13 Mart 2013 Çarşamba

Tensel ve Tinsel Ailemiz Üzerine

Her geçen gün yaşamın ya da ruhun iradesine zekasına olan hayranlığım artıyor...

Herşey olması gerektiği zamanda olması gerektiği şekilde oluyor , tamamlanıyor, bütünleniyor sanki.



Kimileri doğmadan önce ruhani boyutta anne baba kardeş yani özetle ailemizi / oyun arkadaşlarımızı seçerek dünyaya geldiğimize inanıyor. Kimileri ise tamamen bizim irademiz dışında tensel ailelerimize doğduğumuza inanıyor. Yani biz seçmiyoruz birinci derece yakınlarımızı bu inanışa göre...Arkadaş , eş , dost seçimlerimiz bize ait seçimler ancak ailemiz bizim seçimimiz değil.

Ancak şu bir gerçek ki bazen ya da çoğu zaman birinci derece aile üyelerimizle koşulsuz sevilme, kabul görme, güvenilme , takdir edilme  gibi bizleri besleyecek , geliştirecek ve de dönüştürecek deneyimleri deneyimleyemiyoruz.

Kolumuz kanadımız kırık uçmaya çalışıyoruz yuvadan!

Fakat şunu anlıyorum ki  yaşam o muazzam güzelliği ile  bir şekilde karşımıza tinsel aile bireylerimizi çıkartıyor ve eksik olan tamamlanıyor , ayrılmış olan parçalar birleşiyor,bütünleşiyor.

İşte size bazı örnekler...

Bir arkadaşım öz annesinden yeterince ilgi özen şefkat göremediğini ifade etmişti bana bir gün. Üç kardeşin ortancasıydı ve fakir bir aileydi bu. Annesi balık pazarında balık satan bir kadındı. Çok ağır bir iş yükü vardı annesinin biliyordu  ve fakat ağabeyi ve küçük kız kardeşi daha çok annesinin ilgisini , özenini alıyordu . Bir erkek olarak anne sevgisine , şefkatine ilgi, özen, onayına aç yetişmişti. Evliliğinde de eşinden ona "annelik" yapmasını beklemiş ve elbette ilişki çuvallamıştı. Ancak yıllar sonra bu eksiklik "tinsel anneleri" tarafından tamamlanabilmişti. Bir eğitmen olarak yurtdışında üç ay konaklayacağı bir workshop a katılmıştı ve  ve öğrenciler tarafından ağırlanmıştı bu süre zarfında. Bilin bakalım öğrencilerin profili nasıldı? Yaşlı kadınlar ağırlıktaydı .  Her biri onu sevgi, şefkat, ilgi, özen ve takdir ile beslemişti...Kendisi de bu seyahat dönüşü çocukluğunda eksik kalanın artık tamamlandığını ifade etmişti bana. Tinsel annelerini bulmuştu arkadaşım özetle !

Yine bir arkadaşım , arkadaşım diyorum ama benden yirmi yaş büyük, ve eşi torun sevgisine açtı. Kendi oğulları ve gelinleri pek sosyal insanlar değildi ve tek torunlarını göremiyor ona doyamıyorlardı. Yaşları bu çiftin 70 'ler civarı...Her anın değerinin bilindiği  en doyumlu yaşamın dolu dolu yudumlandığı  günlerden geçiyorlardı yani. Ancak işte burada devreye benim küçük oğlum  girdi. Bir keresinde "DEDECİM" diye bir sarılışı vardı oğlumun bu yaşlı heybetli insana, inanın gözleri dolmuştu arkadaşımın eşinin.  "Kendi torunumdan göremedim bu sevgiyi" demişti. Şimdi bile benim gözlerim doldu...Ne zaman ziyarete gitsek onlara, tahmin edebiliyorsunuzdur benim ufaklığın nasıl karşılandığını! Tinsel torun olmuştu benim ufaklık arkadaşımın eşi için.

Yıllar önce tanıdığım bir kız arkadaşımın hikayesi de enteresandır. Erkek kardeşi ile nerese ise hiç bir diyalogu yokken bir sosyal ortamda tanıştığı yine kendinden bir kaç yaş küçük bir erkek ile nasıl bir kardeş ilişkisi kurduğunu anlatmıştı. Maddi manevi hep yanında olmuştu bu adam arkadaşımın. Özkardeşinde bulamadığı samimi içten sevgi ve saygıya dayalı bir yakın dostluktu deneyimlediği...Tinsel erkek kardeşini bulmuştu arkadaşım.

Başka bir hikayem daha var! Bu da bir tandığımın gerçek hikayesi.

Adamın ikinci eşinden bir oğlu vardı ve anne evi terk etmişti oğul ufacıkken. Kadın yabancı idi ve ilk Türk eşinden bir kızı vardı. Çocuklar aynı yaşta rastlantı ya işte. Bir şekilde tanışıp aşık oluyor bu kadın ve erkek ...Sonra da evleniyorlar. Bir anda iki çocuklu bir aile oluveriyorlar. Tahminen on beş yıldır mutlu bir aile hayatı yaşıyorlar. Elbette dar zor günleri de oldu. ancak hem anne hem baba oldular birbirlerinin çocuklarına. Sahip çıktılar birbirlerine...Yani zor günde , dar günde birbirlerinin yanındaydılar özetle. Şimdi bu iki güzel çocuk muazzam okul başarılarına imza atıyor. Ama biliyor musunuz bu kadın bana bir gün ne söylemişti. Eşine daha yolun başında demiş ki" Bak hayat bu gün olur ayrılırsak oğlun benim oğlumdur. Bana anne diyen bir çocuğu ben yüzüstü  bırakamam. Ben onu herzaman görmek ve ilgilenmek isterim. Onun hayatında olmak isterim. Ona göre alalım bu kararımızı." demiş. Ben çok etkileniştim bu duruştan. İnsan olmak ile ilgili birşey bu olsa gerek. Öz annesi çocuğu terk etmiş gitmişti ve üstelik Türk olmayan (kültür farklılığına rağmen anlamında bunu yazdım) bir kadın arkadaşımın evladına yürekten anne olabilmişti. Tinsel annesini bulmuştu çocuk bu yaşamda.

Eminim sizlerin de bir çok hikayesi vardır bu hikayelere benzer. Ve hepsi de çok güzel hikayeler!

Evet tensel ailelerimizden bir şekilde ihtiyaç duyduğumuz sevgiyi, kabulu onayı alamamış olabiliriz ancak tinsel ailelerimiz ihtiyacımız olanı vermeye hazırdır. İhtiyaç duyduğumuzu bize sevgiyle , şefkatle verebilenler bizim tinsel aile bireylerimizdir.

Ancak yaşamın, ruhun iradesine izin vermeliyiz belkide sadece ve sadece, tinsel ailemizle buluşabilmek ve hak ettiğimizi deneyimleyebilmek için!

Herşey tamamlanıyor ve bütünleniyor!

Herşey şifalanıyor ve ışık oluyor!

Yeterki biz inanalım ve de izin verelim olmakta olana...

Hem zaten, neden olmasın ?

Sevgilerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder