1 Ağustos 2020 Cumartesi

Kurban Bayramı ve Çocuk Hakları

Bu fotoğrafa uzun uzun baktım bu sabah...Cumhuriyet gazetesinin kapağında karşıma çıktı bu minik kız.

Necati Yavaş imzası var  fotoğrafın üstünde.




Fotoğraftaki tezat dikkatimi çekti.

Önde minik bir kız çocuğu..Masum naif ayağı ile toprakla oyun oynar gibi. Çevresindeki  ortamdan kendini soyutlamaya çalışır gibi sanki. 

Hüzün ve yalnızlık hissettim bu fotoğrafta. Ne yapacağını bilememek. Belki çaresizlik . Hatta mahcubiyet ve utanç. Sessiz bir çığlık!

Arkada ise korkunç bir manzara.

Yüzlerce insan hep birlikte ellerinde bıçaklarla hayvanları boğazlarından kesiyorlar, parçalıyorlar...

Hüznünü ve yalnızlığını anladım minik kızın. Sessiz çığlığını duydum.  Çok üzüldüm onun adına.

Ve bu durumun bir çocuk hakları ihlali olduğunu kavradım. Çocukların kayıtsız şartsız böylesi ortamlarda bulunmaması gerekir. 

Ciddi bir travma yaratabilir böylesi bir ortamda bulunmak. Hatta doğa ile bağını zedeleyebilir insan yavrusunun. Ki bu durum çocuğun sağlıklı gelişimini sekteye uğratabilir. Duygusal ruhsal zihinsel gelişimi için risk oluşturur.

Hiçbir koşulda çocuklar böylesi vahşice hayvanların öldürüldüğü kanlı sahnelerin içinde yer almamalı. 

Zira bu çocuğun içindeki iyilik masumiyet güven duygusunu zedeleyen ve ruhsal alanına yapılan bir saldırıdır, tacizdir. Sınır ihlalidir! 

Doğa ile bağımız son derece kutsal olan bize özel bir bağdır. Ve bu bağa anne babalar dahil tüm diğer insanlar tarafından saygı duyulması ve bu bağın özenle gözetilmesi gerekir. Toplumların önceliği yeni nesiller olarak çocukların gençlerin çıkarlarını ve haklarını her türlü kanun hak gelenek görenek hatta dini inancın&edinimlerin  önüne koyması gerektiğini düşünüyorum.

Kurban bayramında böylesi ortamlara +13 yaş üzeri çocukların ancak gidebileceği  kanuni düzenlemelerin acilen yapılmasını talep ediyorum. +13 yaş altı kesinlikle maruz kalmamalı bu ortamlara.

Benim hatırladığım kurban bayramları böyle değildi. İlla kurban kesilecekse de bunun son derece büyük bir özen ve saygı ile yapılması gerektiğine inanıyorum. 

Aile bostanımızda babam kurban bayramında keserdi kurbanı. Sakin bahçelik bir ortamda uzun uzun dualar eder hayvanın boğazını  okşar bir nevi rızasını alırdı. Ciddi bir işti bu. Hayvanı onurlandırmak onun varlığına saygı duymak. Ve etin büyük bir kısmını mahallemizdeki dul fakir tercihen kadınlara dağıtırdık. Bu dağıtma işlemini de genellikle biz çocuklar yapardık. Bu şekilde asıl amacın sosyal dayanışma olduğunu öğrenirdik. Bir nevi imkanlarımıza şükür etmek ve bunu komşularımızla paylaşmaktı anlamı bizim için bu bayramın. Bir de büyük aile buluşması idi elbette.

Kaldı ki kurban bayramının özü de tekrar tartışılmalı ve de anlatılmalı. 

Daha derin anlamına bakarsak kurban bayramının metaforik bir anlamı olduğunu, doğada yaşayan canlı bir hayvanı öldürmek yerine içimizdeki ''hayvanı'' kurban etmek olduğunu düşünüyorum. 

İçimizdeki hayvan kavramını biraz açmak isterim burada. Hayvan yanımızı  küçültmek kötülemek değersizleştirmek anlamında değil anlatmak istediğim.  Doğanın bir parçasıyız biz de. Doğaya aitiz. Doğa bize ait değil. Tıpkı diğer hayvan dostlarımız gibi. Bu dengeyi unuttuğumuz için başımız çevresel felaketlerden kurtulmuyor.

Doğadaki hayvanlar son derece masum varlıklar. İhtiyacı olduğunda sadece ihtiyacı kadar avlanıyor. Doğanın tüm unsurları ile uyum içinde yaşıyor. Biz iki ayaklılar ise son derece tehlikeli hayvanlarız. Zira biz de akıl var. Ve fakat bu akılın da artısı ve eksisi var. Pozitif ego ve negatif ego da diyebiliriz buna. Kibir öfke kıskançlık nefret intikam rekabet hırs gibi duygular ve bu duygular dolayısıyla yaptığımız davranışlar ile  hem kendimize  hem gezegene zarar veriyoruz.

Biz iki ayaklılar içimizde hem hayvan hem insan nüveleri taşıyoruz. İçsel olarak insan olarak  doğmuyoruz ve insan olmak için bireysel çaba göstermemiz gerekiyor. Sistem bizim insan olmamızı istemiyor. Yüksek ahlak sahibi bireyler olmamızı istemiyor güç sahipleri özetle . Zira hep sömürülen tüketen kolaylıkla kandırılan sorumluluk almayan kurban rolünü seven ''çocuklar '' olarak kalmamızı istiyorlar. Malesef dünyada toplumların büyük bir oranı bu durumda. Gezegenin en büyük sorunu da bu zaten. 

Bencillik ve tüketim en büyük akıl hastalığı  iki ayaklının.  Doğanın uyum işbirliği denge kurallarına aykırı bu  durum. İşte kurban bayramının,  gezegene ve üzerindeki canlılara zarar veren içimizdeki bu negatif egoyu kurban etmemiz , onunla bağımızı kesmemiz şeklinde bir anlam içerdiğine inanıyorum. Nasıl oruç tutmak nefis terbiyesi ve fiziksel bedenin detoksu  için anlamlı bir uygulama ise kurban bayramının asıl mesajının da duygusal ruhsal detoks olduğuna inanıyorum. Bir nevi kendinle yüzleşip olmamış yanların ile  benlik parçaların ile bağını kesmek.

Hadi bu bayram içimizde daha iyi insan olmamıza engel olan yanlarımızla yüzleşip bu yanlarımızla olan bağlarımızı keselim. Bunu da kendimizi incitmeden yargılamadan eleştirmeden sevgi şefkat ve merhamet duyguları ile yapalım.

Daha büyük bir içsel uyum huzur ve bütünlük duygusuna kavuşacağımıza inanıyorum.

Ve lütfen artık çocukların masumiyetine içsel duygusal/ruhsal alanına daha saygılı olalım.

İyi bayramlar,








xxxx












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder