23 Haziran 2011 Perşembe

Onun Bir Hayali Var!

Okullar kapanır kapanmaz ben de kendime üç günlük bir tatil verdim...Trene atlayıp Ankara'ya yakın bir arkadaşımın yanına gittim...

İşte Ankara'da tanıştığım çok özel birini tanıtmak istiyorum sizlere...

O bir otistik erkek çocuk annesi...İçimizden biri...Adı Candan Dilek Solak...


1968 Ankara doğumlu.Hacettepe Üniversitesi'nde Matematik okumuş. Çok çok severek okumuş bu bölümü. Ben de matematik aşığı biri olarak çok iyi anlıyorum Dilek'i...

Şu anda bir lisede matematik öğretmenliği yapıyor. ''Kişiliğime uygun bir meslek bu ''diyor...Bunu söylerken yüzüne yayılan kocaman gülümsemeden söylediğine yürekten inandığını anlıyorsunuz...

1993 yılında evlenmiş Dilek. Eşi tıp doktoru.Özellikle eşinin mesleğinin altını çizmemi rica etti.1995 yılında oğlu Can Berk Özbek doğuyor. Çok mutlu oluyor Dilek oğlunun varlığı ile...Ancak Berk bir buçuk yaşına gelince Dilek Berk'in "farklı" bir çocuk olduğunu anlıyor.

Berk göz teması kurmaktan çekiniyormuş. Adı söylenince dönüp bakmazmış. Bir de oyuncakları ile farklı oynarmış. Oyuncakları ile sürekli olarak vurarak, döndürerek ya da dizerek oynadığını söylüyor Dilek.

Berk'in babası bir türlü kabul edemiyor durumu. Vardı yoktu derken ancak üç yaşında Berk'e otistik teşhisi konulabiliyor. Bunu ilk duyduğunda intihar etmeyi düşünmüş bir an Dilek. Eşine " Beni doktora götür ölmek istemiyorum "demiş. Ancak eşi "Sana bir şey olmaz, ben bunu kimseye söyleyemem" demiş. O an Dilek kendine gelmiş. Tokat etikisi yaratmış Dilek'te eşinin bu tarz yaklaşımı. Hastalığı ve herşeyi kabul etmiş. Kendine sarılmış , kendine sahip çıkmış ve uzun soluklu yolculuğuna başlamış.O günden bu güne özel eğitimden özel eğitime koşturup durmuş biricik oğlu Berk ile.

"Ailem ve arkadaşlarım benim hep yanımdaydı bu süreçte. O nedenle çok şanslıyım" diyor Dilek. Ancak Berk büyüdükçe aile ve arkadaş çevresi dışında duyarsızlık dolu tepkiler de çok görmüş. Bir gün otobüste krize girince Berk , bir kadının "Sen ne biçim annesin" diye onu ve oğlunu otobüsten attırdığını anlattı...

Ancak toplumun otistik çocuk sayısındaki inanılmaz artış nedeni ile şu anda daha bilinçli olduğunu iletti. Berk 11 yaşında iken Alanya'da tatildeymişler. 9 yaşında bir kız çocuğunun yanlarına gelerek " Annem sizin oğlunuzun diğer çocuklardan daha çok arkadaşa ihtiyacı olduğunu ve onunla oynamamı söyledi" demesini ve iki çocuğun tüm gün konuşmasalar da nasıl eğlendiklerini anlatıyor.

Otistik çocuklar on beş yaşına kadar tam günlük eğitim desteği bulabiliyormuş. Ancak onbeş yaş üstü için herhangi bir eğitim ya da bakım evi bulunmuyormuş ülkemizde. Açıkçası ben de bilgisizliğimden biraz utandım karşısında Dilek'in.

Berk daha önce gittiği okullarda çok sık öğretmen değişiklikleri nedeni ile çok zorlanmış. Tüm otistik çocuklar için çok zorlayıcı olduğunu söylüyor bu durumun Dilek.

Otistik çocuğu olan annelerin sürekli olarak , "Ben ölünce çocuğuma kim bakacak ?" sorusunu sorduğunu ve yanıt bulamadığını iletiyor. Otistik çocukların diğer çocuklar gibi fiziksel olarak sağlıklı olduğunu ve sağlığı elverdiği ölçüde yetmiş seksen doksan sene yaşabildiğini iletiyor Dilek. " Bu da gerçekten ebeveynlerin yokluğunda çocuklara kimin bakacağı sorusunu gündeme getiriyor? "diyor.

Bu zorlu süreçte eşi ile de yolları ayrılmış Dilek'in. Tek başına yola devam ediyor bu cesur yürekli kadın.


Hem kendi oğlu için hem de tüm diğer otistik çocuklar için ışık olabilecek umut olabilecek bir hayali var Dilek'in. Avrupa 'daki örneklerinde olduğu gibi bir Otistikler Köyü kurabilmek...

"Oğlumu bir gün emanet edebileceğim bir yer kurmak üzere dernek çalışmalarına başladım. Varolan dernekler genelde özel eğitim odaklı." diyor.

İşte kardeşi Kağan Solak ile kurduğu OTİZMLE SOSYAL YAŞAM DERNEĞİ isimli dernek ile onbeş yaş üzeri otistik çocuklara sosyal aktivite imkanları sunan tam gün bir gündüz bakımevi kurmayı amaçlıyorlar ilk adım olarak. Daha sonra da gece bakımevini devreye sokabilmeyi arzu ediyorlar.

Özürlü çocuklara aileden kalan bir güvence yoksa, devlet SGK'dan maaş bağlıyormuş. Ancak bu maaş yeterli değilmiş .

Binde 2 oranında otistik çocuk doğuyormuş dünyada. Bu hesaba göre Türkiye'de yaklaşık 20.000 otistik çocuk olduğunu düşünüyorlar.

Çocukların yetenek ve potansiyellerinin keşif edilip ona göre yönlendirileceği bir ortamı hedefliyorlar.

En büyük hayali olan Otistikler Köyü'nde her otistik en iyi yaptığı şeyi yaparak katkı sağlıyormuş köye. Kendi yaptıkları eserleri , ürünleri satarak gerekli geliri temin edebiliyorlarmış. İmece usulü yaşayan kocaman bir aile gibi tıpkı...Elbette başlarında eğitmen veya danışman profilli uzman kişiler de oluyormuş...

Benim gözümde canlandı Dilek'in hayali gerçekten...Evet görebiliyorum bu köyü...Ancak evladına duğduğu derin aşk ile bir anne yüreği böylesi bir projeyi hayata geçirebilecek gücü, cesareti , azmi bulabilir ... Dilek kendi özvarlığını yaşama geçirmiş kendini gerçekleştirmiş olacak bu köyün açılış günü...Bunu hissediyor ve biliyorum ta derinlerimden...


EU bünyesindeki projeleri de takip ediyor Dilek. Hatta kendi projelerini de hazırlamak istiyorlar...

27 Haziran 2011 saat 19:00 'da Ankara'daki derneğin açılışına herkesi davet ediyorlar...İletişim için 0505 594 13 12 numaralı cep teli arayabilirsiniz.

Dilek'in otistik çocuk annelerine mesajı " Çok ağır bir işte olsa üstesinden gelebileceklerini unutmasınlar." şeklinde.

Aklına gelen ilk çocukluk anısını Dilek'e de sordum...

"Çok güzel bir çocukluk geçirdim. İlk aklıma gelen anım Çubuk Barajı'nda yaşadığım bir olay. Top oynuyorduk ve top baraja doğru fırladı. Ben de hiç düşünmeden topun peşinden fırladım. Nerede ise suya düşecekken babam ayağımdan beni yakalayıp kurtardı . Babamın yanımda olduğunu ve sevgisini en çok hissettiğim anımdır bu" dedi.

Klasik olarak mutluluğun tanımını ona da sordum elbette. "Kişinin sorumluluklarını fark edip hayata karşı kendini güçlü hissetmesi" şeklinde yanıtlıyor beni Dilek.

Ve beni en çok etkileyen bölüme geliyoruz şimdi.

Bana göre Dilek başına gelen bu olay ile yıkılmamış , olanı olduğu gibi kabul edip acısını yaşamış. Kurban rolünü seçmemiş özetle o ve yaşadığı bu zor deneyimi herkes için umududa çevirebilmiş.

Herkesin geçmişinde acılı deneyimler olmuştur. Ancak şu anda kim olmayı seçtiğimiz bence bizim yaşama ve kendimize verdiğimiz yanıt...

İşte Dilek tüm otistik çocuklu annelere umut ışığını yakmayı seçmiş kocaman yürekli bir kadın.

Dilek yaşam misyonunu bulmuş bir vizyoner gerçekten.

Ona yaşam misyonunu arayanlara ne söylemek istersin diye sordum bu sefer...Açıkçası yanıtını pek bir merak ettim.

"Misyonunu bulmak için sağa sola koşturmak yerine kişi kendini yaşama bırakmalı, misyonunu gelir onu bulur"

İşte...Benim de duymak istediğim bu idi sanırım...

Evet Dilek'in bir hayali var! Bu hayalin gerçekleşmesi için öncelikle biz annelerin onun yanında onu destekleyen bir duruş içinde olmamızın onu inanılmaz motive edeceğine inanıyorum.

Neler mi yapabiliriz?

Derneğe bireysel olarak üye olabiliriz, Dilek'in çalıştığımız kurumun sponsorluk ya da sosyal sorumluluk projelerine aday olarak bu projeyi sunabilmesine yardımcı olabiliriz, tanıdığımız ünlülerin bu projeyi desteklemesi için projeyi kendilerine tanıtabiliriz, tüm çevremize duyurabiliriz bu yeni oluşumu...

Herşeyden önemlisi Dilek ile aynı vizyonu paylaşıp onun hayalini gerçekleştirmesi için yanında olduğumuzu ; bu özel günde açılışa katılarak , mesaj ileterek ya da kendi uzmanlık alanımıza göre projeyi nasıl destekleyebileceğimiz konusunda onunla iletişime geçerek ve daha pek çok şekilde gösterebiliriz...

Dilek varlığı ile bence hepimize ilham oluyor...Hiçbir şey yaşam misyonumuzu bulmamıza ve onu gerçekleştirmemize engel değil...Ve hiçbir zaman da geç değil...

Bu sadece onun değil hepimizin , Türkiye'nin projesi!

İyi ki varsın Dilek!


Sevgilerimle

1 yorum: