28 Mayıs 2011 Cumartesi

Bir Yıldız Doğuyor

Sabah bu cümle ile uyandım.Bir süredir hikayesini sizinle paylaşacağım Selen Servi'nin yazı başlığını düşünüyordum. İşte bugün gelmişti beklediğim. Hani uyku ile uyanıklık arasındaki evrenle özgürce dans ettiğimiz büyülü ülkeden...''Bir Yıldız Doğuyor''...

Yaşı tutanlar hatırlar 1976 yapımı yönetmen Frank Pierson ve başrollerinde Barbra Streisand ve Kris Kristofferson oynamıştı. İşte bu filmin Türkçe adı idi bu. Orijinal adı ise '' A star is born''...

Buradaki paylaşımlarımın ve özellikle sizlerle tanıştırmak istediğim insanların yaşam hikayelerinde olabildiğince aklımı kenara koymaya ve sezgilerimi takip etmeye çalışıyorum. Bekliyorum, doğru his gelince yazıyorum. Zaten ''hah oldu bu'' diyorum. Geleni kabul ediyor yargılamadan ve sorgulamadan yazıyorum.


SELEN SERVİ

Selen 'in hikayesi için epey bekledim itiraf edeyim çünkü en doğru duyguyu en doğru şekilde aktarabilmeyi istiyordum. Ne de olsa bir yıldız doğuyor...

Bu sabah ''tamamlandı '' hikaye içimde sanki. Doğru yerde idim. Aradığım tonu bulmuştum.

Evet sizleri bir yıldızın doğuşuna tanık etmek istiyorum...

Sevgili Selen ile yollarımız Kuraldışı Eğitim ve Danışmanlık tarafından verilen Yaşam Okulu eğitimlerinde kesişti. Ben katılımcı idim. O ise Yaşam Okulu ve Yaşam Koçluğu eğitimlerini tamamlamış biri olarak workshoplarda asistanlık yapıyordu. Yaşam Okulu yolculuğum sırasında bol bol o güzel sesinden şarkılar dinledik kah gülerken kah ağlarken...

Işıltısı, neşeli kahkahaları ve insanı olduğu gibi yargılamadan kucaklıyor olması beni daha bir yaklaştırdı Selen'e. Varlığının yanında olmaktan keyif aldığınız insanlardan biri bana göre...

Selen Servi 1974 İstanbul doğumlu. İlkokulu şehir içinde üç okul ve 12 öğretmen değiştirerek tamamlamış. Notre Dame de Sion 'da 8 yıl okumuş. Babası subay Selen'in ve çok gidişli gelişli bir hayat olduğundan bu, NDS’nin ilk beş yılı anneannesi ile birlikte yaşamışlar..

Çok aktif bir çocukluk ve gençliği olmuş Selen'in. Zaten görünce anlarsınız yaşam enerjisinin ne kadar yüksek olduğunu...Her türlü aktivitelere katılırmış. Tiyatro , voleybol...''Derslerim ortalamaydı ancak etkili bir öğrenciydim. Hep konuşur susmazdım. Hala beni hatırlarlar'' diyor Selen.

Üniversite arayışları ve yavaş yavaş bilinçlendiği dönem geliyor Selen'in sonrasında.

Hep “yapan ben olamam başkası yapar” şeklinde düşündüğünü ve topluma göre şekillenmiş olduğunu fark etmeye başlıyor o dönemlerde. Müzikle ilgili yollar açılsa da “yok” deyip kenara itiyor bu olasılıkları. ''Toplum sen oluyorsun, bunu fark edince değişim başlıyor'' diyor Selen.


Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme okumuş. İşletme çok moda o zamanlar. ''Mühendislikten son anda çark etmiştim'' diyor sanki o günleri yaşadığının heyecanı yüzünde. İşletme daha geniş bir çalışma yelpazesi sunduğundan onu seçmiş. ''Tam ne istediğini bilmeyince olabildiğince esnek durmaya çalışıyor insan'' diyor.

1998 'de üniversite bitiyor ve iş hayatı başlıyor. Üniversitede okurken de çalışmış. Hatta lisede ders verip para kazanıyormuş. ''Paramı hemen kazanmalıyım düşüncesi vardı bende'' diyor Selen.

Değişik sektörlerde çalışmış ama ortak payda iletişim bazlı ve eğlendiği işler olmuş. Turizm, reklamcılık gibi...

Peki nasıl karar verdin nasıl yola çıktın dediğimde ise aynen şöyle cevap verdi:

''Hayatın yetmediğini ve bir boşluk olduğunu hissettim. Sezgilerine güvenen biri olarak büyütülmedim. Ama kendime yaklaştıkça sezgilerimi hissetmek ve güvenme yetim arttı. Hayat da bana yardım etti''.

Mutsuzluktan yola çıkıp arayışa girmiş ve o noktada yeni bir yol açılmış.

Korkularının onu durdurduğunu fark ediyor.

''Yapılan seçimlerde özgür olmak gerçek özgürlük değil, içsel özgürlük esas yolculuk'' cümlesi beni çok etkiledi.

Burada bir duruyorum ben... Derin bir cümle kurdu Selen...Ben de kendi yaşamımda özgür olduğum illüzyonuna düşenlerdenim aynen Selen gibi. Oysa gerçek özgürlük içsel özgürlükte... Bu ise dıştaki her şeyle ve herkesten özgürleşmekle başlıyor. Bağımlılık ve bizi bizden uzaklaştıran her şeyden özgürleşmek... Üstelik bu dış tam da kendi içimizde başlıyor... Kimlik dediğimiz sonradan bize giydirilen kostüm, maske veya sıfatlar... Bedenimiz, duygu ve düşüncelerimiz , korku ve inançlarımız , cinsiyetimiz milliyetimiz dinimiz (ya da doğduğumuz din grubu) doğduğumuz sosyal ve kültürel çevre herşey ama herşey özümüzün üstüne giydirilen şeyler... İşte tam da en içten, bırakmaya ve özgürleşmeye başladığımızda içsel özgürlük yolculuğu başlıyor sanki. Bağımlı olmadan deneyimleyebilmek yaşamı...

Tekrar Selen ile söyleşimize dönüyorum...


SELEN VE BEN

Bireysel gelişimle hep ilgilenmiş ve herşeyden anlam çıkarmaya çalışmış Selen. Çalıştığı şirketin aldırdığı eğitimle Kuraldışı ile tanışmış. ''İçsel yolculuğum hep devam etti ve gerçek misyonumun ne olduğu sorusuna cevabım çok net oldu. Misyonumun şarkı söylemek olduğunu anladım.''

Amacının şarkıcı olmak değil şarkı söylemek olduğunu iletti. Bu ikisi arasında gerçekten dağlar kadar fark var bence de.

Bu alanda yaklaşık 5 yıldır çalışıyor. Tam 5 yıl önce seçimini nasıl yaptığını anlattı Selen.

“5 yıl sonra , 5 yıldır şarkı söylüyorum ya da keşke şarkı söyleseydim mi demeyi istiyorsun” diyerek seçimini yapmış. Şarkı söylemeyi seçmiş.

Seçim yaptıktan sonra maddi manevi destek gelmiş herkesten. Bu desteğin ilahi bir destek olduğuna inanıyor Selen.

''Cahil cesareti ile bu işe girdim. İş şöyle zordur kıskançlık vardır gibi ön yargılarım yoktu. Kendi gerçekliğimi yarattım bir anlamda ancak elbette piyasanın şartlarına da uyuyorum.''

İstekleri konusunda ısrarcı olduğunu ve çabuk yılmadığını söylüyor.

Beste yapmaya başlamış Selen ayrıca. İlk albümü GÖZE ALDIM 'da daha çok yorumcu olarak yer almış. 2.albümde besteci kimliğini daha öne çıkartmayı hedefliyor.


Sakman Bar'a gidip, “ben sahne almak istiyorum” demiş. Yani birilerinin onu bulup keşif etmesini beklememiş. İlk adımı hep kendi atmış Selen.

''Sakman Bar'da 3 yıldır devam ediyor yolculuğum'' diyor. Ayrıca Saint Joseph Mezunlar Lokali'nde de sahne alıyor.

Bu yolda en önemli desteği Ömer Önder 'den aldığının özellikle altını çizdi. Hem sahneyi paylaşıyorlar hem albümde yer almış Ömer Önder. ''Sunmak istediğim Selen’i çok iyi tamamlayan, destekleyen biri.benim için çok değerli bir referans, kıymetli bir dost” diyor Ömer Önder için Selen.

''Bu bir ilk albüm hikayesi değil. Şanslıydım ve işinin ehli isimlerle birlikte çalıştım. Adnan Ergil'in Dava şarkısını aldık albüme. İskender Paydaş tüm düzenlemeleri yaptı. Yıllar sonra yeni besteler yaparak 3 şarkı ile yer aldı Ömer Önder albümde''

Bence kendi yolunda yürürken ve kendini gerçekleştirirken, yolda sana eşlik eden arkadaşlarının da kendilerini zenginleştirmeleri ve beslemeleri için vesile olmak gerçek bir esin olma hali ve yaratıcılık...

Albümdeki Aşk Oyunu isimli şarkının sözlerini Ömer Önder ile birlikte yazmışlar. "Yazın bu şarkının her yerde çalacağını eminim, ritmi, pozitif sözleri ve eğlencesi nedeniyle" diyor Selen Aşk Oyunu için. Gerçekten de insanın diline dolanan fıkır fıkır bir şarkı bu!

Hayal Kahvesi Bistro 'da sahne almış Selen ve burada sahne almaya devam edecekmiş. Bu arada bir sonraki performansı 3 Haziran Cuma akşamı...

Özel gecelerde, düğün ve davetlerde, şirket yemeklerinde sahne alıyor. Ömer Önder ve değerli müzisyenler sahnede kendisine eşlik ediyor.

''İyi enstrüman çalıyor olmak demek iyi bir ekip arkadaşı demek değil. Ben hem enstrümanda hem hayatta iyi insanlarla aynı ekipteyim''

Ömer Önder'e ''Öyle bir orkestra kurmalı ki sahneden inince birlikte yemek yiyebileceğimiz insanlardan oluşsun'' dediğini anımsıyor.

Anladığım bu süreç çok da kolay olmamış. Zor günler de olmuş. Ancak Selen sabır etmiş. "Gerçek sabır bilinçli sabırın bittiği yerde başlıyor" şeklinde derin bir cümle daha kuruyor sevgili Selen. Ne de doğru ve güzel söylüyor...

Bu sefer yine dalıp gitmeyeceğim... Devam ediyorum.

Geçenlerde Okan Baygülgen'in Kingodisco programına çıkmış Selen. www.selenservi.com isimli resmi sitesinden izleyebilirsiniz. Ben çok keyif aldım izlerken...

Bir çok TV programına çıkıyor şu sıralar Selen. Ekran dünyasının gerçekten sihirli bir dünya olduğunu ve ancak hayatın kendisi olmadığının altını çiziyor. Kendine yolculuğun bir yansıması olarak görüyor bu dünyayı.
"İnsan egosuna alkışla da yergi ile de yenilebilir" diyor.

Çocukluğu ile ilgili aklında kalan anıları sorduğumda ışıl ışıl o güzel koyu renk gözleri ile "Heybeliada günlerim" dedi sesi sanki o dönemdeki günlerin tınısında..."Anne ve babamın kucağında taşınmak ve uyumak"...

İyi ki yaşamışım, denemişim dedirten “iyi ki”lerini sordum bu sefer Selen'e...

''İyi ki ben hep gerçek ilişkiler kurmuşum. Sahte bir şey kurmadım yaşamımda. Kapıları sert kapatmadım. Giderim, gitmeyi iyi bilirim ama sert kapatmam kapıları.'' dedi.

Yine beni içime döndürttü. Kapıları sert kapatmak...

''İyi ki bu yola bu deneyimle başlamışım. İyi ki bu yola bu yaşta başlamışım. Beni gençleştiriyor ve besliyor. Beni bana yaklaştıran acısı ve tatlısı ile bir yolculuk bu''...

Sahnede iken kendini beğendirme amaçlı duruş ile kendini ifade edip gerçekleştirme amaçlı duruş arasında çok büyük farklar olduğunu ifade ediyor. Kesinlikle katılıyorum. Gerçek özden gelen yaratıcılık ancak o zaman bedenlenebilir yeryüzünde...

“Peki mutluluk tanımın nedir” dediğimde ise cevabı şöyle oldu:

''Kendinden memnun olmak, paylaşmak, iç titreşimini yükselten her şey''...

Twitter ve Facebook 'dan ve ayrıca music@selenservi.com mail adresinden iletişime geçebilirsiniz Selen ile...

www.yasarken.biz isimli siteden Yaşam Koçluğu konusunda da iletişime geçebilirsiniz.

Şimdi gelelim benim hislerime...

Yazıya başlık ararken Bir Yıldız Doğuyor filminin zihnime düşmesi bence rastlantı değil. Bu filmdeki asıl karakter olan Barbra Streisand tutku dolu güçlü bir sesle söylediği romantik şarkılarla tanınan bir sanatçı...


BARBRA STREISAND

Gerçekte Barbara olan adını, 'kimseye benzememesi için' Barbra olarak değiştirmiş. Yıllarını kendi özel gülünü yetiştirmeye adamış, yarattığı güle de kendi adını vermiş.

Bilirsiniz bilinçaltımız kendi algı ve kayıtlarına göre iki olayı iki insanı birbiri ile bağlandırabiliyor...

İşte ben Selen'de aynı güçlü ve tutkulu sesi duyuyorum. O da kendi gülünü yetiştiriyor bir anlamda... Başka bir yerde duyamayacağımız kendi özünün yüreğinin şarkılarını bizimle paylaşıyor...

Her insanın yüreğinde bir şarkı, tını, titreşim olduğuna inanıyorum. Evren büyük çok sesli bir orkestra ve hepimiz tüm varlık titreşiyor ve bir senfoni çıkıyor ortaya...

İşte kendi şarkısını, titreşimini yakalayabilenler bu muhteşem orkestrada gerçek yerlerini alıp, büyüleyici güzellikteki bu senfoninin yaratılmasında kendi enstrümanları ile katılıyorlar ortak yaratıma...

Geçen bahar bir toplantı için Selen'i dinlemeye gitmiştik bir grup arkadaşla. Orada bu metafor aklıma takılmıştı Selen'i dinlerken. Evet her insanın yüreğinde bir şarkı var ve yaşam bu şarkıyı bulmak ile ilgili bir yolculuk...

Sevgili Selen yüreğinin şarkısını bulmuş bir sanatçı...Yüreğindeki aşka dokunmuş... İlahi senfonide yerini bulan ve aşkı seslendiren bir ruh onunkisi...

Kendi ''gülünü'' yetiştirmek , kendini gerçekleştirmek için cesaretle kendine sarılan ve aşkla yoluna devam eden bir ruh onunkisi...

Aşkın sesini duymak için Selen’i mutlaka sahnede dinlemenizi öneririm...

3 Haziran gerçekten harika bir fırsat olabilir!

İyi ki varsın Selen!

Söyleşimizi Kuzguncuk İlya Cafe 'de yaptık...Gerçekten çok sıcak ve dost bir mekan...Karşısında restore edilmiş eski bir Kuzguncuk binası var...Hem gündüz hem de gece samimi sohbetler ya da kendinizle başbaşa kalmak için ideal bir ortam bence...Netten menü ve diğer bilgilere de ulaşabilirsiniz...

Sevgilerimle

1 yorum:

  1. İnşallah bir gün dinlemeye gideriz. İyiki tanıştırıyorsun bizleri de sağol. Onun da yolu açık olsun.

    YanıtlaSil