14 Mayıs 2014 Çarşamba

Paralı mı Yoksa Zengin mi Olmak İstersiniz?

Zengin biri dendiğinde hemen hemen çoğumuzun aklına paralı biri gelir.

Yani zenginlik = para şeklinde bir denklem vardır zihnimizde.

Oysa Çözüm Olmak kitabında Darel Rutherford zenginliğin sadece para ile sınırlandırılamıyacağını aktarıyor.



Zenginliği neye sahip olduğumuzla ilgili değil, kim olduğumuzla ilgili bir durum olarak tanımlıyor yazar.

Yoksulluğu ise bolluğu uzak tutan durum olarak tanımlıyor ve yokseulluk duygusu da sahip olduğun para ile ilgi değil kim olduğun ile ilgili diyor.

Hayatta istediğimiz bir şeye sahip değilsek fakir olduğumuzu aktarıyor.

Sağlık, kendini sevmek, ruhsal gelişim,kendi ile barışık olmak, kendine güvenmek, sevgi dolu ilişkiler, kazançlı bir iş, yaptığın işi sevmek, maddi bağımsızlık, hayatın keyfini çıkartacak vakite sahip olmak, ruhsal doyum , kendini beğenme, kendine verilen değer  başlıca ZENGİNLİK kriterleri...

Bunlardan biri ya da bir kaçının eksikliğini yaşayan  kişide yoksulluk duygusu baş gösteriyor. Çok paramız olsa da durum değişmiyor. Bankada bol sıfırlı paramız olsa , sağlığımız ya da iç barışımız yok ise kendimizi zengin hissedemiyoruz.

Para yani maddi yeterlilik ve bağımsızlık zenginlik duygusunun sadece bir parçası.

Biz zenginlik=para inancı ile bir anlamda kendimizi zengin hissetmemizi engelliyoruz. Diğer deyişle paramız yoksa ya da az ise kendimizi fakir hissediyoruz.

Yaydığımız titreşim de buna göre yaşamımıza benzeri deneyimleri çekiyor.

Bir yerde okumuştum.

Zenginlik az şeye ihtiyaç duymaktır diye.

Meditasyonlarımızda kullandığımız bir olumlama vardı.

"I am satisfied within my spirit."

Türkçesi yaklaşık olarak "Ben ruhumla doyum buluyorum." şeklinde.

İnsanın içinde tatmin edilmesi çok zor bir açlık var.

Ta ki özü ile ruhu ile ya da diğer bir deyişle kaynak ile (Tanrı ya da varoluş) yeniden bağlantıya geçene kadar kolay kolay doyurulamıyor bu açlık.

Dünyayı versen olmuyor!

İşte ancak o zaman ferrarisini satmasına gerek kalmıyor bilgelerin de.

Bağımsız bir idrak ile "varlığı" yaşayabiliyor deneyimleyebiliyor kişi.

İçsel olarak zenginliği deneyimliyor, biliyor.

İçteki zenginlik de eğer bir engel yoksa ve kişi izin veriyorsa dışarıya yansıyor. Bolluk ve bereket bu yansımanın bir parçası.

Özetle zenginlik tıpkı  sevgi gibi bir bilinç seviyesi olsa gerek diye düşünüyorum.

Para zenginliğin  ifadelerinden sadece biri.

Para da tıpkı herşey gibi bir enerji  ve onunla ilgili duygu düşünce inançlarımıza göre yaşamımızda var olabiliyor. Tıpkı bir insan gibi düşünürsek parayı. Değersiz, önemsiz , kötü görürsek onu  ya da utanırsak varlığından yaşamımıza almamız çok zor oluyor bu enerjiyi. Gelse bile durmuyor yaşamımızda.

Paranın yaşamımıza gelememesi  bir sorun iken   parayı tutamamak da başka bir sorun olarak şekilleniyor yaşamımızda.

Kabala 'nın temel öğretilerinden birinin maddi varlığa zenginliğe minnet şükran duyma olması çok ilgimi çekmiştir benim. Dünyadaki Yahudilerin çoğunun varlıklı insanlar olduğunu düşününce...

Oysa bulunduğumuz coğrafyanın inançlarında maddi zenginlik yerilir, hor görülür, haram sayılır...Bir tas çorba bir hırka yüceltilir.

Kimbilir belki de alçak gönüllülük ile yoksunluğu karıştırmışızdır?

Alçakgönüllülük de kim olduğumuzla ilgili bir durumdur aslına bakarsanız. Bol paralı mal mülk sahibi biri alçakgönüllü olabilirken bir ev sahibi olup kibirli de olabilir insan.

Aslında asıl unutulan ne yaşandığı değil nasıl yaşandığı hangi duygu halinde olduğuna bakılması belkide.

Bir tas çorba ile kendine ziyafet çeken ile bunu yoksunluk olarak algılayan hiç aynı olur mu?

Eğer içsel doyuma sahip isek bir tas çorba başında da ziyafet sofrası başında da duygu halimiz aynı olacaktır.

Her  durumda da kendimizi zengin ve doyumlu hissedeceğizdir. Zenginlik ve doyum durumumuz dış etkenlerden bağımsız olacaktır.

Gülümseyen bir yüz ve şükran dolu bir kalp zenginliğin en güzel göstergeleri olsa gerek.

Seçim sizin!

Paralı mı yoksa zengin mi olmak istersiniz?


Sevgiler





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder