içinde bir 'ben' olmak, gerçek dışı,kaçısı olmayan,kendi kendine yarattığın sahte inançlar ve yalanlar sisteminin tuzağına düşmek demektir.

Bir bütün içinde olamamanın eksikliği, insanı cehalet,korku ve kendi kendini imha etmeye mahkum eder ve onu hastalıklara, çöküşe, saldırganlığa, acımasızlığa ve dış dünyada savaşmaya götürür.

Dünya,senin onu düşlediğin gibidir; o bir aynadır. Dışarıda kendi dünyanı bulursun, yarattığın, düşlediğin dünyayı.

Dışarıda kendini bul! Git ve kim olduğunu gör...

Diğerlerinin, senin içinde taşıdığın yalanın, uzlaşmanın, cehaletinin yansıyan görüntüleri olduğunu keşfedeceksin...Değiş...Ki dünya değişsin. Beter bir dünya yaratıyorsun, sonra da kendi yarattığın şeyden, kendi eserinden dehşete düşüyorsun. Dünyanın nesnel olduğunu düşünüyorsun...oysa dünya senin onu düşlediğin gibidir. Git, dünyaya gir ve bunları kabullen...Kendiiçindeki yoksullarla, zorbalarla, toplum dışına atılmışlarla tanış. Onları kabullen!Sakın onları görmezden gelme ve sakın suçlama. Dünyana teslim ol. Git ve yarttığın şeyi bilinçli olarak kabullen; bir dünya, müsamahasız, cahil ve...ölü.

Bir kişinin gücü, kendine sahip olmasında ve aynı zamanda kendisine teslim olmasında yatar."

Dreamer (Tanrılar Okulu)

14 Mayıs 2013 Salı

Çamur ile Çivinin Dansı'na Davet


Merhaba,

İlk kişisel seramik sergime bekliyorum...

 Atölye Macha (Fenerbahçe Stadı Arkası)

 18/05/2013

 15:00-18:00 arası


9 Mayıs 2013 Perşembe

Sihir

"Hayatlarımızda sürüp giden harika bir tutarlılık vardır...

Sonuçlar için zorlamaktan vazgeçip, kendimizi akışa bırakırsak, hayatlarımızda meydana gelmesi gereken sihir tümüyle ortaya çıkmaya başlar...

Herşeyi oldurmaya çalışmak ve bazı şeylerin olması için şeyleri dengelemeden sonuçları zorlamak, kontrolden başka bir şey değildir." Robin Sharma



7 Mayıs 2013 Salı

İdeal Eş

Geçenlerde elli yaşını devirmiş bir arkadaşımla sohbet ediyorduk...

Birkaç kez evlenmiş , baba olmuş ve halen bekar bir erkektir arkadaşım.

İlişkiler üzerine sohbet ederken  konu insanlardaki yakınlaşma, duygusal bağ kurma  korkusuna ya da zorluğuna geldi ...




Arkadaşım, ancak bu yakınlaşmanın , bağ kurmanın  "İdeal Eş" ile karşılaşılınca yaşanacağına inanıyordu.

Bunu daha iyi aktarabilmek için bir erkek arkadaşının deneyimininden  bahsetti bana.

Uzun yıllar o kadından bu kadına  ideal eşini aramıştı bahsettiği arkadaşı!

En sonunda aşık olmuş ve evlenmişti ! Evlilik de yine benim arkadaşıma göre yakınlaşma ve bağ kurma anlamına geliyordu. Sanki ona göre evlilik olmadan bunlar olmuyordu! Herşeyin hele de ilişkilerde ne kadar göreceli olduğunu hatırlatma ihtiyacı duydum kendime bir an...

Arkadaşıma göre, arkadaşı ideal eşini bulabildiği için yakınlaşabilmiş, duygusal bağ kurabilmiş ve sonuç olarak da evlenebilmişti.  Bu çifti tanımıyorum ve ne kadar yakınlaşabildikleri ya da duygusal bağ kurabildiklerini bilmiyorum elbette. Sadece bana aktarılanı paylaşıyorum.

Arkadaşıma  şöyle bir baktım ve ona  konu ile ilgili aşağıdaki mealde duygu ve düşüncelerimi aktardım.

İdeal eş diye  bir kavram tamamen zihnimizin yarattığı bir ilüzyon olduğunu düşünüyorum.  Dışarıdaki  insanla ilgili değil olay sanki. Hatta, ideal eş tanımı  kendi korkularımızın arkasına sığındığımız ya da yakınlaşmayı bağlanmayı ertelediğimiz bir sınır/engel  belki de.  Bir nevi yalnızlığa mahkumiyetin maske giymiş hali bu "ideal eş" arayışı. Kendimizi sabote etmenin gayet ince bir yolu!

Ya da tamamen kendimizi ilişkilerde yeterli görmeme inancımızın ortaya çıkışı...İlişkinin sorumluluğundan kaçış yolu...

Elbette idealleri paylaşmak, ortak değerler, yaşamdaki duruş, hedefler , zevkler gibi başlıklardaki ortak paydalar çok önemli   ilişkilerde. Ancak asıl olan kişinin kendini  ilişkiye ne kadar açtığı veya  hazır olduğu ile ilgili sanki. Olay dışarıdaki ile ilgili değil! Herşey içimizden dışarıya yansıyor...

Zira kalbin kapısı sadece içeriden açılıyor!

Dünyanın en muhteşem kadını da  erkeği de gelse o kapıyı dışarıdan açamaz...Hatta yeryüzünde bize en uygun insan dahi gelse karşımıza, inanın halen hazır değilsek  yakınlaşmaya , onu görmez ve duymayız bile...Bir bahane bulur kaçarız farkında bile olmadan! Sıralarız zihnimizde neden bu ilişkinin yürüyemiyeceğine dair gerekçelerimizi...

Ancak kişi kendini açmaya karar verdiğinde ,o zaman  duygusal yakınlaşma ve bağ kurma gerçekleşebilir . İşte tam da o anda  kim var ise hayatında kişinin, o kişi ile bağlanır varlığı. Elbette ortak paydaların uyuştuğu biridir bu. Herkes kendi bilinç seviyesi ya da ruhsal titreşimi ile aynı olan insanları çekiyor yaşamına sonuçta. O zaman ancak samimiyetle ilişkinin sorumluluğunu alabilir kişi ve de emek verebilir ilişkiye ve de karşısındaki kişiye...

İdeal eş ile karşılaşılan an, kişinin  duygusal yakınlığa ve bağlanmaya  kendini açmaya hazır olduğu ve buna izin verdiği andır bana göre.

İdeal eş beklentisi bir anlamda yaşamımızın duygularımızın kendimizin sorumluluğunu almamak, çözümü kadere, hayata ve dışarıya bırakmak aynı zamanda. Kendimizden ve gerçeğimizden kaçmak! Aşkı, neşeyi, hazzı, doyumu, mutluluğu ertelemek...Yaşamı ertelemek!

Bütün olay kalbimizi açmamıza engel olan duyguları tanımlamak, kabul etmek ve bunları sevgiyle dönüştürmek.  Kalbin kapısındaki zincirleri söküp atmak...Özgürleşmek!

Sanki uykudayız gibi düşünün bir an. İşte kalbimizi özgürleştiğimiz an,  gözlerimizi açtığımızda, karşımızda gördüğümüz kişi "ideal eşimiz" olacaktır.

Özetle , aslında arkadaşının kalbini özgürleştirdiğini ve yakınlaşmaya bağ kurmaya izin vermiş olduğunu söyledim.

Arkadaşım bu yaklaşımımdan oldukça etkilendi sanırım. Düşüneceğini söyledi bana!

Biliyorum ki o da kalbini özgürleştirecek ve "ideal eşini" bulacak  bir gün! Derinden bunu arzuladığını görüyorum...

Herşey çok güzel oluyor!

Sevgiler,



4 Mayıs 2013 Cumartesi

About Powerful Man

"Usually, when we think of power, we think of external power. And we think of powerful people as those who have made it in the world. A powerful woman isn’t necessarily someone who has money, but we think of her as someone with a boldness or a spark that makes her manifest in a dramatic way. When we think of a powerful man, we think of his ability to manifest abundance, usually money, in the world.

Most people say that a powerful woman does best with a powerful man, that she needs someone who understands the bigness of her situation, a man who can meet her at the same or even greater level of power in the world.



Now this is true, if power is defined as material abundance. A woman often faces cultural prejudice when she makes more money than a man, as does he. A woman who defines power by worldly standards can rarely feel totally relaxed in the arms of a man who doesn’t have it.

If power is seen as an internal matter, then the situation changes ...drastically. Internal power has less to do with money and worldly position, and more to do than with emotional expansiveness, spirituality and conscious living…

I used to think I needed a powerful man, someone who could protect me from the harshness and evils of the world. What I have come to realize is that…the powerful man I was looking for would be foremost, someone who supported me in keeping myself on track spiritually, and in so maintaining clarity within myself, that life would present fewer problems. When it did get rough, he would help me forgive.

I no longer wanted somebody who would say to me, “Don’t worry honey, if they’re mean to you I’ll beat them up or buy them out.” Instead, I want someone who prays and meditates with me regularly so that fewer monsters from the outer world disturb me, and who when they do, helps me look within my own consciousness for answers, instead of looking to false power to combat false power.

There’s a big difference between a gentle man and a weak man. Weak men make us nervous. Gentle men make us calm.”

By Marianne Williamson