13 Nisan 2012 Cuma

Doğadaki Son Çocuk

Bu kitabı erkek kardeşim önerdi...Bir kaç senedir permakültür ve organik üretim ile  ilgileniyor. İlgisi artık bir yaşam şekli olmak üzere ve de çok heyecan duyuyorum onun adına.

Tübitak yayınlarından çıkmış kitap. 472 sayfa ve 9 TL .

Çocukluğumu hatırladım bir an kitabın kapağındaki bu fotoğrafı görünce. Ben de bir şeylerin üzerinde hızlıca yürüyerek dengede kalma oyununu pek severdim. Meyve ağaçları ile dolu bir bahçede geçti çocukluğumuz bizim.  Babamın küçük teknesi ile de Salacak  sahilinde balıklarla denizle rüzgarla arkadaşlık yapardık.  Bahçemizdeki ağaçlar  hayvanlar  deniz ve rüzgar bizim ilk öğretmenlerimizdi diye düşünüyorum...Yaşamı ölümü , sevinci acıyı , bolluğu açlığı öğrendik onlardan. Kardeşimle ortak temellerimizden ve paylaşımlarımızdan biri bu...Ve de çok değerli!

Kardeşimin değerlerine ve yaşamdaki duruşuna saygı duyuyorum. Çok şanslıyım...Dost olabileceğim bir kardeşim var!

Konuya dönüyorum tekrar!

Dünyada her yıl 65 Milyon insan şehirlere göç ediyormuş. Yani her yıl  yaklaşık Türkiye nüfusu kadar insan şehirleşiyor.

Nedir bu şehirleşmenin ve doğadan uzaklaşmanın altında yatan?

Korku...

Kırsal da eğitim yok, sağlık hizmeti yok mesajları en derinlerimize işlenmiş...Eskiden insanlar yaşamıyor muydu sanki kırsal da ? Gerçekten çok mu mahrum kalıyorlar medeniyetten? Medeniyet dediğimiz şey ne bugünümüzde ? Ya da gerçekten bir mahrumiyet var mı?

Havanın suyun toprağın görece daha temiz olduğu kırsalda  yaşayan  ve de bedenini daha çok çalıştırabilen bir insanın aslında daha sağlıklı olması beklenmez mi?

Peki asıl öğretmenimiz doğa ise neden koşuyoruz ya da koşturuluyoruz şehirlere? Eğitim dediğimiz olgu ne gerçekten? Mantık ve felsefe eğitimi olmayan sadece ticaret yapmak üzere (çocuklarımın matematik kitaplarındaki problemler hep bunun üzerine ne aldın ne sattın ne kar ettin ...) ya da kalifiye işçi yetiştirmek üzere kurgulanmış modeller değil mi bunlar? Özgürleştiren, bireyleştiren , bireyi olduğu gibi kabul eden ve potansiyelini özgürce ifade etmesine fırsat veren bir eğitim sistemimi var sanki?

Sağlık ve eğitim ile ilgili korkular  gözümüze indirilen perdeler anlayacağınız.

Peki neden şehirleştiriliyoruz?

E elbetteki daha çok ev , daha çok buzdolabı çamaşır makinası satılıyor. Daha çok insan tüketim hastalığına yakalanıyor. Bu en bulaşıcı hastalıklardan biliyorsunuz. Ve de  her türlü medya araçları ile daha kolay hipnotize edilebiliyor insanlar.

Özetle şehirli olmak modern kölelik...Kapitalist sistemin kurguladığı bir model. Üstelik köklerinden uzaklaşan insanlar bir değer krizi geçiriyor. İşte bu noktada da adı ne olursa olsun korku imparatorlukları  , insanların bilinçlerindeki  karanlık  topraklar üzerinde yükseliyorlar.  Bu tüm dünyanın içinde bulunduğu bir durum.

Felaket senaryolarını sevmem diyorum ama düşünmeden de edemiyorum. Peki size sorarım dedikleri gibi katastrofik olaylar çoğalırsa (bunun bile bilinçli olarak yaratılan bir gerçeklik olabileceğini düşünüyorum artık) sizce şehirlerde yaşayanların mı yoksa kırsal da yaşayıp doğada var olma becerisi olanların mı yaşama şansı daha yüksek?

Dünya nüfusu çok fazla artık. Nüfusun azalması gerekiyor birilerine göre...Çok ama çok kapsamlı sistematik bir planlama var sanki...En baba komplo terorisi size işte.

Doğada yaşayan insanların değerleri vardır , bilgedirler ve temelleri güçlüdür. Öyle bu temellerin üzerine kolayca korku imparatorlukları inşa edemezsiniz...Tam tersi aydınlık ve sevgi bu insanların varlıklarında yükselebilir. Köy Enstitülerinin varoluş nedenini daha iyi algılıyorum şimdi.

Özetle bakir doğada nasıl var olabileceğimizi öğrenmeli ve de  öğretmeliyiz çocuklarımıza ivedilikle. Bu kurgu çerçevesinde bilgili ve deneyimli insanların eğitim programları yaptıklarını hayal edebiliyorum. Ben şahsen bundan sonra çocuklarımla  tatillerimi TATUTA tarzı hem doğada çalışılacak hem tatil yapılacak çiftliklerde geçirmek istiyorum. Tüm bu bilgiler hücrelerimizde var. Sadece hatırlamamız yeterli!

Yirmi sene önce çevre konularını konuşunca dalga konusu oluyorduk ...Şimdi küresel ısınma ile karşı karşıyayız.  Yirmi sene sonra bizleri nelerin beklediğini hiç kimse tahmin edemiyor. Küresel ısınma bazılarına göre evrimin doğal bir süreci...Kimbilir belki de doğrudur bu yaklaşım. O zaman evrime uyum sağlayabilenler var olacağına göre, gerçekten doğada varolabilme becerimizi yeniden kazanmamız çok önemli.

Uzun sözün kısası , çocuklarımızın içindeki "doğanın" korunması ve de insanoğulları ile insankızlarının yeryüzünde uzun yıllar yaşıyabilmesi adına okumalıyız bu kitabı hepimiz.

Sevgiler


Doğadaki Son Çocuk
Çocuklarımızdaki Doğa Yoksunluğu ve Doğanın Sağaltıcı Gücü
Last Child in the Woods: Saving Our Children from Nature-Deficit Disorder

Richard Louv

İnternetteki tanıtım yazısını aynen paylaşıyorum sizlerle...

“Çocuk ve doğa hareketi şu temel fikirden güç alıyor: Doğadaki çocuk, soyu tehlike altında olan bir türdür ve çocukların sağlığı ile Yeryüzü’nün sağlığı birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.” Richard Louv

Çocuklarının doğayla anlamlı bir bağ kurmadan büyüyen bir kuşağa ait olmasını istemeyen anne babaların başucu kitabı olan Doğadaki Son Çocuk, tüm dünyada hızla yayılan doğaya dönüş hareketinin biçimlenmesinde ve yaygınlaşmasında önemli roller üstlenmiş bir kitap.

 Richard Louv Doğadaki Son Çocuk’ta çocuklarda ve gençlerde obezite, dikkat bozukluğu, depresyon gibi vakalarda büyük artış yaşanması ile çocukların yaşamında doğanın giderek daha az yer alması arasında bir ilişki olduğunu örneklerle kanıtlarken aynı zamanda içinde bulunduğumuz bu durumu tersine çevirebilecek bir yol haritası sunuyor. Etkileyici ve sürükleyici bir üslupla kaleme alınan Doğadaki Son Çocuk’u yayımlarken özellikle anne babaların bu kitabı ellerinden düşüremeyeceklerine inanıyoruz.

“Doğadaki Son Çocuk, doğada zaman geçirmenin çocukların sağlığını geliştirebileceği, yaratıcılıklarını teşvik edebileceği, düşünme yetilerini keskinleştirebileceği ve çevreye karşı duyarlı olmalarına yardım edebileceği inancını paylaşan birçok farklı ilgi grubunu bir araya getirdi.”
— John Flicker; National Audubon Society başkanı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder