6 Temmuz 2011 Çarşamba

Halil Cibran...Işığın Şairi...

Neden bilmiyorum ama benim yüreğime çok başka dokunuyor Halil Cibran...Aşkla dolu şair ruhlu bir adam o...

Yüreği sevgiye çok ama çok açılmış...Işıl ışıl bir varlık o benim için...

"Söylediklerimin yarısı anlamsız ama yine de söylüyorum, belki diğer yarısı size ulaşabilir" diyen bir adam o...


1883 yılında Bechari'de doğdu.Oniki yaşında iken ailesi ile birlikte Amerika'ya göç etti.İlk orta ve lise öğrenimini Boston'da tamamladı. Daha sonra ısrarı üzerince ailesince Beyrut'taki El Hikmet Medresesi'ne gönderildi.Yüksek öğrenimini burada bitiren Cibran,1902'de bir daha dönmemecesine ayrıldı anayurdundan.1902-1908 yılları arasında resim yaparak geçimini sağladı.1908'de Paris'e gitti;güzel sanatlar akademisi'ne yazıldı. Üç yıl süreyle çağının en büyük heykeltraşı Auguste Rodin'den ders aldı.1911'de yeniden Amerika'ya döndü.1918'de ilk kitabı" The Madman-Deli"yayınlandı.1923'de "The Prophet-ermiş"basıldı . Bu kitabıyla adı bütün dünyaya yayıldı."jesus,The Son of Man- İnsan Oğlu İsa" ve "The Earth Gods- Yeryüzü Tanrıları"adlı kitaplarıyla bu başarısını pekiştirdi.1931 yılında New York'daki küçük bir çatı katında yoksulluktan ve birbiri ardısıra gelen hastalıklardan kurtulamayarak öldüğünde 48 yaşındaydı.


Gibran Shakespeare ve Lao-Tzu 'dan sonra üçüncü en çok satan şair dünyada.
Beni etkileyen şiirlerinden birisi...

Bize Vermekten Bahset


"sahip olduklarinizdan verdiginizde,
çok az sey vermis olursunuz;

gerçek veris, kendinizden vermektir.

çünkü sahip olduklariniz, yarin ihtiyaciniz olabilir
diye saklayip korudugunuz seylerden ibaret degil mi?

ve yarin, kutsal sehre giden hacilari takip ederken, kemiklerini,
iz birakmayan kumlara gömen fazla uyanik bir köpege ne getirebilir?

ve ihtiyaç korkusu da, ihtiyaçtan baska birsey degil midir?

kuyunuz tamamen doluyken susuzluktan korkmak,
tatmin olamayan bir susuzluk göstermez mi?

çok fazla seye sahip olup, çok az verenler, bunu
gösteris isteyen gizli arzulari için yaparlar,
ki bu da armaganlarini yararsiz kilar.

ve bazilari vardir ki, çok az seye sahiptirler ve hepsini verirler.
bunlar hayata ve hayatin definesine inananlardir,
ve kasalari hiç bos kalmaz.

bazilari sevinçle verirler, bu sevinç onlarin ödülüdür.

bazilari ise istirap içinde verirler ve bu aci onlarin vaftizidir.

ve bazilari vardir ki, ne vermenin acisini hissederler,
ne sevinç ararlar, ne de bir erdemlilik düsüncesi tasirlar;

onlar, su vadideki mersin agacinin kokusunu salisi gibi verirler.

böyle kisilerin ellerinde tanri dile gelir ve
onlarin gözlerinden tanri, dünyaya gülümser.

istendigi zaman vermek güzel bir davranis olabilir; fakat
istenmeden, ihtiyaci hissederek vermek çok daha anlamlidir.

ve cömert olan için, verecek kimseyi aramak,
veris olayindan daha fazla sevinç getirir.

vermekten alikoyacaginiz herhangi bir sey olabilir mi?

sahip oldugunuz her sey bir gün verilecektir.

öyleyse simdi verin ve vermenin hazzini
mirasçilariniz degil siz yasayin..

çogunlukla söyle dersiniz:
'verecegim, ama hak edeni bulabilirsem.'

ne koruluktaki meyve agaçlari böyle düsünür,
ne de çayirdaki sürüler.

onlar, saklandiginda çürüyecek olani, yasayabilsin diye verirler.

herhalde kendisine günler ve geceler verilmesini hak eden
bir kisi, sizden gelebilecek seyleri de hak eder.


ve hayat okyanusundan içmeye hak kazanmis bir insan,
sizin küçük irmaginizdan da bir bardak su alabilir.

faydasindan öte, kabul etmenin gerektirdigi cesaretten ve
güvenden daha büyük bir deger var midir?

ve siz kim oluyorsunuz da, onlarin gögüslerini yirtarak
gururlarini korunmasizca ortaya seriyor, sonra da
onlarin degerlerini örtüsüz ve gururlarini
utanmasiz olarak degerlendiriyorsunuz?

önce kendinizi vermeye hak kazanmis ve
verme olayinda bir araci olarak görün.

çünkü gerçekte herseyi veren hayattir
ve siz kendinizi bir verici olarak belirlediginizde,
sadece bir tanik oldugunuzu unutuyorsunuz.

ve siz alicilar, ki hepiniz bu gruba dahilsiniz,ne kendinize
ne de size verene bir boyunduruk yüklememek için,
hiç bir minnet hissi tasimayin.

bunun yerine, armaganlari kanat yaparak,
verenle beraber yükselin;

çünkü borcunuzu gereginden fazla abartmak,
annesi özgür yürekli dünya,
babasi evren olan cömertlik olgusundan
süphe etmek demektir..."


İNSANOĞLU İSA KİTABINDAN BİR ÇİZİMİ


Cibran'ın dediği gibi gerçek veriş kendinizden , "özünüzden" vermektir...Öz-veri ile feda-karlık ...Ne kadar da farklı bir yerdeler...Biri özden veriyor ki hiç eksilmiyor aksine verdikçe çoğalıyor...Diğeri ise kar için veriyor, feda ediyor...Beklenti ile verdiğinde de azalıyor küçülüyor...Verdikçe çoğaldığımız beslendiğimiz ve geliştiğimiz bir dünya hayal ediyorum...

Cibran'ın kitaplarının ve mektuplarının çoğu Türkçe'ye çevrilmiş durumda...

Yaşama dair soruları olan, kendini arayan, varoluşunun amacını sorgulayan tüm dostlara öneririm...

İçinizdeki derinliğe kulaç atarken ışık olacak onun sözleri sizlere...

Bir de artık sanatçıların bolluk mutluluk ve huzur için de yaşadığı bir dünya hayal etmek istiyorum...Her daldan sanatçı varlıkları ile ilham oluyorlar bizlerin yolculuğuna...Tüm güzellikleri sevgiyi ilgiyi fazlası ile hak ediyorlar...

Işığın farklı tonlardaki yansımaları onlar yaşam okyanusunda...

İyi ki varsınız!

Sevgiyle

2 yorum:

  1. Bu yazılarda Türkçe karakterleri kullansan i yerine ı, ş yerine s, ç yerine c v.b kullanmasan daha iyi olmaz mıydı? Anlatmaya çalıştıkların buna değmez mi?

    YanıtlaSil
  2. Bilgilendirme için teşekkürler...Ancak ben kendi ekranımda doğru karakterleri okuyorum. Teknik olarak bir açıklaması olmalı mutlaka:)

    YanıtlaSil