7 Aralık 2016 Çarşamba

Gözden Irak Olan Kalpten de Irak mı Olur?

Bir yerlerde okumuştum ilişkilerde mesafeler insan bilincine göre farklı etkiler yaratabiliyormuş.

Eğer bilinci gelişkin iki varlık arasındaki ilişkiden bahsediyorsak , fiziksel uzaklıklar duygusal ortak alandaki karşılıklı mevcudiyeti zedelemiyor.

Bunun tam tersi de var. Bazı insanlar da ancak ve ancak illa elle dokunacağı gözle göreceği mesafede iseler aşklarını dostluklarını duygularını muhabbetlerini  koruyabiliyor  birbirine karşı.

Yani gözden ırak olan kalpten de ırak olur sözü bilinci gelişkin insanlar için pek de geçerli değil anlaşılan.




Ve fakat burada başka bir açılım daha var dikkate alınası.

Bazen de Km lerce uzakta iken yakınlık duygusu  bariz bir şekilde hissedilirken bir kaç sokak ötedeki bir insan ile  Km lerce uzakta da hissedilebiliyor. Bu aynı insan ile bile deneyimlenebilir üstelik.

Bu da her şeyin ama herşeyin düşünce ve duygularımızdan kaynaklı bir enerji alanından ibaret olduğunu gösteriyor.

İki insan arasındaki bağın,  ilişki her ne formatta olursa olsun ister dostluk ister aşk,  illa ki bu ortak alandaki mevcudiyetlerinin mekansal ve zamansal sınırlardan özgürce korunabilmesi durumunda ancak korunabileceği anlaşılıyor. İlişkinin sürdürülebilirliği ancak ve ancak bu bağın dolayısıyla ortak alandaki mevcudiyetin sürdürülebilirliği ile doğru orantılı gibi gözüküyor.

Zaten her türlü ilişkide taahhüt edebileceğimiz tek şey samimi içten dürüst bir iletişim açıklık ve mevcudiyetimiz değil mi?  Mevcudiyetten de kastımız burada mekan ve zaman sınırlamasından özgürce diğer kişiye "Ben buradayım" duygusunu hissetirebilecek edinimlerde bulunabilmek.

Teknoloji çağında yaşarken bunu tesis edebilmek de son derece kolay!

Eğer gerçekten niyetimiz ve arzumuz bu ise elbette...

İlişkinin herhangi bir aşamasında da bir tarafın diğerine herhangi bir açıklama vermeden bilerek veya bilinçaltının etkisi ile bilmeyerek içine dönme kendini kapatma geri çekme mesafe koyma gibi edinimlerle ifade edilebilecek şekilde mevcudiyetini  zayıflatması ve/veya varlığını geri çekmesi  yani "bağını zayıflatması" diğer kişi tarafından kendi yaşam hikayesine uygun şekilde değerlendirilerek yanlış anlaşılmalara iletişim kazalarına neden olabilecektir. Zaten büyük emek isteyen ikili ilişkilerdeki iletişimlerin ciddi yara almasına tarafların kendini çekmesine uzaklaşmasına ve en sonunda  ayrılıklarına yol açabilecektir.

Her şeyin ötesinde kendimiz ile samimi içten dürüst ve açık bir iletişimde olabildiğimizde yani kendimize yalan söylemediğimizde sanırım bu mevcudiyeti açık yüreklilikle sunabiliyoruz karşımızdaki insana.

Ve bu yalanlarımız da genel de bizim gölgelerimiz oluyor. Hani başkalarında görüp pek bir yargılayıp eleştirdiğimiz kendimizde kabul etmediğimiz yanlarımız...

Veya kendi kendimize yazdığımız bir hikaye bir ilüzyon olarak çıkabilir bu yalan karşımıza.

İşte kendi ilüzyon/hikayemizden ve de gölgemizden özgürleşebildiğimizde ancak sürekli bir şekilde mevcudiyetimizi sunarak gerçek bir bağ kurabiliriz yaşamımızdaki insanlarla.

Sevgi emektir sözü gerçek anlamını buluyor böylece!

Kendine emek vererek tüm kişisel ilüzyon ve hikayelerden özgürleşmek gerekiyor ilk önce.Özgür bir birey olmak! İçe bakıp çalışmak ve içsel özgürlüğe ulaşmak!

Özgürlük her istediğini yapmak değil, neyi neden yapmadığını ya da seçmediğini  bilmek demektir.

Ancak bundan sonra iki özgür insan arasında yaşanan sadece ve sadece "sevgi" olacaktır...

Osho'nun dediği gibi "Sevgi nadir açan bir çiçektir."


Sevgiyle




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder