7 Haziran 2020 Pazar

Evlat Olmanın Vicdan Yükü

Bundan  bir kaç sene önce bir müşterim ''50' li yaşlara geldim . Yaşlılığımı düşünüyorum. Çocuklarıma vicdan yükü olmak istemiyorum. Yaşlıların gençlerle birlikte olabileceği, üretebileceği bir yaşam alanı hayal ediyorum.'' demişti. Hatta bu hayalin finansmanına yönelik bir sigorta ürünü üzerinde beyin fırtınası yapmıştık.



Çocuklarımıza vicdan yükü olmamak...Düşünmüştüm uzun uzun sonrasında.

Bu içimizde kaç ebeveynin düşünebildiği bir duyarlılık acaba?

Bizim toplum tam tersine bu vicdan yükünü omuzlarına yüklüyor insanların. İyi evlat olma bu vicdan yükünü ne oranda taşıdığın ile ölçülüyor.

Eğitimde , eş seçiminde , iş hayatında özetle hayatın hemen hemen her alanında negatif cinsiyet ayrımcılığına uğrayan kadınlara bu konuda pozitif ayrımcılık uygulanıyor üstelik.

Anne babaya bakmak kız çocuğunun görevi oluveriyor. Erkek evlat hayatını hayallerini yaşayabilir oluyor. Erkek çocuğu serbest bırakıyor aileler ve toplum. Fakat kız çocukları için hayat öyle değil. Korkunç bir adaletsizlik bu. Ortada bir vicdan yükü var ise tüm evlatların ortak olarak bu yükü taşıması daha adil olur. 

Çocukken aileleri tarafından terk edilen, şiddete uğrayan, istismar ve suistimal edilen insanlar için öyle çok da kolay değil bu vicdan yükünü taşımak. Size hayatı zehir zindan etmiş insanlardan ayrılamamak...

Böylesi bir aileden gelen  yetişkin kadın ve erkeklerin ebeveynleri ile sağlıklı mesafelerini koruyamamaları nedeni ile fiziksel hastalıklara maruz kaldığına  dair bile araştırmalar var.

Önceliğimizin anne babamızdan  önce kendi fiziksel duygusal ve ruhsal sağlığımız olması çok da yanlış gelmiyor bana. Kendi bütünlüğümüzü korumak bizim en öncelikli sorumluluğumuz.

Fakat asıl anlatmak istediğim bu değil.

Benim de çocuklarım var ve onların hayallerinin peşinden koşması dünyayı hayatı keşif edip mutlu bireyler olması en büyük arzum. Aşkla coşku ile yaşamaları bu muhteşem hayatı.

Ve benim varlığım bu arzuma,  onların hayatına , macerasına  engel olmamalı. Müşterimin dediği gibi vicdan yükü olmamalıyım evlatlarıma.

Çocuklarımız  bizi bırakamayabilir çeşitli nedenlerle. Belki toplum tarafından kötü evlat yaftası yapıştırılmasından çekindiklerinden  ya da toplumun kriterlerinden özgürleşip sadece insan olmanın gereği öyle olduğu için.

Ve işte o noktada gerçekten seviyorsak evlatlarımızı,  biz serbest bırakmalıyız evlatlarımızı.

Hayatın ellerine bırakabilmeliyiz onları.

Sevgi tutmak tutunmak değil tam tersine serbest bırakmaktır.

Her birimizin hayatı bir oyun sahnesi gibi. Ve oyunun en son perdesi en vurucu en muhteşem sahnedir.

Umarım hayat bize böylesi insan onuruna ve sevgiye yakışır güzel bir sahne kurgular.

Kendimizden razı olabilecek kadar vicdan sahibi ve sevdiklerimizi kendilerini gerçekleştirebilmeleri için serbest bırakacak kadar sevgi dolu bir yürek ile...

Işıkla,










xxx





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder