22 Aralık 2016 Perşembe

Kendin Olmak Güvenlidir

"Hikayeni değiştir Hayatını Değiştir " isimli bu video da beni en çok etkileyen bölüm konuşmacı Jenna Arak'ın "Kendim olmak güvenli. Hata yapma iznim var. Olduğum gibi sevilmeye değerim."  ve de " Eğer seni tanırlarsa seni terk ederler. Mükemmel olmaya çalış ve hiç kimsenin mükemmel olmadığını bulamıyacağından emin ol." sözleri idi.

Jenna bir hikaye anlatıcı. Kadınlara hayallerinin peşinden koşmaları için hikayelerini anlatmaları ve paylaşmaları için ilham veren bir kadın.



İçimde dolanıp durdu bu sözler.Düşündürdü....

Ben böyleyim.

Verileri topluyorum yaşamdan. Sözleri görüntüleri kokuları duyguları hikayeleri işaretleri... Bir nevi yaşamdan geri bildirim alıyorum.

Ve sonra içime bakıyorum.

Ne kadarı bana ait. Ne kadarı  tam yansıtma ya da yarı yansıtma.

Çocukluğumdan beri mükemmeliyetçi yetiştirildim. Çoğumuz gibi!

Hata yapmak aman tanrım mümkün değildi.

Katı bir askeri disiplin vardı evde. Zaten çok ciddi eğlenceyi keyifi pek bilmeyen ve hatta iletişimin son derece kısıtlı soğuk ve mesafeli olduğu bir evdi burası. Şükür ki kocaman bir bahçemiz hayvanlarımız vardı ve ben zamanımın çoğunu bahçede geçiren şanslı çocuklardan biri idim. Bir de çok neşeli bir ailesi olan mahallemizin bakkalının kızı arkadaşımdı. Ki adı da Neşe idi kız arkadaşımın. Benim çocukluğumun kankası idi o. Hayat hep bizimle işaretlerle konuşur derler ya! Evimdeki neşe eksikliğini kız arkadaşım Neşe'nin evinde buluyordum işte.Ve belki de yaşam mottom "Neşeyi takip et" buradan geliyordur kim bilir?

Dedim ya askeri kışla gibi idi ev! Soğuk katı ciddi...Biz insanlar ne enteresan canlılarız. Yaşadığımız yetiştiğimiz ortamın doğanın şeklini karakterini alıyoruz sanki.İşte ben de böyle soğuk katı ve ciddi bir maske geliştirmiştim kendime. Bulunduğum ortam da kabul görebilmek için.

Öyle cıvıl cıvıl renkli neşeli canlı şarkı söyleyen dans eden sevgi böceği maceracı gezgin uçuşan  bir ruh pek uygun değildi anlayacağınız doğduğum evde.

Ve fakat bu soğuk demirden bir maskeydi.E çocuk aklı en kolay yol olarak uyum sağlıyabileceği bir maske geliştiriyor ve başlıyor bu maske ile dolaşmaya. İşin en acı yanı bir süre sonra bunu kendisinin yarattığını unutup o maskenin kendisi olduğuna inanmaya başlaması insanın. Elbette ki  zamanı gelince çok acı çekerek emek vererek  bununla yüzleşiyor insan kendisi ile. Ben hala yüzleşiyorum!

İçimize bakma ihtiyacımızın,  olmakta olanda kendi sorumluluğumuzu algılayabilmek ve değiştirmemiz dönüştürmemiz gereken bir algı bakış açısı inanç var ise buna anında müdahale edebilmek adına olduğunu düşünüyorum. Ve her sorumluluk bilinci sahibi insanda olan bir davranış şekli bu bence. Bazı insanlar bu içe dönüp bakmayı kendini suçlamak gibi algılayabiliyor. Kabul ediyorum. Burada biraz karşı tarafın sorumluluk alabilmesine engel olabilecek şekilde kendi sorumluluğumuzu zaman zaman  abartmış olabiliriz ve bu da kendimizi suçladığımız gibi algılanabilir elbette. Hala öğreniyoruz. Sadece kendi sorumluluklarımızı taşımayı ve diğerlerinin sorumluluklarını onlara bırakmayı!

Ve aslında asıl korkumun hata yaparsam mükemmel olamazsam yalnız kalacağım terk edileceğim yok sayılacağım korkusundan kaynaklandığını anladım. Tıpkı Jenna gibi. Tıpkı hepimiz gibi. Çocukluğumdan gelen bir yük idi bu. Ya da kollektif bilinçten hepimize gelen bir yük bu. Hata yapmam asla kabul edilemez idi sonuçta. Bulunduğum ortama uyum göstermeli idim. Yoksa red edilir terk edilir sevilmezdim.Hatta acı çekerdim.

Ve fakat yüklendiğimiz bu yükü  başkalarına da yansıtabildiğimizi anlıyorum şimdi. Hatta bize ait inanç ve düşüncelerimizi karşımızdaki insanlara yansıtıyoruz. Ve onlar da aynen aynı inanç ve düşünceyi kendisininmişcesine hissediyor. Yani aynen benim yansıtmamı karşımdaki insan da            " Mükemmel olmaz ve hata yaparsam terk edilirim sevilmem" gibi okuyor ve davranışını buna göre şekillendiriyordu. Belki iletişimini davranışlarını  kontrol etmeye çalışıyor ya da duygularını açamıyordu. Kendi korkumu yansıttığımda bu korku karşıdaki insanın korkusu oluyor. Eğer idrakı bilinci gelişmiş yani kendi ile dürüst bir şekilde temas etmiş ve tanımış  bir kişi ise ancak bunun kendine ait bir korku olmadığının ayrımına varabilir. Ben şahsen hala zorlanıyorum bu ayrımı algılamada.

Oysa evrende tek bir canlı yok mükemmel olan!

Oysa hata yapmak yeryüzünde öğrenmenin yolu!

Oysa kendimiz olmak güvenli!

Mükemmel olma endişesi ve hata yapma korkusu da insanı yaşamdan alıkoyuyor üstelik. Evet biliyorum kırılgan ve incinebilir hissettiriyor bizi bu belki. Ve fakat aksi durumda da mağaralarımızdan dışarıyı izliyoruz  sadece! Canlı ve gerçek bir yaşam süremiyoruz işte.

Ya da daha acı olan  mağaramızda kalıp dışarıya çıkamayınca, yani kendimiz olup kendimizi açıp duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı içtenlik ile paylaşamayınca ki bu durumda  bağ kurulamıyor ve  dolayısıyla güven alanı oluşmuyor, yaşamımızdaki insanlar bizi yanlış algılayabiliyor. Kendi yaşamlarının dramını oluşturan hikayelerine uygun hikaye yazıp bizden uzaklaşabiliyorlar.Üstelik  ironik olarak bu durum da bizim yaşamımızdaki dramı oluşturan hikayemiz ile tıpa tıp örtüşebiliyor. Özetle ancak kendimiz olma cesareti gösterip duygu ve ihtiyaçlarımızı içtenlikle paylaşarak bağ kurabildiğimizde ancak bilinçaltımızın sabotajlarından oyunlarından kurtulabiliyoruz.

Her türlü insan ilişkisinde ihtiyaç duyduğumuz alan sadece ve sadece  karşılıklı  iyi niyetimizden emin olmak, ortak alanda kalmak için karşılıklı çaba gösterme ve emek verme niyetinde olduğumuzu bilmek, hata yaptığımızda samimiyetle bununla yüzleşip paylaşabilmek,mükemmel olma takıntısını hata yapma korkusunu bırakabilmek...Duygu ve ihtiyaçlarımızı içtenlikle ifade edebilme özgürlüğüne ve alanına sahip olabilmek.

İşte o zaman Jenna'nın dediği gibi gelişkin, dürüst ve otantik ilişkiler yaratabileceğiz yaşamımızdaki tüm insanlarla.


Sevgiyle




x






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder