Çok sevgili bir dostum aracılığı ile tanıştım Francis Hallé ile...Kendisi dünyaca ünlü bir Fransız botanist...
Space for Life (Yaşam İçin Alan) , Advocacy for Trees (Ağaçlar için Savunma) gibi kavramlar ile bizi tanıştırıyor Francis Hallé...
Çok heyecanlandırdı beni bu buluş! Ağaçlar özel ilgi alanınız ise mutlaka siz de araştırın Hallé 'nin çalışmalarını derim. Fransızca hemen hemen tüm kaynaklar...
Ağaçların utangaçlığı (ya da çekingenliği) yine ünlü botanikçi tarafından keşfedilmiş. Buna göre ağaçlar bir arada büyürken dalları arasında belirli bir mesafeyi gözetirlermiş. Bu boşluğa ya da aralığa "utangaçlık aralığı" (ya da çekingenlik yarığı, Fransızca "fente de timidité") adı veriliyormuş.
Bu fenomen ilk kez 1960'larda Avustralya'da gözlemleniyor. Rüzgarın verdiği salınım hareketi ile dalların birbirine çarparak kırıldığı ve bu boşluğun bu şekilde oluştuğu düşünülüyor önce. Fakat bunu ispatlayan kırık dal veya benzeri oluşumlar gözlemlenmiyor. Gerçekten de dallar birbirine yaklaşıyor ve belirli bir aralığa yaklaşınca o yöne doğru büyümeyi durduruyorlar. Bundan sonra da ağaç sadece yukarıya doğru gelişimini sürdürüyor. Bir çok teori üzerinde çalışılmış. Bitkisel koku hormonları ya da yapraklar çevresindeki atmosferdeki gaz oranlarının ağaç tarafından hissedilmesi gibi...Bu utangaç davranış bazı ağaçlarda dallar ve yapraklarda bazılarında ise köklerde görülmüş. Bazen de hem dallarda hem köklerde.
Çok etkilendim gerçekten ve içimde yankılar oluştu...
Ağaçlar biz insanlara duruşları ile ilham veriyorlar gerçekten.. Beslenebilmek büyüyebilmek için nasıl ağaçlar birbirlerine tam bir kabul uyum ve saygı ile alan açıyorsa insanların da böylesi bir alana ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Kendisi olmak kendini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu bir alan bu...
Düşünsenize eğer böyle bir alan olmasa ağaçlar birbirlerine zarar verir ve tamamen "güdük" kalırlardı. .Enerjileri, birbirlerine çarparak aldıkları "yaraları" iyileştirmek için sarf olur giderdi.Potansiyellerini gerçekleştiremezlerdi.. Günümüz ilişkilerinde de yaşanan çatışmaların belki de asıl nedeni budur?
Bu fenomen bana Halil Cibran'ın Evlilik şiirini hatırlattı...
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
Tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın,
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
Çünkü ancak Hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez....
Birbirimizi olduğumuz gibi kabul ederek , uyumla dans eder gibi kendimizi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğumuz alanı sunarak yaşayabildiğimiz sürece, tüm ilişkilerde ve toplumda uyum ve barışın olacağına inanıyorum.
9 Kehanet isimli kitapta okuyanlarınız bilir özellikle ikili ilişkilere yönelik metaforik bir anlatım vardı. İki varlık birbiri yerine evrenden (kendi merkezinde kendi özünden) beslenebildiğinde aralarında enerji çatışması olmuyor. Sevgi özgürce akıyor. Aksi halde kendisi ile bağını kaybedip evrenden enerji beslemesi kesilen, diğerinin enerjisinden beslenmeye çalıştığında, aralarında enerji savaşı başlıyor.Sonuç malum...
Oysa ağaçlar birbirleri yerine tamamen evrenden doğadan besleniyorlar. Birbirlerine yakın duruyorlar ve fakat birbirlerine belirli bir alan sunuyorlar. Birbirlerinin varoluşuna alanına saygı duyuyorlar. Tamamen olmakta olana teslim olarak yaşıyorlar. Anda çoşku ile var oluyorlar. Ağaçlar,ancak kolletif olarak var olunabileceğinin bilinci ile davranışlarını hareketlerini bütünün en yüksek hayrına olacak şekilde düzenleyen, zeki ve duyarlı varlıklar.
Bu açıdan baktığımda ağaçların bizlerden çok daha gelişkin varlıklar olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Sevgi için , sevgi ile diğerine alan açabilmek, yüksek bir bilincin ve iradenin göstergesi değil midir? Böylesi bir bilince ve iradeye tüm insanlık olarak ivedilikle ulaşmamızı diliyorum.
Hesse'nin dediği gibi "Ağaçlar mabettir.Her kim ki onlarla nasıl konuşulacağını bilir, her kim ki onları nasıl dinleyeceğini bilir, gerçeği öğrenebilir. Ağaçlar eğitimi ya da kuralları öğütlemezler, azimle yaşamın kadim kanununu öğütlerler."
Sevgiyle,
Space for Life (Yaşam İçin Alan) , Advocacy for Trees (Ağaçlar için Savunma) gibi kavramlar ile bizi tanıştırıyor Francis Hallé...
Çok heyecanlandırdı beni bu buluş! Ağaçlar özel ilgi alanınız ise mutlaka siz de araştırın Hallé 'nin çalışmalarını derim. Fransızca hemen hemen tüm kaynaklar...
Ağaçların utangaçlığı (ya da çekingenliği) yine ünlü botanikçi tarafından keşfedilmiş. Buna göre ağaçlar bir arada büyürken dalları arasında belirli bir mesafeyi gözetirlermiş. Bu boşluğa ya da aralığa "utangaçlık aralığı" (ya da çekingenlik yarığı, Fransızca "fente de timidité") adı veriliyormuş.
Bu fenomen ilk kez 1960'larda Avustralya'da gözlemleniyor. Rüzgarın verdiği salınım hareketi ile dalların birbirine çarparak kırıldığı ve bu boşluğun bu şekilde oluştuğu düşünülüyor önce. Fakat bunu ispatlayan kırık dal veya benzeri oluşumlar gözlemlenmiyor. Gerçekten de dallar birbirine yaklaşıyor ve belirli bir aralığa yaklaşınca o yöne doğru büyümeyi durduruyorlar. Bundan sonra da ağaç sadece yukarıya doğru gelişimini sürdürüyor. Bir çok teori üzerinde çalışılmış. Bitkisel koku hormonları ya da yapraklar çevresindeki atmosferdeki gaz oranlarının ağaç tarafından hissedilmesi gibi...Bu utangaç davranış bazı ağaçlarda dallar ve yapraklarda bazılarında ise köklerde görülmüş. Bazen de hem dallarda hem köklerde.
Çok etkilendim gerçekten ve içimde yankılar oluştu...
Ağaçlar biz insanlara duruşları ile ilham veriyorlar gerçekten.. Beslenebilmek büyüyebilmek için nasıl ağaçlar birbirlerine tam bir kabul uyum ve saygı ile alan açıyorsa insanların da böylesi bir alana ihtiyaç duyduğuna inanıyorum. Kendisi olmak kendini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğu bir alan bu...
Düşünsenize eğer böyle bir alan olmasa ağaçlar birbirlerine zarar verir ve tamamen "güdük" kalırlardı. .Enerjileri, birbirlerine çarparak aldıkları "yaraları" iyileştirmek için sarf olur giderdi.Potansiyellerini gerçekleştiremezlerdi.. Günümüz ilişkilerinde de yaşanan çatışmaların belki de asıl nedeni budur?
Bu fenomen bana Halil Cibran'ın Evlilik şiirini hatırlattı...
Yeryüzüne birlikte geldiniz ve sonsuza dek birlikte yaşayacaksınız,
Ölümün ak kanatları günlerinizi bölene dek birlikte olacaksınız,
Tanrı'nın suskun anıları katına eriştiğinizde bile birlikte olacaksınız,
Ama bırakın da bunca beraberliğin arasında biraz boşluklar olsun,
Ve Tanrısal alemin rüzgarları esip dolanabilsin aranızda,
Birbirinizi sevin, ama sevginin üzerine bağlayıcı anlaşmalar koymayın,
Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gelgit çalkalanan bir deniz olsun Sevgi
Birbirinizin kadehini onunla doldurun ama aynı kadehe eğilip içmeyin,
Ekmeğinizi bölüşün, ama aynı lokmayı dişlemeye kalkmayın,
Şarkı söyleyin, dans edin, eğlenin birlikte, ama ikinizin de birer Yalnız olduğunu unutmayın,
Çünkü lavtadan dağılan müzik aynı, ama nağmeleri çıkaran teller ayrıdır,
Yüreklerinizi birbirine bağlayın ama biri ötekinin saklayıcısı olmasın,
Çünkü ancak Hayat'ın elidir yüreklerinizi saklayacak olan,
Hep yan yana olun, ama birbirinize fazla sokulmayın,
Çünkü tapınağı taşıyan sütunlar da ayrıdır,
Çünkü bir selvi ile bir meşe birbirinin gölgesinde yetişmez....
Birbirimizi olduğumuz gibi kabul ederek , uyumla dans eder gibi kendimizi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğumuz alanı sunarak yaşayabildiğimiz sürece, tüm ilişkilerde ve toplumda uyum ve barışın olacağına inanıyorum.
9 Kehanet isimli kitapta okuyanlarınız bilir özellikle ikili ilişkilere yönelik metaforik bir anlatım vardı. İki varlık birbiri yerine evrenden (kendi merkezinde kendi özünden) beslenebildiğinde aralarında enerji çatışması olmuyor. Sevgi özgürce akıyor. Aksi halde kendisi ile bağını kaybedip evrenden enerji beslemesi kesilen, diğerinin enerjisinden beslenmeye çalıştığında, aralarında enerji savaşı başlıyor.Sonuç malum...
Oysa ağaçlar birbirleri yerine tamamen evrenden doğadan besleniyorlar. Birbirlerine yakın duruyorlar ve fakat birbirlerine belirli bir alan sunuyorlar. Birbirlerinin varoluşuna alanına saygı duyuyorlar. Tamamen olmakta olana teslim olarak yaşıyorlar. Anda çoşku ile var oluyorlar. Ağaçlar,ancak kolletif olarak var olunabileceğinin bilinci ile davranışlarını hareketlerini bütünün en yüksek hayrına olacak şekilde düzenleyen, zeki ve duyarlı varlıklar.
Bu açıdan baktığımda ağaçların bizlerden çok daha gelişkin varlıklar olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Sevgi için , sevgi ile diğerine alan açabilmek, yüksek bir bilincin ve iradenin göstergesi değil midir? Böylesi bir bilince ve iradeye tüm insanlık olarak ivedilikle ulaşmamızı diliyorum.
Hesse'nin dediği gibi "Ağaçlar mabettir.Her kim ki onlarla nasıl konuşulacağını bilir, her kim ki onları nasıl dinleyeceğini bilir, gerçeği öğrenebilir. Ağaçlar eğitimi ya da kuralları öğütlemezler, azimle yaşamın kadim kanununu öğütlerler."
Sevgiyle,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder